En çok tesadüfen başlayan aşklardan hoşlanırım. En güzelleri onlardır. Çünkü tamamen yeni bir insandır karşındaki ve ne o senin tanıdığın kişileri tanır, ne de sen onunkileri tanırsın. Daha önce yapılan hatalar yoktur kayıtlarda ve sıfırdan başlanır tanışmaya.
Bitişi bile keyiflidir bu aşkların. Herkes bir anda kendi yoluna kaldığı yerden devam eder ve istenmediği sürece çakışmaz yollar. Yoktur yani işkence veren kısımları. “Eski sevgilim ve en yakın arkadaşım beraberler” diyerek devirmezsiniz kadehleri büyük ihtimalle. İstenirse arkadaş kalınabilir tabii ki ama ne gereği var. Anlamsız bir çıkmazdır “eski sevgiliden yeni arkadaş” yapma eylemi. Ya alevlenirse küller, tek taraflı olarak?..
En sevmediğim aşklarsa; mecburiyetten bitecek olanlardır. İnsan gözü kapalı dalar mı aşka? Süründürür adamı yaz aşkı. En güzel günlerin beraber geçmiştir ve o güzel günlerin bittiği yetmiyormuş gibi, sevgilin de yoktur artık. Eve bir gelirsin; hiç zaman geçmemiş gibi bile hissedemezsin. Keşke tatile çıkmamış gibi hissedebilsen ve buruk kalbini görmezden gelebilsen... Alkolik yapar insanı; mecburiyetten biten aşklar. Ama onlar da çabuk geçer...
En çok korktuğum aşk ise; komşu kızıyla yaşananlardır. Hem gereksizdir, hem de tehlikeli. Gereksizdir, çünkü; başka kız mı yok? Tehlikelidir, çünkü; evlendiriverirler adamı. Hiç gereği yoktur yani bu tarz ilişkilerde bulunmanın. Kaçamazsın!
Bilmiş bilmiş konuştu adam bu konularda. Arkadaşlarıyla içiyorlardı ve muhabbet uzadıkça uzadı. Derin ve zevkli konulardan biriydi konuşulan ve en yaşlılarıydı anlatan. Kadınları iyi tanıyordu ve taktikler veriyordu genç dostlarına. Biraz daha anlattı, rakısından büyükçe bir yudum aldı, saatine baktı, “ben kaçayım, yengeniz almaz yoksa eve” dedi ve gitti. Gençler gülümsedi...
MsK