Ben bir öğretmen değil, bir uyandırıcıyım. -Robert Frost |
|
||||||||||
|
İşte , yüzlerce atasözlerimizden, -bana göre- en ilginç olanları: · Ağa güçlü olunca , kul suçlu olur. · Adam kıtlığında keçiye “Abdurrahman Çelebi” derler. · Adam sandık eşeği, çifte serdik döşeği. · Adımız kasap ama, evimizin et yüzü gördüğü yok. · Afyonun keyfini tiryakiden sormalı. · Ağzı büyük olana, kepçe kaşık gibi gelir. · Akça( Para ) , akıl ; don, yürüyüş öğretir. · “ A kız! Kocan ne çirkin!” -“Olsun! Babamın evinde o da yoktu. “ · Ağızla pilâv pişmez, yağla pirinç gerek. · Aklını eşeğe verme; çeker, arpa tarlasına gider. · Alacağın bir fitil, pamuğun batmanını sorarsın. · Alışmadık k.çta don durmaz. · Al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur. · Altı aylık seyislikle, kırk yıllık b.k karıştırılmaz. · Alışmadık g.tte don durmaz. · Altmışında zurna çalmayı öğrenen, artık mezarda da çalar. · Ağaca çıkan keçinin, dala bakan oğlağı olur. · Ağustostan sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez. · Aşık; herkesi kör, etrafını duvar sanır. · Ayağında donu yok, başına fesleğen takar. · Ayı eniğini okşarken öldürüvermiş. · Ala keçi, her zaman püsküllü oğlak doğurmaz. · At’a nal çakıldığını görmüş , kurbağa da ayağını uzatmış. · Adam desem ünü yok, koyun desem yünü yok. · Adam hacı mı olur varmakla Mekke’ye; eşek evliya mı olur, taş çekmekle tekkeye. · Adam adama gerek olur, iki serçeden börek olur. · Aç adam, gökteki ay’ı yufkaya benzetir. · Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını satın almış. · Alçalma basılırsın, yükselme asılırsın. · Allah, fakir kulunu sevindirmek isterse; eşeğini kaybeder, üç gün sonra buldururmuş. · Atın ölümü, itin bayramıdır. * Atın iyisi yedi günde; it, yediği günde belli olur. · Baldırımın etini yerim, gene kasaba minnet etmem. · Berk kaçan atın b.ku, seyrek düşer. · Bakkal fındığıyla yar sevilmez. · Bıçak keser ama, arada masat lâzım. · Bir ağaçtan hem camiye direk olur, hem kenefe kürek olur. · Bal tattırma ayıya, pekmez tulumunu yırttırırsın. · Başını acemi berbere emanet eden, pamuğu cebinden eksik etmesin. · Bir arap için bir Arabistan yakılmaz. · Bir çocuğun kırk ebesi olursa; ya kör olur, ya topal. · Bir çıplağı, kırk harami soyamaz. · B.k böceği misk kutusunda ne anlar! · Bir kuş, bir ağaca kırk yılda bir konar; bir daha konuncaya kadar ya dal kurur, ya kuş ölür. · Boşboğazı cehenneme atmışlar, “Odunlar yaş.” demiş. · Bağdan üzüm çalan, s.ıçtığı pekmezden belli olur. · Bakmakla öğrenilseydi, kediler kasap olurdu. · Baş ağrıyınca, sivrisinek davul olur. · Bektaşiye “ Namaz kıl.“ demişler; “Kılarım ama okumam.-“Demiş. · Belinde bir tabancası var, boynu kayıştan görünmez. · Benim derdim inekle dana, karının derdi sürmeyle kına. · Bıldırcının beyliği, yığınlar (harman ) kalkana kadardır. · Bir akçe ile, dokuz kubbeli hamam yapılmaz. · Bir kere insanın ters gitmesin işi; muhallebi yerken , kırılır dişi. · Cennete gitse fidan kırar, cehenneme gitse kazan devirir. · Çoklukta (Kalabalıkta ) eşek kuyruğu kesme; kimi kısa der, kimi uzun. · Çarşı iti, koyun beklemez. · Çingene; erişemediği harmanı, zekâtına sayarmış. · Çirkin karı evi toplar, güzel karı düğün gezer. · Çok gezenin ayağına b.k bulaşır. · Çingeneye cellâtlık vermişler, önce babasının başını kesmiş. · Çingeneyi paşa yapmışlar, “Şu ağaçlardan ne güzel kasnak olur!” demiş. · Davetsiz misafir, mindersiz oturur. · Deveye “Kalk oyna.” demişler; bir çam, bir çardak devirmiş. · Dadıya dayanan, evlât yüzüne hasret kalır. · Dağdaki tavşana, evde tencere hazırlama. · Dalga boyu aşmış; ha bir karış, ha beş karış. · Dilencinin hakkından dolandırıcı gelir. · Deliye bal tattırmışlar, çarşıda katran bırakmamış. · Değirmende doğan sıçan, gök gürültüsünden korkmaz. · Denizi yakamazsam, cızlatırım ya! · Dertsiz baş, bir tek bostan korkuluğunda bulunur. · Düşün deli gönül düşün; beygir mi alınır kışın, onun da parası peşin. · Devekuşu uçmaya gelince ayağını, yük taşımaya gelince kanadını gösterirmiş. · Deveyi düğüne çağırmışlar; -“Tabanım yırtık, oynayamam, dudağım yırtık, yırlayamam. “ demiş. · Donsuzun gönlünden dokuz top bez geçer. · Dostu çok olanın postu çabuk eskir. * Düğüne ses, ölüme yas yakışır. · Ettiğin hayır, ürküttüğün kurbağaya değsin. · Eğer’le meğer’i evlendirmişler, “Keşke” adında çocukları olmuş. · El ağzına bakan, sel ağzına yuva yapar. · Eşeğe “Cilve yap.” demişler, tekme atmış. · Eşeği düğüne çağırmışlar; “Ya odun lâzımdır, ya su.” demiş. · Emanet eşeğin paldımı , yokuşta kopar. · Ekleme kuyruk, tez kopar. · Ekmeğini yalnız yiyen, yükünü kendi kaldırır. · Ektiğimiz nohut, leblebi oldu da, başımızda şakırdıyor. · Ehl-i keyfe zevk verir kahvenin kaynaması, eşeği baştan çıkarır sıpanın oynaması. · Eşeğe rakı içirmişler, çulunu bahşiş vermiş. · Eşeği kurt yemiş, sahibi “Düş oslaydı bari. “ demiş. · Eşeğin ölümü, köpeğe düğündür. · Evinde karın çirkin ise, Geçimin de bozuk ise, Ne işin var ölü evinde; Gir ağla, çık ağla. Evinde karın güzel ise, Geçimin de iyi ise, Ne işin var düğün evinde Gir oyna, çık oyna. · El içinde vasiyet ettik, ölmemek olmaz. · Eli hamur ovalar, gözü dana kovalar. · Elin öldürüverdiği yılan; kafasını kaldırır kaldırır, bakar. · El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu bozdoğan armudu sanır. · Erkeğin kalbi enginar yaprağıdır, her katında bir kadın yatar. · Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı. · Evsahibi kurnaz, pastırmayı ince ince doğrar; kurnaz misafir, ikişer – üçer yutar. · Fareye rakı içirmişler; “Şu kediyi bana bir buluverin. “ demiş. · Fakirin buğdayı çavdar, ineği keçidir. · Fakir, zenginin malını hesabederken, bir kütük çıra yakmış. · Fukara canına güvenir, zengin malına. · Fukara canı için dua eder, zengin malı için. · Fırın düzen alır, hamur biter; ev düzen alır, ömür biter. · Gelinin güzelliği, damadın harcıyla. · Gümbürtüden korkan, kazancı dükkânına girmez. · Güzellik bir sivilceye, varlık bir kıvılcıma bakar. * Güzellik on, dokuzu don. · Hac nasip olmayacak adamı, deve üstünde yılan sokarmış. · Hak yoluna vermeyiz bir mangır, şeytan yoluna gider tangır tangır. · Havlamasını bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir. · Helvayı yapalım ama; üzüm bağda, bağ da dağda, tavayı komşulardan buluruz da, iş unla yağda. · Herkese kendi osuruğu, ciğer kavurması gibi gelir. · Hanımın hısımı gelince, oklavalar şıkır şıkır; beyin hısımı gelince, dişler şıkır şıkır. · Hem çıplak, hem poyraza karşı gider. · Her gün güzel giyenin, bayramda g.tü açık kalır. · Herkesin aklı bir olsa, sığırı güdecek çoban bulunmaz. · Herkes sepet örer ama, g.tünü geçiremez. · Her sakaldan bir tel, köseye sakal. · Hırsızlık bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten başlar. · Hıyarım var diyene, tuz alıp seğirtme. · Hiç üzüm yoktur ki, g.tünde çöpü olmaya. · İnsan sümbül kokusundan, eşek sidik kokusundan hoşlanır. * İmam yiyişli, muhtar duruşlu ol. · İşleyen(çalışan) eşeğin boynu boncuklu olur. · İt, kışı geçirir ama, gel de derisinden sor. · İt takkeyi neylesin, dingilderken düşürür. · Kalendere “Kış geliyor.” Demişler; “Gelsin, ben titremeye hazırım.” Demiş. · Kalın incelinceye kadar, ince koparmış. · Kan kusana, altın leğenin faydası ne? · Kargaların kurduğu dernek; “kışşşş” deyince dağılır. · Katıra “Baban kim?” diye sormuşlar; “At dayım olur.” Demiş. · Kaz değilsin, ördek değilsin; paçana kadar suda ne gezersin! · Keçi kurttan kurtulunca, gergedan olur. · Kılavuzu karga olanın, burnu b.ktan çıkmaz. · Kelin yanında kabak anılmaz. · Kel kız, ablasının saçı ile öğünür. · Kedinin kanadı olsaydı, dünyada serçenin kökü kesilirdi. · Kocakarıya zülüf yakışmaz. · Kurtlar ihtiyarlayınca, köpeklerin maskarası olur. · Kürsü dibinde ağlar, davul önünde oynar. · Kadersiz köpek, kurban bayramından önce ölür. · Karganın gönlünden şahinlik geçer. · Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker. · Kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse, gelinin başını yarar. · Kepenek altında er yatar, çul altında küheylan. · Komşu boncuğunu çalan, gece takınır. · Kötü komşu, insanı elek – tekne sahibi yapar. · Köpeğe gem vurma, kendini at sanır. · Kurt, eşek yediği dereye dokuz kere gider. · Küçük idi kıyamadım, büyük oldu, yenemedim. · Koyunun kuyruğu ne kadar büyük olursa olsun, ancak kendi k.çını örter. · Lâkırdı bilmeyen hödükler, sönmüş ateşi körükler. · Mahallede biri ölür, herkes kendi ölüsüne ağlar. · Malını yiyip de ölmüş var mı, kes avrat soğanın birini. · Mekke’ye gitmişsin, misk sürünmedikten sonra neye yarar! · Misafir ev sahibinin danasıdır, nereye bağlarsa orda durur. · Namaza meyli olmayanın, kulağı ezanda olmaz. · Nefesine güvenen borazancıbaşı olur. · On paralık fener, ancak bu kadar yanar. · Olsa ile bulsa’yı ekmişler, “hiç” çıkmış. · Öldüğüne bakmaz da, ceviz ağacından tabut ister. · Ölem desem ecel yok, kalkam desem mecal yok. * Ölümü bilmeyen, bayılmaya razı olmaz. · Öpmeye meramı yok, yanağın nerde diye sorar. · Öğe öğe öküz ettiler, boynuzunu dokuz ettiler. · Öksüz çocuğu dövmesi kolay, alçacık eşeğe binmesi kolay. · Rençberin karnını yarmışlar, kırk tane “gelecek yıl “çıkmış. · Rüya ile hülya olmasa, züğürtlerin canı çıkar. · Sakalı gür olan, köselere eğlence olur. · Sarı öküzün yanında duran, ya huyundan, ya tüyünden. · Sekiz olur, dokuz olur; tosun büyür, öküz olur. · Sen ağa, ben ağa; bu ineği kim sağa? · Sen pekmezi getir de, sinek Bağdat’tan gelir. · Sırtı kaşınan köpek, çobanın değneğine sürtünür. · Sivrisinek kavağın arkasına gizlenmiş; “Ne yapıyorsun?” diyenlere, “Kavak bana yaslanıyor.” Demiş. · Sen çakıya sap takıncaya kadar, hıyarın vakti geçti. · Serçeden korkan darı ekmez. · Serçe filin kulağına konmuş da; “Acıttım mı?” demiş. · Sevilmeyenin sesi dangırdak, yürüyüşü zömbüldek gelir. · Sirkeyi, sarmısağı hesabeden paça içemez. · Sen bir garip çingenesin, nene gerek gümüş zurna! · Sultanahmet’te dilenir, Ayasofya’da sadaka verir. · Suç, iğde de var, yünde de var ; çıkrıkta da var, yünü eğiren kancıkta da var. · Sarı ineği gören, içi dolu yağ sanır. · Şaşkın ördek götün götün yüzer. · Şalgam , kazana girince et oldum sanır ; arap, ata binince bey oldum sanır. · Şehire bir hasta geldi: Derdi börek, virdi çörek. · Tahtadan çuvaldız; ne kaybeden üzülür, ne bulan sevinir. · Tavşanı tazı tutar, çalımı avcı satar. · Tahsil, cehaleti alır ama, eşeklik baki kalırmış. · Tazının topallığı, tavşanı görünceye kadardır. · Tembel badem yemek ister, kabuğunu soymaya üşenir. · Tilkiye, “Tavuk eti sever misin?” diye sormuşlar, “Adamın güleceğini getirmeyin.” demiş. · Uyuyanın oturana, dokuz osuruk borcu var. · Unun yoksa bazlamaya, yağın yoksa gözlemeye özenme. · Yan yatan da bir, k.çını yırtan da bir. · Yaz’a çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı. · Yazın araması, kışın taraması olmasa, herkes manda besler. · Yük altında öküz bağıracağına, kağnı gıcırdamış. · Zengine şekerden helva basarlar, fakire pekmez bile bulunmaz. · Zenginin yorganı kalın olur da, osuruğunun kokusu dışarı çıkmaz. · Zenginlik, yürüyüş; fakirlik ,döğüş öğretir. · Zaten sıska, ne yapsın muska. KAYNAKÇA: - Folklör Ve Halk Edebiyatı ( Eflatun Cem Güney) - Atasözleri Ansiklopedisi ( Ragıp Soysal)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |