Suskunluğumun Budanan Çınarıdır Geçmişim

yazı resim

acıları yerken dilim dilim
soğana tuz ve yokluğa kardeşken ekmek
-bir sırtlan bağırtısıyla kana bulanmıştı hürriyet

her derin kuyu kazılırken kimliksiz topraklarda
içini dolduracak cılız bedenler yetişiyordu!!
kursaklarında alın terinin namusunu saklayan
-analarla../ Anadolu’da

kim ki toprağı işler
ve kim ki soyayı eker
o zaman bir velvele kopar
apoletin potinleri çökerdi bel kemiğine
-yarım asırlık unutulmuşlukla taşınırdı bu güne!!

garipliğe müptela kılınmış ceddim
daha dün pire yetiştirirken cezaevine
siyah puntolarla idamlar işleniyordu
-günlük gazetelerin sür manşetine

ah ben niye çocuktum ki
yada niye büyüktü o zaman ki çocuklar
elleri, gözleri ve beyinleri niye vardı
-neden düşünürdü aydınlar

ben bir şairin dudağında kalan son kırıntı mıyım
yada yağlı ilmekte gülümseyen yüzde gamze
geçmişimde haklılığımla mağrur dağların
-bugün doğurduğu fare miyim / neyim

kitapları yakılmış / şiirleri satılmış yaşlı gözlerin
tırnakları çekilen parmaklarında derin sızı mıyım
kömürle yazılırken zindanlarda şiirler taş duvarlara
ve bir vatanın özgürlüğü için
kendi özgürlüğüne sövüp saymışsa Nazım
şimdi ben ihtilallerde kurşuna dizilen masumluğun
-piç çocuğu muyum / neyim!!

birilerinin küspesine sıcak su katarken düzen
yedi kat yerin dibine gömülen beynimin
kas katı kesilen en kılcal damarlarına asiliği işleyen
ve durmamışken / durmuyorken hiçbir tren doğru istasyonda
-şimdi ben../ çöp kovasına atılmış sahipsiz çocukluk muyum / neyim

bugün şarkılara beste çocukluğumun sancıları
alkış tutulur binlerce düşün kan toplamış bakışlarına
memleketim derken / memleketsizliğe mahkum ölümler yazılıdır tarihte
şimdi ben / milyarlarca öldürülen hücreye can verirken beynimde
-haksızlığı ıskalamış yağlı bir kurşun muyum / neyim

geçmişinle gurur duy evlat diyorken babam
sarı saçlarımın diklenişinden anlardım
o kadar soğuktu ki elleri / iki büklüm beli
ve kara toprağa bakan gözleri / bilirdim
-derisi soyulmuş çıplak geleceğe sattığını beni

daha naylon çantama girmemişken emperyal kitaplar
ve daha dilime dolanmamışken vatan hainliği Nazım’ın
dipçikle tanışmışlığım da bir şiirle başlıyordu / bilirdim
-işkencelerin kara lastikle başladığını / görürdüm
-annemin suyla taşı nasıl haşladığını

şimdi yaşadığım kravatlı medeniyet denen illet
ve özgürlük diye boyanmış satılık bu hürriyet
-boğazımda düğümlenen yutkunmalarla beslenen hıçkırık
istiklal peşinde koşan dedemin mavi gözlerinde batan bir güneş midir
devrim türkülerine söz olmuş şiirlerin notalarına ses veren
-kopuk bir tel midir!!
]

Levent Saral

Yorumlar

Başa Dön