Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin |
|
||||||||||
|
Git gide değerlerimizi yitirir bir toplum olduk. Neyi tutsak elimizde kalıyor. Ucuz pazarlardan alışverişler yapıyor ve günü birlik birikimlerimiz ile hayatlarımızı sürdürüyoruz. Her şeyimizi yüzeysel yaşıyor, yüze bakıp seviyor, yüzmeyi bilmeden denizlere dalıyoruz. Bin yıllık hükümdarlığı ve binlerce yıllık yaşanmışlığı olan koca İnparatorluktan geriye kalan internet çıktısı tarih bilgileri, tezlerle yetiştirilen çocuklar, anlamadan dinlemeden yapılan evlilikler ölerek uğruna. Sonra yine aynı vefasızlık boşanmalar ne kolay. Düşünsenize çocuklarımıza isim dahi koyarken yanlışa düşer olduk ki; kişi ismi ile müsemma denir ne denir. Her şeyin bir usulü ve adabı vardı eskiden, eşikten girerken besmele ile girilirdi eve, büyüklerin önünde eğilir, küçüklere terbiye verilirdi. Şimdi ise yaşanmışlık adına bir iz bırakmadan gelip geçiyoruz bu dünyadan. Oturduğumuz evlerimize bir çivi dahi çakamıyoruz çünkü plastik duvarlarımız, sonrasında o evdeki ruhlarımızı alıp sadece çıkıp gidiyoruz başka bir mekana ruh gibi yaşamadan çivi çakmadan bir duvara, güneş doğudan doğuyor ama biz gözümüzü çer çöp batıdan alamıyoruz. Çocuklar gülüşlerini sanaççı müsfettesi artistlerden aldı gerçek değil, giyindikleri eşyalarda gerçek değil, kırk yaş bayanlar, üzerinde balon eteklerle sana on yaş edalarıyla konuşuyor yaşına saygısı yok. Duruşlarımız dahi bize yabancı, gülüşlerimiz yavan, umutlarımız hayali!.. Hatta üzerine bas geç deniyor tüm değerlerin ez geç ne varsa sen iyi ol deniyor ne kötü. Toplumun manevi varlığını sürdürmesini sağlayan birkaç vakıf ve cemaat var şu geriye, onlarda kuşlara su tasları koymaktan öteye gidemiyor. Gençlerimiz sanal alemlere yazdıkları naralarıyla kalıyorlar en fazla, çünkü ortamları yok duvar yazılarını yaşamak için!.. İçlerimiz acıyor sadece, acıyor acıyor ve susuyoruz!.. Başını öne eğip gözyaşlarını içine akıtıp duruyorsun. Her şeye ve herkese teğet geçiyor, Dünya’ nın sonunu hep birlikte hazırlıyoruz. Oysa hiçbir kuş ötmeyi bırakıyor mu yada bir köpek kapısını beklemeyi? Evrende her şey yolunda ama bizde kalpler kilitli ve mühürlü vefa adına insanlık adına!.. Evet vefayı önemsemeli en çok, onu önemsemeli, kendimiz için, aldığımız nefesin hakkı için, anneye vefe, insana vefa, yediğimiz ekmeğe vefa neye vurursanız artık. Kalmamalı vefa İSTANBUL DA BİR SEMT ADIN!.. Gitmedim henüz Vefa’ ya, kısmet olmadı. Aslında gitmekte istemiyorum, sormuyorum da kimseye nasıl bir yer diye, vefaya vefazıslığımızı öğrenmek istemiyorum. Çünkü sorsam biliyorum alacağım cevapları!.. Hayallerimde kalsın istiyorum bir semt adı kalmasın istiyorum.. Daha fazlasını yazabilmek için, çünkü kalemde vefa oldukça açılıyor insan insan oldukça, sağlıcakla!.. Semra Arslan
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Semra Arslan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |