Tuttum Sıkıca Ellerini…

Hayal ile gerçeğin buluştuğu noktada aşk mı var, sen misin yoksa?

yazı resimYZ

Sabah güneşi gibi taptaze bir aşk bunun adı… En güzel günaydın öpücüğünden daha anlamlı. Rüyalara bile girmeyen bu tatlı renk gibi hayalsi kimi zaman, kimi zaman tek gerçek sanki. Uzattığım an dokunurcasına yüreğine, baktığım an süzülürcesine gözlerinin içine, kim bilir belki masal, belki de en güzel aşk hikâyesi bu. Dakikalarla günler yarışır gibi, mevsimler birer altın yaprak misali yaşam defterimizde, her satırı dünyalara bedel, her virgülü yepyeni bir başka cümleyi bir öncekine bağlayan zümrüt, her noktası bir dahaki yeni cümlenin bir öncekiyle tokalaşıp ayrıldığı bir yakut. Bu ne benden ibaret ne senden, bütün dünya avuçlarımızda ama aynı zamanda bambaşka bir dünyanın kollarında bir masum bebek misali uyur gibiyiz.

Kelimelerin kalemimin ucunda can çekiştiği bir maraton gibi bu aşkı anlatma gayesi, çünkü kelimelerin yetmediği yerde gizli kalp çarpıntıları ve gözlerden kalbe yazılan silinmez kareler ittifakta. Kelimeler yenik düşmüş, kelimeler yetememiş, ama üzülmezler bilirim, çünkü en yakın arkadaşım olurlar aşkımı satırlara dökerken…

Sevgilim, nihayeti misin bekleyişlerimin, hediyesi misin her ne olursa olsun şükretmeyi unutmayan kalbimin, sevgilim benim misin, senin olduğum ince çizgideki ince yücelik kadar, bir miyiz nefeslerin tükeneceği ana kadar? Tuttum sıkıca ellerini, bırakmam gözlerim kapanana kadar… Kıyametimsin, tıpkı başlangıcım olduğun gibi, gözlerimi açtığım noktada duruyorsun, tıpkı kapayacağım salisedeki gibi, öyle bir yemin ki bu yeminlere diz çöktürmüş asaletiyle, öyle bir yol ki bu, yollar bize yol vermiş el ele yürüyelim diye.

Sevgilim sen gözümdeki ışık mısın, tenimdeki sıcaklık mısın, coşkun bir ırmak gibi beynimden ruhumdan akan düşüncelerin ortağı mısın? Durduğun noktadaki patlamaya hazır volkanın gözbebeği olmuş arzum, ayrımı yok bu sancılı şafak sökerken açılan gözlerin baktığı göklerdeki huzurun, bir severken bin severiz biz günümüzün her anını, çünkü birbirimizle doyarız yaşam denen oyun dışarıda sürüp giderken.

Tuttum sıkıca ellerini, söyle çiçeğimin özündeki saf tomurcuk ben sensiz açabilir miyim baharlarda? Hiç bırakabilir miyim parıldayan nurumu gün elveda derken, hiç duyabilir mi kulaklarım parmaklarımın piyanonun tuşlarındaki hazin sevişmesinin seslerini? Hiç devam edebilir mi etrafımda sürüp giden telâşe ellerimin ucunda seninkiler yokken? Yeşerir mi ellerimle kırıp ektiğim sardunyalarım? Güler mi yüzleri bahçemizdeki bütün çiçeklerin, yeşerir mi sensiz yeşile hasret toprak, söyle bana ufkumun son bulmaz rengi, ben sensiz ben olabilir miyim?
Güz-2007
Sihem Tachouli Usta

Başa Dön