Türkülerle Yaşamak -4-

Yine türkülere bulaşır yaralı gönlüm; bir başka türküde bulurum teselliyi.Sesimi duysun diye avaz avaz söylemeye başlarım; çatlak, notasız, sazsız...Ritimleri düzgün ama!.. Gözümden akan damlaların tık tıklarıdır metronomum...

yazı resim

Türküler içinde ihaneti dile getirenler az değildir...Gönlüne dur diyemeyen insanlar öyle çoktur ki toplumumuzda; bırakıp bırakıp giderler eşlerini, sevgililerini başka diyarlara doğru...Başka diyarlarda, başka iklimlerde yeni eşlere, yeni sevgililere doğru...Ne hikmetse, ardından türkü yakanlar sadece ama sadece kadınlar olur. Toplumsal çarpıklığımızı ne güzel anlatır bu türküler...Erkeği hoş gören toplum düzenimiz sonuçta acılı kadınlar çıkartır ortaya...Kimi yanık türküler söyler, kimi bekler durur terk eden eşini-sevgilini, kimi öldürür kendini...’O yaptı, ben de yapmalıyım’ fikri gelse de aklına, iflas eder her seferinde...Sadakatin, bağlılığın, namusa olan sözleşmenin ağırlığı altında ezilir gider kadınlarımız...

“MÜHÜR GÖZLÜM SENİ ELDEN
SAKINIRIM, KISKANIRIM...
HEM OĞLUNDAN, HEM KIZINDAN
SAKINIRIM, KISKANIRIM OY!”

Kıskandığımız kişiyi onure eden garip bir duygudur bu! Biraz da dikkat çekmek için kıskanıyor gibi davranır insanlar...Her ne kadar önüne geçilemeyen bir ruh hali de olsa, gereği yoktur sevgiliyi, eşi kıskanmanın...Böyle davranmakla ölüm oklarını kendimize saplamış oluruz aslında. Özgür bırak ki sevgiliyi, sana ne kadar bağlı olduğunu ölçebilesin!..Yoksa hepten kaybedersin onu...Sıkılan çamaşırın suyu çıkar değil mi?

“YARİM İSTANBUL’U MESKEN Mİ TUTTUN
GÖRDÜN GÜZELLERİ BENİ UNUTTUN!.”

Hoş bir ezgisi vardır bu türkünün; acıyı ve terk edilmişliği yüreğe zıpkınlayan bir ses söylüyorsa eğer, ağlamamak mümkün değildir!..Ben, en çok Şükriye TUTKUN’un sesiyle söyleneni seviyorum valla...Lakin kızmıyor da değilim bu türküye...Yar gidecek İstanbul’a, unutacak beni güzelleri görünce ha! Olamaz!..Ben de giderim İzmir’e, Adana’ya, Mardin’e... bir yar bulurum ona inat olsun diye; ne haber?! Lakin iş burada bitmiyor...İş bu türküyü hiç söylememekte bitiyor bana kalırsa. Nasıl mı?

En güzelin kendisi olduğunun farkına vardığında Türk kadını, hiç söylemeyecek bu türküyü inanın!

“GÜVERCİN UÇUVERDİ
KANADIN AÇIVERDİ
EL OĞLU DEĞİL Mİ
SEVDİ DE KAÇIVERDİ”

Allah allah!..Yalanmış demek sevgi denen şey! Gerçek olsaydı kaçmazdı a canım; demek ki sevmemiş!..A be kadın! Seni sevmeyeni sevip de, böyle türküler yakarsın? Düşme sakın dallardan..Kırmızı şeftali çiçeği ol, elma ol, kızılcık ol ama sakın düşme dallardan!..

“DAİMİ’YEM HER CAN ERMEZ BU SIRRA
YUSUF, SABIR İLE GİTTİ MISIR’A
KOYUN OLUP MELEDİM ARDISIRA
BU DA GELİR BU DA GEÇER AĞLAMA!”

Geçer elbet Üstat Daimi!..
Ne var ki yıkar geçer,yakar geçer!..
Küller kalır geride, bir de özlemin adı:

Gül açmamış bahçe,
Kırışmamış çiçekli çarşaf,
Koklanmamış ten,
Ve
Ağlayan gece kalır bende...

Efkarım basar birden...Hüznün şafakları atar yüreğimde; özlemlere düşerim..Şiir yazarım olmaz, kuşlara bakarım olmaz, bulutları tarar bakışlarım olmaz..Yine türkülere bulaşır yaralı gönlüm; bir başka türküde bulurum teselliyi.Sesimi duysun diye avaz avaz söylemeye başlarım; çatlak, notasız, sazsız...Ritimleri düzgün ama!.. Gözümden akan damlaların tık tıklarıdır metronomum...

“EY SEVDİĞİM SANA ŞİKAYETİM VAR
NE SEVDİĞİN BELLİ NE SEVMEDİĞİN,
BEN DE BİR İNSANIM BİR TEK CANIM VAR
NE SEVDİĞİN BELLİ NE SEVMEDİĞİN...
ZALIMSIN OY OY
HAYINSIN OY OY
NE DE’YİM OY OY OY!..”

Oysa:

Her gün yeniden seviyorum seni
Her gün yeniden su doluyor yüreğime
İçinde yıkanıyor kuşlar
Bilsen ki çırpınışlarındasın...

(devam edecek)

Başa Dön