röntgen yapma orgazmıyla kapı deliği gözleyen köle
ekose gözlerini dikip üstüme
kırık kolumu ucundan tutup yeni içine çekti..
bağırmadım !
endişeli sayılmazdım
bir kaç yabancı ellerini dolaştırıp özümde
saçlarımı çektiler o vadeli telinden
ve daha üç kişiyle bir olup belki
gecenin sufi nefesini kırıp ince belinden
üstüme yürüdüler.
söz geldi
iniltilerin altın kubbeli ikirciliğine id ekleyerek
tinimin tenine barikat çekti
sırf sevişmeyelim diye
bir - iki ya da üç kişi
çağırdılar..
insanlar olağan ağrılarıyla
silahlarını çekip içime girmeden önce.
olası bazı inkarlar durumu değiştirmeyeceği gibi
olası ispatların da üstünü kapatabilir.
deyip
içimi çektim
olduk olmadık duymayın kulaklarım
olan var olmayan var demeyin dudaklarım
ne olur ne olmaz diye
zap düğmesini elimizde tutarken
olur olmaz kanallara takılıp
kalışımızdan bahsetmiyorum bile...
öldük ölmedik duymayın
ölen var ölmeyen var demeyin sakın
ne ölür ne ölmez diye kefen biçtiğimiz
leş
senden bahsetmiyorum
tanrı
güneşle konuşuyorum ben !
-anlam bizi beklemedi güneş.
bu yüzden ne zaman doğsan
bir süre yatağın farklı köşelerine çekilip
farklı taraflarında aynılaştık belki de.-
susuyor..
kendim kadar kalbim
kibrim
yüzüm suyum hürmetim kuru
kuru demişken
çevirelim
aklın altın uydusundan
zen kavmine açılan kolu
ışıkları sönen herhangi bir sokağa dönüşmüş olmak
bir ev tasvirini soyup üstümden
duvarlarımı yıkmak
41 numara giyen herhangi bir kaldırımda
ayakkabı bağı aramak gibi..
sana bağ olmam bağlılık !
bağ olsam da şarap olmam mesela.
düşününce
sonra ki yorumundan sonra
ben de bir sonra uydurabilirim belki.
sonra dediğimiz şey bir önce ki değil mi