Tuval

Saklanıyordu. Ama neden? Kırmızı olmalıydı şimdi. Çok fazla mavi vardı. İyiye işaret değildi. Eski alışkanlıklar... Elinin titremesi hızlanmıştı ve hareketleri de.

yazı resim

Gözlerini yere dikti ve mırıldanmaya başladı. ?Picasso, Picasso... Ben hazırım. Ellerim senin. Ruhum da... Sence de zamanı gelmedi mi??

Ruhundan fışkıran ateşin göğsünü yaktığını hissetti. Gözleri boş tuvale odaklandı. Tuvaldeki girintiler beyninde nakış işliyordu. Asla olamayacağı kişiyi oynamaya hazırdı. Kulağına hafif fısıltılarla okunan ilahilerin farkında değildi. ?Kaderinin üç çizgisi şimdi kesişecek.? Geçmiş, gelecek ve şimdi. Paraleller yıkılmaya başladı ve o saniyenin içinde erimeye başladı beyni. Ruhunu şeytana satmıştı...

Titrek, yağlı ve uzun parmaklı elleri gözlerinin hizasına kadar havaya kalktı. Ama o hala tuvale bakıyordu. Tuvaldeki girintilerin içindeki daha küçük girintilerdeydi. Orada çığlık çığlığa bir o yana bir bu yana koşuşturuyordu hangi girintinin çıkış olduğunu bilmeden. Üç çizgi... Elleri hissizdi ama kulakları onların fırçayla yaptıkları darbeden haberdardı. Yukarı ve aşağı. Vücudundaki terler gibi... Tuvalin ortasından başlamıştı. Akustikten hissediyordu bunu.

Saklanıyordu. Ama neden? Kırmızı olmalıydı şimdi. Çok fazla mavi vardı. İyiye işaret değildi. Eski alışkanlıklar... Elinin titremesi hızlanmıştı ve hareketleri de. Tuvalin arkasından bakan biri resim yapmadığını aksine tuvali bir çocuğa yumruklattığını düşünebilirdi. Üç çizgi...

İçinden bir isim geçti. Dora Maar... Dilinin ucundaydı ama çıkaramıyordu. Fısıldayamıyor hatta haykıramıyordu ismini. Karnı ağrıyordu. Dayak yemiş gibiydi. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Gözlerini açık tutmaya gayret ediyordu. Dora Maar!... Sevgilim... Elleri meşguldü, kontrolden tamamen çıkmışlardı. Gözlerini silemedi ve tuz gözlerini yakmaya başladı. Dora Maar... Seni hep sevdim... Girintiler ardı ardına renkli dev kütlelerle doluyordu ve o girintilerin arasında artık tutsak olduğunun farkındaydı. Tuvalin ortasından dairelerle uzaklaşıyordu... Dora Maar... Bir tanem, gözlerin... Acı evet acı... İşte sanatçının ölümsüz ruhu buydu! Yıllar süren psişik sanat araştırmaları son noktasına yakındı. Acı... İnsana her şeyi yaptıran oydu. Dora Maar! Ama bunlar sadece kısa bir an aklından geçti. İşi bitince bunu unutacağı korkusu sarmıştı aklını. Ama zihni yeniden geriye çekildi ve tuzdan kavrulmuş sisli gören gözleri yeniden tuvaldeydi. Girintiler büyümeye başladılar. Şimdi ince detaylardaydı. Hala kaçıyordu, lanet olsun mavi bu kadar çok olmamalıydı ama hala elleri maviyi kullanmaya devam ediyordu. Dora Maar... Beni terk etme... Şimdi gözleri kapalıydı. Ama fırça darbeleri hala duyuluyordu. Susuzdu... Dilinin damağında şakladığını duydu ve bir iniltiyi. Dora Maar... Hayıııır!!!

Kalbine ağır bir acı saplandı. Boğazından aşağı nefes gitmemekte diretiyordu. Zor soluyordu. Paleti tutan eli nihayet ruha değil kendisine hizmet etmeye başlamıştı. Yakasındaki düğümü açtı. Vücudunun her yerinden terler boşalıyordu. Kalbi düzensiz atmaya başlamıştı. Kesik ve aralıklı soluyordu. Fırçayı tutan eli hala ve daha hızlı işliyordu.

Birden elleri iki yanına düştü. Başı sola devrildi ve genç adamın bütün hayati belirtileri tamamen kayboldu. Sağ eli güçlükle fırçayla doğruldu. Tuvalin sağ altına ilerledi ve birkaç hamle yaptıktan sonra yere düştü. Bu bir imzaydı: ?Picasso?

Başa Dön