Tesadüfen bir bankta otururken yağmura tutuldum.
O günden sonra ben, yağmura tutuldum.
Önceleri, bundan çok önceleri yüreğimin kurak köşelerinde, ellerimin kırışmış çizgisinde, rüyalarımda gördüğüm o eğik çizgili sokaklarda gezerdim. Başı eğik, adımları sık, bir görünmez edası, bitişini beklemeden küllerini zihnimde biriktirdiğim kokusuz sigarayla. Dumanı da bana eşlik ederdi, tek kişilik dansıma; güneş doğana kadar.
Güneş açardı, ben kapanırdım.
Yüzümü saklar, koşardım.
Gece başlar, ıslık çalardım.
Soluk bir sokak lambasının başında yaşanmamış hayatıma gölge oyunu oynatırdım. Zihnimdeki bu oyunu; karmaşayı, vücudumdan gözyaşlarıyla akıtmak isterdim.
Ama ağlayamazdım.
Gözlerim kızarır, içim sızlar, boğazımda bir yudumluk yumru oluşurdu da ben, ağlayamazdım.
Bundandır belkide yağmurun yağması.
Bundandır belkide yağmura tutkunluğum.