..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"...öyküyü yazan bilge, beþinci ya da altýncý göbekten kral torunu olduðumu ortaya çýkaracak þekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Levent Ölçer




25 Eylül 2011
2012: Ölülerin Ýntikamý (2)  
Buluþma

Levent Ölçer


"Sokt..mun hunteri. DPSini si..m. Özlicez lan seni," diye üzgünce konuþtu Faruk. "Nerden çýktý bu iþ be olm. Ne güzel týngýr mýngýr gidiyoduk iþte. Hem zaten 2012'ye ne kaldý. Zaten kýyamet kopcak. Takýlsaydýk o zamana kadar böyle yumuþak yumuþak..."


:BAGA:
Kemal gece karanlýðýnda tek baþýna oturuyordu. Sokak lambasýnýn ýþýðýný perdeleyen koca çýnarýn gölgesindeydi. Oturduðu banka adeta çakýlýp kalmýþtý. Saatlerdir buradaydý. Mayýs gecesinin serinliðini hissetmiyordu bile. Dalgýnca aðacý, yapraklarýný, gökyüzünü, bulutlarý, yýldýzlarý ve aydedeyi izliyordu. Geçmiþini ve þimdiyi düþünüyordu. Geleceði düþünüyordu.

Geçmiþinden gelen karanlýk ve acýyý ne kadar geriye iterse itsin kaçýþ yoktu. Dünyada hep bir yabancý gibi hissetmiþti. Ait olma hissine hiçbir yerde bir türlü yaklaþamamýþtý. En yakýnýndakileri bile sokmamýþtý iç dünyasýna. Yalnýz yürümüþ ve tek baþýna karþýlamýþtý hayatýn ona attýklarýný. Yenilgileri zaferlerinden fazlaydý. Yaralarý her defasýnda derinleþip daha çok kanýyordu.

Yorgun ve bitkin Kemal yýllar boyunca gördüklerini düþündü. Bütün o haksýzlýklar, adaletsizlikler, yanlýþlar, kötülükler, umursamazlýklar, hýrsýzlýklar.. Hepsi tekrar tekrar aklýndan geçti. Nefret, hainlik, þiddet, düþmanlýk, ayrýmcýlýk, istismar, aldatmaca, delilik, savaþ, cinayet, fesatlýk, fitne, garez...

"Oysa þimdiye yýldýzlarda olmalýydýk," diye derin bir tutkuyla fýsýldadý Kemal. Hala yeryüzüne çakýlýp kalmýþ olmak, bu cefakar dünyanýn canýna okuyarak onun bütün kaynaklarýný bir intihar gibi hoyratça çarçur etmek ne büyük bir günahtý. Ýnsan bu nimetin farkýnda deðildi, insan kördü.

Dünya üzerinde insanýn kendine uyguladýðý þiddetin ve kötülüðün bir sonu yoktu. Kemal aklýnýn içinde danseden imgeler, sesler ve duygularla birlikte çalkalanýp duruyordu. Ýçinde bir fýrtýna kopuyordu. Sesin söylediði þeyleri hem anlýyor hem de anlayamýyordu.

Bir bakýma her þey çok ortadaydý ve dilinin ucundaydý ama öte yandan her þey çok karmaþýk ve anlaþýlmazdý. Kemal'in aklý bilinmeyenlerle boðuþurken sadece tek bir bilgiye sýmsýký ve bütün inancýyla sarýldý: Büyük bir þey geliyordu.

Orada oturup acýyla kývranýrken, cevaplar ve çözüm ararken aklýnýn içindeki ses yine fýsýldadý.

"Acýsýz olmaz ... Hazýrlan." diye konuþmuþtu Sesler.

Hazýrlan sözcüðü öylesine söylenmemiþti. Aslýnda sesin söylediði hiç bir þey öylesine söylenmiyordu. Her bir harf ve hece, her bir ses ve hatta sessizlik bile imgeler ve seslerle, duygularla doluydu. Seslerin fýsýldadýðý çok yoðun bir mesaj fýrtýnasýydý.

O gece çok uzun ve karanlýk bir gece oldu. Kemal parkta sabahladý. Üzerinde sabah ayazýnýn kalýntýlarýyla kendine gelirken yarý sarhoþ ve zamanýn içinde kayýp gibiydi. Ay batýyordu. Yanýnda bir sokak köpeði ve bir kedi oturuyordu. Kedi, köpeðin sýcak koynuna sýðýnmýþtý. Kardeþçe oturuyordular. Banka bir karga konmuþtu. Karga bir bekçi gibi Kemal'in etrafýnda hoplaya sýçraya gezinip sanki bir melek gibi onu koruyordu. Aðaçta bir baykuþ onu izliyordu ve "puhu puhu" diye arada bir ötüyordu...

Kemal ayaða kalktý ve yavaþ adýmlarla evine doðru yürümeye baþladý.

Sabah güneþinin ýþýklarýyla beraber içindeki sesin ona söylediklerini þimdi biraz daha iyi anlayabiliyordu. Sofu. Sofu þu anda kilit idi. Sofu'yu bulmalýydý. Sofu çok önemliydi. Neden bilmiyordu ama bu çok tartýþmasýz bir gerçekti. Aklýnda bu düþünce parlýyor ve yükseliyor, ona ne yapmasý gerektiðini söylüyordu. Düþünce ve imgeler, sesler ona yol gösteriyordu.

"Ýstanbul. Seni Ýstanbul'da bulacaðým Sofu. Hazýrlanmalýyýz. Geliyor, Sofu. Büyük Fýrtýna geliyor. Dünya bir daha asla eskisi gibi olmayacak," diyerek cebinden anahtarýný çýkardý, evinin dýþ kapýsýný açtý Kemal.

****************

Kemal ailesine sadece Ýstanbul'da yeni bir iþ bulduðunu ve oraya gideceðini söyledi. Babasý ve annesi buna sevindiler. Baþta biraz garip bulsalar da, Kemal'in garipliklerine zaten alýþýk olduklarýndan, bu aniden çýkan yeni iþ ve yeni þehir mevzusunu çok fazla kurcalamadýlar.

Hal böyle olunca, aile iþi aradan çýkýnca, geriye sadece iþ meselesi kalmýþtý. Ýstifa ve diðer mevzu.. Eda.

Ýþten istifa konusu hiç sorun deðildi. Müdür Yardýmcýsý olan "beyaz" Faruk iþin evrak kýsmýný kýlýfýna uydurcaktý. Faruk ve Savaþ burada Kemal'in en yakýn arkadaþlarýydý ve ikisi için de bu ayrýlýk kararýný duymak büyük þok olmuþtu. Açýkçasý çok duygusal anlar yaþanmýþtý. Erkeklik hormonu çok gelmiþ koca çocuklar olan üçlü birbirine çok sýký baðlýydý.
"A... ko..., Baykuþ. Þimdi gitmenin sýrasý mýydý? Bir daha ne zaman görüþcez kimbilir," diye homurdandý Savaþ. Savaþ ile Kemal'in kavga dövüþü bitmeyen dostluklarý çok sýkýydý.
"Ölmüyoruz abisi. Þehir deðiþtiriyoruz. Hem oyunda görüþürüz artýk. Benim hunter DPSim olmadan o yeni zindaný bitiremezsiniz zaten. Sizi yüzüstü býrakmam."
"Sokt..mun hunteri. DPSini si..m. Özlicez lan seni," diye üzgünce konuþtu Faruk. "Nerden çýktý bu iþ be olm. Ne güzel týngýr mýngýr gidiyoduk iþte. Hem zaten 2012'ye ne kaldý. Zaten kýyamet kopcak. Takýlsaydýk o zamana kadar böyle yumuþak yumuþak..."
"Gençler ben de sizi seviyorum ama gitmem lazým. Zamaný gelince size daha etraflýca her þeyi anlatýrým."

Eski arkadaþlardý bunlar. Okulu býrak, mahalleden çocukluk arkadaþýydýlar. Aralarýndaki bað çok güçlü ve çok derindi. Çocukluk arkadaþlarýndan zamanla kopmak zorunda kalýrdýn. Ve yeni edindiðin yetiþkinlik arkadaþlarýnýn çoðu ile ise yakýn bir arkadaþlýk ve güven iliþkisi, sadakat baðý kurmak çok çok zordu. Aralarýndaki baðý kýymetli yapan biraz da buydu. Beraber ne günler görmüþ, neler yaþamýþtýlar. Anýlar çok güçlüydü. Hem neþe ve kahkaha hem de acý ve üzüntü vardý ortak geçmiþlerinde.

Koca koca adamlar bebekler gibi somurtarak kucaklaþtýlar. Ayrýlýk koyuyordu doðrusu. Kemal en son böyle ne zaman üzüldüðünü hatýrladý. Yýllar önceydi. Daha 5 yaþýnda bir veletken yine taþýnmalarý gerektiðinde arkadaþý için aðlamýþtý. Hem de ne içli içli aðlamýþtý.

Kemal'in sonraki duraðý 3. kattý. Beyazlarýn katý. Burada muhabbet ettiði bir iki arkadaþý vardý ve onlarla kýsaca vedalaþtý. Gözleri bir yandan da Eda'yý arýyordu. Eda ortalarda görünmüyordu. Kemal koridora doðru yürüdü. Biraz da diðer bölümlere bakayým diye düþünüyordu.

Eda ile koridorun ortasýnda karþýlaþtýlar. Siyah dalgalý saçlarý omuzlarýndan aþaðý þelale gibi dökülüyordu. Siyah, çok þýk bir tekparça elbise giyiyordu. Kýsa eteði ve uzun topuklu ayakkabýlarý dikkat çekiciydi. Üst kýsýmda çok dar olan elbisenin açýk 3 düðmesinden görünen dekolte göz alýcýydý. Buðday rengi teni ýþýldýyordu. Gözleri yine bir bakýþta buz daðlarýný eritiyordu. Genç kadýn acelesi var gibi hýzlý hýzlý ofise doðru yürüyordu. Kemal'i tam karþýsýnda görünce birden yavaþladý. Yürüyüþü normal hýza geçti ama bakýþlarý genç adamdan kaçtý.

Kemal durdu ve Eda'yý bekledi. Bir kaç adým sonra Eda da yanýndaydý ve Kemal ile yüzyüzeydi. Genç kadýn durmuþ ve genç adamla gözgöze gelmiþti. Yüz ifadesi çok ketumdu. Kemal sessizce inledi. Eda ona hiç þans tanýmýyordu.

Kemal onu gördüðünde ne söyleyeceðini defalarca tekrar etmiþ ve defalarca yazmýþtý aklýnda... Ama þimdi Eda karþýsýndayken her þey birden bire tepetaklak olmuþtu. Kelebek sürüsü kalkýþa geçmiþti. Kalbi küt küt atýyordu. Nefesini kontrol etmekte zorlanýyordu. Terlemeye ve üþümeye baþlamýþtý. Aklýndaki bütün sözler uçup giderken yerine yeni sözler geliyordu ve onlarý çaresizce düzenlemeye, aðzýndan çýkarmaya çalýþýyordu.

Sonunda Kemal teslim oldu. Býraktý aðzýndan olduðu gibi çýksýn. Yorulmuþtu Kemal. Her þey bu kadar zor ve belirsiz olmak zorunda mýydý? Hayat niye bu kadar sert ve acýmasýzdý? Bir þeylerin olmasýný neden bu kadar zorlaþtýrýyorduk? Hayat zaten zordu, bir de biz insanlar bunu diðerlerine neden bu kadar zorlaþtýrýyorduk?

Býraktý sözcükleri. Azad etti kalbini, verdi dudaklarýný kalbine. Acemice, kýrýk dökük sözcüklerle, saflýk ve içtenlikle; yeni yürümeye çalýþan bir çocuk gibi düþe kalka çýktý sözcükler dudaklarýndan. Öyle saftý ve el deðmemiþti hisleri.

"Eda... Bazý þeyler oldu... Ýþten ayrýlýyorum. Benim gitmem gerek. Seni görmeden gidemedim... Þimdiye kadar.. sana bakýþlarýmdan bir þeyler anlamadýysan, þimdi gözlerime bak. Anla."

Kemal durdu. Derin bir nefes aldý. Bir çocuk gibi kýrýlganlaþtý. Hayatýnýn dönemeçlerinden birindeydi.

"Gitmeden önce... Benimle bir çay içer misin, Eda? Sadece bir çay?"

Bir süre sadece gözgöze sessizce durdular orada. Sözün bitip gözlerin konuþtuðu noktadaydýlar.

Kemal içinde uçuþan kelebekler ve fýrtýnalarla, sarsýlan ruhuyla orada dikildi. Kalbi çýlgýn gibi güm güm atýyordu, nefesi derin ve güçlüydü. Sessizlik her geçen saniye daha da büyüyor ve korkunçlaþýyordu. Sessizlik canavarlaþýyordu.

"Bana bir þey söyleyecek misin Eda?" Kemal'in bir iþarete ihtiyacý vardý. Biraz cesarete ihtiyacý vardý. Eda'nýn da biraz ilgi duyduðuna dair bir iþarete ihtiyacý vardý. O zaman zorluklar çok daha kolay olacaktý. Belki bir yol açýlacaktý.

Ya da bir yol kapanacaktý, hayýr bile kabul ettiði bir cevaptý. Duymaya ihtiyacý vardý. Burada duymalýydý.

Eda sessizdi. Genç kadýnýn yüz ifadesinden bir þey okumak çok zordu. Gözleri berrak ve ifadesi durgundu. Gözlerinde çok çalýþýlmýþ bir sakinlik vardý. Eda sessizdi. Kemal genç kadýnýn içindeki duygusal karmaþayý ve dýþarýya karþý bu kadar sýký biçimde kontrol edilmesini görüyordu. Eda'nýn içinde kendi sýrlarý ve acýlarý vardý. Herkesin lanetleri vardý ve Eda'nýn lanetleri de onu sýmsýký tutuyordu. Kemal bir dokunabilseydi onun yüreðine...

Her insan bir evrendi. Keþke Eda'yý keþfedebilme þansý olsaydý. Ama genç kadýn buna izin vermiyordu. Zaman buna izin vermiyordu. Belki de kader bile buna izin vermiyordu.. Ýmkansýzlýklar dört bir yaný kuþatmýþtý.

Kader, düþüncesi Kemal'in aklýnda aðýrlaþtýkça aðýrlaþtý. Kaldýrýlamayacak, taþýnamayacak kadar aðýrlaþtý bu düþünce. Kemal'in omuzlarý bu aðýrlýk karþýsýnda çöktü. Kýrýk ve yaralý kalbiyle geriye bir adým attý. Kýlýcýný bu imkansýz kalenin kapýsý önüne sapladý ve son nefesiyle son duasýný söylemeye koyuldu. Kanýnýn son damlasýna kadar çarpýþmýþtý, daha fazlasý elinden gelmiyordu.

Dudaklarýndan "Elveda Eda," diyerek bir veda cümlesi söylemeyi istedi. Eda'yý ve Eda'yý seven Kemal'i oraya gömmeyi istedi. Ama içindeki Ses birden yönetimi ele almýþ gibi kuvvetle; dudaklarýndan çýkan kelimelere yeniden þekil verdi.

"Tekrar görüþene dek, hoþça kal."

Kemal arkasýný döndü ve yürüdü. Kemal giderken kalbi hala Eda'daydý. Kalbi geri gelmemek üzere Eda'da kalmýþtý.

************************

Bardaki buluþmaya ilk gelen Murat idi. Kemal'in eski sýra arkadaþýydý Murat. Okulda seneler boyunca hep ayný sýrayý paylaþmýþtýlar. 100 yýldýzlý bir otelde güvenlik þefi olarak görev yapýyordu Murat. O da Kemal gibi uçuk bir tipti ve çizgi romanlar, bilgisayar oyunlarý, fantastik romanlar konusunda kendini kaybedenlerdendi.

Murat bir de silah hastasýydý. Uzaktan da deðil hani. Bir koleksiyoncuydu. Üstelik bazý koleksiyon parçalarý da pek yasal sayýlmazdý, o derece hastasýydý hani. Kemal onun bu aralar hafiften göbek yaptýðýný düþündü. Masa baþý sorumluluklarý artýnca ve hareket azalýnca bu normal diye kabullendi.

Ýkinci gelen Mehmet Ali idi. Mehmet Ali, söz konusu Türkiye normlarý olduðunda, daha ilk bakýþta sýradýþýydý. Küpeleri, dövmeleri ve giyiniþi ile Mali tam bir Amerikalý film yýldýzý gibi duruyordu. Mali bir siyahtý. Siyah derken zenci yani. Evet, bildiðiniz zenci ve Türk. Atalarý Osmanlý sarayýnda kölelik yapmýþ ve haremaðalýðý görevinde de bulunmuþ bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaþýydý Mehmet Ali. Yakýþýklý ve çekici, çok zeki ve iyi eðitimliydi. Sosyal yaný gülüþü gibi ýþýldýyordu.

Mehmet Ali bu arkadaþ gurubunun en sevilen ve en nefret edilen üyesiydi. Çocukluðunun ilk yýllarýnda Mali ten rengi nedeniyle biraz zorluk yaþamýþ olsa da ergenlik ve sonra da üniversite döneminde zorluklar yerini nimetlere býrakmýþtý. Mali kýzlar arasýnda aþýrý derecede popülerdi ve bu diðer arkadaþlarý için çok sinir bozucuydu.

Kemal, daha kapýdan içeriye adým atar atmaz bardaki hatunlarýn yarýsýnýn ona doðru döndüðünü ve Mali'yi bakýþlarýyla soyduðunu görebiliyordu. Bardaki hatunlarýn diðer yarýsý bunu yapmýyordu çünkü onlar henüz Mali'yi görmemiþti.

Öyle iþte.

"Kemo! Murti! Adamlarým benim!" diye içten bir gülümsemeyle konuþtu Mali. Ýkisiyle de sýmsýký tokalaþtý.
"Mali olm býrak bu Bronxlu zenci aksanýyla konuþmalarý. Edirne'den daha Avrupa'ya geçmediðini ikimiz de biliyoruz. Kime hava atýyon? Kýzlar zaten bir göz kýrpmaný bekliyor kucaðýna atlamak için."
"Kalbimi kýrýyorsun Kemalim. Sýrf senin bu savýný çürütmek için iki ay önce Fransaya gittim."
"Nasýldý lan?" diye sordu Murat. Kýzlar nasýldý hacý demek istiyordu Murat. Murat'ýn hayata bakýþýnda kýzlar, felsefesinin ve bütün eylemlerinin en temel odaðýydý. Önce kýzlardý Murat için.
"Fransa'da bir sürü siyah var. Bahse girerim iþleri pek de öyle umduðu gibi gitmemiþtir," diyerek güldü Kemal. Mehmet Ali de gülerek cevap verdi.
"Ben de aynen senin gibi düþünüyordum. Ulan orda rahat ederim, zaten bu memleketin hatunlarý tonla zenci görüyor diyodum. Abi inanmazsýn, Ýstanbul'a gelene kadar ne Heidiler, ne Naomiler, Ne Evalar peþimden ayrýlmadý. Her gece otele baþka hatunla çýkmaktan utanmaya baþladým. Resepsiyonist bayandý, ayýp oluyor gibi hissetim hep."
"Olm kolayý var. Türk misafirperverliðini ona da gösterseydin, üstelik seninki zenci ve damarlý," diye gevrek gevrek gülerek araya girdi Murat.
Kemal "Ayýboluyo..." diye gülerek kýnadý Murat'ý. "Seviye ulan, seviyeyi koruyun," der gibiydi. Tamam eski dost ve çocukluk arkadaþý olarak konuþmalarý süratle ergenlik muhabbeti dozuna inmeye çok müsaitti. Ama topluma açýk bir yerde konuþmanýn da bir adabý vardý, yan masadaki 6 hatunun yarýsý bu konuþmayý dinlemek için kulaklarýný on dört açmýþtý.
"Ben de öyle yaptým Mýrtýk. Son iki gecemi Michelle'e ayýrdým," diyerek güldü Mali. Murat da tebrikler eden bir omuz sývazlamayla kahkayý bastý.
"Michelle?" diye sordu gülen Kemal.
"Resepsiyonist abla. 26 Yaþýnda. Sarýþýn, mavi gözlü, atletik, mizah duygusu geliþmiþ ve çok ateþli. Bir de iç çamaþýrý giymeyi pek sevmiyor."
"Haa, evet. Þimdi oldu." dedi Murat gülerek.

Bu esnada garson kýz geldi. Genç bir hanýmdý. Kumral bir ahuydu. Minyon ve çok güleç bir genç hanýmdý. Buradaki garsonlarýn giydiði beyaz gömlek ve bordo etekli kýlýk içinde de kesinlikle çok çarpýcý duruyordu. Kemal bu ablayý ilk kez görüyordu. Diðer kýzlarý az çok tanýyordu. Murat ve Mali buranýn müdavimleriydi ve genelde Kemal ile buluþma mekanlarý burasýydý.

"Ah, Tatlý Buse. Bana ve Murat'a her zamankinden. Sen ne içiyorsun Kemal?
"Portakal suyu lütfen. Buzsuz ama soðuk. Teþekkür ederim."
"Ah, hala yeþilaycý. Ýçkiye baþlatamayacaðýz seni galiba. Ýçki yok, sigara yok, kýzlar yok..."
"Ýçkinin tadýný sevmiyorum biliyorsun. Ýçeceðim þey tatlý olmalý. Hamallýk yapmayý sevmiyorum. Diðerlerine gelince, sigara..." diyordu Kemal. Murat bir sigara yakmýþtý ve dumanýný haince Kemal'e doðru üflüyordu. Kemal suratýný buruþturdu. Murat güldü. Ýkinci nefesini Kemal'den uzaða üflerken sigarayý dumaný Kemal'e gelmeyecek þekilde diðer eline aldý. Murat severdi arkadaþlarýný, arkadaþlarý için yapmayacaðý þey yoktu. Yoktu.
"Sigara kokusuna çocukluðumdan beri dayanamýyorum."
"Murat o sigara yüzünden ceza kesilirse..." diyerek konuþtu ve ucunu boþ býraktý Mali.
"Sana söylemeyi unuttum. Bu bölgeye yeni atanan Emniyet Müdürü bizim köylü. Dün kahvesini içmeye gittim. Çok hoþsohbet. Otele yemeðe davet ettim. Yanýmýzda iki çok hoþ haným da olacaðý konusunda kendisine söz verdim."
"Rüþvetçi adi bir pisliksiniz Murat Bey. Sizinle muhabbeti kesmeliyim," dedi Mali.
"Geçen hafta az daha ehliyetini alýyolardý. Kim kurtardý lan seni, pis zenci?
"Peki, bazen kuraldýþý vurmak gerekiyor diyelim," diyerek teslim oldu Mali. Birlikte güldüler.

"Eee, Kemo. Anlat bakalým hayat nasýl gidiyo?" diye sordu Murat.
"Gitmiyor."
"Nasýl yani? Sizin firmadaki abla meselesi ne oldu? Eda'ydý deðil mi adý?" diye araya girdi Mehmet Ali.
"O konu, sorunlu," diyerek sustu Kemal.
"Sana bir kýz bulalým." diye kurtarýcý bir üslupla araya daldý Murat.
"Abisi, afedersiniz s...cek hatun aramýyorum. Onu aramaya kalksam bizim de çevremizde baðlantýlarý olan tanýdýklarýmýz var. Üstelik kalitesini 5 yýldýzdan tek yýldýza kadar parana göre ayarlarsýn."
"Parayla demiyoz lan sibop, þen arkadaþlardan bir çevrem var, tanýþtýrýrým. Beraber bi yerlere filan gideriz... Biraz eðleniriz. Parayla biþi diil," diye çýkýþtý Murat.
"Hee lan. Ne parasý. O iþ için para vermem," dedi Mali
"Ben veririm, eðer verdiðim paraya deðecekse," dedi Murat.
"Abisi o iþ para vermek bana çok ters. Birilerinin zor durumundan faydalanmak gibi geliyor bana," diye konuþtu Mali.
"Yok öyle bir þey. Üniversite mezunu olup ek iþ ya da eðlence için bu iþi yapanlar bile var. Düþmüþler kadar kendi isteðiyle bu yola girenler de var, atgözlüklülük etmeyin lan," dedi Murat.
"Bana ters," dedi Mali.
"Bana da," diye konuþtu Kemal. "Eski bir þarký vardý, belki hatýrlarsýnýz. Mutaf söylüyordu. 'Sevmeden hayýr, insaným ben' diyordu þarký. Sevmeden hayýr. Kalbimde bir þey duymadan bir hanýma sýrf et açlýðý ile el sürmek düþüncesi o hanýmdan faydalanmak gibi geliyor. Bunu doðru bulmuyorum."
"Ya haným bunu dert etmiyorsa ve o da halinden memnunsa. Onun da istediði buysa? Karþýlýklý OK varsa nolcak, Kemal? Ya kimseyi kandýrmýyorsak, her þey dürüstçeyse?"
Tam bu anda içkiler geldi. Murat ve Mali votka tonik ve tekila içerken Kemal'e portakal suyu gelmiþti.

Ýçkiler içilirken konu hafiften daðýldý. Mevzu Kemal'in niye Ýstanbul'a geldiðine geldi. Kemal yuvarlak laflarla bir iþ görüþmesi için geldiðini ve birkaç gün izin aldýðýný söyledi. Ayaküstü bir yalan uydurdu ama yalanýnýn anlaþýldýðýnýn farkýndaydý. Murat "çok da yedik, neyse yakýnda kokusu çýkar" diyen gözlerle bakýyordu. Mali nasýl olsa ortaya çýkacak diyen bir gülümsemeyle "tamam" diyordu.

"Eda?" diye sordu Mali yine. Arkadaþýnýn duruþunun bu nedenle parçalý bulutlu olduðunu düþünüyordu.
"Bilmiyorum Memo. Bazen gözlerinde bir ýþýk görüyorum ve umutla doluyorum. Tam karþýsýna çýkma cesaretini topluyorum... Derken birden ýþýk gidiyor, karanlýk ve soðuk geliyor, her yeri buzlar kaplýyor. Mesafe imkansýzlaþýyor. Hem.."
"Hem ben zenciyim o beyaz, diyeceksin," diye araya öfkeyle girdi Murat.
"Aynen öyle."
"Bu mesele deðil Kemal. Pek çok kýz arkadaþým oldu. Çoðu gerçekten paraya o dediðin kadar önem vermiyordu." dedi Mali.
"Mali, yavrucuðum, eðri oturup doðru konuþalým. Samanlýk seyran olur dönemi bitti. Hiçbirimiz kör deðiliz. Ne olduðunu biliyoruz. Benim gözlemim; kýzlar güvenlik ve rahatlýk arýyor. Paralý koca arýyor. Bu onlar için aþktan, sevgiden daha önemli. Onlarý da suçlamak için söylemiyorum. Ýki gönül bir olunca samanlýk seyran olmuyor. Dünya çok maddiyatçý bir yer oldu. Býrakýn romantik masallarý; Gerçek hayat öyle deðil. Senin tuzun kuru, senin de Murat. Size bakan abla zaten baktýðý adamlarýn ne olduðunu görüyor. Falanca otelin Güvenlik Þefi; Film yýldýzlarý, sanatçýlar, iþadamlarýyla ayný karede çýkan bir abi. Diðeri falanca otomobil fabrikasýnýn parlak ve yükselen mühendisi. Siz zaten kýzlar için potansiyel avsýnýz olm."
"Abartma be," dedi Murat. Rahatsýz olmuþtu. Salak deðildi ve Murat da ciddi bir iliþki yaþayamamasýnýn nedenlerini az çok biliyor ama hep bilmezden geliyor; Salaðý oynuyordu.

"Hee be yavv, o kadar da deðil," diye savuþturmaya çalýþtý Mali de. Ama Mali kendisini bile inandýramadý. O da farkýndaydý. Düzen bozuktu. Kýzlarýn çoðu ona kabuðundaki ýþýltý için yaklaþýyordu, Mali'nin kalbini kaçý merak etmiþti? Kaçý onun yüreðine dokunabilmiþti? Onun bir yüreði olduðunu düþünmüþ müydüler acaba? Gerçek Mali'yi bütün o renk ve ýþýltýlarýn ardýnda kaç kiþi görmüþtü? Belki sadece bir tanesi... Bir isim. Dört harfli o isim, hafýzasýndaki bütün hatun isimlerinden çok daha kutsal ve aðýrdý Mehmet Ali için.

"Dünya çok g..t," diye homurdandý somurtan Murat.
"Dünya deðil, düzen g..t," diye düzeltti Mehmet Ali.

"Aþk imkansýz," diye bir diðer þarkýdan alýntý yaptý Kemal.

Ýmkansýz aþklarý hatýrladýlar. Hep birden gülümsediler. Beraber aþk acýsý çekip geceyarýlarýna kadar birbirlerini teselli ettikleri lise yýllarýna gittiler.

"Yýlanlara içiyorum!" diyerek coþkuyla, tutkuyla kadeh kaldýrdý Mehmet Ali. O da bir baþka þarkýdan alýntý yapýyordu.
Murat da aynen coþkuyla, efkarla kadeh kaldýrdý. Ne diziydi be. Ne sýcaktý. Nasýl da hasta olup izlemiþtiler. Sonra çok þeyiyle dalga geçseler de, izlerken bile dalga geçseler de o dizinin hastasýydýlar.
"Yýlanýn Hayat Hikayesine!" diyerek güldü ve arkadaþlarýyla kadeh tokuþturdu Kemal.

Üç kadeh havada defalarca tokuþtu. Hüzün ve kahkaha kolkola girip kardeþ oldu.

"Hadi kalkalým. Seni bir yere götürecem Kemal. Yeni keþfettik burayý. Aslan sayesinde. Aslan'ýn yeni evinin komþusunu dinlemeye gidiyoruz. Adam bir üçlünün üyesi. Eski musikiden eserler çalýyolar. Bir dinle uçmazsan þerefsizim. Uçacaksýn," demiþti Mali ve hepberaber kalkmýþtýlar.

Kalkýp gittikleri yer Eski Ýstanbul meyhanelerinden kalan son meyhaneydi belki de. Tarihi bir yerdi. Geniþ, loþ ýþýklý balýkçý meyhanesinin salaþ salonu toplumun her kesiminden ve her gelir gurubundan, her sosyal katmandan insanla doluydu. Boþ masa yoktu. Barba'nýn Yeri hafta içinde yarý yarýya dolsa da, özellikle þu son haftalarda sahne alan Üçlünün etkisiyle, cuma akþamlarý hep hýnca hýnç dolu oluyordu.

Kemal arkadaþlarýnýn rezerve ettiði masaya oturdu ve sýrf ortama uymak adýna önüne bir raký bardaðý çekti. Ama aðzýna bile sürmedi. Salatadan ve mezelerden biraz atýþtýrdý. Sahne gibi yükseltilmiþ kýsýmdaki bir masada biraz içip arada atýþtýran ve çokca sohbet edip þakalaþan üç müzik üstadýný arada bir gözlüyordu. Dostluklarýnýn ve muhabbetlerinin ýþýltýsý güneþ gibi aydýnlatýyordu meyhaneyi.

Zaman ilerlerken bir noktaya geldiler ve masadaki üstadlar sandalyelerini biraz geri çekmeye ve beraberce meþk etmek için hazýrlanmaya baþladýlar. Mekanýn sahibi bu esnada gür ve kibar sesiyle meyhaneye seslendi.

"Deðerli müdavimlerimiz, ilk kez gelenler, arada uðrayanlar. Hepiniz; Güzel insanlar. Hoþgeldiniz. Þimdi burada, bu gece bize Türk Musikisinden bir ziyafet sunacak üç kýymetli dostumu bir kez daha tanýtmayý diliyorum. Kanuni Arif Bey, namý diðer Çakýr," Arif Bey adý söylenince mütevazi biçimde gülümseyerek elini kalbine koymuþ ve meyhaneye göz gezdirerek selam vermiþti. "Tamburi Cemal Bey, namý diðer Muhtar," derken ayný þekilde Cemal Bey de herkesi selamlýyordu,"ve Neyzen Eyüp Bey, namý diðer Sofu." Sofu da aynen diðer iki arkadaþý gibi selamlýyordu meyhanedekileri.

*********

3. Bölüm birkaç gün içinde geliyor. Yarým Kalmayacak.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
2012: Ölülerin Ýntikamý
Althar'ýn Akýncýlarý: Altýngöl ve Ejderha (9. Bölüm - Son - )
2012: Ölülerin Ýntikamý (3)
Yeþilgözlü Þeytan'ýn Gecesi
Güneþ ve Ölüm (Giriþ)
Yaþam Hasatlayan Smir
Güneþ ve Ölüm (3. Bölüm)
Cennette Bir Sabah
Althar'ýn Akýncýlarý: Altýngöl ve Ejderha (6. Bölüm)
Yaþam Hasatlayan Smir (2)

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Tatlý Sert
Zeytin Karasý
1996 Yýlý
Ufuklar: Kýrmýzý Bölge - 18
Kovan Savaþlarý (1. Bölüm)
Kovan Savaþlarý (2. Bölüm)
Yaz 2011
Ufuklar: Diversity Antalya
Ufuklar: Bronz'un Mesajý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Barbar Conan'ýn Ölüm Þarkýsý [Þiir]
Her Ýnsan Öldürür Sevdiðini [Þiir]
Kovan Savaþlarý Öyküleri [Roman]
Uzun Yol (1. - 100. Sayfalar) [Roman]
Sevgi, Mutluluk, Özgürlük ve Hayat Üzerine Felsefe [Deneme]
Tanklamak Ne Demek? [Deneme]
Ya Ýstiklal Ya Ölüm [Deneme]
Ölüm / Kalým [Deneme]
Uyanýklýk [Deneme]
Uzayda Hayat Var mý? [Deneme]


Levent Ölçer kimdir?

Fantazyada büyü, teknoloji ve aksiyon Ýldar'da buluþuyor. 07/10/2017 tarihinde þimdi diyebilirim ki neredeyse 2 senedir tek kelime yazmadým. . . 2 senedir yazar tarafým ölü. oysa oldugum þeyler içinde olmayý en sevdiðim þey yazar olmaktý :) Topraðý bol olsun.

Etkilendiði Yazarlar:
Süpermen, Robert E. Howard, Tolkien, Salvatore, Jules Verne, Battalgazi, David Eddings, Michael Moorcock.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Levent Ölçer, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.