Hüznümü Alevlendiren Yâr
Hüznümü Alevlendiren Yâr / Ey hüznümü alevlendiren yâr! / Sensin
Hüznümü Alevlendiren Yâr / Ey hüznümü alevlendiren yâr! / Sensin
Ararım Dost Seni / İstanbul da küsünce / Yüz bin
Ne seninleyim ne de sensizim / Bilmiyorum sen kimsin /
Siyah bakışlarının okunu / Atma baharın yemyeşil bahçesine / Yaralanırsın
sen, deli rüzgârlarınla / üşütürken karanlıkları / ben, tanyerini beklerim
Seneler boyunca / Nasıl anlatsam ki, / Nasıl olsa yalanlayacak
Ne hoş, neresi mâtem / O’nun ismiyle dolunca / Bu
Sükût tek ses, zaman hep kalleş / Kader eder hep âdâlet
Sen sus da sessizlik konuşsun, / Sen sil gözyaşlarını da bulutlar aglasin
zamanın hangi köşesinde gezinirsin? / hangi anda birleşir kader çizgimiz? /
Dediler ki: O, bir ışıktır / Aydınlatır, her şeyi parlatır /
Gecenin bir yarıısında / Uykuların kaçar / Toz toprağa karışır
Yırtık fermuarı bozuk bir çanta / Zamanın ibresine takılıp /
bir serseri seyyah gibi dolaşıyorum / uçsuz bucaksız gönül çöllerinde /
Ümitsiz bir sahrada tevekkülle yeşert / Sevda çiçeklerini / Sabır
Ne zaman biter bu kalp mâcerâsı, / Ne zaman kanar gözlerim
Eskimiş bir defterin arasında / Silik silik zor okunan isimler /
Baharı görmeden kış oldu / Koklamadan gül seni / Hârın
Seni arıyorum bir gözyaşı deryasında, / Bir gölge gibisin tutamıyorum seni karşımda
Göz yaşlarım bile sararıyor sana bakınca / Çiçekler, yapraklar gibi /
.
.
İstanbul
.
.
.