Umut, var iken farkında bile değilizdir, umursamaz yolumuza bakarız o yol da tökezlesek de..
Acımızı çekeriz ama batmaz o acı, katlanılabilir gelir..
Ama umudu kaybettiğimizi farkettiğimizde anlarız onun boşluğunun ne denli büyük olduğunu..
Boğulur kalırız, kayboluruz o boşlukta, bir umut arar dururuz..
Katlanılabilir gelen acı dağ gibi büyümüş,
Ezmiştir ağırlığı altında bizi..
Ve o, çantasını sırtlanıp, arkasını dönüp gitmiştir..
Ayrılığın acısını çeke çeke, arkasına baka baka gitmiştir..
Ve biz tam umutsuzluğa bürünmüş, ümit etmekten vazgeçmişken..
Çıkar karşımıza aniden, beklenmedik bir şekilde..
Donup kalırız yolumuzun ortasında, ne yapacağımızı bilemez bir halde..
O anın hiç son bulmamasını dileriz, bitmemesini..
Usulca sürüp gitmesini umarız sonsuza dek.. O sırada,
Sessiz bir çığlık çıkar dudaklarımızın arasından, EVET!, deyiveririz..
İşte o evettir hayatın sonrasını biçimlendiren, iyisiyle kötüsüyle..
O evettir bize mutluluğu yada mutsuzluğu verecek olan..
Ve bekleyip görebilmektir asıl erdem, hikayenin sonunu sabırsızlıkla...
Umut...
bütün olasılıkları unutup umutsuzluğa kapıldığımız sırada, karşılaştığımız surprizlerin bizi şaşkına çevirdiği anlarda...