Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat aceleci, deney aldatıcıdır. -Hippokrates |
|
||||||||||
|
Yazıya ara verdiğim zamanlarda okuduğum, edebiyat bilgileri açısından kendimce önemli bulduğum yazıları sizlerle de paylaşmak isteği duydum. Post-modern üretim- tüketim ilişkilerinin ve yaydığı düşüncelerin bombardımanı altında yaşayıp giderken, edebiyatta zaman kavramının, bilincimizle dansını konu edinen bu yazıyı okumanın yararlı olacağını olacağını düşündüm. Sizleri Cengiz Akın’ın yazısıyla baş başa bırakayım. POST-MODERN METİNLERDE ZAMAN Cengiz Akın Çoğumuz okurken birden metnin bizi zamanda başka bir yere taşıdığını biliriz ama bunu yazarın nasıl yaptığı üzerinde pek durmayız. Üzerinde durmayız çünkü metnin gizemi hem konusunda hem de bize sonra ne olacak dedirtiyor olmasında saklı. Bu gizeme kapılır gideriz. Ne zamanki yazmaya karar veririz tam da bu anda bu işte aslolanın zamanın düzenlenmesi olduğunu görürüz. Göremezsek yazacağımız metinlerde tutarsızlıklar, anlamsızlıklar ortaya çıkar. Bu ortaya koyduğumuz metni düzeltilemez hale de getirir. İlk öykü anlatıcılarını anımsayalım özellikle masalcılar; “Evvel zaman içinde...” şeklinde girişler yaparak ateş etrafında toplanmış dinleyenlerin kendi düşünsel algılarında bir kara delik açma telkininde bulunup onları “sözde olan bu dünyaya” taşırlardı. Bunu yaparlarken anlattıkları şeylere zamansal sıralama getirmek zorundaydılar. Burada zamanın olmadığı bir yer ya da metin var mıdır, sorusunu düşünelim. Ne garip aklıma hemen dini metinler geliyor; örneğin Eski Ahit’te dünyanın yaratılışını okuduğumuzda zaman kavramının insandan evvel yaratıldığını net olarak görürüz. Tanrı bile kendi büyük kitabı olan şu dünyayı yaratırken zamana ihtiyaç duymuştur. O zaman biz yazar olarak metinsel dünya yaratımında ezel-ebed geçerli olacak bu ilkeden vazgeçebilir miyiz? Şu an için bu pek mümkün gözükmemektedir. Bu tabuyu yıkmaya en yakın olan özellikle post-modernist yazarlara baktığımızda yapılanın sadece zamanda sıçrama hareketlerinin iç-içe geçmiş halini görürüz. Bu bir nevi zamanı kırma eylemi değil de ne? Zamanın olmadığı bir yer zaten hiçlik’e çıkmaz mı? O zaman yazar -nafile yazgısına rağmen- zamanın varlığını inkar etmek yerine en kestirme yoldan ondan kaçıp uzaklaşmaya çabalayarak teslimiyet bayrağını onun önünde diz çöküp vermemekte direnir sadece. Klasik tanımıyla sanatçı uçlarda gezinir, isyankardır, teslim olmak istemez... Post-modernist yazarların yaptığı tam da bu değil mi? Zamana direnmek, ondan kaçmak/onu alaya almak. Zaman, o hayali dünyada tam onu (Yazarı) yakalayacaktır işte bu anda O bir zaman makinesi icat eder kendine. Hop bir de bakmışızdır Kahramanın çocukluğundayızdır. Zaman bu dururmu, burada da takiptedir. Ama Yazar boyun eğmez metni birden ileri taşır bir de bakmışız ki Kahraman yaşlanmış... Kısır bir döngü değil de ne bu? O. Pamuk’un Kara Kitabı bu zaman sıçramalarıyla dolu. Yazar net tarihler vermez. Zaten post-modern öğretinin en belirgin özelliği de budur.Yani zamanın kurgulanması. Zaman kaygan bir zemindir. Örneğin Galip veKarısı Rüya aynı yatakta yatarken, Galip uyuyan karısının yüzüne bakıp düşüncelere dalar. Burada zaman başka bir boyuta taşınır. Burada zaman makinası (zamanda sıçramayı sağlayan şey) Rüya’nın yüzüdür. “Ama Galip karısının alnına bakarak düşündü.” s.11 Yazar bizi Galip’in çocukluğuna götürür; “Rüya’lar İstanbul’a taşındıktan altı ay sonra, Galip’le Rüya kabakulak olmuşlardı.” s.12 Dikkat ederseniz net bir tarih verilmez. Post-modern anlatıyı klasik anlatıdan ayıran en önemli yan da budur. Bize kasıtlı olarak Rüya’ların İstanbul’a taşınma tarihi verilmez. Bu roman boyunca böyledir. Zaman ile Yazar köşe kapmaca oynar durur. Yazar zamanın yoksanamayacağını bildiğinden bu yola başvurmuştur. “Okula geç kaldığı o bahar sabahında Galip, rüyasında okula geç kaldığını gördü.” s.19 Burada da dikkat ederseniz net bir tarih yoktur. Tarih belirli olaylarla birlikte verilir. Zamanı olaylar belirler. Karakterin hayatında anlamı olan olaylar başlangıç zamanı olarak alınır ve onun üzerinden ileri ya da geri doğru hareket edilir. Yazar ne yaparsa yapsın zamanı hesaba katmak zorundadır. Sayfalar üzerinde kurulu bir dünya dahi olsa zamana hep ihtiyaç vardır. Yararlanılan kaynaklar: O. Pamuk Kara Kitap / İletişim Yay. (http://ikiqoniki.blogspot.com’dan alınmıştır.) Ekleyen: Vildan Sevil 02.04.2012
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |