Genelde haberleri izlerim.vatandaşlık görevlerimin başında gelmesi gereken bir iş olarak görürüm çünkü haber izlemeyi. internetten okumak daha işime gelir ama orası pahalı. www.soygun.net ya adı!..pahalı olmasa ne iyi olurdu aslında...tıklardım gazete sayfasını, hem gözümle, hem dilimle okurdum; algılamam daha kolaylaşırdı.bir de haberleri okuyan şu güzel spikere bakmak zorunda kalmazdım. neden hep en güzelleri seçip koyuyorlar bu ekranlara, anlamış değilim!..ama haklılar onlar, çünkü benim insanımın hepsi ayrı güzel!..bir tek ben çirkinim bu ülkedeJ))baksanıza saçım boyasız, kaşım alınmamış, giysilerim demode!..aşağılık duygusuna kapılıyorum ona baktıkça ya!..nasıl da güzel makyaj yapıyorlar, şıkır şıkır giyiniyorlar öyle!..bana inat olsun diye yapıyorlar bunu, biliyorum...çatlamamı bekliyorlar ama, hava alırlar...ben de onlara inat, kabuk bağlıyorum işte!..iyi ki kadınım!...erkek olsaydım gider içlerinden birini kapar kaçardım valla! isterse gelmesin! dayardım boynuna tabancamı, iş tamam! sonra ağzını bantlardım ses geçirmez bantla, kollarını bağlardım kopmayan urganla...sırtlandığım gibi doğruca bir otel odasına, yada dağa...artık olacakları o düşünsün. ben kesme şeker olmuşum; ona bak sen!...
prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /
Böyle dediğime bakmayın siz; hiçbirb.. yiyemezdim...kolay mı sanki bu devirde bu türlü işler yapmak! adaletten yanayım ben oldum olası...”onlara var da bize yok mu” diyenlerdenim yani...işte tam bu bağlamda boğazıma bir düğüm atılıyor inanın! neredeyse ağlayacağım...spikerin giyimli kuşamlı haline gıcık olmuşum zaten, bu haberin sırası mıydı şimdi:”öğretmenlere öğretim yılı başı donatım parası olaraköngörülen 250 milyon liralık yardım parası bugün ödeniyor” yıldırımla vurulmuşa dönüyorum...sadaka mübarek! bu devirde ne alınabilir ki bu parayla?ama öğretmenler yıllarca ucuz giyecekleri giymeye alıştı nasılsa...devam etmelerinde yarar var...hem onlar spiker falan değil ki, öyle milyarları bulan harcamalarla giyinip, kuşansınlar(!) nasılsa üstleri başları tebeşir tozu olur, sınıfların tozlu havası üzerlerine çöker, yazı yazarken, plan yaparken kol ağızları çabuk yıpranır...ne gereği var pahalı giyeceklerle okula gitmenin canım(!) çıplak kalmasınlar yeter(!) neden bozayım ki bu geleneği(!)
Bunları ben demedim, bu parayı öğretmenlere layık gören ağızlar adına söyledim, anlayan anlar...
Sadece bu değil beni yıldırımla vurulmuşa çeviren..neden emekli öğretmenlere bu parayı layık görmedikleri...haksızlık ediyorum, çünkü; çalıştığım yıllarda hiç düşünmemiştim bunu. ama kendim emekli olunca iş değişmiş...özür dilerim, çalıştığım yıllarda bu parayı alamayan emekli öğretmenlerden...bağışlayın beni!...ne var ki ben eskiden böyle şeyler düşünmezdim hiç; yaşadığımın, aklımın, yeteneklerimin (nötrlüğümün)farkında bile değildim...yani o zamanlar ”onlara var da bize yok mu”şarkısını ters söylerdim: ”hep bana hep bana” derdim. insan neler öğreniyor yaşadıkça...hakkını savunmayı, hayatın kulplarını, aldığı nefesin değerini, insanlarla olan ilişkilerinde sağlam toprağa basmayı, iyiyikötüden ayırmayı, sevgiyi ve aşkı...bir tek yürekte kanayan yaraları saramıyor insan...
ne bandı var onun,
ne de tendirdiyotu..
üstüne ekilen tozlar ise çıban otu...
serptikçe açıldı yaralar
sızısında noktasız cümleler kuruldu...
(devam edecek)