Bir deliyle başederken, yapılacak en mantıklı şey normal rolü yapmak. -Herman Hesse |
|
||||||||||
|
Hayırlısıyla, bir genel seçimin daha hakkından gelebildik. Gerçi politik sözcülerin ekserisi, ellerinden geldiğince gerilim yarattılar; sayelerinde ortam gerildi, küfür ve hakaret gırla gidiyordu. Özellikle AK Parti, CHP ve MHP arasında. Öte yandan, karanlık odakların maşaları boş durmadılar; ordu içinde, polis içinde, dağdakiler arasında, Bağımsız Bloğun mitinglerinde, sokaktaki sağ - sol kitlelerinin içinde, her yerdeydi. Kasıtlı operasyonlar, kasıtlı baskın ve tutuklamalar, kasıtlı direnişler, hedefsiz savrulan taşlar, amaçsız atılan Molotof kokteylleriyle gerekçesiz yakılan sivil mekânlar göz önüne getirildiğinde, kimi karanlık odakların, işbaşında olduğu ve korkunç bir kaos ortamı yaratılmaya çalışıldığı rahatlıkla tahmin edilebiliyordu. Halklarımızın, bilinçli bir sükunetle miting alanlarında sağduyulu davranarak oyuna gelmemesi; güvenlik yetkililerinin, öngörülü, olumlu ve sorumlu davranmaları; aydınların, yazarların ve sanatçıların duyarlı tepkisel duruşları; TV programcılarının, her eğilimden kişilerle her konuyu konuşulabilecek bir diyalog ortamını sağlayarak, açıkoturumlardaki yatıştırıcı çabaları sayesinde, bu olası kaos badiresini en az hasarla atlatabildik. Seçim bittiyse, halklar arası diyalog ve barışa sıra gelsin artık. Seçimlerin sonucu da, bize, bunu işaret ediyor zaten. 12 Haziran 2011 genel seçimi gerçekleşti. Sandıklar sayıldı; oy dağılımları sonucunda, yeni meclis yolcularının kimlikleri de netleşebildi. Resmi olmayan kesin sonuçlara göre: AK Parti, %50 oy oranıyla 326 milletvekili; CHP, %26 oy oranıyla 135 milletvekili; MHP, % 13 oy oranıyla 53 milletvekili; BDP öncülüğündeki Emek ve Demokrasi Bloğu, % 6,6 oy oranıyla 36 milletvekili kazandılar. Meclise girebilen partiler, miting alanlarında son derece hırçın davrandılar, tahrik edici hakaretlerde bulundular, operasyonların ve çatışmalı ortamın verdiği gerginlikleri yatıştırmada pek çaba sarf etmediler. Irkçı söylemler, dini alet etmeler ölçüsüz gidiyordu. Neredeye her şey, oy için mubah kılınmıştı… Ancak, tüm bu partilerin aldıkları oy oranına ve elde ettikleri milletvekili adedine bakılırsa, halkların, onlara biçtiği misyon ve onları, kendilerine getirebilecek gerekli uyarı mesajını da verdiğini, seçim sonucu çıkan tablodan rahatlıkla okuyabiliriz. AK Parti, miting meydanlarındaki milliyetçi söylemleriyle, belki MHP’yi baraj altına itemedi; ama milliyetçi kesimlerden hatırı sayılır miktarda oy kopararak amacına ulaştı. AK Parti, 3.kez genel seçimde oylarını her seferinde artırarak birinci gelen ve tek başına hükümet kurabilen biricik parti olabilmiştir. Referandumdaki başarısı da ayrıca artı bir durumdur. Ancak, seçmen oylarının yarısını elde ettiği halde, anayasa vb.ni referanduma götürebilecek milletvekili sayısını bile elde edemedi. Oy oranını artırsa da, halklardan aldığı mesaja göre, tek başına değil de, ancak diğer partilerle uzlaşabilirse önemli adımlar atabileceği, kendilerine gösterilmiş oldu. Onun için, AK Parti, BDP’ nin iddia ettiği Kürt tarafı olma misyonunu ve CHP’ nin bu yöndeki çözüme dair seçim vaatlerini ele alarak ve onlara dayatmak suretiyle, onların o durumlarını değerlendirip, onları, Kürt sorununu birlikte çözmede ve uygun yeni bir anayasayı birlikte çıkarmak için tarihî bir uzlaşmaya zorlayabilir. CHP ise, iktidar olamayacağı belli olduğu halde, sanki iktidarmış gibi fazlasıyla bol vaatlerde bulunması ve Ergenekon’dan yargılananları meclise taşıma gayreti ve kararı olmasaydı, Kürt sorununa yaklaştığı, (eskiye oranla) çok daha olumlu yaklaşımları sayesinde daha büyük başarılar elde edebilirdi. K. Kılıçdaroğlu’ nun, gereğinden fazla T. Erdoğan ile girdiği nerdeyse kişisel kapsamlı polemik ve hakaretamiz yaklaşımlarıyla yaratılan ortamı germe çabaları da, parti tabanına ve seçmenlere olumsuz etki yaptığına ( ve daha da yapacağına) inanıyorum. Ancak Kürt sorununu çözme ve yeni bir anayasa oluşturma vaatlerine uygun olarak, yeni mecliste de bu konuda aynı müspet tavrı sergileyebilirse, diğer vaatlerinde de ciddi olduğuna dair bir kanaat oluşturabilir. MHP ise, Diyarbakır mitinginde (dağ yerine fare doğuran türü) tutarsız söylemiyle, Kürt sorununu çözme kapasitesinden ne kadar uzak olduğunu gösterdi. D. Bahçeli’nin, liderlere ( özellikle T.Erdoğan’a) şahsi hakaretlerde bulunmadan ibaret söylemleriyle, ortamı germeğe hevesli tavrının yanı sıra, kaset olaylarıyla parti karargâhının da dağıtılması sonucunda, aslında tesadüfen seçim barajını geçtiğini öngörebiliriz. MHP, yeni anayasa oluşturulması çalışmalarında müspet yaklaşımlarda bulunabilirse, belki kendi leyhine yeni bir durum yaratabilir. BDP öncülüğündeki Emek ve Demokrasi Bloğu, aslında seçimin en başarılısı ve tek galibi varsayılabilir. Çünkü; daha önce girdiği tüm illerdeki oylarını artırmış ve beklenin bile üstünde güçlü bir grup oluşturabilecek kadar (36 kişilik) milletvekili çıkarabilmiştir. Bu başarısını, yaratılan gerilimli ortamdan çok, PKK dışındaki diğer Kürt oluşumlarıyla yaptığı ittifakın sağladığı, Kürtler arası birlik ve beraberlik dayanışmasının Kürtlere verdiği coşku sayesinde olduğuna bağlayabiliriz. BDP bu birlik ve beraberliği daha da canlandırabilirse ve kendileri dışında kalan Kürt oluşumlara tam bir güven vermeği başarabilirse, Kürt sorununun çözümünde daha ciddi bir muhatap olabileceği tahmin edilebilir. Aksi halde, seçimde aldığı başarıya gölge düşürebilir ve çözüm tarafı olmadaki ciddiyetini ve güvenirliğini sarsabilir. Birliğini pekiştirecek bir blok hareketiyle, makul ve sorumlu tarzda bir yaklaşımla, AK Parti’yi çözüme zorlayabilirse ve uluslar arası destek de sağlayabilirse, bu yolda büyük başarılar kazanması ve ilerlemede mesafeler elde edebilmesi daha kolay olabilecektir. T. Erdoğan’ın balkon konuşmasında beklenen mesajları, çok üstü kapalı olması nedeniyle, içeriğinin netleşmesi ve doğru anlaşılabilmesi için, elbette PKK’ nin de (15 Haziran) eylemsizlik kararı süresini uzatması sağlıklı olacaktır. Meclise girebilen partilerin, tüm olumsuz tavırlarını, miting alanlarında bırakarak; sorumlu, duyarlı ve özverili davranıp, halkların dertlerine merhem olabilecek ve ülkenin tüm sorunlarına çözüm sağlayabilecek yepyeni bir anayasa için kollarını sıvamaları gerekiyor. Unutulmaması gereken nokta; Kürt sorununa çözüm içermeyen bir anayasanın, her yerinden demokrasi aksa bile Kürtler için, yeni bir anayasa sayılamayacağıdır. Bakalım, önümüzdeki günler bize ne tür ipuçları sunabilecektir. Birlikte gelişmeleri izleyelim ve olayları gözlemleyelim. Bu genel seçimin, sonucu itibariyle halklarımıza ve bölgeye hayırlı olmasını dilerim. Selam ve sevgiyle kalın. M.Nazım Güler info@mnazim.com http://www.mnazim.com/konu-secimin-sonucu-halklar-arasi-baris-ve-diyalogu-dayatiyor-899.html
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.Nazım Güler, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |