Gençler sizi sevmiyor beyler. Ben de sizi sevmiyorum, sevemiyorum efendiler. Yaratan bağışlasın: Yaratandan dolayı da sevemiyorum sizi...
Siz onlara böcek gibi davranıp "ilaç" sıkarsanız, onlar da size yumurta atarlar. Ama bugün yumurta, yarın ayakkabı, öbür gün postal mı, ne atılır onu bilemem. Gençlere gaz sıkmaya hakkınız yok beyler! Siz basınçlı tüplerle böcek mi ilaçlıyorsunuz?
Onlar üniversitede "ilim" değil "bilim" görmek istiyor, süslü püslü pahalı takım elbiseler giymiş sonradan görme siyasetçiler, küçümseyen bakışlar, ya da, düzenin zengin ettiği sermaye adamlarını görmek istemiyorlar, "bilim adamı" görmek istiyorlar. Çok bilmiş söylemler duymak istemiyorlar.
Siz korumasız öğrencilerin karşısına "koruma ordusu" ile çıkarsanız, onlar sizi sevemez efendiler. Ben de sizi sevemem.... Yaratan'dan ötürü. Çünkü benim "Yaratan"ım ile sizin "Yaradan"ınız çok farklı !
Öğrencilerin gösterdiği demokratik ve haklı tepki "paraları var bol bol yumurta almışlar", veya "yumurta atacaklarına onları yeseler akıllanırlardı" gibi düşük, kalitesiz, seviyesiz arabesk gülmecelerle geçiştirilemez.
Anımsatırım: Protesto etmek demokratik bir haktır. Demokrasi olmayan yerde, protesto da olmaz, olamaz. Siz demokrasi ile dalga geçerseniz, gün gelir, devran döner, sizle de dalga geçilir. Ama biz dışarıda, siz içeride olabilirsiniz efendiler...
O atılan yumurtalarda gençlerin tepkisi, öfkesi, kaybolan umutları, yıkılan hayalleri var. Tekmelendiği için bebeğini kaybeden hamile genç bir kadın var. Ama tekmelenen, doğmamış bebek yok. Nerede o bebek? Nereye gitti?
Siz hiç genç olmadınız değil mi? Siz hiç öğrenci olmadınız, hiç kopya çekmediniz değil mi?
İnsan olmak, insan bilmektir. İnsan olmak, kendin bilmektir. Sen kendin bilmezsen, ya nasıl insan olmaktır?
(Alt başlık alıntı: Makalat, Şemsi Tebrizi, Ataç Yayınları, 1. Baskı, Aralık 2006, s: 282, M196)