..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Tarih, hiçbir zaman orada bulunmamýþ kiþiler tarafýndan anlatýlan hiçbir zaman olmamýþ olaylarla dolu bir yalan. -Santayana
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Akýmlar > Hulusi Geçgel




4 Kasým 2002
Modern Türk Þiirinde Ýkinci Yeni  
Modern Türk Þiirinin Geliþimi ve Ýkinci Yeni

Hulusi Geçgel


Modern Türk þiirinde Ýkinci Yeni þirinin yeri ve önemi


:AHEFD:


Geçmiþi çok eskilere dayanan ve her ulusun kültürü içinde önemli bir yer tutan þiir, pek çok dilin eski dönemlerine, ilk yazýlý ürünlerine kadar uzanmakta, dilden dile aktarýlan örnekleriyle, destanlarla sözlü olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Ünlü Ýngiliz eleþtirmen ve þairi T.S. Eliot’a göre þiir, en ulusal sanat dalýdýr; çünkü bir ulusu, baþka uluslar gibi düþündürmek kolay olduðu halde, ona baþka uluslar gibi hissetmeyi öðretmek mümkün deðildir.
Çaðlar boyunca, her ülkede edebiyat tarihçileri, þairler, düþünürler þiirin ne olduðunu açýklamaya, onu tanýmlamaya çalýþmýþlardýr. Bütün bu çalýþmalar sonucunda, þiirin belirli bir tanýmýnýn yapýlamayacaðý anlaþýlmýþtýr. Bir taným verme yerine, þiirin baþlýca özelliklerini bir araya getirerek belirleme amacýyla þunlar söylenebilir: Þiir gerek içerik-öz, gerekse söze dönüþtürme, sunuluþ açýsýndan özgün, etkilemeye, duygulandýrmaya yönelik bir söz sanatý ürünüdür (Aksan, 1993: 8).
Baþlangýcýndan günümüze kadar Türk þiiri, toplumsal yapý ve yaþayýþtaki deðiþmelere baðlý olarak türlü aþamalar geçirmiþtir. Yazýnýn icadýndan önce Orta Asya’da baþlayan ve halk þairleriyle günümüze kadar gelen þiir, “sözlü þiir”i oluþturmaktadýr. Ýslâmiyet’in kabulüyle birlikte Türk þiiri, yeni bir mecraya açýlmýþ ve girilen yeni medeniyetle beraber sosyal ve kültürel yapýda yaþanan deðiþmeler divan þiirinin beslenme koþullarýný hazýrlamýþtýr. Tanzimat’tan sonra deðiþen sosyal koþullarýn da bir gereði olarak Türk þiirinde Batý etkisi görülmeye baþlar ve Servet-i Fünun topluluðu karþýsýnda divan þiiri iyice çekilirken, Batý edebiyatý etkisi güçlenerek devam eder. Millî Edebiyat Akýmý’yla doðu ve batý edebiyatý etkilerinden kurtularak ulusal kaynaklara yeniden kapýsýný açan Türk þiiri, Cumhuriyet dönemiyle birlikte saðlýklý geliþimini sürdürmüþ, doðu ve batý edebiyatýný taklit yerine, onlardan beslenen, divan þiiri ve halk þiiri geleneði üzerinde yükselen özgün bir yapýya ulaþmýþtýr.
Osmanlý Devleti’nin XVIII. yüzyýlda çöküþü durdurabilmek amacýyla baþlattýðý Batýlýlaþma hareketi, rasgele yapýlan reformist düzenlemelerden ve taklitçilikten öteye gidememiþ ve devletin çöküþünü engelleyememiþtir. 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Tanzimat’tan beri bir programa baðlanmaya çalýþýlan modernleþme hareketlerinin doðru bir zemine ve hukukî bir çerçeveye oturtulduðu bir devlet yapýlanmasýný getirir. “Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçýlýk, laiklik, devletçilik ve inkýlapçýlýk” gibi anayasaya da geçirilen ilkelerin ýþýðýnda toplum ve devlet hayatýnýn hemen her alanýnda gerçekleþtirilen inkýlâplarla, çok kýsa bir sürede hýzlý bir kalkýnma içine girilir.
Türk milletine, “çaðdaþ medeniyetler seviyesini yakalama ve geçme” hedefini gösteren Atatürk, bu amaca ulaþabilmek için özellikle eðitim ve kültür alanlarýnda köklü deðiþiklikler yapar. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun çýkarýlmasý (1924), her kademedeki eðitimin parasýz hale getirilmesi ve ilköðretimin zorunlu olduðunun anayasaya geçirilmesi (1924), yeni alfabenin kabulü (1928), Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nin kurulmasý (1931), Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin kurulmasý (1932), Halkevleri’nin kurulmasý (1932) gibi birtakým yeni kurum ve düzenlemelerle Cumhuriyet Türkiyesi’nin modernleþme politikalarý uygulamaya sokulur.
Atatürk, harf devrimini, sadece kolay okuyup yazma için bir yazý tekniði meselesi olarak ele almamýþtýr. Latin esasýndan alýnan Türk harfleri, batý uygarlýðýna katýlma iþini de kolaylaþtýrmýþtýr. Harf devrimi ayný zamanda, dilde reform yolunu açacaklara bir dayanak olmuþ ve onlara güç kazandýrmýþtýr. Dilde sadeleþtirme, Türkçeleþtirme akýmýna hýz vermiþtir.
Millî varlýðýn en büyük taþýyýcýsý olan dille ilgili çalýþmalar yalnýz harf inkýlâbýyla sýnýrlý kalmamýþ, Türk dilinin kendi kimliði içinde zenginleþerek geliþebilmesi için 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyeti de kurulmuþtur.
Ulusal Kurtuluþ Savaþý’nýn baþladýðý 19 Mayýs 1919’dan Atatürk’ün ölüm tarihi olan 1938’e kadar Türk toplum hayatýnda ve devlet yapýsýnda gerçekleþtirilen ve “Türk Ýnkýlâbý” olarak da isimlendirilen köklü deðiþiklikler, bir üst yapý kurumu olan güzel sanatlarýn da geliþmesine ve halka açýlmasýna imkân saðlamýþtýr. Tabii, böyle bir geliþimde, “Efendiler... Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reisicumhur olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsýnýz” diyen bir liderin destek ve teþviklerinin de büyük rolü olduðunu unutmamak gerekir.
Cumhuriyet, güzel sanatlarýn hemen her türünde olduðu gibi, edebiyatta da modernleþme arayýþlarýnýn hýz kazandýðý oldukça hareketli bir dönem özelliði gösterir. Bu yeni dönem þiir türü için de, yenilik arayýþlarýnýn çok kýsa zaman aralýklarýyla tekrar ettiði ve yeniliklerin birbirini geliþtirmesinden yeni þiir anlayýþlarýnýn ve yapýlarýnýn oluþtuðu bir süreci ifade eder. Böyle bir sürecin oluþmasýnda, XX. yüzyýl Batý edebiyatýnda -kendi toplumlarýnýn sosyo-ekonomik yapýsýnýn ve tarihî koþullarýnýn bir sonucu olarak- ortaya çýkan yeni akýmlarýn ve tekniklerin de etkisi olduðunu göz ardý etmemek gerekir. Nitekim bu asýr, bilim ve teknolojide yaþanan hýzlý geliþmelerle insan hayatýný kolaylaþtýrýrken, pazar kapma rekabetinden doðan iki büyük dünya savaþýyla da yerleþik inançlarýn ve deðerlerin sorgulanmasýna ve yeni arayýþlara yol açar. Daha önceki üretim iliþkilerinden farklý olarak, toplum yerine bireyi öne çýkaran kapitalist devlet modeli, güçlü devleti ve yeni bir sýnýfý da beraberinde getirir. Yaþadýðý toplumun bir bireyi olan sanatçý da, deðiþen sosyal ve ekonomik koþullarýn þekillendirdiði yeni toplumun ihtiyaçlarý doðrultusunda arayýþlara girer ve gelenekleri ve yerleþik kurallarý göz ardý eden eserler vermeye baþlar. Sosyal ve iktisadî hayatta yaþanan bütün bu geliþmeler, edebiyatta yeni türleri ve “modernleþme”ye yol açan yeni akýmlarý ve kavramlarý da beraberinde getirir.
Modern þiirin de, týpký roman gibi burjuva medeniyetinin gereklerinden biri olarak belirdiðini ve bir edebiyat türü olarak deðil, bir yaþam biçimi olarak oluþtuðunu belirten Ýsmet Özel, modern þiirin doðuþunu þu cümlelerle özetler:
Þiir, kapitalizmin bir dünya sistemi olarak gücünü tartýþýlmaz ölçüde gösterdiði, insanlarýn kendilerini doðaya karþý açýlmýþ savaþýn ateþ hattýnda bulduklarý, bireyin amansýz Devlet ve Sanayi örgütlenmesi karþýsýnda ezildiði bir ortamda yeniden ve yepyeni bir kimlikle doðmuþtur (1982: 105).
Türkiye’de Tanzimat’la baþlayan ve Edebiyat-ý Cedide’yle önemli bir aþama kaydederek bu güne gelen “modern” ya da “yeni” þiirin oluþumunda, sanatçýlarýn ve topluluklarýn ne þekilde katký yaptýklarýnýn deðerlendirilmesi konusunda, akademik çalýþmalar dýþýndaki çoðu eserde, bazen siyasal bazen de kiþisel nedenlerle, gerçeklerden uzak, aþýrý övgü ya da inkâra kadar giden toptancý deðerlendirmelere gidildiði görülmektedir.
Ýlk belirtilerinin görülmeye baþlandýðýndan bu güne kadar hakkýnda olumlu-olumsuz birçok deðerlendirmelerin yapýldýðý Ýkinci Yeni, Cumhuriyet dönemi Türk þiirinin üzerinde en çok tartýþýlan hareketlerinden biri olma özelliði gösterir. Bu þiir hareketi, bazý edebiyat eleþtirmenleri tarafýndan modern Türk þiirinin “en son ve en özgün” atýlýmý olarak kabul edilirken, bazýlarý tarafýndan da “anlamsýzlýklar sirki” ya da “edebiyatta bir skandal” olarak deðerlendirilmektedir.
Ýkinci Yeni Þiirinin Doðuþu
Edebiyat eleþtirmenlerinin ve sanatçýlarýn, Ýkinci Yeni’nin ortaya çýkýþýyla ilgili deðerlendirmelerinde, çoðu zaman benimsedikleri sanat anlayýþý veya dünya görüþü ekseninde hareket ederek, bu þirin ortaya çýkýþýný dýþ dünyadan soyutlayarak ya tamamen edebiyat içi geliþmelere, ya da tamamen edebiyatýn dýþýnda sosyal ve siyasal etkenlere baðladýklarý, bunlardan birini diðerine daha üstün tutmaya, hatta tek belirleyici olarak göstermeye çalýþtýklarý görülmektedir.
Oysaki, bir sanat eserinin ya da ekolünün oluþmasýnda, “biçimci eleþtirmenler”in yaptýklarý gibi, dýþ dünyayý tamamen yok saymak kadar, onu tek belirleyici faktör olarak kabul etmek de yanlýþtýr. Bir eserin ya da ekolün ortaya çýkmasýnda sanatçý kadar; sosyal, siyasal ve kültürel yapýsýyla devrin de “nesiller üzerinde etkisinin” olduðunu, “nesillerin ortak duyuþ tarzlarýný yani ruhu”nu þekillendirdiðini unutmamak gerekir. Sosyal bir varlýk olan insanýn sanatsal eylemlerini deðerlendirirken de, bunlarý birbirinden býçakla keser gibi ayýrmanýn doðru olmayacaðýný gözden uzak tutmamak gerekir.
     Ýkinci Yeni hareketinin ortaya çýkýþýný daha çok dönemin sosyal-siyasal yapýsýna baðlayan toplumcu-gerçekçi sanatçýlar ve eleþtirmenler, Birinci Yeni’yi nasýl “Ýkinci Dünya Savaþý’nýn azgýnlaþtýrdýðý CHP diktasý” toplumcu-gerçekçi sanat anlayýþýnýn önünü kesmek için öne çýkardýysa, Ýkinci Yeni’yi de “çeþitli nedenlerle” bir dikta dönemine giren DP’nin 1950’li yýllardaki politikalarýnýn beslediði görüþündedirler.
     Toplumcu-gerçekçi sanat anlayýþýný savunan eleþtirmen Bezirci (1996: 55)’ye göre; sað ve sol her türlü muhalefeti susturan, gazeteleri ve partileri kapatan, sanatçýlara kovuþturmalar açan, toplumcu þairleri tutuklayan iktidar özgür yaratýþ ve davranýþa giden yollarý iyice daraltmýþtýr. Bundan ötürü –Garip döneminde olduðu gibi- egemen çevreyle uyuþamayan, ama harekete geçemediði için onu deðiþtirme umudunu da taþýyamayan yahut taþýyýp da zamanla korkudan yitiren, yýlýp sinen kimi þair ve yazarlarýn, en çok da ara tabakadan gelme/ küçük burjuva aydýnlarýn toplumla baðlarý gittikçe gevþer. Böyle bir toplumsal yapýda sanatçýnýn toplumla yabancýlaþacaðýný ve kendisini yalnýz hissedeceðini savunan Bezirci, bunun sonucu olarak da “bireycilik, soyutçuluk, gerçekdýþýcýlýk, usdýþýcýlýk, biçimcilik” eðilimlerine ilginin artacaðýný iddia eder.
Ýkinci Yeni’ye yönelik eleþtirilerini hacimli bir kitap boyutuna ulaþtýran Attila Ýlhan (1993: 7) da, Ýkinci Yeni hareketinin ortaya çýkýþýný dönemin siyasal yapýsýna baðlayanlardandýr:
Nasýl 50’li yýllarýn baský rejimi ‘ikinci yeni’yi, 40’lý yýllarýn baský rejimi ‘birinci’yi doðurduysa; 80’li yýllarýn baský rejimi de ‘üçüncü yeni’yi üretti; bunlar, ‘esasa yani topluma ve insana taallûk etmeyen þeylerle kelime oyuncakçýlýðý yapan’ o türden marjinaldirler ki, ne Türkiye halkýyla alâkalarý vardýr, ne de onun kapsamlý sorunlarýyla; edebiyat tarihlerinde genellikle ‘dipnot’ olarak geçerler.


Önceleri bireysel duygulanmalarýný dile getiren ve daha sonra toplumcu þiire yönelen Gülten Akýn, kendisinin de bir süre þiir estetiðini paylaþtýðý Ýkinci Yeni’nin ortaya çýkýþýný dönemin siyasal þartlarýna baðlar:
Yýl 1956. DP’nin umutsuz yýllarý. Nefesler kesilmiþ. “Karga ile Tilki” [Oktay Rifat’ýn þiir kitabý] sürdürülemeyecek. Zorunlu bir dönüþ. Biraz acýklý, biraz gülünç. Susma sýrasýnýn geldiði yerde konuþma (Akýn, 1996: 70).      

Yeni þiir hareketinin, sanat ve edebiyat sayfalarýný yönettiði Pazar Postasý’nda toparlanmasýný saðlayan eleþtirmen Muzaffer Erdost (1997: 86), Ýkinci Yeni þiirinin “DP iktidarýnýn þiiri” olduðu yargýsýnýn, olgularla çeliþen, gerçekle ilgisi olmayan bir iddia olduðunu ve Ýkinci Yeni þiirine ve tartýþmalarýna sayfalarýný açan Pazar Postasý’nýn DP iktidarýna karþý en ilerici muhalefeti yapan dergilerden biri olduðunu savunur.
Ýkinci Yeni hareketinin düzenlenen politik içerikli kampanyalarla, “Soyut Þiir”, “Kapalý Þiir”, “Anlamsýz Þiir”, “Kaçak Þiir” gibi yaftalarla kötülenmeye çalýþýldýðýný savunan Mehmet H. Doðan (2001b: 93)’a göre ise, Türk þiir tarihinde, yaptýklarýyla, getirdikleriyle, götürdükleriyle yerini çoktan almýþ olmasýna karþýn Ýkinci Yeni’nin bugün de tartýþýlýyor olmasý, onun bir þiir hareketi olarak hâlâ aþýlamamýþ olduðunu göstermektedir ve Türk þiirinin 1960’lardan bugüne geçirdiði çeþitli dönüþümler, deðiþimler, hep Ýkinci Yeni’nin geliþen poetikasý içinde kalmýþ, onun getirdiði olanaklardan kaynaklanmýþtýr. Ýkinci Yeni’den sonra þiirimizde deðiþmeler, geliþmeler, evrimleþmeler olmuþtur; ancak, “yeni bir kýrýlma” görülmemiþ, þiiri kendinden önce, kendinden sonra diye ayýran “yeni bir dönemeç” dönülmemiþtir.
Ýkinci Yeni’nin ortaya çýkýþ nedenlerini daha çok edebiyatýn kendi içindeki geliþimine dayandýranlar, özellikle Garip’in þiiri öyküye dayandýran tutumuna bir tepki olarak “anlatan” deðil, “duyuran” þiir olarak Ýkinci Yeni hareketinin baþladýðýný savunurlar. Enis Batur da, Ýkinci Yeni þiirinin Garip’e bir tepki olarak doðduðu görüþündedir:
Bilinen bir gerçek: Ýkinci Yeni þiiri, Orhan Veli þiirine bir tepki olarak kuruldu (1995: 98).

Ýkinci Yeni’nin öncü þairlerinden Cemal Süreya ise, özellikle 1953-1957 yýllarý arasýnda birtakým genç þairlerin önce birbirlerinden baðýmsýz olarak, sonralarý ise dergi sayfalarýnda karþýlýklý etkileþerek, o sýrada fazla “akýlcý” olan Türk þiirine hikâye öðesinin dýþlanarak “irrasyonel” bir hava getirildiðini ve böylece baþka bir düzende þiir yazmaya baþladýklarýný söyler:
Ses soyutlamalarýna gidildi ve bir “iç ses” aramaya baþlandý Türk þiirinde. Aslýnda þiirin alaný geniþlemeliydi, yeni alanlar bulunmalýydý þiire ve þiir, her þeyi söyleyebilme, ifade edebilme sanatý olmalýydý. Ýkinci Yeni’nin sanýrým baþlangýçtaki özlemi, daha doðrusu olmasý gereken özlemi bu noktaydý (Duruel, 1997: 174).

Ýkinci Yeni’ye ilk günlerinden itibaren gerek yazýlarý, gerekse þiirleriyle etkin bir þekilde katýlan Sezai Karakoç, Pazar Postasý’nýn 29 Haziran 1958 tarihli 26. sayýsýnda yayýmlanan “Diþimizin Zarý” baþlýklý yazýsýnda, günlük çýrpýnýþlarý içinde hayatý olduðu gibi anlattýðý için, Garip’i Türk þiirinin “gerçekçi (realist)” akýmý olarak deðerlendirirken; hemen sonrasýnda ortaya çýkan Ýkinci Yeni’yi de, “gerçekliðin bir kopyasýný deðil, yeniden kurulmasýný” getirdiði için, “Yeni-Gerçekçi Þiir (neo-realizm)” olarak deðerlendirir.
“Modern þiiri ‘modern’ yapan öðe, þairin dünyaya gösterdiði organik tepkidir” diyen Özel (1982: 106), Ýkinci Yeni’nin Türkiye’de de bir kültürel zorlamanýn hatta özentinin ürünü olarak deðil, doðrudan doðruya þairin yaradýlýþýndan aldýðý güçle dünyaya sorduðu sorunun gereði olarak ortaya çýktýðýnýn bir türlü anlaþýlamadýðýný savunur.

Hareketin Öncüleri     
Oktay Rifat, Ýkinci Yeni þiirinin, Perçemli Sokak’ýn baþýna eklediði önsözle birlikte kendisi tarafýndan kurulduðunu iddia etmiþ; ancak, bu görüþ gerek eleþtirmenler gerekse bu harekete katýlan sanatçýlar tarafýndan kabul görmemiþtir. Perçemli Sokak 1956’da çýktýðý ve bu þiirlerin hiçbiri daha önce yayýnlanmadýðý için, yukarýdaki örneklerde de görüldüðü gibi, Ýkinci Yeni hareketi Oktay Rifat’ýn þiirlerinden daha önce baþlar. Ýkinci Yeni hareketinin öncülerinden olan Ýlhan Berk ve Ece Ayhan da, Oktay Rifat’ýn Perçemli Sokak kitabýný daha çok “gerçeküstücü anlayýþýn bir ürünü” olarak saymakta ve “Ýkinci Yeni ile bir akrabalýðý varsa, olsa olsa çok uzaktandýr, anlam konusundadýr” (Ece Ayhan, 1996: 136) deðerlendirmesini yapmaktadýrlar.           
Ýkinci Yeni’nin doðuþ süreci gözden geçirildiði zaman, bu hareketin öncüleri þöyle sayýlabilir:
Þiire bu hareket içinde baþlayan ve bu þiir anlayýþlarýný bir daha da deðiþtirmeden sürdüren Cemal Süreya ve Ece Ayhan; harekete hemen baþlangýcýnda daha önceki þiir anlayýþlarýný terk ederek katýlan Ýlhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar, baþladýklarý için ve bu anlayýþlarýný hiç deðiþtirmeden sürdürdükleri için, bu hareketin asýl temsilcileri olarak Cemal Süreya ve Ece Ayhan gösterilirler.      
“Ýkinci Yeni akýmý ya da serüveni, -iþte ne denirse densin-, baþlangýçtaki ilk anlamýyla Sezai Karakoç ile Cemal Süreya’dýr” (Ece Ayhan, 1993: 16).

Yeni Þiirin Toparlanma Merkezi: Pazar Postasý
Siyaset adamý ve gazeteci Cemil Sait Barlas (1905-1964)’ýn 1951-1959 yýllarý arasýnda Ankara’da çýkardýðý haftalýk bir haber gazetesi olan Pazar Postasý, ilk ürünleri 1954’ten itibaren çeþitli dergilerde görülmeye baþlayan yeni þiir hareketinin 1956’dan itibaren toparlanmasýnda ve geliþip kökleþmesinde önemli bir rol oynar. Ýkinci Yeni þiir hareketinin öncülerinden Ece Ayhan (1993: 16); “Ýkinci Yeni’nin ‘çýkýþ (mýsrayim, rahim, exodus) yeri’ haftalýk Pazar Postasý gazetesidir” der.
Muzaffer Erdost’un yönetimindeki “Sanat ve Edebiyat” sayfalarýný yeni þiir örneklerine ve tartýþmalarýna açan gazete, 1956-1959 yýllarý arasýnda Cumhuriyet dönemi Türk þiiri adýna önemli etkinlikler gerçekleþtirir. Bu yýllarda yaygýnlaþmaya baþlayan yeni þiir hareketi, Muzaffer Erdost tarafýndan bu gazetede kaleme alýnan eleþtiri yazýlarýyla kendisini ifade edebilme imkâný bulur.
Ýkinci Yeni adýna düzenlenen ilk soruþturma “Ýkinci Yeni Ýçin Ozanlar Ne Diyor?” konu baþlýðýyla, bu gazetenin 27.01.1957 / 3.02.1957 / 10.02.1957 / 17.02.1957 ve 24.02.1957 tarihli sayýlarýnda yer alýr. Soruþturmaya cevap veren Ece Ayhan, Ýlhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar, Yýlmaz Gruda, Tevfik Akdað, Ahmet Oktay, Özdemir Nutku ve Nihat Ziyalan yeni þiir anlayýþýnýn estetik ilkelerini tanýtma fýrsatý bulurlar.
Ýkinci Yeni Bir Akým mýdýr?

Ýlk ürünleri 1954’ten itibaren çeþitli dergilerde görülmeye baþlayan ve 1956’da geliþip kökleþtiði haftalýk Pazar Postasý gazetesinde Muzaffer Erdost tarafýndan “Ýkinci Yeni” olarak isimlendirilen þiir hareketi, öncülerinin ilkelerinde anlaþtýklarý ve bir manifestoyla kamuoyuna ilan ettikleri bir topluluk edebiyatý olarak ortaya çýkmadýðý için, bu hareketin bir akým olup olmadýðý, kurucularýnýn kimler olduðu, ne zaman ve nerede ortaya çýktýðý konularýnda farklý görüþler ileri sürülmüþtür.
Hareketin ortaya çýkýþý ve akým olup olmadýðý konusunda Enginün (1992: 608) þu görüþtedir:
Ýkinci Yeni Þiiri 1955-1965 yýllarý arasý kendisini gösteren ve ortak nitelikleriyle beliren bir akým deðildir. Yeniyi deneyen, dünya görüþü, yetiþme þekilleri ve beslenme kaynaklarý bakýmýndan birbirinden çok farklý olan þairlerin eserlerinde sonradan tespit edilen benzerliklere dayanýlarak ona bu ad verilmiþtir.
          
Ýkinci Yeni’nin “baðdaþýk” bir akým olmadýðýný, dolayýsýyla sanat akýmlarýna özgü bütünlükten yoksun olduðunu belirten Oðuz Demiralp (1995: 23), Ýkinci Yeni’yle ilgili deðerlendirmelerde bu önemli noktanýn gözden kaçýrýldýðýný düþünür. Ýkinci Yeni’nin her þeyden önce Garip þiirine ve diline bir karþý çýkýþ olduðunu, þairlerin bu “þiirsel tutum”larýnda bir tepkinin gerekliliðine inandýklarýný, ama tepkinin biçiminde bireysel kaldýklarýný, Muzaffer Erdost’un ve Ýlhan Berk’in çabalarýnýn ise bir þiir kuramý oluþturmaya yetmediðini belirtir.
     Birinci Yeni olarak da isimlendirilen Garip þiirine bir tepki olarak doðduðu için Ýkinci Yeni diye adlandýrýlan bu þiir hareketinin bir akým olmadýðý konusunda, hareketin hemen bütün önemli temsilcileri görüþ birliði içindedirler. Ýkinci Yeni’nin öncüleri tarafýndan da hareketin en önemli þairi kabul edilen Cemal Süreya, 15 Eylül 1988’de katýldýðý ve Ahmet Oktay’ýn hazýrlayýp sunduðu “Okurken Yazarken” adlý bir televizyon programýnda þunlarý söyler:
Bir kere devinime çok kiþi katýldý diyorum; “devinim” diyorum, çünkü bir akým özelliði yoktu. Çünkü bir programý yoktu. Yani ilk tartýþmalar, daha çok yazarlarýn kendi aralarýndaki çekiþmelerden doðdu. (...) Ama baþlangýçta da olsa, bu “iç ses” arama var ya Türkçe’de, demek ki Türkçe’nin buna gereksinmesi varmýþ ki, bu bir salgýn halinde yayýldý. Yani genç þairlerin çoðu Ýkinci Yeni’ye katýldý (Duruel, 1997: 175).

Klasik anlayýþýyla baþladýðý þiir macerasýný, Günaydýn Yeryüzü (1952) kitabýyla toplumsal gerçekçilik çizgisine kaydýran ve daha sonra da Garip þiiriyle sürdüren Ýlhan Berk, 1953’te Yenilik dergisinde yayýnladýðý yedi bölümlük uzun bir þiir olan Saint Antoine’in Güvercinleri þiiriyle, “söze dayalý þiiri” bir anda noktalandýrmasa da, dille yeni bir iliþki kurduðunun iþaretlerini verir ve hemen arkasýndan da Sait Faik, Pablo Picasso, Ivi Stanali ve Arma Virumque Cano þiirlerini yayýmlar. Ýlhan Berk, bu þiirlerini topladýðý Galile Denizi (1958) kitabýyla birlikte, geçmiþle köprüleri atan yeni bir þiir anlayýþýna ulaþtýðýný gösterir. “Yazýlagelen þiire bir karþý çýkýþtý benimkisi” diyen Ýlhan Berk, kendisinin de kurucularýndan biri olduðu Ýkinci Yeni þiirine geçiþiyle ilgili olarak þunlarý söyler:
Benim için þiirin yapýsýnda böyle bir cephe deðiþtirmenin gerekçesi, Birinci Yeni’nin artýk iþlevini bitirdiði, Nâzým’la gelen þiirin de (ki ikisi de söze dayalý þiirdir) ömrünü tamamladýðý düþüncesidir, diyebilirim. Ortada Ýkinci Yeni akýmýyla ilgili hiçbir belirti yoktur henüz. (...) Benim örneðim Saint Antoine’in Güvercinleri oldu. Benim tohumum o. 1955’lerde, 1956’larda Cemal Süreya, Uyar, Cansever, Karakoç da kendi örneklerini koydu. Kýsacasý herkes kendi örneðini (habersiz) koydu (Ece Ayhan, 1996: 130).

Ýkinci Yeni isimlendirmesini uygun bulmayan ve bu þiir anlayýþýnýn aslýnda “sivil þiir”, “kara þiir”, “sýký þiir” isimlerinden biriyle adlandýrýlmasýnýn daha uygun olacaðýný savunan Ece Ayhan, “Edip Cansever de Sezai Karakoç’la bir gün sokakta karþýlaþsa onu tanýmazdý, tanýyamazdý da. Yine de adlarýmýz birlikte anýldý” (1995: 25) sözleriyle, Ýkinci Yeni’nin bir topluluk edebiyatý olarak ortaya çýkmadýðýný belirtir.
Ýkinci Yeni þiirine baþlangýcýndan bu güne sürekli eleþtiriler yönelten Attila Ýlhan, Dost dergisinin Aralýk 1957’de yayýmlanan “Anlamsýzlýklar Sirki” baþlýklý yazýsýnda yeni þiir hareketini -esasen bir manifestoyla çýkmadýðý ve bir grup olarak hareket etmediði halde- tutarsýz, metotsuz ve sistemi olmayan geliþigüzel bir çýkýþ olarak deðerlendirir. Bir þiiri “götürmeye” niyetlenenlerin hiç olmazsa ne yana ve nasýl götürecekleri konusunda kendi aralarýnda anlaþmalarý gerektiðini savunan Ýlhan (1996: 47), Ýkinci Yeni’yi bir hareket ya da akým olarak deðil de, bir “curcuna” olarak deðerlendirir:
Oysa bizim bildiðimiz bir sanat davranýþý, bir þiir tutumu öncenin öncesi bir felsefe yolundan gelir, bir estetik metoda baðlanýr.... Yoksa, önüne gelenin rastgele meydana çýkýp pala salladýðý böyle bir curcuna, bir anlamsýzlýklar sirki olmaktan öteye gidemez, þiiri de hiçbir tarafa götüremez.


Ýkinci Yeni’nin Önemi

1961 anayasasýnýn bireye getirdiði daha geniþ hak ve özgürlükler, beraberinde toplumun politikaya daha fazla girmesini de getirir. Böyle bir siyasallaþma sürecinden payýný alan edebiyatta, 1960’tan sonra yeniden toplumcu gerçekçi anlayýþýn öne çýktýðý görülür. 1970’li yýllarýn terör ortamýnda ise, okurun da isteklerini dikkate alan bu sürecin þiiri “sloganlaþtýrma” tehlikesine kadar götürdüðü görülür.
Þair Sina Akyol (2001: 105)’un da belirttiði gibi, 1970’li yýllarda ortaya çýkan toplumcu-gerçekçi genç þairler, ülkedeki terör ortamýnda yetiþmenin de verdiði duygusal tepkilerle, Cemal Süreya, Edip Cansever, Ece Ayhan, Ýlhan Berk, Turgut Uyar, Behçet Necatigil, Oktay Rifat, Ülkü Tamer gibi sanatçýlarý birer “gerici”, “zararlý” unsur olarak görüyorlardý.
Günümüzde yazýlan þiirin büyük ölçüde kendini Ýkinci Yeni þiirine borçlu olduðunu belirten eleþtirmen Eser Günson, 1960’tan sonra daha deðiþik bir þiir yazýldýðý deðerlendirmesinin doðru olduðunu, ama bu deðiþimin Ýkinci Yeni’nin saðladýðý olanaklarýn ýlýmlý bir ölçüye baðlanmasýndan doðduðunu, baþka bir deyiþle, “Ýkinci Yeni’nin açýlým evresi” olduðunu savunur:
1960’tan sonra yazmaya baþlayan genç þairlerin, çoðunlukla, Ýkinci Yeni þiirinden çýkýþ yaptýklarý, artýk bilinen bir olgudur. Tarihsel þiir evriminin olaðan sayýlmasý gereken bir sonucudur bu, baþka türlüsü zor düþünülür (2001: 17).

Ýkinci Yeni’yi, Türk þiirinin geliþimi içinde “en son modernist atýlým” olarak deðerlendiren Mehmet H. Doðan, “80 Sonrasý Þiir” adýyla anýlan bugünkü þiire bir köken aranacak olursa, bunun ne Garip þiiri, ne de 1940’larýn toplumcu þiiri olacaðýný, bu kuþaðýn da beslendiði kaynaðýn Ýkinci Yeni þiiri olduðunu savunur (2001:101).
Ýkinci Yeni hareketine en yoðun eleþtirileri yöneltenlerin baþýnda gelen Asým Bezirci, Ýkinci Yeni hareketinin þiire bazý biçim açýlýmlarý ve imkânlarý getirdiðini belirtmenin yerinde olacaðýný, 1960’tan sonra çoðu þairlerin Ýkinci Yeni’nin biçim olanaklarýndan yararlanarak baþka bir þiire yöneldiklerini söyler. Bezirci, “Yazýk ki bu olanaklar çoðun özle birleþmedi, araç olacak yerde amaç olarak alýndý” eleþtirisi getirmekle birlikte, Ýkinci Yeni’nin artý hanesine yazýlmasý gereken özellikler arasýnda, bu þiir akýmýnýn Garip Þiiri’nin koyduðu ve zamanýn gittikçe yýprattýðý yasaklarý kýrdýðýný; imgeye, duyguya ve edebî sanatlara kapýlarýný yeniden açtýðýný belirtir:
Ýkinci Yeni’nin yaptýðý, bir bakýma, yararlý oldu yine de: Görevini tamamlamýþ bir þiir anlayýþýndan (birinci Yeni’den) alaný temizledi. Ayrýca þiire bazý yeni deyiþ açýlarý, biçim olanaklarý getirdi (1996: 94).










KAYNAKÇA
Akalýn, Sami L.(1984): Edebiyat Terimleri Sözlüðü, Ýstanbul: Varlýk Yayýnlarý, 6. Baský.
Akýn, G. (1996): Þiir Üzerine Notlar, Ýstanbul: Yapý Kredi Yayýnlarý, 1. Baský.
Aksan, D. (1993): Þiir Dili ve Türk Þiir Dili, Be-Ta Basým Yayým, Ýstanbul, 1. Baský.
Akyol, S. (2001): “Þiirimizde 1980 Sonrasý Yönsemeler”, Ana Dili, Sayý: 20, Ocak-Þubat-Mart: 104-108.
Batur, E. (1995): E/babil Yazýlarý, Ýstanbul: Yapý Kredi Yayýnlarý, 1. Baský.
Bezirci, A. (1996): Ýkinci Yeni Olayý, Ýstanbul: Evrensel Basým Yayýn, 4. Baský.
Demiralp, O. (1995): Okuma Defteri, Ýstanbul: Yapý Kredi Yayýnlarý, 1. Baský.
Doðan, Mehmet H. (2001b): “Türk Þiirinde Ýkinci Yeni Dönemeci”, Hece, Sayý:53-54-55, Mayýs-Haziran-Temmuz: 93-101.
Duruel, N. (1997): “Güvercin Curnatasý”Cemal Süreya ile Konuþmalar, Ýstanbul: Yapý
Kredi Yayýnlarý, 1. Bask
Ece Ayhan. (1993): Þiirin Bir Altýn Çaðý, Ýstanbul: Yapý Kredi Yayýnlarý, 1. Baský.
-------. (1996): Dipyazýlar, Ýstanbul: Yapý Kredi Yayýnlarý, 1. Baský.
Enginün, Ý. (1992): “Cumhuriyet Dönemi Türk Þiiri”, Türk Dili, Sayý: 481-482, Ocak-
Þubat: 565-615.
Gürson, E. (2001): Edebiyattan Yana, Ýstanbul: Yapý Kredi Yayýnlarý, 1. Baský.
Ýlhan, A. (1993): “Bugün Bâki Gibi Yazamazsýn”, Varlýk, Sayý: 1028, Mayýs: 7.
Özdemir, E. (1994): Türk ve Dünya Edebiyatý, Ankara: Kültür Bak. Yayýnlarý, 1. Baský.
Özel, Ý. (1982): “Þairler Intellect’in Pençesinde”, Yazko Edebiyat, S.: 18, Nisan: 97- 107.









Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.



Hulusi Geçgel kimdir?

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eðitim Fakültesi Türkçe Öðretmenliði Bölümü Öðretim Üyesi


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hulusi Geçgel, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.