Hastahane den çıkarken,baş komiser yardımcısı lütfü karşılamıştı,Baş Komiser Cengiz'i
olay yerinden geliyordu Lütfü.Komiser Cengiz hastahaneye gitmeden lütfüye olay yerinde
gerekli incelemeler,kan ve doku örnekleri,parmak izi gibi bir çok araştırmanın yapılması
için talimat vermişti.İşi bittiğinde ise hastaneye gelerek kendisine rapor vermesini istemişti.
"Amir'im hayırdır endişeli görünüyorsunuz."
"Bırak şimdi.Ne yaptın gerekli olan incelemeleri tamamladınız mı olay yerinde" dedi Cengiz.
"Size ilginç bir şey söyleyecem amir'im" dedi Lütfü.
Komiser Cengiz gün içersinde bu olayla ilgili ard arda gelen ilginçliklere alışmıştı artık.
Espriyle karışık gülerek seslendi lütfüye.
"Lütfü ne diyorsun allah aşkına bu olay zaten yeterince çok ilginç.."
"Komiser'in kayıp olan Ömer'in kan grubu ile tuvalet ve koridordaki kan grubu birbiri ile
uyuşmuyor,çok ilginç değil mi dedi" Lütfü.
Komiser Cengiz lütfünün ilettiği bu haberle olduğu yere çakıldı.
"Yani..." dedi ikisi birlikte
" Evet dedi...lütfü." "Oradaki kan Ömer'e ait değil.Ömer'in kanı değil..."
"Peki kimin kanı?..." dedi Komiser Cengiz.
"İşyerinde bulunan diğer kişilerin hem kan örneklerini hem dna örneklerini hemde
parmak izlerini aldık. tuvalletteki kan örneğinin yanı sıra, bu kişilerin de olayın geçtiği
yerde ne bir parmak izi ne de başka bir ize rastladık amir'im." dedi Lütfü.
"Hadi bakalım çık bu işin içersinden.." dedi Komiser Cengiz.
Başkomiser yardımcısı karmakarışık bir olayla karşı karşıyaka olduklarının farkında olarak amirine
takılmadan edemedi.
"Komiser'in burası İstanbul burada her bir bok oluyor.Netice de şu ana kadar yaşadığım olaylar
sinsilesi içersinde vallahi ben çok karışık bir olayla karşı karşıyayız demek isterim ama;bunu size itiraf etmek
biraz sıkar."
Komiser Cengiz şakacı ve muzip yardımcısının dolaylı yöndeki bu serzenişine cevabını yapıştırdı.
"İtiraf ettin bile lütfü,şimdi ben de sana ne diyeceğim zor ve karışık diye bir şey yoktur,hadi bakalım
görevimizin başına diyeceğim değil mi lütfü?..."
"Evet komiser'im siz de her zaman ki gibi böyle diyeceksiniz..."
Komiser Cengiz'in kafasında Nihal'in odadan çıkarken kendisi ve kocası hakkında söylediği hem ilginç
hem de bir o kadar da kulağa saçma sapan gelen sözleri yankılanıyordu.
"Lütfü yanına laptonu aldın mı?..." dedi Cengiz.
Lütfü Amirinin bu anlamsız sorusuna şaşırarak cevap verdi.
"Hayır komiser'im ofiste bıraktım.Neden ki ?...."
Komiser bir yandan Nihal'in arama motorunda kendisi ve kocası ile ilgili bir şeyler yazıldığını iddia eden
sözlerini düşünürken, diğer yandan da Tuvalet ve koridordaki Ömer'le uyuşmayan kan örneğini düşünüyordu.
"Lütfü dedi..." Komiser.
"O halde Ömer'in kan örneği ile tuvalletteki ve koridordaki kan örneği uyuşmuyorsa,Bu kan kime ait ve
Ömer nerde peki?..."
Sorulması gereken en önemli sorulardan birisi ise buydu.Ömer ortada yoktu ama, bütün bu insanlar her
nedense Ömer'in ortada olmayışından, başına kötü bir şey gelebilecek kişinin Ömer olabileceği kanatine
varmışlardı.
*****************************************
İstanbul'un boğucu nemli sıcağına bir de trafiğin yoğun tıkanıklığı eklendiğinde
çekilmez oluyordu.Zenginle, fakirin tek bir yolda kesiştiği E5'te her ikisininde
tek ortak noktası aynı yolda,aynı eziyeti çekmeleri idi.Her ikisininde gideceği
yollar farklı olsada eşitlendikleri tek yer,cehennem azabı veren trafik tıkanıklığının
uzun süren bekleyişiydi.Sol yanında duran süperlüks bir jeep. Sağ yanında duran
eski,püskü bir araba trafiğin açılmasını beklemekteydiler.Komiser Cengiz'in
yapması gereken çok işi vardı.Beklemeye tahammülü yoktu.
O hiç bir zaman içinde bulunduğu mesleğin erk'i temsil eden kurumsal tarafının
avantajlarını insan ilişkilerinde bir yöntem olarak kullanmayı istememişti.
Tek üstünlüğü vardı onun diğerlerine karşı.O da mesleğinle ilgili olan zamanla
yarışı.Kullanabileceği tek üstünlük ise toplumdan emanet aldığı geçiş üstünlüğü
idi.
"Lütfü vaktimiz yok,sileni çalıştır..." dedi yardımcısına
Lütfü ise tam tersi bir mizaca sahipti. Gençliğinin verdiği heyecan ve dinamizm
mesleğinin kendisine sağladığı avantajları sonuna kadar kullanmayı emrediyordu.
"Ben de aynı şeyi söyleyecektim amirim.sileni şimdi çalıştırayım trafik şimdi
nasıl ortadan ikiye ayrılacak."
Lütfünün hissetiği bu heyecan ve tanımlama Komiser Cengiz'e oldukça garip
gelmişti.
"Ne demek ortadan ikiye ayrılacak,kendini elinde asası olan Musa falan mı
zannetin sen?..."
Bu benzetme lütfünün çok hoşuna gitmişti.Elinde asası olan Musa...
Bir tek fark elinde asası yoktu lütfünün.Oysa oda polis sileni ile bir şeyleri
ortasından ikiye yarabiliyordu.
"Mükemmel bir benzetme amirim.Ha Musa,Ha ben... bak ortadan yardık
trafiği..."
"Saçmalama lütfen..." dedi Komiser Cengiz.
Polis silenin çalışması ile birlikte hızlı bir şekilde yol almaya başlamışlardı.
Komiser Cengiz'in düşünceli ve endişeli hali lütfüyü hem meraklandırıyor,
hem de soru sorma eğilimini kamçılıyordu.
"Amir'in niçin bana hastane de yanında laptop'u getirdin mi diye sordunuz?..."
Komiser akıp giden yola bakarken,lütfüye döndü ve düşünceli bir ses tonu
ile cevap verdi.
"Asıl ilginç ve saçma olanda bu ya lütfü.Ömer'in eşi Nihal odadan çıkarken
bana ilginç bir şey söyledi.İlginç ve saçma bir şey..."
Lütfü iyice meraklanmıştı.
"Ne dedi amirim size?..."
"Arama motoruna benim adım ve soyadımı yaz..." dedi
Lütfü hiç bir şey anlamamıştı.
"Nasıl yani bildiğimiz arama motoruna mı?..."
"Evet..." dedi Komiser Cengiz.
Lütfü Komiser'in kurduğu cümlelerden hiç bir anlam çıkaramamıştı.
"Anlamadım amir'im arama motoru ile kocasının veya kendisinin ne ilgisi var?..."
"Ben de bilmiyorum lütfü.Arama motorunda birilerinin kendisi ve kocası ile
ilgili bir şeyler yazdığını söyledi."
Lütfüye bu iddia çok ilginç gelmekle birlikte.Komiser Cengiz'den daha da
meraklanmıştı.İlginç ama saçma bir şeydi ama; yinede oldukça meraklanmıştı.
"Amir'in isterseniz Selmayı arayalım,hemen baksın arama motoruna..."
Komiser'de aslında bu iddiayı merak ediyordu.
"Ara bakalım Selmayı arama motorunda Nihal İNCESU diye bir yazsın
saçma bir şey ama;bakalım ne çıkacak..."
Lütfü elindeki polis telsizi ile cinayet masası birimine anons yaptı."
Bir kaç saniye sonra cinayet masasından cevap geldi.
Polis telsizindeki bayan polis memurunun sesi işitildi az sonra...
"Amir'in ben Selma sizi dinliyorum..."
Selma,Cinayet masası ekibinde yer alan en zeki ve iş bitirici
bayan polis memurlarından biriydi.Genelde Komiser Cengiz'in
ve yardımcısı lütfünün takip ettiği olaylarda onların artık "Eli,ayağı
" gibi olmuştu. Hem zeki olması hemde iş pratikliği gerek Komiser
Cengiz gerekse, yardımcısı lütfü tarafından takdirle karşılanan biriydi.
"Selma ben lütfü..." dedi
Sempatik ve sevimli bir ses tonu ile cevap verdi selma lütfünün
seslenişine
"Evet Amir'im sizi dinlemedeyim..."
"Takip ettiğimiz olayda yer alan Ömer'in eşi Nihal İNCESU"
"Evet amir'in bahsetmiştiniz Komiser'im le buluşmaya gitmeden önce..."
"Nihal İNCESU diye internette arama motoruna bir giriş yap,bakalım
ne çıkacak."
Zeki ve pratik olmasına rağmen Selma da amir'inin kurduğu cümleden
hiç bir şey anlamamıştı.
"Anlamadım amir'im..."
Lütfü kendi kurduğu cümleninde saçma sapan bir talimat olduğunun farkındaydı.
Ama başka nasıl anlatabilirdi ki Selma'ya...Ellerinin altında çok güçlü bir veri bankası
mevcut iken internetiki arama motorundan bir kişi hakkında ne olduğu? yada kim
olduğu? hakkında bir istekte bulunmak saçmalığın daniskasıydı ama;kadının kendisi
ve kocası ile ilgili iddia ettiği şeyleride merak etmiyor değil di...
"Selma arama motoruna Nihal İNCESU yaz ve bize hakkında ne gibi bilgiler sıralanıyorsa
bildir,tamam mı?..."
Selma duraksamadan cevabı ile talimatı onayladı.
"Tamam amir'im hemen bakıp size bildiriyorum.Buraya gelme ihtimaliniz var mı amir'im?"
Lütfü merkeze dönüp dönmeyecekleri hakkında hiç bir bilgiye sahip değildi.Komiser Cengiz'e
baktı ve ondan bir onay bekledi.
"Lütfü,Selmaya söyle şu an gelmiyoruz,olay yerine gideceğiz..."
Olay yerine vardıklarında, sessiz bir kalabalık onları binanın giriş tarafındaki ön bahçede
bekliyordu.Dehşet dolu bir günün korkutucu ve gizemli havası binanın sanki her tarafına
sinmiş,çalışma ofislerine açılan koridorun en ucundaki tuvalletten gelen kan kokusu,yaz
sıcağı ile birleşerek,ortalığa dayanılmaz,bunaltıcı bir koku yayıyordu.Sessiz kalabalık,
sıradan insanların çok nadir tanık olabilecekleri bir gün yaşamıştı.Komiser Cengiz,
kalabalığın içersinden geçerken kadınlı,erkekli şirket çalışanlarının yüzlerine tek,tek
baktı.Çoğunluğu yolda yaralı yada ölümlü bir trafik kazası görse,akşam evde yemek bile
yiyemeyecek kişiler gibiydi. Yine de bu işler hiç belli olmazdı. "Katiller hep bebek yüzlü"
olmaz mıydı?
Ön kapıdan hızla girdi.Uzunca bir koridor onu bekliyordu.Hızlı adımlarla koridorda
ilerlemeye başladı.Emniyet teşkilatından bir,iki polis dışında içerde yoğun kan
kokusunun ağırlığından kimse kalmamıştı. Ta ki,tuvaletin kapısının önüne gelinceye
kadar.
Kapıyı itti,içerde bir kaç polis memuru büyük bir itina ile olay yerinden ardı sıra
flaşlarını patlatarak fotoğraf çekiyordu.Uzun boylu şık giyimli bir adam tuvaletin
kanlı olmayan en temiz tarafında polislere işlerini yapmaya engel olacak şekilde
bir şeyler sormaya çalışıyordu.Polis memurlarından biri ile göz teması kurduğunda
onu dışarıya çağırdı.İçerdeki adam'ın kim olduğunu sordu.Ömer'in patronu olduğunu
öğrenince,memura içeriye gidip adamı yanına göndermesini söyledi.Loş ve ağır kokulu
koridorda beklerken,adam kapıda belirdi.Parmakları ile burnunu sıkıca tutuyordu.
Nerdeyse,kusacak gibiydi. Elindeki mendille alnındaki terleri silerek bitkin bir şekilde
seslendi.
"Komiserim,ben !...ben!... polislere burdaki manzara ne zaman kalkacak? diye soruyordum.
burayı acilen temizletmem lazım.
"Dışarıya çıkalım isterseniz bu ortamda konuşmasak daha iyi olacak!"
İkisi birlikte koridordan hızla ilerlerken,ağır kan kokusu adam'ın midesini iflas ettirmişti.
Oracıkta bulunduğu yere kusuverdi.Yere can havliyle çöken adam hızlı,hızlı nefes
alırken,komiser adamı kavrayarak kalkmasına yardımcı oldu.Yavaşçana yerden
doğrulan adam,komiserin de yardımı ile ayağa kalktı.Dış kapıya vardıklarında,dışardaki
meraklı kalabalık yanlarına üşüşmüştü.Patronlarının bu zavallı halini ilk defa
görüyorlardı.Yurt dışında yabancı bir üniversitede eğitim gördükten sonra,babasının
bıraktığı yerden gayet otoriter bir anlayışla işi devralan koskoca Memduh Gül,şimdi
herkesin önünde "Süt dökmüş kedi " gibiydi.Adam temiz havayı cigerlerine çekmeye
çalıştı.Komiser meraklı kalabalığa etraflarından açılmalarını söyleyince,hepsi geri
çekildiler.Yalnız aralarından bir tanesi zayıf ama alımlı bir kadın elinde bir kaç parça
kağıt peçete ile patronunun yardımına koştu.Kadın,Memduh Gül'ün asistanı idi.Her
ikisine de şirket arazisinin öte tarafında bulunan idari ofise gitmelerini önermişti.
Öylede yaptılar.Komiser bir süre Memduh Gül'ün odasında tek başına bekledi.
Adam da asistanın yardımı ile kendisini zavallı halinden bir an önce kurtarmaya
çalışıyordu.10-15 dakika sonra Memduh Gül asistanı ile beraber odaya girdiler.
Adam mahçup bir tavırla komisere seslendi.
"Özür dilerim,ben böyle bir duruma alışık değilim,Berrin! komiser bey ne içer
bir sor,bana da bir soda getirirmisin."
Berrin bir çırpıda patronun soda,komiser'in açık çay siparişini alarak odadan
çıktı.
"Özür dilemenize gerek yok.ben işim gereği bu tür durumlara alışkınım,sizin
için anormal bir durum olduğunu anlıyorum"
Memduh Gül kan kokusundan kurtulamak için yüzünü lavoboda defalarca
yıkamıştı.Islak saçları hali hazırda kurumamış,küçük su damlaları alnının
köşesinden akarken,çalışma masasına doğru ilerleyerek,kağıt peçetelerden
aldı.Yüzünü tekrar silerek,koltuğuna oturdu.
"Ömer 2 sene önce şirketimde çalışmaya başladı.Çok zeki bir adamdır.Çok
ta yetenekli.Onun başına böylesine dehşet verici ne gelmiş olabilir?
bilemiyorum komiserim."
"Bir şey sorucam...şirket çalışanlarınızı işe alırken,ne tür prosödürler
izlersiniz.dedi,komiser.
Kolay bir soruya çok net bir cevap verdi,Memduh Gül.
"Rutin şeyler,sabıka kaydı,referanslar,sigorta bilgileri,sağlık raporu,
seyahat halinde alllah korusun başına bir şey gelirse,kan grubu testi
vs."
"Neden özellikle kan grubu testi?"
"Siz de bilirsiniz ..." dedi,Memduh Gül.
"Şirketimizin çalışanları sık,sık iş seyahatine çıkar,başına bir şey gelirse,
kan bulma ihtiyacı olabilir.Sonuçta hepsi mesai halinde bizim sorumluluğumuz
altında."
"Ah tabi..." dedi,Komiser
"Doğru haklısınız..."
"Nihal'in durumu nasıl peki ? Selim'i özellikle ben gönderdim." dedi,Memduh Gül.
"Şokta olduğunu söyleyebilirim,Bu garip durumdan sizinde haberiniz var sanırım..."
"Evet var..." dedi,Memduh Gül
"Ama inanmak çok zor..." diyerek ekledi.
"Neden?..." dedi,komiser Cengiz.
"Bilemiyorum arada bir buraya da gelirdi Nihal.Arkadaşları...özelliklede,Selim
aralarının çok iyi olduğunu söylediler.Böyle bir şey nasıl olabilir ki?..."
"Ve neden bizim burada?..."
Kapı hızlıca çalındı.Gelen asistan Berrindi.Ardından da Lütfü belirdi.Lütfünün
gözlerinde endişe dolu bir ifade vardı.Berrin komiser'e ikramda bulunurken,
lütfü komiser'e telaşlı bir şekilde seslendi.
"Komiser'im biraz dışarıya gelirmisiniz..."
"Ne oldu lütfü? " dedi,Komiser
Lütfü sıkıntılı bir hal içindeydi.Söyleyeceği şeyler içerdeki ortamda söylenecek
bir şey'e benzemiyordu.
Komiser "1 dakika..." diyerek izin istedi.Ayağa kalktı ve lütfü ile beraber
odanın dışına çıktı.
"Ne oldu lütfü ?..." diye hemen sordu Komiser Cengiz.
"Komiser'im çok ilginç iki gelişme var ve ben yine hiç bir anlam veremedim."
"Lütfü ! eveleyip,geveleme!..." dedi,komiser.
"Komiser'im ?..."
"Evet lütfü söylesene! " diye bağırdı komiser.
"Birincisi,kamera kayıtlarında hiç bir şey gözükmüyor...İkincisi..."
"İkincisi ne?..."
"Bu da en ilginç'i komiserim."
" İkincisi olay yeri inceleme ve laburatuvardan aldığımız sonuçlara göre
burada gerçekleşen olay,2 gün önce işlenmiş gibi gözüküyor."
Komiser ilk anda ne diyeceğini şaşırmıştı.Bir ümitle sordu.
"Güvenlik kamerasındaki kayıtları geriye doğru ne zamana kadar
taradınız?..."
"Arkadaşlar bir hafta geriye gitmişler komiserim."
Komiser bir elini alnına doğru götürerek, iki baş parmağı ile önce alnını
sonra da şakaklarını ovmaya başladı.
"Bu ne saçmalık nasıl bir şey bu?..." diye mırıldandı.
Lütfü sessiz kaldı.Bir şey söylese hiç bir anlam ifade etmeyecekti.
"Kayıtlarda hiç bir şey yok!,olay iki gün önce işleniyor.Ne ile uğraşıyoruz biz?
bu nasıl bir saçmalık?..."
"Kasetlerde bir sorun olmasın,yani bir katekulli,sahte bir kaset falan koymuş
olabllirler mi?..."
"En ince ayrıntısına kadar araştırıyoruz,komiserim ama sonuçlar bu yönde
gösteriyor." dedi,Lüftü.
"Lütfü..." dedi,komiser sinirli bir sesle.
"Daha çabuk araştırın!... bu konuda teknolojik imkanımız ve ekibimiz var
değil mi?..."
"Var tabii komiserim..." dedi,lütfü.
Komiser Cengiz,büyük bir hışımla Memduh Gül'ün odasına girdi.Çalışma
masasında oturan Memduh Gül ile Berrin bir şeyler konuşuyordu ki,
hışımla odaya giren komiseri görünce irkildiler.
"Buranın güvenlik amiri kim?..."
"Eski bir emekli polis komiserim" dedi,Berrin
"Hemen çağırın!..." dedi,komiser Cengiz.
Memduh Gül Komiser'in bu hiddetli halinden ürkmüştü.
"Ne oldu komiserim bir sorun mu var?..."
"Bakın sizden ricam,çalışanlarınıza söyleyin,kimse şehirden
ayrılmasın.Herkesi ama herkesi, sizler dahil,sorguya almak
zorundayım."
İşin bir hayli ciddi olduğunu anlayan Memduh Gül kısık bir ses
tonu ile seslendi.
"Tabii komiserim anlıyorum."
Komiser Memduh Gül'ün odasından hızla çıktı.Dışarıya çıkıp
biraz temiz hava alma ihtiyacı hissetmişti.
Hızlı adımlarla idari ofis'in kısa koridorunu geçti.Dışarıya çıktı.
Güneş olanca gücü ile şirketin geniş bahçesini kavuruyordu.
Uzun zamandan beri sigara paketine dokunmuyordu.Canı sıkıldığında
yada tam tersi keyif duyduğunda içerdi bu mereti.
Paketten bir sigara çıkartıp,yaktı.bahçede ilerlemeye başladı.
Şirketin giriş kapısına kadar geldi.Dışarıda hayat akıp gidiyordu.
Umarsızcana... Arabalar gelip,geçiyor.İnsanlar bir o yana bir bu yana
koşuşturuyordu.Cep telefonu bu karmaşaya katılarak çalmaya başladı.
Merkezden arıyorlardı.
Telefonu açtı.Arayan bu sevimsiz ortamda canlı ve sıcak bir ses tonu
ile karşıladı onu.
"Komiserim iyi çalışmalar."
"Saol..."
"Şu arama motoruna Nihal İncesu diye yazın demiştiniz ya!..."
Komiserin verdiği talimat aklından uçup gitmişti.Bu saçma sapan olaylar
sinsilesinde ilk verdiği saçma talimattı halbuki.
"Ah evet doğru selma !..."
"Neler buldun?..."
"Yani ne desem?...kadın biraz haklı galiba..."
"Nasıl yani?..."
"Yani kendisi ve kocası hakkında günlük mü desem?...hikaye mi desem?...
bu tür kısa şeyler yazıyor."
"Nasıl hikayeler bunlar?..."
"Komiserim epey uzuncana..."
"İsterseniz çıktısını alayım,geldiğinizde bizzat vereyim."
"Peki bilişim daire başkanlığına sordunuz mu?.Kaynağı yada uzantısı nedir
bu yazıların?..."
"Araştırıyoruz komiserim..."
"Peki tamam selma!...geldiğimde çıktılara bakarım."
"Emredersiniz komiserim."
Telefonu kapattı.Şimdiye kadar bir çok karışık olayla karşılaşmıştı.
Bu seferki anlamsız ve sonu nereye varacağı belli olmayan türden
bir olaydı.