eller ne tuhaf dedi…
kavuşurken buluşur
ayrılırken buluşur
zaman çalıyorken gelincikler
ne çabuk da buruşur …
elifba’nın sonuna gelmiş
sevincinde minik tırtık
ezberindeki sayfa yırtık
eller ne kolay da yılışır
oysa, elif der gibi başladık
hükmürrâ’nın dimağındaki tadı
kururken damağında
kâlkalesi düşmüş hece kadar suçlu
bir yudum su kadar masum
eller ne tuhaf dedi
iki de bir belimle konuşur
……
sana meltemler biriktirdim dizlerimde
memeleri var gibi, taze
güveleri var gibi sesli
ninni bebek, ninni
bir eylül akşamında koşar gibi yorgunsun farz et
susamış gibi öp bileklerimi
susma
eylül’ü anlatır gibi sövüş benimle
şubat’ta üşür gibi seviş
dinle martı çığlıklarını
kilitbahirde kale gibi dayan
ida’da orman gibi uyan
sorma
koynumda bir çiyandı sensizlik
tüylerimle oynayan
susma
eller ne tuhaf de
nasır duvarlarında kaybolan ….
ellerini ver bana
bir uçurum düşümlük
çığlığımı tut
ellerini vur bana
bir ağıtlık
toprağımı ört
ellerini yor bana
bir ömürcük
adımı unut
sevdiceğim de bana
bir kerecik
…
oysa unutuveriyorum seni
tırnağımın altına battığında küçük bir kıymık..