Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker |
|
||||||||||
|
Osmanlı kavramını Osmanlının yayıldığı alanlardaki toplumlar benimsemedi. Selçuklu Anadolu’da birçok eser verirken Osmanlı’nın Anadolu’da bıraktığı eserlerden çok fazlası Anadolu dışında ve özeklikle balkanlardadır. Anadolu halkı öşür vergisiyle artı ürününe el konulup karnını zar zor doyurabilir bir duruma getirilirken çift bozan vergisiyle toprağını izinsiz terk eden ve üç yıl üst üste ekip biçmeyenler cezalandırılıp adeta toprağa ayağından pranga ile bağlanırken ticareti azınlık Ermeni, Yahudi ve Rumlara bırakılmıştır. Anadolu halkı yeteneksiz değil bizzat Osmanlı devlet sistemiyle köreltilmiştir. Anadolu’nun üretici güçlerinin köreltilmesinin bir başka yolu, genç erkeklerin yıllarca cepheden cepheye koşturulması Saray ve çevresindeki Rum Yahudi ve Ermenilere yeni ganimetler getirmesi vergiye bağlanacak yeni ilhaklar yapılması sağlandı. Bir kesimin toplumsal devinime ayak uydurabilmesi kendi sermaye birikimini oluşturup genel sistemin aksaklıklarını eleştiren bir güç odağı haline gelmesine bağlıdır. Osmanlı üretim tarzında kırsal kesim kendini ancak idame ettirebilecek bir nitelikte kalıp ekonomik ve toplumsal devinimin dışında bırakılmış yani tam anlamıyla ötekileştirilmiştir. Kentsel kesim ise ikili üretim ilişkilerinin kollanan kesimi olarak belirli bir düzeye ulaşsa da bozuk yönetim sistemini eleştirip yeni bir sistem oluşturma yolunu aramamıştır. Cumhuriyet dönemi: Anadolu Cumhuriyet devrimini yaptığında doğu enerji kaynaklarına ulaşmak isteyen batılı emperyalistler hayallerini ertelemek zorunda kaldı. Ama bir yandan da Anadolu da isyanlar tertiplediler. Özellikle İngilizlerin kışkırtmasıyla Dersim isyanı yaşandı. Atatürk’ün Anadolu projesini kendine en yakın bulan halk olan Bektaşiler bu projeyi desteklemek yanında lokomotif görevi üstlendiler. Özellikle 3. selim döneminde ötekileştirilmek istenen katledilen Aleviler için Cumhuriyet daha yaşanır bir sistem idi. Cumhuriyetin ilk yıllarında içindeki feodal çelişkileri netleştirememiş olan yeni rejime uyum gösterememiş unsurların etkisiyle bu rejime başkaldırıları kötü bir talihsizliktir. Bu gün o dönemdeki olayların sulandırılmaya çalışılması Alevi toplumunun Atatürk’ten ve Cumhuriyet’ten koparılmaya çalışılması İkinci Cumhuriyetçilerin emperyalistlerle işbirliğidir. Geçmişteki feodal güçlerin İngilizlerin kışkırtmasına aldanmaları gibi benzer bir durumdur. Türkmen Aleviler Türkiye cumhuriyetinin azınlığı değil temel taşlarındandır. Ulusal birliği oluşturan temel harçlara saldırılması tesadüf değildir. Hacıbektaş belediye başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu Atatürk’ün Hacıbektaş’a Gelişinin bir tesadüf olmadığını söyleyip durumu şu şekilde değerlendirmektedir. ‘Yurdumuzun kurtarıcısı Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK 4–11 Eylül 1919 tarihleri arasında yapılan “Sivas Kongresi” sonrasında 22–23 Aralık günleri Hacıbektaş’ı ziyaret etmiştir. Kayseri ve Mucur yolu ile 22 Aralık 1919 günü Hacıbektaş’a gelen M. Kemal Paşa, Çelebilere ait evde ağırlanmış ve konuk edilmiştir. Yurdu Düşman işgalinden kurtararak, tam bağımsız bir Türk devleti kurmak için ulusal kurtuluş savaşını başlatan Paşa, mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için tüm Anadolu insanını bir amaç etrafında birleştirmek istiyordu. Bu bağlamda farklı etnik ve dinsel yapıdaki tüm insanlarla görüşmek ve konuşmak gerektiğini bilen Büyük Önder, Anadolu’nun önemli merkezlerinde Ulusal Toplantılar (Milli Kongreler) düzenlemiştir. İşte bunlardan birisi olan Sivas Kongresi, Bağısız Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolda önemli bir nokta olarak karşımıza çıkmaktadır.’ 1980 darbesinden sonra hayata geçirilen Türk-İslam sentezinin bir sonucu olarak 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas katliamı yaşanmıştır. Cumhuriyet döneminde feodalizm’in tasfiye edilemediğini söyleyen zihniyet köy enstitülerinin kapatılmasını isteyen gericiliktir. Bu gün dinci gericilik ile Kürtçülüğün el ele emperyalistlere hizmet etmesi koşullarını 1980 darbesi sağlamıştır. Arap baharı öncesi Ocak 2011 Sözcü gazetesinin haberi: Cinayet işleyenler salındı, biz buradayız Tutuklu sanıklardan Mustafa Balbay, Hizbullah tahliyelerini eleştirerek, “Cinayetleri kabul edenler salındı, biz aleyhimizde delil yokken yargılanıyoruz” deyince salonda büyük alkış koptu… Balbay, “Şu anda firar olan Hizbullah değil, hukuktur. Hizbullah’a her şey mümkün bize değil, tahliye edilen Hizbullah sanıklarının biri 48, biri 35, biri de 14 cinayeti kabul etmişler. Onlar tahliye oluyor, ama biz hakkımızda hiçbir delil olmadan burada tutuklu olarak yargılanıyoruz” şeklinde konuştu. Konca Kuriş’in adı basının hafızasından neden silindi? Yurdumuz, 2000’li yıllara, hizbullah vahşetinin etkisi altında girdi. Örgütün lideri Hüseyin Velioğlu’nun çatışma sonucunda öldürülmesi, Edip Gümüş ve Cemal Tutar’ın aynı çatışmada sağ olarak yakalanması, polisin örgütün yıllarca ele geçirilemeyen şifrelerine ulaşmasını sağladı. Bu şifreler, örgütün lider kadrosunun yakalanmasına, bu isimlerin verdikleri ifadeler doğrultusunda domuz bağı yapılarak gömülmüş cesetlerin beton altından çıkartılmasına kadar uzanan operasyon sürecini başlattı. Önce Üsküdar’daki bir evden domuz bağı yapılarak gömülmüş 10 ceset çıkarıldı. Çıkarılan cesetlerden birinin kafatasında beton çivisi bulunduğu, bazı cesetlerin de kol ve bacaklarının kırıldığı ve kesildiği, maktullerin işkenceye maruz kaldıkları anlaşıldı. Emperyalistlere taviz vermeyen, Kıbrıs barış harekâtını destekleyen ve KKTC’ ini kabul eden Muammer Kaddafi’nin katliamı internet sitelerinde izledim ve şu soruyu sordum kendime. Nasıl bir zihniyet böyle bir vahşeti yapabilir? Yenidünya düzeni projesi olarak yeni Osmanlıcılık: Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu dönemlerde dünyaya egemen olan güçler Orta doğudaki monarşiyi destekler iken bu gün ne oldu da geri sistemler olarak ilan edildiler? Orta doğu halkları devrimsel bir dönüşüm içerisine girecek olsalardı laik Türkiye Cumhuriyeti model teşkil edecekti. Bu gün ekseni kaymış bir Türkiye egemenleri Yenidünya düzeni güçlerine hizmet etmektedir. Böyle bir durumda Türkiye’nin doğu halklarına model teşkil edebilmesi mümkün değildir. İşte bu koşullarda yeni Osmanlıcılık doğunun sömürülmesi için kullanılacak bir harçtır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Taner SARGIN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |