Bayramlık elbiselerimizi giyer, başımıza köşeleri işlemeli kenarı pullu tülbentlerimizi bağlar; ayaklarımıza yün çoraplarımızı geçirirdik.Yastıkları, minderleri saman doldurularak yapılmış sedirlere dizilir, babamızın camiden gelmesini beklerdik.Dış kapının açılmasıyla birlikte odanın kapısına koşar, sıraya geçerdik. Önce babamın, sonra annemin elini öperdik. Beni şaşırtan şey; annemin de babamın elini öpmesiydi. Erkeği kadından üstün tutan bir davranış olarak gördüm bunu ve hiçbir zaman eşimin elini öpmedim...Dahası var; çocuklarımın, babalarından önce benim elimi öpmelerini söylüyorum üstelik..
Kahvaltı sofrasında çorba içerdik; aynı tastan..Ne bal arardık, ne zeytin, ne de peynir...Şokellanın adını bile bilmezdik..Sadece çorba!..Bayram sabahlarında bile bozulmazdı bu düzen. Karnımızı doyurduktan sonra köyün ortasındaki ‘Harman Yeri’ denilen alanda toplanırdık bütün köy çocukları...Hepimizin yüzünde bayram sevinci, hepimizin gözünde çocuk olmanın mutluluğu çiçeklenirdi...Bombol fistanlarımız içinde birer kuştuk sanki; uçardık!.Her evin kapısını tıklatır, renk renk şekerler toplar, ceplerimize doldururduk. Eve gelince sayardık onları...Onları sayarken varırdık şekerin tadına, yemeye kıyamazdık. Bizi böylesine sevindiren şey, özlemle onlara sahip olmaktı belki. Uzaklarda olduğunu bildiğin ve sevdasına düştüğün bir sevgilinin, beklenmedik bir zamanda çıkıp gelişinden doğan mutluluğu yaşar gibi hani!..Hani telaşlandığın, hani dokunmaya kıyamadığın, hani oturtacak yer bulamadığın anlar olur ya; işte böyle bir duyguydu onlara sahip olmak duygusu..Çok güzeldi çokk!.......
Bayramların ilk günü şeker toplayıp el öpmekle geçerdi. (Tokalaşmayı atlıyorum. Dudak öpme modası başlamamıştı dahaJ)))..) Ertesi gün ise tüm köy halkı cami avlusunda yemek yerdik. Tepsilerle gelen sahan sahan yemekleri yer sofralarında halka oluşturup yerdik.Masada yemek yemek günahtı o zamanlar. Mantığı olmayan bu günaha bile inanıyorduk. Aslında günah sayılan bütün şeyleri yaratanlar insanlardı bana kalırsa!.Acıması kıt insanlar, şarlatanlar yani..Zevk duyuyorlardı onları bizlere dikte etmekle...İki büklüm yemek yemenin mantığı olur muydu hiç?Yalandı işte!..O şarlatan grupları öylesine çoğaldı ki zamanımızda, söylediklerine inansak Allah’ı unutacağız neredeyse! Birkaç ay oluyor komşunun dua günü var dediler, çağırdılar.' Hadi gideyim de biraz günah çıkartayım' dedim, bedenimden. En kısa eteğimi giydim; en kolsuz bluzumu geçirdim üstüme..Başımı da örtmedim inat olsun diye...Herkesin beni rahatça görebileceği bir sandalye bulup oturdum. Bana çaktırmadan bakan gözlere aldırmadan dinledim söylenenleri..Arapça olduklarından dolayı hiçbir şey anlamadım aslında..Dinlemiş gibi göründüm ama aklım başka yerdeydi. Bir şiiri mayalıyordum yüreğimde: YASAK AŞK! Dizelerini unutmamak için ezberledim ve eve gelir gelmez kaleme aldım onu.
Yokluklara rağmen çeşit çeşit yemekler yapardı annelerimiz...Sanki yemek yapma yarışı yapılırdı burada. Bayram yemeği dışında bulamayacağımız listede ise; tavuklu pilav (çoğu bulgurdan), un helvası, yaprak dolması, çorba, börek, ahlat hoşafı bulunurdu.
Birliğin, beraberliğin timsali olan o bayram yemeklerini heykel yapıp dikilirim karşısına...Kaşık sesleri. gülüşmeler, sene de iki kere de olsa karnı doyan insanların yüzleri gelip canlanır hayalimde... Elimde değil, artar özlemim...Çocukluğuma doğru giderim ister istemez...Hayır isterim!..Keşke çocuk kalabilseydim! Keşke:
MERHABA SANA GÜZEL ÇOCUK!
GÜLÜŞÜNÜ BÖLSEN ORTASINDAN;
YARISI SENİN OLSA,
YARISINI BANA VERSEN...
SONRA OYNASAK OYUNCAKLARINLA,
SEN HİÇ BÜYÜMESEN!...
Demeseydim....
Galiba hüzünleri yaratanlar hep şairler oluyor..(kendimi şair saymadım hiçbir zaman..)Ve şiirlerin boş kalan dizelerini doldururken, içimizde yıkılan dağların sayısı artıyor, ovalar çoğalıyor...Bulanık sular duruluyor bir bakıma!..Attığımız taşlarla helezonlar çiziliyor şiir denilen göle...Yakamozlarında yırtılıyor ayın yüzü..Yıldızlar unutup gidiyor güneşe olan özlemlerini...Yanıyorlar gecede; bir pısıp,bir alevlenerek...Offffffff!.....Ne zormuş insan olmak! Ne zormuş, insan olup da, insan gibi yaşayamamak!...
( Devam edecek)