En güzel özgürlük düşü, hapishanede görülür. -Schiller |
|
||||||||||
|
Uyuz Ümmet, fikirler üretiyor ,yorumlar yapıyor, sorular sorup yanıtlar veriyordu… Halime’ nin her davranışına bir anlam yükleyerek kendisine pay çıkarıyordu… Ara sıra , ‘ Acaba kendimi mi aldatıyorum, diye hayıflandığı da oluyordu… Halime’ nin yaşlı anası, Koca Kız’ dan bir çekincesi olmamasına karşın kardeşlerinden için için korkuyordu! Babası da yıllar önce ölmüştü. Köy halkına gelince, Halime otuzunu geçtiği halde aklı başında bir isteyeni neyin olmamıştı. Bu bakımdan, Uyuz Ümmet’ in Halime’ ye sarkmasının ayıplanacak bir yan mı vardı sanki… Hemen, herkes ‘ Ne bok yesin kart kız, evde turşusu kurulacak değil ya! , der geçerdi. Öyleyse, işi sıkı tutmalı, Halime’ ye sahiplenmeli, kanat germeliydi… Kardeşleri olacak kerhaneciler, kavatlığı ele almışlardı; olmazsa onlara da beş-on kayme gösterdi mi, götlerini bile teslim ederlerdi!... Su arkının boyunca ip incecik yolda ilerlerken, kafasındaki düşüncelerin çarpışması yavaşlar gibi oldu. Bu denli düşünce yoğunluğuyla hâlâ ayakta olmasına kendisi de şaşırdı… Bir temmuz gecesini tüm ağırlığıyla omuzlarında hissediyordu. Hava öylesine durgundu ki, yaprak bile kımıldamıyordu… Gece tam uykudaydı adeta. Herkes de uykunun tatlı saatlerini uyumaktaydı… Yolak, Halime’ lerin bağ damlarının çok yakınından geçiyordu… Dama epey de yaklaşmıştı. Aklına birdenbire, bahçe duvarının dibine çömelerek bir sigara tellendirmek geldi. Üstüne kurşun gibi çöken havayı ancak böyle dağıtabileceğini düşündü… Yolaktan iki-üç adım saparak, duvarın dibine çöktü. Elini cebine attı, paket boşalmıştı! “ Vay gözün kör ola! ” dedikten sonra, boş sigara paketini buruşturup yuvarlayarak suya attı. Sigara paketi, suyun üstünde oynayarak gidiyordu… Ay, Cavlaktepe’ nin doruğuna sarkmaya başlamıştı… Gölgeleri birbirine karışmış iğde, elma, karaerik, kiraz ve kayısı ağaçlarının dalları arasından süzülen ay ışığı titreşerek yüzüne vuruyordu… Yaprakların arada bir ağır ağır dans ettiği bu ışık sızmalarından seçilebiliyordu… Gözkapakları ağırlaştı; duvara sırtını verdikten sonra, başını da dayamıştı…Aradan iki dakika bile geçmeden, dingin bir karanlığa gömüldü!... Karanlık sürerken, bu karanlığın dinginliği uzun sürmedi. Ortalık, gece yarısını çoktan geçmişti. Her ne kadar, yakından gelen karışık sesler nedeniyle gözkapakları aralanmış, uykusu dağılmışsa da, bu sesleri kendisini biraz toparlayınca seçebildi: “ Biz iki kancık önümüzde yiriğimizle gecenin bu saatinde su çalarak sebze, meyve sulamaya çabalarken, sözde delikanlılarımız nerelerde sürter kim bilir!... ” Bu ses, elindeki taşlarla ve tutam tutam otlarla suyun yolunu değiştirmeye çalışan Koca Kız’ ın sesiydi. Yanında da elinde kürekle toprak, çamur gibi şeyler bularak savağa berkitmeye çalışan Halime vardı. Bu olanlar, Uyuz Ümmet’ in önü sıra oluyordu… Kendilerini çok net göremese de, duyduklarından ve görebildiklerinden emindi… Koca Kız, belini doğrultarak elini şalvarına sildi ve bir ‘ Offf , çekti! Şalvarın paçaları, ayak bileklerinden yukarı çemrenmişti. Arktan bölünen su, istenilen yöne akmaya başlamıştı; Koca Kız, suyun peşi sıra yürüdü ve gözden kayboldu… Uyuz Ümmet, duvarın dibine büzülmüş ne yapacağını bilmiyordu… Kiraz ağacının gövdesini siper ederek, kendisine bakmakta olan Halime’ yi hiç sezmemişti! Halime’ in bağırmasıyla ancak fark edebildi: “ Ana, kız ana!...Burada bir yabancı var! İlkin Durmuş ağam sandıydım da bakar dururdum, değelmiş!... ” Koca Kız: “ Elindeki küreği boynuna indir de bir sor bakayım, kimin itiymiş? ” diye karşılık verdikten sonra Halime’ den yana hızlıca yürüdü. Anne ve kız, Uyuz Ümmet’ ten yana seğirttiler! Ümmet, ne diyeceğini, ne yapacağını şaşırmış halde öyle büzülmüş duruyordu duvar dibinde… İyicene yaklaşmışlardı duvara. Halime: “ Deminden beri sağa bakar dururdum; eveli, Durmuş ağam sandıydım. Hindik tanıdım; niden buralarda Ümmet emmi? Hasta mın, yaralı mın? ” dedi. Halime. Niden buralarda, hasta mın, yaralı mın, derken sözcüklerin içinde yer alan n’ leri, dilini yarı - aralık ön dişlerinin arasına değdirerek net değil de, damağına yapıştırarak telaffuz ediyordu… Lafı Koca Kız aldı: “ Ümmet! Su senin oraya neyin mi giderdi yoğsam? Biz gündüzün fırsat bulamadığımızdan suyun azıcığını bizden yana çevirdik. ” dedi. Uyuz Ümmet, söyleyecek bir şey bulamamıştı ki, su işi, imdadına yetişti… Suya sahiplenmekten başka seçeneği yoktu. Kendisini topladı ve: “ He ya! ” dedikten sonra, “ Suyu bizim kayınbabanın bağçasına tuttuydum; oturdum bir cigaraiçmeyçün, buruşup galmışım duvar dibinde… Dün sabahtan beri ayaküstündeydim.” diye bitirdi sözünü. Sözünü bitirdi ama, kuyruğu kurtardığına sevinemedi! Halime elindeki kürekle saldırsa, Koca Kız da, taşa sarılarak üstüne yürüse bundan daha iyi olurdu belki!...En çok, Halime’ nin ‘ Ümmet emmi, demesi bozdu işi. Sonra her ikisinin doğal davranışlarından da utandı… Tepkili davranışlarla karşılaşsaydı, oracıkta her şeyi ortaya döküp, içini boşaltabileceğini düşünüyordu… ...../......
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mudi Beya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |