Şimdiye dek söylenen bütün sözleri, yazılan bütün yazıları, yapılan bütün besteleri kendine sandın değil mi? Ve bütün bu ağaçlar, bu deniz senin içindi. Sandığa atılan oy, hücrede sıkılan yumruk; bir serserinin belindeki bıçak, tarlada gizlenen orak... Kendine benzetiyordun bütün güzellikleri ve bütün çirkinlikler güzelliğinin tescili içindi. Koskoca evren senindi, evrendeki bütün harikalar sendin.
Diğer insanlar da kuşkusuz, senin için örgütlenmiş bu hayatta, birer hücre olmaktan öte anlam taşımıyorlar, bu kurguda kendilerine biçilmiş rolleri yaşıyorlardı.
Selpak satan çocuk, bıçak bileyen amca, halı yıkayan teyze, tıpkı birer roman kahramanı gibi ancak ana kahramanla yolları kesiştiğinde, onun yaşamındaki bir ayrıntıyı pekiştirmek için varlardı. Romanın ana kahramanı sen, yazarı ise asla dizginleyemediğin o bencil duygularındı.
İstediğin olduğunda neşeye dönüşen, bir şeyler işine gelmediğinde sinir krizlerine yol açan, ama sadece kendinle ilgili şeylerde böyle olan duyguların.
Bu yüzden mi bilmiyorum ama, buna rağmen seni sevdim...