En büyük mutluluk ve en büyük sýkýntý anlarýnda sanatçýya gereksinme duyarýz. -Goethe |
|
||||||||||
|
Bizim buralarda okullarýn açýlma zamaný geldi mi, yaz sezonu biter. Yaz sezonunda kýþlýkçýlardan, bikinili lolitalarý görmeye giden röntgencilerin dýþýnda plaja pek giden olmaz. Ben, gitmeyenler sýnýfýndaným; daha doðrusu, hem KOAH nedeniyle, hem de Ýçiþleri Bakanlýðýnýn izin vermemesi nedeniyle, tek baþýna gidemeyenler sýnýfýndan… Okullar açýlýp da sezon bitince, sahil de, deniz de, biz yerlilere kalýr. Tenha, sakin, biz bize, keyifle gireriz denizimize… Nitekim, son yazlýkçýlar da en son 3 Eylül, Pazartesi günü gidince, ayný gün sezonu açmak için iniyoruz denize. Ýçiþleri Bakaný, hemen ahbaplarýyla bir araya gelip kaynatmaya baþlamýþken, ben de giriyorum suya belime kadar, baþlýyorum orta balkonu zýplatmaya. Yað tabakasý popoda ve göbekte bir aþaðý bir yukarý inip çýktýkça var olduklarýný hissediyorum ve çalkalanmanýn etkisiyle eriyerek yok olacaklarýný sanýyorum. Þimdiye kadar yok olduklarýna hiç þahit olmasam da, bu inancýmda ýsrarlýyým. Yeni sezonumuzun ikinci günü, yani bugün, tam da þemsiyeyi filan hazýrlayýp gitmek üzereyken, Ýçiþleri Bakaný, aldýðý bir telefondan sonra, “ben gelmiyorum,” diyor. “Ne demek þimdi bu?” “Ya, Hanife ile ablasý gelmiþler; gel otogardan al diyorlar.” Hanife Kocaman, facebooktan müþterek arkadaþýmýz, sevimli bir kýz. “Bizde mi kalacaklar?” “Facebooktan, istediðiniz zaman gelebilirsiniz, dediydim; ne bileyim ben ciddiye almýþlar iþte…” Þu kibarlýðýnýn onda birini bana gösterse, yemin ederim ki, doksan bir yaþýna kadar onunla birlikte ben de yaþarým. Bu doksan bir yaþ olayýný da anlatayým kýsaca; yeni evlenmiþtik, bir gece rüyama beyazlar içinde ak sakallý bir dede girdi ve bana, “evladým Kemal, çok güzel bir evlilik yaptýn, aferin! Yalnýz, kötü olan þey, maalesef sen altmýþ beþ yaþýnda öleceksin; evlendiðin hatun ise doksan bir yaþýna kadar yaþayacak,” demiþti. “Eyvah! Ölmeme beþ sene kalmýþ!” Ýçiþleri Bakaný alýþýk bu beþ sene muhabbetine, her zaman ki gibi gene, “sen beni gömersin daha; domuz gibisin,” diyor. Bu konuyu uzatmamak için hemen asýl konuya dönüyorum. “Ne sandýydýn ya, ciddiye almayacaklarýný mý? Millet, adam baþýna yüz kaðýt otel parasý vermektense; senin gibi facebook arkadaþlarýna yýkýlmaya çalýþýyor kýzým, öðrenemedin mi daha? Baþkalarýný da çaðýrmamýþýndýr inþallah?” “Valla, üç yüz altmýþ dört tane facebook arkadaþýmýn hepsiyle, kapým size ardýna kadar açýk; istediðiniz zaman gelebilirsiniz, diye mesajlaþmýþýmdýr!” “Þaka…” “Valla ciddi… Ne yapayým, mecburen, yani nezaketen öyle demek zorunda kalýyorum… Baþkalarý gelmez inþallah!” “Göreceðiz, bakalým! Git, al bari þu facebook arkadaþlarýný; ne yapalým, bugün gitmeyiverelim denize…” “Yok, sen git; geçerken býrakayým seni plaja. Akþam olunca da gelir alýrým…” “Ýyi madem, býrak da kendim gireyim.” Arabaya biniyoruz. Yürüme özürlü olduðum için plajýn kenarýna kadar götürüyor beni. “Karýya kýza bakmazsýn inþallah!” diye tembih ederek indiriyor. “Sen nereden göreceksin bakýp bakmadýðýmý ki, facebook arkadaþlarýnla ilgilen sen, benle ilgilenme!” diyerek ayrýlýyorum yanýndan; arabayý hareket ettirip gidiyor. Beþ, on adým attýktan sonra dikilerek nefesimi toparlýyorum. Böyle böyle denize yakýn temiz bir yere doðru ilerliyorum. Hani derler ya, büyük lokma ye, ama büyük laf söyleme; daha ikinci nefeslenme molamda burnumun hizasýnda Ýçiþleri Bakanýnýn iki ahbabýný görmeyeyim mi? Mecburen bir selam çakýyorum onlara. “Meraba Buse’ciðim, meraba Ýrem’ciðim!” Bakýyorum Laki’nin kayýþý þemsiyelerinin sapýnda baðlý, korkmadan onu da selamlýyorum. “Meraba Laki’ciðim! Napýyonuz?” Kibirini yediklerim tenezzül edip karþýlýk bile vermiyorlar. Laki, komþumuz olduðundan beri beni çok sevdiðini belli etmeyi çok seven köpekleri, sahiplerinin göstermediði ilgiyi o gösteriyor bana; öyle bir bakýyor ki, “ne yaptýðýmýzý görmüyon mu, dangalak?” diye sorduðunu hemen anlýyorum. Ne olur, ne olmaz diyerek beþ metre berilerinden geçip gitmek istiyorum. Laki’nin yanýnda hamamböceði katili var, mümkün mü geçip gitmek? Kýzýn iþi gücü hamamböceklerinin neslini kurutmak. Beni de hamamböceði gibi gördüðünü yüzüme deðil ama, içiþleri bakanýna dedikodu mahiyetinde yüzlerce defa söylemiþ… Benim köpek korkumu Sarýmsaklý’da bilmeyen hiç kimse yoktur; köpeklerin kendileri dahil… Buse’nin, “Ýrem, kýz, salýver de þu Laki’yi, gülelim biraz,” dediðini kulak dolusu duyuyorum. Tam da dikilip nefeslenme için mola vermem gereken an, iki adým daha atmaya akciðerlerim izin vermiyor. “Allah’ým, lütfen, Ýrem bu hamamböceði katilinin teklifini kabul etmesin!” diye dua ederek baþlýyorum Laki’yi gözlemeye. Ýrem salývermiyor Laki’yi, ama sýrýta sýrýta o katil salýveriyor. Þerefsiz oðlu þerefsiz hayvan, çevrede baþka baþka bir çok insan daha varken, doðruca beni hedefliyor. “Hav! Hav! Hav!…” Elimdeki þemsiyeyi bir fýrlatýyorum ona, duralýyor, o fýrsattan istifade akciðerlerime sokabildiðim en derin nefesi sokuyorum, “Ya Allah, bismillah!” diyerek baþlýyorum kaçmaya. Bilinçli deðil ama, içgüdüsel bir tempoyla denize doðru koþuyorum. Yemin ederim ki, o yirmi adýmlýk mesafe bir kilometreden fazla geliyor. Nefesim durmuþ vaziyette, nefes almadan koþmaktayým, ama ölmeme de ramak var. Ayaðým suya deðer deðmez atýyorum kendimi suya, ölmeden nefesimi toparlayabilir miyim, bilmiyorum. “Hý… hý…” diye diye havayý önce kursaðýmdan geçirmeyi baþarýyorum, sonra da nefes borumdan; henüz akciðerlerime giren bir þey yok, elli, altmýþ tane “hý..” çektikten sonra ilk oksijeni algýlýyor akciðerlerim. “Kurtuldum!” O arada Laki yanýma gelip de etlerimi kopartmaya baþlamýþ olsa hiçbir tepki gösteremeyeceðim. Allah’tan o da tam suyun kenarýnda kalýp oradan havlamayý sürdürüyor. Nihayet yaþamayý sürdürebilecek kadar nefes alýp vermeye baþlýyorum. Üstümdeki tiþörtü çýkartýp fýrlatýyorum Laki’ye. Az daha derine gidip, bir þey olmamýþ gibi baþlýyorum zýplamaya… Ben suyun içinden, o su kýyýsýndan baþlýyoruz karþýlýklý atýp tutmaya. Ben ona, “Bir gün gelecek, seni aha bu ellerimle boðacaðým pis kaniþ!” diyorum. O da bana, nah boðarsýn der gibi, “Hav! Hav! Hav! Hav!” diyor… Normal þartlarda suyun içinde yarým saat zýplayýp, dýþarý çýkarak bir saat kadar güneþlendikten sonra, tekrar girip zýplayan biriyimdir. Ýki saattir suyun içindeyim ve bugün, hiç mola vermeden zýplamayý sürdürerek iþi sýký tutuyorum. Bu defa garantisi var, göt göbek kalmayacak bende… Sokaðýn köþesinden doðru gelmekte olan Ýç Ýþleri bakanýný görür görmez, içimden, “kurtuldum! Kurtuldum!” diyerek haykýrmak geliyor. Ama o da ne? Yanýbaþýnda baþ misafirimiz Hanife ile ablasý, arkasýnda da; saymaya baþlýyorum, “bir, Büþra; iki, Mimoza; üç, Yeliz; dört, Çaðla; beþ, Serap; altý, Suna; yedi, Çilem; sekiz, Melek; dokuz, Tuðçe…” Vallaha saymakla bitirilebilecek gibi deðiller; bir de kuyruðun devamýnda erkekler boy göstermeye baþlamasýn mý? “on dokuz, Ali Akgün; yirmi ve yirmi bir, kucaðýnda prensesiyle Mehmet Arpa, yirmi iki, Korhan Aki, yirmi üç, Burak Coþkun; yirmi dört, Sami Biberoðullarý…” Daha saymayý sürdürürken onlar suyun kenarýna, yanýma ulaþýyorlar. Allahtan Laki gelen kalabalýðý görür görmez sahiplerinin yanýna kaçýyor da kurtuluyorum ondan. Yaðmurdan kaçarken doluya tutuluyorum, o baþka tabii ki; iç iþleri bakaný, “Kemaaal!” diye seslenerek geliyor. “Bak, facebook arkadaþlarým! Davetime uyup, sað olsunlar, bize misafir gelmiþler!” Kalabalýðýn arasýndan Ümran ile Saba’yý göstererek, “bunlarda mý?” diye soruyorum. “Bunlar Sarýmsaklý zaten!” Ýçiþleri, “tamam iþte, misafirlerin bir kýsmýný da onlar evlerine götürüp aðýrlayacak. Üç eve sýðýþacaðýz, öylece…” Biraz rahatlýyorum, ama bunun için de acele etmiþim. Ýçiþleri bakaný hemen ekliyor: “Billurcu otelde bir oda tuttum. Sami hocayla sen orada kalacaksýnýz!” 4 Eylül 2012 Kemal Yavuz Paracýkoðlu
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |