..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İçtenlik bütün dehanın kaynağıdır." -Boerne
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Toplumsal Olaylar > Cahit KILIÇ




13 Şubat 2012
Cenub-i Garbi Kafkasya’da Cereyan Eden Hadiseler  
Cahit KILIÇ
Benim de doğup büyüdüğüm, Doğu Anadolu’nun da en doğusunda yer alan Akbaba ve Şöreğel bölgesinde doğup büyüyen, 1988 yılına kadar orada yaşayan, 1988’de Ermenilerin uyguladığı tehcir nedeniyle Bakü’ye göçmek zorunda kalan, Azerbaycan vatandaşı, değerli soydaşımız Naile Asker’in bölge ile ilgili tarihi çalışmasını siz değerli okurlarımın dikkatlerine arz ediyorum . Cahit Kılıç


:CHHE:


Naile Asker

19. Yüzyılın başlarında Osmanlı`nın zayıf düşmesi, Doğu Anadolu`nun kaderinde büyük felaketlere sebep oldu. 1826-28 yılları arasında başlanan Rus-Türk savaşında Poti, Anapa, Ahıska ve Ahılkelek Osmanlı devletinin elinden çıktı. Bundan sonra bölgedeki yerli Türklere karşı işgalci bir siyaset uygulanıp, Türklerin önemli bir bölümünü Türkiye`ye göçe mecbur ettiler. Ahıska tarafları neredeyse tamamile temizlendi ve Doğu Bayazıt`tan getirilmiş muhacirler hesabına toplu şekilde Ermenileştirilmesine başlandı. İlk zamanlar 30 bin, 1828-29`lu yıllarda ise 100 binden çok Ermeni Ahıska`ya yerleştirildi.

Rusya`nın gerçek amacı Çar Deli Petro`nun vasiyet ettiği gibi, sıcak denizlere inmek, yani İstanbul ve boğazları ele geçirmek, ya da Rusya`nın kontrolü altına almaktı. Bunun için 24 Nisan 1877`de Rusya “Slav kardeşleri esaretten kurtarmak” bahanesi ile Osmanlı devletine savaş ilan etti. Savaşa çok ciddi hazırlanan Ruslar, Kars, Doğu Bayazıt ve Ardahan bölgesinden hücuma başlayarak önce Doğu Bayazıt`ı, sonra ise Ardahan’ı ele geçirdiler. Bir aylık kuşatmadan sonra Kars da 1877 yılında 18 Kasım günü düşmana yenik düşdü. Bu büyük kaybın ardından Osmanlı ağır şartları olan San-Stefano barış antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. 31 Mart 1878`de imzalanmış bu antlaşmanın 13. maddesine göre Osmanlı devleti 1 milyon 410 bin ruble olan askeri tanzimatın bir kısmı yerine Ardahan, Kars, Batum ve Bayazıt vilayetleri ile Dobrica`yı Rusya`ya vermeyi kabul etti.

Böylelikle Güneybatı Kafkasyanın büyük bir kısmını kaplayan Akbaba ve Çıldır’da 40 yıllık Rus esareti devri başladı. Çar yönetimi “Rus arazi nizamnamesi”ni bahane ederek toprak mülkiyet kanununu kaldırdı, ahaliye mahsus topraklar devlet mülkiyeti ilan edildi. Yerli ahalinin Osmanlı devletine göç etmesini sağlayan Ruslar, Kars’a ve etraf bölgelere Hohol, Duhobor, Molokan icmalarını, Alman, Eston, Yunan, Ermeni, Yezidi Kürtler, Asuri gibi gayri müslüm halkları yerleştirmeye başladılar.
1905`de Rusların Japonlara yenilmesinden sonra bu bölgede de uyanış başladı. Azerbaycan ve Kırım`da yayımlanan gazete ve dergiler bu bölgelerde de yayılmaya başladı. Uzun bir süre Kur’an’dan başka kitabın girişine izin verilmeyen Guneybatı Kafkasya`da milli uyanış başladı. 1906`da Kars`ta Difai Partisinin, 1909`da ise İslam Neşr-i Maarif vakıflarının bölümleri açıldı.

1914`de 1. Cihan Harbi , o yılın Kasım ayında ise Rusya ile Osmanlı arasında ilk çatışmalar başladı. 1915 yılının Ocak ayında Ardahan`ı basan Ruslar, Ardahan ve çevresinde üç ay içinde 40 binden fazla Müslümanı katlettiler. Çıldır ve Göle insanını ise açlığa mahkum ettiler. Tüm bu olup bitenlere göz yummayan Bakü`deki “İslam Cemiyet-i Hayriyyesi” Çardan resmi izin alarak Nisan ayında bölgeye geldi, 1917`ye kadar bölgede kalan bu yardım kuruluşu, 22 bin kadar Türkü ölümün eşiğinden kurtardı.

7 Kasım 1917` de Rusya`da yönetimi Bolşevikler ele geçirdiler. 1918 yılının mart ayında bolşeviklerin imzaladığı Brest-Litovsk antlaşmasına göre Ruslar “Elviye-yi Selase” (üç sancak) gibi tanınan Kars, Ardahan ve Batum bölgeleri yeniden Osmanlı devletine verilmesi gerekirdi. Lakin bu mukaveleyi tanımak istemeyen Taşnaklar, Kars- Ahıska- Şöreğel bölgesinde, Erzincan ve Erzurum`da katliama başladılar. Onlar, 1918`in Mart- Nisan aylarında 55 gün içinde Kars`ı, Sarıkamış ve Kağızman yöresini kılıçtan geçirdiler. Şöreğel ve Zaruşat (Arpaçay) demiryolu ve karayolu kenarındaki köylerde 20 binden fazla Türkü beşikteki yavrulara kadar katlettiler.

Türk askeri kuvvetleri bu kadar mezalime seyirci kalamadı ve 1918`de doğu cephesi açıldı. Mart-nisan aylarında Erzurum, Sarıkamış ve Kars Türk Silahlı Kuvvetlerinin koruması altına alındı.

Brest-Litovsk antlaşmasına göre milletlerin kendi kaderlerini belirlemesi amacıyla 1918`in 14 Temmuzunda Kars, Ardahan ve Batum`da referandum gidildi.

Referanduma katılan 87.048 kişinin 85. 129`u Türkiye ile birleşmenin lehine, 1. 693 kişi ise aleyhine oy verdi. Bu üç vilayet onların terkibinde Akbaba, Çıldır, Ahıska, Ahılkelek ve Nahçıvan Osmanlı devletiyle birleşmeliydi.

Sovyet hükumeti ve Ermeniler bu referandumu keskin şekilde eleştirdiler. Ermenilerin yaptığı soykırım görülmemiş ölçülere ulaştı, bir ucu da Bakü`yü, Karabağ`ı, Şamahı`yı, Guba`yı sardı. Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu, bu soykırımın karşısını almak için hızlı bir şekilde ilerleyerek 1918`in 15 Eylülünde Bakü`ye girdi ve Müslüman ahaliyi toplu katliamdan kurtardı. Lakin batı cephesindeki başarısızlıklar ve müttefiklerin kaybetmesi, Türkiye`yi 10 ekim 1918`de Mondros antlaşmasını imzalamaya mecbur etti. Antlaşmanın şartlarına göre Türk ordusu Kafkasya’dan 1914 yılında içinde bulunduğu sınırlara geri çekilmeli, Ardahan, Kars, Batum, Ahıska, Ahılkelek, Akbaba, Şöreğel ve Nahçıvan`ı boşaltmalıydı.
Ordunun “Elviye-yi Selase” den çekilmesi bu arazide yaşayan Müslüman Türk ahaliyi yeniden kendi kaderlerine terk etmek idi. Daha evvel Rus, Ermeni ve Gürcü soykırım ve soygunlarını yaşamış yerli ahali, kendini korumak için işe başladı. Bu amaçla 29 Ekim 1918`de Ahıska Hükumet-i Muvakkatiyesi, Kasımın 3 `ünde Araz Türk hükumeti ve Kasımın 5`inde Kars İslam Şurası adlanan geçici hükumetlerin yarandığı ilan edildi.

Kasım`ın 30`da Kars İslam Şurası`nın çağrısı ile Ordubad, Nahçıvan, Kamerli, Sürmeli, Akbaba, Şöreğel, Çıldır, Ahılkelek bölgelerini temsil eden 60 kişi, ikinci çağırışla çeşitli bölgelerden daha 10 kişi milletvekili statüsü ile Kars Kongresine toplandı. Kongre Ahıska Hükumet-i Muvakkatiyesi, Araz Türk hükumeti ve Kars İslam Şurası adından bildiri yayınladı: “Batum`dan Ordubad`a, Ağrı dağı`ndan Azgur`a kadar ahalinin büyük çoğunluğu Türk ve müslüman olan yerlerden Osmanlı ordusu çekildiği zaman idare ve yurt korunması işleri için merkezi Kars olmak kaydıyla Milli Şura hükumetinin kurulması” oy birliği ile karara alındı.

Halkı silahlı savunmaya hazırlamak ve dış ilişkileri düzenlemek için kararlar da alındı. Cahangiroğlu İbrahim Bey Milli Şura hükumetinin başkanı, Kepenekçi Emin Ağa ise onun yardımcısı seçildi.
1918`in Aralık ayı girdiğinde, Türk ordusu Ahıska ve Ahılkelek’den çekildi. Aralığın 4-5`de Gürcüler Ahıska’yı, Ermeniler Ahılkele’yi, Aralığın 8`inde ise İngilizler Batum`u işgal ettiler.

Milli Şura hükumetinin çağırışıyla 1919`un Ocak ayının 3`ünden 5`ine kadar II. Ardahan kongresi toplandı, durumu analiz ederek kongre kısa sürede yeni bir kongrenin toplanması, örgütlenmek ve silahlanmak hakkında kararlar aldı.

II. Ardahan kongresi 20 bölgenin temsilcileri ile 7-9 Ocakta yeniden toplandı ve yeni kararlar aldı. 17-18 Ocakta Kars`ta yeni toplantısını yapan kongre Cenub-i Garb-i Kafkas Cumhuriyetinin kurulduğunu ilan etti. Kongrede 18 maddelik anayasa kabul olundu, Cahangiroğlu İbrahim Bey yeniden hükumet başkanı, Çıldırlı Esad Bey ise parlamento başkanı seçildi. 9 bakan, 4 devlet kurulu başkanı tayin olundu. Anayasa Türk dilini resmi devlet dili ilan etti ve üzerinde beyaz, yeşil, siyah zemin üzerinde ay-yıldız olan devlet bayrağını tasdik etti. Batum`da çıkan “Seda-yi millet” gazetesi ise devletin resmi gazetesi oldu.

Türk ordusu 25 Ocak 1919`da Kars`dan çekildi. Kendini Milli Şura hükumetinin varisi ilan etmiş Cenub-i Garb-i Kafkas hükumeti kısa sürede Türk ordusundan gönüllü olarak kalmış asker ve subaylar ve aynı zamanda yerli gençler hesabına 8.000 kişilik ordu kurdu.

İngiliz askeri valisi Templey, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti ve Türkiye Cenub-i Garb-i Kafkas Cumhuriyetini resmen tanıdılar. Lakin tüm bu olanlara rağmen, Ermenistan ve Gürcüstan askeri tecavüzlerini daha da sıklaştırdı. Ordu kötü silahlanmış olsa da ahaliyi koruma gücüne sahipti. Bu zor şartlar altında Batum`dan Ordubad`a 40.000 km2 arazisi ve 1 milyon 700 binden fazla ahalisi olan, 34 vilayet ve kazadan oluşan bu Türk Cumhuriyeti yaklaşık 6 ay yaşadı.

12 Nisan 1919`da İngilizler Kars`ı işgal ettiler. İngiliz komutanı general Tomson`un manifestosu ile parlamento ve hükumet lağvedildi, hükumetin bütün üyeleri haps olundu. Cahangiroğlu İbrahim Bey Malta adasına kürek cezasına gönderildi. Cenub-i Garb-i Kafkas Cumhuriyeti ve hükumeti dağıtıldı.

İngilizler Kars`ın yönetimini Ermeni kuvvetlerine devrettiler. Ardahan ve Posof ise Gürcü işgaline maruz kaldı. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti bu işgali kınayarak Gürcüstan, Ermenistan ve Kafkasya’daki İngiliz komutanlığına, 1919 yılının Ağustos ayında ise Paris Barış Konferans başkanına kendi keskin itirazını belirtti: “ Kars vilayetininn bu acı kaderine Azerbaycan Cumhuriyeti seyirci kalamaz ve kalmamalıdır”.

Cenub-i Garb-i Kafkas hükumeti devrildikten sonra Batum`dan Nahçıvan`a kadar olan arazilerde yaşayan Müslüman ahali mahalli Milli Şuralar (konsey) şeklinde örgütlenerek mücadeleyi devam ettirdiler. Toplam 12 Milli Şura, aynı zamanda Akbaba ve Çıldır Milli Şuraları kuruldu. Çıldır Milli Şurası Kamil Ağa`nın başkanlığı ile yaşamını sürdürüyordu. Akbaba Milli Şurasının başkanı ise Kars Milli Şura hükumetinin üyesi olmuş Hacıabbasoğlu Kerbelayı Mehemmed Ağa idi. O, ahali içinde büyük nüfus sahibi idi. Kısa sürede Akbaba Milli Şurası içinde halk ordusu yaratıldı, Akbaba ve Şöreğel insanı 1919 – 1920`li yıllar katliamlarından bu sebebten az bir kayıpla kurtuldu. Kerbelayı Mehemmed Ağa İstanbul`a giderek binbaşı Mehmet Ali Bey`in başkanlığı ile bir alayın Akbaba`ya gönderilmesine sağladı
Kuldur Andronnik`in atlı bölükleri Akbaba`ya hücum ederken atılan topun sesinden burada nizami Türk askerinin olduğunu anlayarak derhal yönünü değiştirmiş ve güneye doğru dönmüşler. Yol üzerinde olan Düzkent, Şiştepe ve İlanlı köylerinde önlerine çıkan herkese saldırmışlar. Akbaba`nın 32 köyünün geleceğini düşünen Kerbelayı Mehemmed Ağa, Ermenilerle mütamadiyen barış yolları arıyordu. Bu görüşlere bizzat kendisi ve danışmanı Garaçantalı Hacı Emrah katılıyordu. Onların Ermeni lideri Vağarşak Ağa`yla yaptıkları görüşler çok fayda sağlıyordu ve Ermenilere göz açtırmıyor, eylemlerini sınırlıyordu.
Kars yeniden Ermenilerin eline geçtikten sonra katliam ateşi tüm bölgeyi sardı. Cenub-i Garb-i Kafkas hükumeti üyelerinin tüm maddi varlıkları yağmalandı ve resmen el kondu. Ermeni hükumeti Oltu, Göle, Sarıkamış ve Karakurt`dakı müslüman ahaliyi onlara boyun eğmeye mecbur bırakıyordu. Kars çevresinde 70 köy, Kağızman`da 50 köy ve tüm Göle Ermenilerce viran edildi. Ölenlerin ve yaralananların sayısı on binlerceydi. 15 binden fazla insan evsiz bırakıldı. Bu katliam ve soygunların bahanesi Kars Milli Şurasına bağlı Türklerin İrevan`daki Meclise yapılan milletvekili seçimlerinde oy kullanmaktan vazgeçmeleri idi. Ermeniler yerli Milli Şuraların bırakılmasını talep ediyorlardı. Buna bağlı olarak yapılan katliam ve soygunlar 1919 Aralığından 1920 Şubatına kadar tüm acımasızlıklarıyla devam etti.

General Osipyan`nın bir grup haydutunun zulmünden kaçan 500`den fazla Çıldır ve Göleli müslüman soğuktan donarak öldü. 2 Ocak 1920` de Kars- Gümrü tren yolu kenarında yerleşen Şahnalar köyüne saldıran Ermeniler bu köyde 500`den fazla kadın, çocuk ve yaşlıyı katlettiler. Katliamdan kaçan 200`den fazla insan donarak şehit oldu.
Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Ermenistan hükumetine katliamı durdurmak için nota gönderdi. Notanın bir kopyası da İngiltere, Fransa ve İtalya misyonlarına gönderildi. Bundan başka, aynı nota Batum`da basılan “İslam Gürcüstan” gazetesinin 4 mart 1920 sayısında yayınlandı. Türk ordusu kumandanı Kazım Karabekir Paşa da 22 Mart 1920`de Ermeni askeri kumandanlığına katliamlara son verilmesi talebi ile nota gönderdi.

Bölgedeki başıbozukluk zamanında, Türkiye`nin işgal güçleriyle savaşla başbaşa kaldığı bir zamanda, Ermeniler Doğu Anadolu`yu ele geçirmek için askeri tecavüzü genişleterek 12 Ağustosta Oltu`nun bazı köylerini zaptettiler. İşi daha da ilerleterek 13 Ağustosta Doğu Bayazıt`taki Türk kuvvetlerine saldırdılar . Bu durum karşısında Türk ordusu harekete geçti. Kazım Karabekir Paşanın Komutasında Doğu ordusu 29 Eylülde Sarıkamış`ı, 30 Eylülde Göle`yi, 30 Eekimde Kars`ı, 7 Kasımda Gümrü`yü ele geçirdi.

17 Kasım 1920`de Ermeniler barış için masaya oturmayı kabul ettiler. Gümrü`de başlayan müzakereler 2-3 aralık 1920`de imzalanan Gümrü antlaşması ile son buldu. Antlaşmaya göre 1877-78 yılları arasında çıkan Rus – Türk savaşı zamanı yitirilmiş Kars, Sarıkamış, Kulp, Kağızman, Türkmençay antlaşmasından sonra İran`ın Ruslara verdiği Iğdır (Sürmeli) Türkiye topraklarına katıldı.
Bolşevik tehlikesinden korkan Gürcüler de Barış müzakerelerine girerek 23 Şubatta Çıldır`ın batı kısmını, Ardahan, Artvin ve Batum`u Türkiye`ye iade etti. Türk ordusu Martın 7`sinde Ahıska, 11`inde Batum, 14`ünde ise Ahılkelek`i azad etti.

Bu olaylar zamanında bolşevikler Kafkasya’da yönetimi devralmıştı. Türkiye 1921 yılının 16 Martında Moskova antlaşmasını imzaladı.

Bu antlaşmaya göre Batum, Ahıska, Ahılkelek ve Acaristan bölgeleri Rusya`ya bırakıldı, Nahçeıvan`a Azerbaycan dahilinde özerklik statüsü verildi, Akbaba bölgesinin büyük bir kısmı ise Rusya`da kaldı. 19 ekim 1921 yılında imzalanan Kars antlaşması ile Moskova antlaşması resmileştirildi. Sınırlar bugünkü konumuyla kabul edildi. Bu antlaşmadan en çok zarar edenler ise kuşkusuz Akbaba ahalisi oldu. 1877 Osmanlı -Rus savaşından önce Kars`ın terkibinde olan Akbaba`nın genel ölçümü 1.100 km2 den fazlaydı. Antlaşmanın şartlarına göre Akbaba bölündü, Ermenistan`da kalan kısmında 1930 yılında Amasya ve Kızılkoç (Gukasyan) ilçeleri yaratıldı. Akbaba`nın merkezi kısmı Amasya ilçesinin payına düştü. 19 Ekim 1921 yılında imzalanan Kars antlaşmasının bir bendi de mübadeleyle ilgiliydi. Buna göre de Amasya`daki 32 köyden 8-inin, yani Mumuhan, Gonçalı, Ördekli, Sınık, Söyütlü, Seldağıdan, Mustuklu, Bağçalı köylerinin ahalisi 1920 `li yıllar öncesinde Türkiye`ye göç ettiler. İlçenin Kızıldaş, Kıdaşen, Hançallı, Kızılkilise, Bozkala köyleri 1930 – 1940`lı yıllarda Stalin zamanında harabeliğe çevrildi. 1988 yılında ise Akbaba`nın Azeri Türkleri yaşayan son 19 köyü de bütünlükte sınır dışı edildi.


Naile Asker
13 Şubat 2012



Kaynaklar:
1.     Arzumanlı V., Mustafa N. Tarixin qara sehifeleri. Bakı: Qartal, 1998
2.     Çelik F. Kars İli Tarihi. Кars, 1943
3.     Dünya konfransının Sedr cenablarına//Azerbaycan SSR EA Tarix, Felsefe, Hüquq İnstitutunun Xeberleri, 1989, № 4
4.     Elekberli E. Qedim Türk- Oğuz Yurdu “Ermenistan” Bakı: Sabah, 1994
5.     Erim N. Devletlerarası Hukuk ve Siyasi Tarih Metinleri, c.I, Ankara: 1953
6.     Eskerov B. Ağbabada qalan izler. Bakı: Nurlan, 2001
7.     Gökdemir. A. E. Cenub-i Garbi Kafkas Hükumeti. Ankara: 1998
8.     Hacılı А. V. Qeribem bu Vetende. Bakı: Genclik, 1992
9.     Kırzıoğlu F. Kars Tarihi. İstanbul: 1953
10.     Kurat А.Н. Üç Sancak: Kars, Batum, Ardahan, Ankara: 1970
11.     Soysal İ. Tükiyenin Siyasal Andlaşmaları. (1920-1945).Ankara: 1983, c.II, Türk Tarih Kurumu Yayınları
12.     Tansel S. MMC, III, Ankara: 1973
13.     Yerasimos S.Türk-Sovyet İlişkileri Ekim Devriminden Milli Mücadeleye. İstanbul: Gözlem, 1979






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Haccac-ı Fırat [Şiir]
Aklıma Şaşıyorum! [Şiir]
Sürgünler Şehri [Şiir]
Son Arzu… [Şiir]
Kimdir Gelen! [Şiir]
Uzaklar [Şiir]
Derkenar [Şiir]
Adamım! [Şiir]
Kars Eli [Şiir]
Derdimend! [Şiir]


Cahit KILIÇ kimdir?

‎"Kalem erbâbı olmak sadece ona buna çatmak değil, zaman zaman da hayatın küncüne kelimelerden çenet taşı koyabilmektir!. . " (Cahit Kılıç)

Etkilendiği Yazarlar:
Divan şairleri, divan şiiri. Ve elbette ki XX. yüz yıl şairlerimiz.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Cahit KILIÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.