ukalanın ayak sesleriydi çınladı basamaklarda
alaya almada herkesi geride bırakan tavrı
günden güne büyüyen sadeliğiydi
en ufağında bile, korkuları uyandırmaya yeten
devinimlerinde derin bir bilgelik
gerçekleri boğduğu sözcük bolluğuydu
işlerinde en iyi paravana
köle derecesine indirdiği bedeniydi
hırs işkencelerine bulanmış uykular uyumakta
yetinirliğin değerini anlamaya engel
ne çok avuntuları vardı, bu eşlilikte
tatlı duygulardan habersiz, tunçtan bir huy
maskaraca bir kabarma belirtisi
doyumsuzluğa ulaşma alışkanlığıydı
kendine özgü taştan yüreği
amaçlarında oldukça zengindi
bir sümüklü böcek, paranın etekleri altında
küçük ser'den derlenmiş servet sevgisiydi
özgünlüğüne çok şeyler eklerdi
ahreti unutturan çetin tutsaklığı
bencilliklerini bir sırma kaftanla örterdi
etrafında insanlar da vardı, cılız ağaççıklar
her şeyden, selamdan bile kısıntı yapardı
alnında anlamsız çizgiler
yüzünde tehlikeli bir incelik
sıcaklıktan yoksun bir görünümü vardı
yalnızlık yönteminin şanıyla işlenmiş
bir zindan sundurması
muhafazasında soğuk ve soluk evleri
bağlarken kapı kilidine
yöntemli bir devinimiyle yinelenen
eski zaman işi külrengi oymalar gözlerinde
dört mevsimden habersiz, ruhu yıpranmış
değişmek bilmez bir çabayla her gün
zincirlere yeni bir halka daha bağlardı
Allah rızası için
minnetleri de vardı
avuturdu bir çocuğu susturur gibi
bilemedi…en büyük küfürlerin ustası benim…
Müsade Özdemir