..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Özgürlük sevdası insanın başkalarına duyduğu sevgidir; güç sevdası insanın kendine duyduğu sevgidir. -Hazlitt
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Kemal Yavuz Paracıkoğlu




11 Aralık 2011
Basgitar...  
Bizim Köyün Ayıları..

Kemal Yavuz Paracıkoğlu


Liseye başlayacağı yaz, amcasının döküm atölyesinde çalışmaya başladı. Sabahtan akşama kadar ya kum eliyordu, ya da dökülmüş parçaların üzerindeki çapakları taşa tutup temizliyordu. Patron, yeğenini öteki işçilerden farklı bir muameleye tabi tutmuyordu; onlar ne kadar çok çalışırsa, onlardan daha çok çalışmak zorunda kalıyordu.


:BIBI:
Liseye başlayacağı yaz, amcasının döküm atölyesinde çalışmaya başladı. Sabahtan akşama kadar ya kum eliyordu, ya da dökülmüş parçaların üzerindeki çapakları taşa tutup temizliyordu. Patron, yeğenini öteki işçilerden farklı bir muameleye tabi tutmuyordu; onlar ne kadar çok çalışırsa, onlardan daha çok çalışmak zorunda kalıyordu.

Bu iş kısa sürdü, çünkü o esnada edindiği Nuri isimli bir arkadaşından basgitar çalmayı (yani bir takım basgitar ritim kalıpları filan) öğrenerek orkestralarda çalışmaya başlamıştı.
Amcasına düğün salonlarında gitar çalarak para kazanacağını, o nedenle yanındaki işten çıkacağını söyleyince, adam, müzisyenliğin öğrencilikle birlikte götürebileceği bir iş olduğunu söyleyerek yanından ayrılması için izin vermişti.

İlk elektrogitarını bir mağazadan taksitle alacaktı. Mağaza sahibi amcasının arkadaşıymış; ona, “amcanız kefil olursa veririm,” deyince, adama, “Mademki amcam arkadaşınız, kendisine kefil olup olmayacağını sizin sormanızı rica ediyorum; çünkü ben kefil olmasını rica ettiğimde, beni ret edebilir; ama sizinle konuşurken buna yüzü tutmayabilir,” demişti.
Bu kurnazlığı açık sözlülükle ifade etmiş olması adamın hoşuna gittiği için, “tamam, senden kefil mefil istemiyorum,” demişti. Ama bu defa da o, “amcama telefonla, bana kefil olup olmayacağını sormanızı rica ediyorum,” diyerek ısrar etmeye başlamıştı. Amacı, amcanın yeğenine itimadını ölçmekti. Böyle düşündüğü için amcası onu mahcup etmişti! Çünkü adama, ne istiyorsa vermesini söylemişti... Sonradan, orkestra ile İnegöl’e, bir pavyonda çalışmağa gitmişti. İşlerin sıkışıklığından iki ay Eskişehir’e gelememişti. Okul nedeniyle orkestradan ayrılıp Eskişehir’e dönmek zorunda kaldığı zaman, doğruca o mağazaya giderek, borcunu aksatış nedenini açıklayarak özür dilemiş ve ödeme yapmak istemişti. Mağaza sahibi borcun tamamını amcasının ödediğini söyleyince, kendini küfür yemiş gibi hissetmişti. Bir gün gelip amcasının bu durumu kakınç yapabileceğinden çekinerek, parayı amcasına ödemek istemiş; ama o, gitarı ona hediye olarak aldığını söyleyerek parayı kabul etmemişti.

Döndükten sonra davulcu Topal Haydar, akordeoncu İlhami ile beraber Göksu Gazinosunda (üçüncü sınıf bir pavyon) çalışmaya başlamıştı. Gece çalışıyor, gündüz liseye gidiyordu. Barın sahibiyle yaşı küçük olduğu için polislerin sıkıştırması yüzünden (çalışma karnesi için yirmi bir yaşını doldurmuş olmak gerekiyordu) ve ücret konusunda bazı ihtilaflar yaşamaya başlamıştı. Adam, basgitar da neymiş, bir davul, bir akordeon yeter, çıkartın basçıyı, ona verdiğiniz parayı kendi ücretlerinize ekleyin deyince, yüzüne seninle çalışmak istemiyoruz demekten utanan bu can yoldaşlarının(!) aklına gelen şeytanlık şöyle olmuştu: “Patron mademki ücretlerimize zam yapmıyor, bırakalım işi...” diyerek yanına gelmişler, o da olur demişti, ‘bırakalım anasını satayım!...’ Tesisatlarını sökerek pavyonu terk ediyordular. O arada o kendi tesisatını eve nakletmek için bir taksi tutmaya caddeye kadar gidip, beş dakika içinde bir taksiyle dönmüştü. O ne! O beş dakika içinde, orkestra arkadaşları kendi tesisatlarını barın sahnesine gerisin geriye taşımışlar; onun tesisatlarını dışarıda, birkaç gündür yağarak birikmiş olan kar yığınının içinde, öylece bırakmışlardı. Ona da, “biz işi bırakma kararımızdan vaz geçtik. Patrondan özür dileyip tesisatımızı içeri taşıdık. Sen de istiyorsan, patronla bir görüş,” diyorlardı. Numaralarını yememişti. Onlara, “böyle bir numaraya kalkışmak yerine adam gibi, biz seninle çalışmak istemiyoruz deseydiniz, ben gene de ayrılırdım. Hiç olmazsa, gözümde böylesine küçülmezdiniz,” diyerek tesisatını eve götürmüştü.

Çok sonraları, bir gün Topal Haydar, vicdan azabından olsa gerek, o hareketleri nedeniyle ondan özür dilemiş ve tuzağı patronun talimatıyla kurduklarını itiraf etmişti. Bu itirafı yaparken Topal Haydar işsizdi, o ise, gece 24:00’ e kadar bir düğün salonunda, 24:00’den sonra da bir pavyonda çalıyordu...




























Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bireysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Muhittin Amca...
Hempa...
Hanımeli...
Siktiriboktan…
Nerede O Eski Öğretmenler…
Öpücük Tutkusu...
Alma "Nur"un Ahını…
Çapkınım, Hovardayım…
Göz Hakkı...
Babamın Karizması...

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kralların Kraliçesi
Balkonlu Ev...
Bizim Köyün Ayıları... 2.
Nil Kraliçesi.
Kur'an Ayetlerinden
Facebook Tatilcileri
Babam…
Madam...
Azap Yolu - 1
Azap Yolu - 2

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Part - Time Sevişmeler [Şiir]
Bir "Hiçbir Şey" Olmak [Şiir]
Deliler Bayramı [Şiir]
Nazlı Nazlı Karılar... [Şiir]
Gülbahar'ım; Can Çiçeğim! [Şiir]
İkimiz İçin [Şiir]
Hayatım [Şiir]
Halepçe [Şiir]
Senden Önce, Sensiz [Şiir]
Çapkın Kız... [Şiir]


Kemal Yavuz Paracıkoğlu kimdir?

Okur yazar, okuduğunu anlar, yazdığı okunur, emekli büro memurluğundan devşirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiştir, kendine özgü bir yazı dili kullanır...


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kemal Yavuz Paracıkoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.