..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi dünyadaki yaşam ırmağıdır. -Henry Ward Beecher
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > musab eminoglu




28 Temmuz 2011
Sevmek  
musab eminoglu
denemelerin ilki...


:BDBE:
Bu bir deneme; denemelerin ilki! Belki benden önce çok kişi yaptı bunu…Üstatlarında dediği gibi bu beyindekileri kağıda boşaltmak; bir nebze de olsa aklı dinlendirme çabası…

Dinlendireceksem beynimi bir bilinmezler sarmalından kurtaracaksam aklımı önce sevgiyi yazmalıyım ve sevmek hakkındaki düşünceleri boşaltmalıyım kağıda çünkü çok şey aldı bu sevgi denen ne olduğunu kimsenin anlatamadığı duygu benden…Çok mu karmaşıklaştırıyorum bilmiyorum ama sadece dudaklarıma gelip yapışan ve bir türlü söylenmekten vazgeçmeyen sözleri paylaşıyorum bu bembeyaz kağıda… Belki okuyan olursa bu sözleri beğenmeyecek, belki okumaya dahi layık bulmayacak ve belki de kızacak yazdıklarımdan dolayı bana; ama tabi okuyan olursa bu cümleleri… İnsanlar için mi yazıyorum bunları, meşhur olmak için mi yoksa egomu mu tatmin etme çabası içinde saçmalıyor muyum bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey var o da yazmak istiyorum sadece yazmak kimseye anlatamadığım, anlattığımda kimsenin dinlemediği sözleri beynimden atmak bembeyaz tertemiz bir kağıda… Şeref mi katıyorum yazdıklarımla bu kağıda yoksa ziyan edip, kirletiyor muyum bu saflığı çürümüş düşüncelerimle bilmiyorum ve aslına bakarsan bilmek de istemiyorum… Hiçbir şeyi bilmek hiçbir soruya muhatap olmak ve hiçbir soruya muhatap bırakmak istemiyorum kimseyi; kendi şuurumu bile: sadece bir hiç istiyorum tanımı ve sınırı olmayan koca bir hiç…

Hoşlanmak, sevmek, sevgi, aşk, şefkat aslında hepsi aynı anlamı çağrıştırıyor beynimde; sanki bir olgunun katmanları gibi sıralanıyor şuur yapımda… Önce hoşlanmakla başlıyor her şey, sanki hoşlanmak sevgi okyanusunun sahili gibi. Sonra sevgi başlıyor bütün ihtişamı ile kasıp kavuruyor insanı.Her şeye karşı olabilirken bu sevgi sadece insanda özneleştiriyor bazıları halbuki nelere sevgi duymaz ki insan bir arkadaşa, bir dosta, bir karşı cinse, bir hayvana, bir bitkiye, bir öndere ve tabi inanıyorsa peygambere ve Allah a!.. Bir düşünün nelere sevgi hissedebileceğinizi, neleri arzulayabileceğinizi ve nelere bağlanabileceğinizi… Sadece bir düşünün sevgi denen okyanusta neleri sırtlayabileceğinizi… Ve sonra açılırsınız enginlere doğru kimisi son model teknesi ile çıkar bu yolculuğa, kimisi ise sadece yavan bir salla ve okyanusun engin bir yerinde karşılaşır karşılaşır o sevginin muhteşem rengi ile; aşk ile…

Öylesine göz kamaştırıcı ve hayret vericidir ki bu dalga; insan öleceğini bile bile ayrılmak istemez o haşmeti gözleri kör eden, gönülleri derdest eden büyülü dalgadan ve salıverir kendini amaçsızda, savunmasız bu dalganın insafına… Halbuki acımasızdır aşk, yok eder yavan salıyla kendine kucak açan sevdalısını; bir çırpıda yutar kendisine kamaşan gözlerle bakan hayranını…

Kimileri yok olur aşk çıkmazında; kaybeder varlığını. Kimileriyse ağır yaralı kurtulur aşk zulmünün elinden, ama sadece güçlüler dayanır aşkın sınır tanımaz, pervasız gücüne… Sadece son model, dayanıklı tekneleriyle bu yolculuğa çıkan güçlü kaptanlar dayanır aşkın yıkıcılığına: bunlardan çoğuları da rotasını şaşırır ve kaybolur uzun müddet kimsenin bilmediği sonsuz maviliklerde… Bilmeyenler divanelik der buna, bazılarıysa geçici bir delilik, bazı çığlınlar ise yokluğunu iddaa eder, yalancı çıkarmak için aşıkları… Çünkü hiçbir aşık anlatamaz aşkı hak ettiği şekilde, anlatamaz acıya rağmen tutkunluğu, aşkın verdiği körlüğü ve insana aşıladığı hiç olma duygusunu… Anlatamaz hiçbir aşık aşkın kendine bağlayan hiçbir şeyde olmayan renklerini, kokusunu ve tılsımlı sesini…

Bazıları insana verdiği coşkuyu anlatır, heycanı, o titreme duygusunu… Bazıları özlem ile kişileştirmeye çalışır çaresizce… Bazıları ise bir cismin özelliklerine atfeder aşkın güzelliklerini ve çaresizce seslenir aşkı şahsında kişileştirdiğine ve damla damla gözyaşı olur aşk hece hece söz ve seslenir çaresizce muhatabına:
‘’Gece yatağına uzandığında yatmadan önce son düşündüğün şey o ise ve sabah uyandığında ilk aklına gelen o ise sen aşıksındır.’’ Der ve kpamaya çalışır meseleyi çaresizlikle…

Bazıları çıkar şuur benliğinden ve kaybeder kendini; aslında onların sözleridir en muteber olan aşk huzurunda; tıpkı bir aşığı dediği gibi:
‘’Aşk, mehtapta bir yudum kahve kadar güzel
Ateşte bir yudum kezzap kadar acı
Dünyayı yalın ayak yedi kere dolaşmak kadar yorucu
Ve bir çay kadar sıcaktır insana

Aşk ki; aktan daha aktır
Tertemiz sudan daha berraktır
Hava gibi lazım, toprak gibi kalıcı
Ve Güneş gibi haşmetlidir…’’

Böylesine tatlı bir ateşten gömlektir sevginin bu katmanı ve yok eder çoğu sevgi okyanusunun yolcusunu. Yalnızca en güçlüler kurtulur bu yok oluştan; bir anne, bir baba, bir önder, bir peygamber, bir ilah olmak gerekir kurtulmak için ya da en azından her şeyinden vazgeçmiş, üstündeki elbiseleri bile kendine fazla gören, kendinden başka herkesi düşünen ve bu hali ile insanların gözünde bir divane olan iyi bir yüzücü olmak gerekir kurtulmak için aşkın yok edici pençelerinden…

Sonrasında yeni bir yolculuk başlar sevgi okyanusunda; sonsuz hem yok edici, hem var edici bir yolculuk… Çünkü sevgi okyanusunun öyle bir dalgası vardır ki kendisine erişeni bahtiyar eder! Artık korkmaz hiçbir şeyden ona kendini emanet eden, korkmaz çünkü bilir kendi sınırlarını, bilir her şeyin bir sebebi olduğunu ve bilir sebebe bağlı olan şeylerden korkmanın ahmaklık olduğunu… Bu öyle muhteşem ve anlatılmaz bir dalgadır ki kimseler dolamaz onu ağzına, edipler söz söylemeye tenezzül etmez bu konuda; çünkü bilir bu olağanüstülüğün anlatılamayacağını, bilir kainattaki hiçbir dilin, hiçbir sözcüğünün bunu anlatmaya muktedir olamdığını, bilir ve susar ta ki görsün herkes kendi gözüyle; tabiî ki ulaşabiliyorsa o hikmete… İşte ey dostum tek kelime bulmuşlar sevginin bu en muhteşem hali için; sadece tek kelime ŞEFKAT demişler ve susmuşlar, çünkü bilir şefkati gören herkes onun kendinde yok olmak, karşılıksız sevmek ve sevginin karşılığında hiçbir ücret istememek olduğunu…

Hoşlanmak, sevmek, sevgi, aşk, şefkat aslında hepsi aynı anlamı çağrıştırıyor beynimde; sanki bir olgunun katmanları gibi sıralanıyor şuur yapımda…Sevgi okyanusunun birer parçası gibi…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ölmek
Ergenus Erdemi

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bazen Okumak İstemezsin!..

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kırkayaklı Öküz, Dokuz Yapraklı Papatya... [Şiir]
Aldırma Cancağızım [Şiir]
Kanat Çırpıp; Git [Şiir]
Burcu Burcu Bakarsın [Şiir]
Sabah - Ul Hayr [Şiir]
Kaç Gece Oldu Uyumadığım? [Şiir]
Gülmek İsyanı... [Şiir]
Çok Mu Zor [Şiir]
Madem ki İnsanım [Şiir]
Olmasın!.. [Şiir]


musab eminoglu kimdir?

ben müteşair. . . tanıdınız mı? hani çevrenizde saçmalayan o gafil görgüsüz, hem de cahil. . . örtüsüz uykularda, acayip rüyalarda toplanan talebelerine şiirlerini okuyan şizofrenik dünyasının en meşhuru ben müteşair tanıdınız mı beni? hani ismine dahi merak duymadığınız o gafil. . . . . . . . . . . . . . . . . . ben müteşair. . . cidden tanımadınız mı? hani hayranlık duymadığınız o sefil anlamını mutluluğum kelimelerde arayan aymazlıkta makam sahibi, hem de rezil aklının kıtlığında kurduğu hayallerde alkışlar içinde gömüldüğünü gören deli dünyasının en kabiliyetlisi ben müteşair tanıyın artık beni. hani sizin için yazmaya çalışan o sefil. . . . . . . . . . . . . . . . işte ben. . . geldim. . . ben müteşair. . .

Etkilendiği Yazarlar:
etkilenmek istemiyorum:))


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © musab eminoglu, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.