Yalnızlığını görmezden gelenlerin yastıklarına geceleri gelip demir külçeler yerleştiren periler var. Yastığına sarılan kollar soğuk, ağır ve hissizliğe uzandığında, uykusundan da, görmezliğinden de oluveriyor aniden.
Tek kapağını açan gözün görüğü duvar da soğuk...
Sabaha ne kaldı?
Kalabalıklara karışıp tüm gün çarkın hiç kırılmayacakmış gibi gürleyen dişlerinden biri oluverdin mi ne yalnızlık kalır ne ağırlık...
Orada koca koca insanlar olarak kimse zavallı değildir. Emirler gelir, emirler gider. Herkes Japon Tiyatrosunun pudra beyazı mimiksizliğini taşımakla yükümlüdür.
Saat beş! Otobüs egzoslarını soluya soluya eve dönerken "acaba kahveye uğrasa mıydım" lar yorgunlukla geride kalmış.
"Kalk git evine. Yorgunsun zaten" diyen periler var...
Perilerin iyisi kötüsü olmaz. Hepsinin başımın üstünde yeri var. Ama evde koca bir yalnızlık... Demirden yastık, buzdan duvar...
Televizyonlarda olupta yanı başımda olmayan aşklar...
Diş perileri yastık altına para bırakmaz mıydı bir diş uğruna?
Şimdi yastık altı yalnızlık yapsam sabaha aşk bulsam olmaz mı yalnızlık perisi?