Kısa bir zaman önce bir maçın ardından yakıp yıkan, saldıran, kendi yurttaşlarına karşı şiddet uygulayan insanlar bugün birdenbire duyarlı insan oluverdiler de İsrail’i protesto etmeye başladılar. Bu tezadı anlamam mümkün değil. Kendi kendimizi yemek doğal ama zarar uzaktan gelince mi aklınız başınıza geliyor? Üstelik o zamanki saldırganlığa da fazla tepki ve kınama geldiğini hatırlamıyorum. Çok sıradan olaylar olarak görülmeye bile başlanmıştı…
Toplumumuz ve insanlık ruh sağlığını kayıp mı ediyor?
İsrail’e ‘’ Sen öldürmeyi iyi bilirsin’’ diyen bir ülkenin insanları da bunu iyi biliyor. Barış mesajı vermek için İtalya’dan otostopla dünya turuna çıkan ancak Gebze’de tecavüze uğradıktan sonra öldürülen Pippa Bacca’yı ne çabuk unuttuk. Barış kelimesinin yeniden tanımlasak nasıl olur?
Nedir barış? Savaşsızlık, savaşmama durumu, birbiriyle iyi geçinme durumu, sulh, barışmak eylemidir barış. Ama görüyorum ki barış savaşın kardeşi, biri ötekini doğurabiliyor, insanların acayipleştirdiği dünyada.
Evet, iyi biliyoruz öldürmeyi biz de, duyguları, umutları... İyi biliyor ve seviyoruz savaşmayı da. Barış dedikten sonra, savaşa yüzümüzü dönmeyi de iyi biliyoruz. Hatta öyle iyi biliyoruz ki, İsrail’in yardım gemilerine yaptığı saldırılar üzerine yazmış olduğum bir kısa yazıma bir okurun verdiği yanıt bunu anlamamı daha da kolaylaştırdı birkaç gün önce. Bana yazdığı yanıt şöyle idi:
‘’ … Dünya üzerinde başka din yoktur ki ölümü şahadet sayıp cennete gitmek istesin. Tabi Arap kardeşlerimizle bizim aramızda yöntem farkı var. Bir Arap atasözü şöyle der: Bugün yaşa, yarın savaş. Biz ne diyoruz? Ya istiklal, ya ölüm... Allah'tan dilerim ki savaş çıksın da hakkımızı alalım. Bu görüş, savaş yanlısı, köktenci, fanatik, despotik, irticacı bir tutum olarak adlandırılıp etiketlenecekse ben başımı uzatıyorum, yapıştırsınlar o etiketi alnıma. Eğer bebelerin hayatını kurtarmak için savaşmak aşağılık bir şiddet gösterisi olarak görülecekse bu sığ basın tarafından bizzat kendim poz veririm, sorun değil.’’…
İşte böyle idi okuduğum cümleler. Okudum ve hayretler içinde kaldım.
Anlamadığım bir şey daha var. Türkiye adına yardım amacı ile giden kişilerden sağ kalanların ve ölenlerin cenazelerinin geri dönüşünde ve öncesinde meydanlarda yapılan gösteriler ve tepkilerin büyük çoğunluğunda din ve İslam işin içine fazlasıyla girmiş durumdaydı. Sanki karşı taraftan İslamiyet’e savaş açılmış, ölenler İslamiyet uğruna can vermiş, şehit düşmüş gibiydi…
İşte bu tezatlar nasıl açıklanır BİLEMİ-YORUM. Bu sebeple sadece YAZI– YORUM, KINI– YORUM, ŞAŞIRI- YORUM... Ve insanlığın haline, gelinmiş olan noktaya ACI- YORUM. Son sözü size bırakıyorum ve SUSU-YORUM.
İnsanlığımızı hiçbir zaman kaybetmeyelim demek düşüyor bana sadece. :-((
Saldırganlığın, şiddetin ve adam öldürmenin hiçbir mazereti olmamalı. Ve tabi, milliyeti de...
Kilit noktası şudur: Yanlışa yanlışla cevap verilmemeli. Savaş çığırtkanlığı da yapılmamalı.
Koparılan bu gürültünün, her gün vatan uğruna sıra sıra tabutları gelen şehitlerimiz için de koparılması dileğiyle!!!!
Müşerref ÖZDAŞ