"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Ay-Mayıs Yer-İstanbul “Yağmur günlerdir deli gibi yağıyordu.” Bu aylar hep böyle olurdu buralarda.Hiç dinmeyen yağmurlar ve fırtınalarla geçerdi. Ama sanki bugün böyle hüzünlü yağmasının sebebi Büyükbabasının ölümü gibi geliyordu Nur’ a. Onun yağmuru ne kadar çok sevdiğini biliyordu.Her yağmurda Nur!.” yine ıslanacağız” diye şikayet ederken o hep olsun yağmur,berekettir..yağsında biz ıslansak da olur,derdi. Yaşamı boyunca yağmuru seven adamın,ölümünde yağmur yağıyor olması, gökyüzünün bu iyi kalpli insanın kaybına duyduğu hüznün bir belirtisi gibiydi. Cenaze işlemleri bitmiş aile eve dönmüştü.Cenaze törenine yetişemeyenler de yavaş yavaş eve taziyeye geliyorlardı. Bu gidiş gelişler birkaç gün boyunca sürdü.Gelenekler gereği cenazenin dördüncü günü mevlüt okutulmuş ,helvalar pişirilmiş gelenlere ikram edilmişti.Gelemeyenlerin ise evlerine gönderiliyordu. Bu helva dağıtma işne Nur da katılmış komşuları bir bir dolaşmaya başlamıştı.Kapısını çaldığı her komşuları helvaları alıp Büyükbabanın ruhu için dua ediyordu. Nur komşuların çoğunu tanımıyordu ama yinede bütün mahalleyi dolaşmıştı.Son kalan helva tabağınıda en son eve götürmüştü.Burada kimin oturduğunu bilmiyordu.daha önce hiç gelmediği bu evin kapısının önündeyken bir süre kapıyı çalmakta kararsız kalmış,sonra kendi kendine “diğerlerini de hepsini tanımıyordum ama yinede onlara verdim.Neden bu evde böyle kararsızlığa düşüyorum ki”dedi. Evin büyük demirden yapılmış kapısı açıktı.Birkaç kez seslendikten sonra içeri girdi.Bahçede kendisine içeri gelmesini söyleyen kadının yanına doğru ilerledi.kKadın çiçeklerle ilgeliyordu.Nur çiçeklerin güzelliğinden adeta büyülenmişti. Gördüğü en güzel bahçenin bu olduğunu düşündü evsahibi kadının yanına yaklaşırken. Kadına yaklaştığında önce kendini tanıttı.Titrek bir sesle Büyükbabasının helvasını getirdiğini söyledi. O! Pedimu ..ne kadarda büyümüşsün sen böyle..Ne güzel bir genç kız olmuşsun..dedi sarılarak.Nur şaşırmıştı..Böyle bir şeyi hiç beklemiyordu.Kadının kendisini nereden tanıdığı bilmiyordu. “Herhalde beni başkasıyla karıştırdı” diye düşündü. Bu düşüncesini ona da söylediğinde kadın “hayır pedimu” dedi gülümseyerek. Ben seni tanıyorum.En son gördüğümde küçük bir kız çocuğuydun..Beni bu yüzden hatırlamıyorsun.Hadi ! Gel şöyle oturalımda bana ailenden bahset..Onlar..nasıl ..Büyükbaban nezaman öldü ..Hepsini ,hepsini bana anlatmanı istiyorum..dedi heyecanlı bir tavırla. Nur’un şaşkınlığı iyice artmıştı.Onu ne tanıyor nede hatırlıyordu.Türkçe konuşmasına rağmen Türk olmadığını anlamıştı .Konuştuğu sözcüklerden anlamıştı bunu. Ama kimdi! 50 veya 60 yaşlarında olmasına rağmen,oldukça bakımlı ve genç görünüyordu.Esmer teniyle uyumlu siyah ışıltılı gözleri,yarı beline kadar inen dalgalı siyah saçlarıyla mükemmel bir uyum oluşturmuş ,ona ayrı bir güzellik katmıştı. Uzun bir süre ona bakmış ,hatırlamaya çalışmıştı..ama..bir türlü hatırlayamıyordu. Çiçeklerin arasında çimlerle bezeli küçük bir aralıkta kurulu olan yuvarlak beyaz masanın etrafındaki sandalyelere oturdular. Ev sahibesi kadın hizmetçiye seslenerek onlara çay getirmesini istedi.daha sonra Nur’a dönüp daha çok hüzünlü ama birazda mutlu bir ifadeyle gülümseyerek…nasıl olduğunu sordu. “İyiyim” cevabını aldıktan sonra. “Ona ne kadar çok benziyorsun”..dedi. Nur’un şaşkınlığı iyice artmış bir şekilde…kime…benziyorum…? Diyebildi. “Büyük..Büyükannene…diye cevap verdi kadın. Ama…Bu nasıl olur…diye kekeledi Nur.Siz onu tanıyacak kadar yaşlı değilsiniz.Ona benzediğimi nereden bilebilirsiniz. Evet ..Elbette o kadar yaşlı değilim .Ama emin ol, onu iyi tanıyorum.Nur’un gözlerindeki korkmuş ifadeyi gören kadın gülerek …Korkma! Pedimu..ben ne deliyim,nede bir hortlak. Bir süre birbirlerine sessizce baktıktan sonra kadın oturduğu yerden kalktı ve..Ela,Pedimu..sana bir şey göstreceğim,deyip eve doğru yöneldi.Nur”un da kendisiyle birlikte eve gelmesini işaret etmişti amaNur hala yerinde oturuyordu.Onunla gidip gitmemekte kararsız olduğu her halinden belliydi.Kadın onun bu tavrını anlamış fazla ısrar etmemişti.Bir süre böyle sessizce durduktan sonra merakına engel olamayarak ayağa kalktı onun yanına gitti.Kadın küçük bir gülümsemeyle bu duruma memnuniyeti gösterdikten sonra birlikte eve girdiler. Geniş bir fuayenin bitiminde başlayan merdivenlerden yukarı ağır adımlarlaçıktılar. “Aslında iyi bir kadına benziyor,sıcak bir ifadesi, tatlı bir gülüşü var ama…yine de tuhaf olan bir şey var onda” diye düşündü.Arkası sıra merdivenlerden ilerlerken. İkinci kata çıktıklarında merdivenin hemen bitiminde bulunan büyük bir salona girdiler. Burası oldukça gösterişli döşenmiş,birçoğu antika olan mobilyalar odanın ihtişamını artırıyordu.Duvarlarda birçoğu yağlı boya portre olan tablolar vardı.”Aile büyüklerimiz”..dedi kadın Nur,un ilgisini farkedince.Bu..Büyükbabam Stavro`,kendisi saraybaşvekiliydi. Bu ise Büyükanne Eftelya, Büyükbüyükannenin en iyi arkadaşıymış. Nur şaşkınlık içinde sadece…Ne.! Diyebildi.Genç kızın kafasında beliren fakat şaşkınlıktan bir türlü dilinin ucuna getiremediği sorular olduğunun farkındaydı kadın. Eliyle pencerinin önündeki koltuğu işaret ederek_neden oturmuyorsun_dedi.Nur kendisine işaret edilen yere oturunca kadın…bekle beni pedimu,hemen döneceğim..diyerek salondan ayrıldı.Nur etrafa tedirgin gözlerle bakmaya başladı.Daha önce tanımadığı_ama kendisini tanıyan-birinin evinde ne yaptığını soruyordu kendi kendine.Kadının sevinçli telaşı onu öylesine şaşırtmıştı ki ,birtürlü ona kim olduğunu soramamıştı henüz.Yalnızca isminin Maria olduğunu biliyordu ki bunu da çayı getiren hizmetçinin” Bayan Maria nerede! Diye sormasından öğrenmişti. Hizmetçi henüz odadan çıkmamıştı ki Bayan Maria kapıda göründü.Kanepeye Nur’un yanına oturdu.Elinde küçük bir defter vardı.Defterden sayfalar çevirmeye başladı.Nur kadının ne yapmaya çalıştığını düşünüyordu ki kadındefterin karşılıklı iki sayfasındada resim bulunan bir yere gelmişti.Defteri Nur’a doğru çevirerek …İşte ..Pedimu..bu senin Büyükbüyükannen..dedi.Karakalemle çizilmiş bir resimdi bu ve inanılmaz derecede Nur’a benziyordu resimdeki kadın.Onun ismide Nur dedi..kadın.Ama zaten bunu sende biliyorsun.Sanırım iyice yaşlandım artık zırvalıyorum..deyip ,gülmeye başladı. _Biliyorum..dedi Nur,resimden gözlerini alamıyordu hala.Bu ismi bana Büyükannem vermiş.Ben doğmadan önce ..ailenin ilk kız torununa annemin ismini vermek istiyorum ..demiş._Çok iyi bir kadındı Büyükannen,zavallı çok acı çekmesine rağmen yinede hiç yakınmazdı._Bütün ailemi tanıyorsunuz ama ben sizi hala tanımıyorum…dedi Nur sonunda daha fazla dayanamayarak._Farkındayım..Pedimu..hadi çayı soğutmayalım,bende sana kendimi hatırlatayım..belki hatırlayabilirsin…dedi,gülümseyerek. Biz iki aile, aslında çok uzun yıllardır tanışıyoruz.Az önce resme bakarken söylediğim gibi benim büyükannemle senin büyükbüyükannen arkadaşlarmış.Evlerimiz birbirine yakın olduğu için,çocuklukları ,gençkızlıkları birlikte geçmiş.Arkadaşlıkları Büyükbüyükannen Nur ölünceye kadar devam etmiş.daha sonra B.Büyükbaban,Büyükannen Ayşe’yi alıp İstanbul’dan ayrılmış.Savaştan sonra tekrar İstanbul’a dönünce şimdi oturduğunuz eve yani B.Büyükannenin yaşadığı eve geri taşınmış.Annende, sende o evde doğdunuz.Dört nesildir o evde yaşıyorsunuz.Biz Annenle hemen hemen yaşıt sayılırız,çocukluğumuzda gençliğimizde beraber geçti.Senin beni hatırlamaman çok normal ,çünkü ben İstanbul’dan ayrıldığımda sen daha küçücüktün,5 vey 6 yaşlarındaydın sanırım.Nihayet yeniden yuvama döndüm. Annenide görmeyi çok istiyorum ,sevgili arkadaşım kimbilir ne üzgündür şimdi. _Bu adam kim!..diye sordu Nur.Kadının sözlerini duymamış gibi B.Büyükannesinin resminin karşısındaki sayfada yine karakalemle çizilmişresmi göstererek. _Ah..o mu..o..Binbaşı William Caslier..Ne kadar yakışıklı bir dadm değilmi?.. _Evet..dedi Nur, onu onaylayarak.Gerçekten çok yakışıklı bir dadmmış.Peki ama kim bu Binbaşı Caslier..? Neden B.Büyükannemin resmi ile onun resmivar burada.? Ddaha doğrusu şöyle sorayım..bu defter kimin.? Ve onların resmi neden burada..?Nur’un sorularının ardı-arkası kesilmiyordu. _Çünkü…onlar artık sadece bu defterde biraradalar…dedi..hüzünle. _Ne demek istediğiniziandığımı zannetmiyorum.?.Kafam karmakarışık oldu. _Ailen sana bunları anlatmadımı.? _Neyi anlatmalıydılar..Byn.Maria söylermisiniz lütfen. _O…Pedimu..bunları sana benim anlatmam doğru olmaz.Sonra ailenin bana kızmasını istemem. _Onlara bundan hiç bahsetmem ..dedi..Nur .Israrla öğrenmek istiyordu. _O..Halde senin için yapabileceğim tek bir şey var.O da bu defteri sana vermek.Defterde herşey yazılı…Öğrenmek istediğin her şey.. _Bu defter kime ait. _Bu defter B.Büyükannen Nur’un günlüğü.Oradaki resimleri de kendisi çizmiş,çok yetenekliymiş değilmi..! _B.Büyükannemin günlüğü…diye tekrar etti Nur.Bu defter neden bizde değilde sizde . _Çünki..Ailenin bu defterden haberi yok.B.Büyükannen Nur öldüğü zaman bu defterle birlikte bazı eşyalarını Büyükannem Eftelya’ya vermişler.Büyükanne Eftelya bunu ailene vermek istemiş ama bu fırsatı bulamadan şehirden ayrılmak zorunda kalmışlar.O zamanlar çok zor zamanlardı pedimu.Neyse..Büyükanne Eftelya arkaşından kalan son şeyleri hep sevgiyle saklamış. _Pekala..Bunu şimdiye kadar neden sakladınız..neden hala vermediniz. _Aslında…Bu defterin varlığı biliyordum ama hala bizde olduğunu unutmuştum.Daha önce söylediğim gibi uzun yıllardır burda değildim,yeni geldim.Hizmetçi kız evi temizlerken tavan arasında küçük bir sandık bulmuş.Defter o sandığın içinden çıktı.Ne olduğunu merak edip okudum yani bende herşeyi ondan öğrendim.Eğer sen bugün gelmemiş olsaydın ,yarın hem anneni ziyaret edecek,hemde ona defteri verecektim.Gerçi ailen bu defteri istermiydi bilmiyorum. _Neden istemesinler. _Belki,unutmak istenilen şeyleri ,hatırlatacak onları üzecek…O yılları olanları hatırlamak.. _Kurtuluş savaşı yılları.. Maria hiçbirşey söylemedi,sustu.Sadece başıyla onayladı. Bu sırada Prf.Dr.William Caslier uçaktan inmiş kalacağı otele varnıştı.Recepcion’dan anahtarını alıp odasına çıktı.Çantasını yatağın üzerine bırakıp pencereye doğru ilerledi.Bir süre şehri seyrettikten sonra yatağa uzandı.Akşam olmak üzereydi,yemekten önce biraz uyumak dinlenmek istiyordu. Akşam yemeğinden sonra taziye için gelenler salonda oturuyor ailenin acısını paylaşıyorlardı.Nur ise odasına çekilmişti.Bütün gün boyunca ,gelenlerle ilgilenmiş,helva dağıtmak için bütün mahalleyi dolaşmıştı.Oldukça yorgundu ve biran önce uyumak istiyordu.Ama Byn Maria’nın ona verdiği defter ve anlattıkları kafasını o kadar çok meşgul ediyordu ki,bir türlü uyuyamadı.Gözü sürekli deftere takılıyordu.Sonunda dayanamayarak yataktan kalktı ve defteri okumaya başladı. “Bugün Büyüksaraydaki davette bir İng.Subayla karşılaştım.Resmen tanışmadık sadece bir an için göz-göze geldik.Neden bilmem içimde tuhaf bir telaş hissetmeme neden oldu.Davet boyunca hiç konuşmadık ,sadece birkaç kez uaktan-uzağa birbirimize baktık.Yada sadece ben ona baktım bilmiyorum,zira o etrafa karşı pek ilgili değildi. Eftelya onun Binbaşı Caslier olduğunu,İstanbul’a yeni geldiğini,üstelik onunda dul olduğunu söyledi.Bunu söylerken”dul” kelimesine yaptığı vurgu farkedilmeyecek gibi değildi. Herkes hakkında bukadar çok şeyi ,hemen ,nasıl öğrenebiliyor anlamıyorum.Sanırım o tam bir Jurnalist.Binbaşı bir anda tüm saray kadınlarının gözdesi oluverdi.Herkes ondan bahsediyor Eftelya ise onun sık sık bana baktığını görmüş.Onun tam bana göre biri olduğunu düşünüyor ama ben aynı fikirde değilim,henüz boşanmış olduğum için kendimi yeni bir aşka hazır hissetmiyorum. “Bugün Eftelya ile çarşıya gittik.Sonra biraz dinlenmek içinSadabad’a uğramaya karar verdik.Tam ayrılmak üzereyken Binbaşıyla karşılaştık.Ben gitmek istedim fakat Efteltya hemen Binbaşıyla konuşmaya başladı.Ne zaman tanışmışlar,onun hızına yetişmek imkansız. Eftelya sayesinde Binbaşıyla da tanışmış olduk.O sert görüntüsüne rağmen zarif bir insana benziyor.Oldukça anlamlı bakışları,etkileyici bir gülüşü var.Onun karşısındayken bütün vücudumun titrediğini hissettim.Ellerimin terlediği belli olmasın diye elimi elinden hemen çektim.Umarım farketmemiştir.” “Birkaç gündür onu göremiyorum,davetlere katılmıyor,Belki böylesi daha iyi,böylece onu düşünmekten vazgeçerim.Evet….en doğrusu bu…onu düşünmemeliyim.” Sabah olmuştu Nur uyandığında defterin hala elinde olduğunu fark etti,okurken uyuyakalmıştı.Defteri kitaplarının arasına saklayıp kahvaltı için aşağıya indi.Dayısı,annesi,abisi,kuzeni masanın etrafındaki yerini almıştı.Nur herzaman ki gibi en son gelen kişi olduğu için masanın sonundaki sandalyeye oturdu.Hep birlikte yapılan kahvaltıdan sonra herkes bir bir işlerinin başına gitti.Şu an nekadar zor olsada şirketle ilgilenmeleri gerekiyordu.Evde yalnızca annesi ve dayısı kalmıştı.Nur’da onlardan izin isteyerek arkadaşlarıyla buluşmak için evden ayrıldı. Prf.Dr.William Caslier da kahvaltıdan sonra şehri gezmek için otelden ayrılmıştı.Görmek istediği bir çok tarihi mekan vardı,sırayla oraları dolaşmaya başladı. İlk olarak Beyoğluna gitmeye karar vermişti.Sokakları,tarihi evleri,kahvehaneleri inceliyor,bu güzelliklerin resimlerini çekiyordu.Burası ona Fransayı hatırlatmıştı.Evlerin mimarisi,eskiden kahvehane olan şimdi ise isimleri Fransızca olan,nostaljik yapılı cafelerin birinde oturmaya karar verdi.Bir yandan Türk usulü pişirilmiş kahvesini yudumluyor,diğer taraftan bu dar sokaklardan gelip-geçen insanları,cafe’yi dolduran yaşlı-gençleri izliyordu.Bir ara gözü kendisinden birkaç masa ileride gençlerin bulunduğu masaya takıldı.O masayı diğerlerinden farklı kılan gençlerin neşeli sohbetleriydİ..Biraz onları seyrettikten sonra fotoğraf makinesiyle onların resimlerini çekti.Daha sonra gitmek üzere masadan kalkıp kapıya yöneldi. Geçirdiği zor günlerden ,biraz olsun uzaklaşmak acısını unutmak istemişti.Birkaç günlük yastan sonra arkadaşlarıyla buluşmak Nur’a iyi gelmişti.Onların neşesiyle biraz olsun avunmuş,üzüntüsü hafiflemişti.Sokak bugün herzamankinden biraz daha kalabalıktı.İnsanlar gelip-geçerken birbirlerine çarpıyordu.Bunlardan biride tam Nur’un yanında gerçekleşmişti.Kalabalık bir Japon turist grubu dar sokakta ilerlemeye çalışırken,bir başka turiste çarpmıştı.Sendeleyen adam Nur’un oturduğu masaya çarpmış,bardaktaki su devrilerek Nur’un üzerine dökülmüştü.Adam özür dileyip yoluna devam etti.Nur ise üzerine dökülen suyla ilgilendiğinden başını kaldırmadan eliyle “önemli değil” der gibi yapmıştı. Arkadaşları adamı görmediği için çok şey kaybettiğini,çünkü çok yakışıklı biri olduğunu söylediler.Hatta Elif bir ara onun kendilerinin resimlerini çektiğini gördüğünü söyledi. _Boş ver..!dedi Nur,turist değilmi,fotoğraf çekmesi çok normal.Beni çekiyor diye heveslenmedin umarım..Hep birlikte gülüştüler. _Yok canım…ama tanışsaydık hiç fena olmazdı..Böylesine hoş biriyle her zaman karşılaşmıyoruz ki.. _Haklısın…dedi Defne. Bir süre adamın nereli olduğu hakkında fikir yürüttüler. _Kesinlikle ..Almandı.dedi Elif. _Nereden anladın..? diye sordu Defne. _Çünki..sarışındı…renkli gözlüydü…boyuyla posuyla tam bir Alman’a benziyordu. _Ama İngilizce konuşuyordu,dedi Defne.Ve daha çok bir İngiliz’e benziyordu diye ısrar etti. _Aaa..Yeter artık.! Dedi Nur daha fazla dayanamayarak.Bize ne adamın nereli olduğundan.Bu kadar çok merak ediyorsanız,neden peşinden koşup kendisine sormuyorsunuz. _Sahi ya..neden yapmıyoruz..deyip ikisi birden adamın gittiği tarafa doğru koşarcasına uzaklaştılar. _Bunlara inanamıyorum..dedi Nur hayretle. _İnanamayacak bir şey yok.İkiside çılgın bunların bilmiyormusun..dedi Melisa. Bir süre bekleyip gelmeyeceklerini anladıktan sonra onlarda Cafe’den ayrılmaya karar verdiler.Adamı bulup-bulamadıklarını ise öğrenemediler.Melisa birkaç kez ikisinide aramış ama ulaşamammıştı. Eve döndüğünde annesinin akşam yemeği için aşçıya talimat verdiğini duydu.Ona kısa bir “merhaba” dedikten sonra odasına çıktı.Günün geri kalanını B.Büyükannesinin günlüğünü okuyarak geçirmeyi planlıyordu.Henüz odasına girmişti ki kapı çalındı.Gelen annesiydi,bu kadar erken saatte odasına kapanmasına anlam verememiş onun için endişelenmişti. _Ben gayet iyiyim anne,endişelenecek bir şey yok…diye onu rahatlatmaya çalıştıysada annesi buna pek ikna olmamıştı. _Öyleyse neden bu saatte odana kapanıyorsun.Hala Büyükbabana üzüldüğünün farkındayım.Hepimiz çok üzülüyoruz ama buna alışmak zorundayız.Hepimiz onu özleyeceğiz,fakat artık onun için yapabileceğimiz tek şey dua etmek.Biliyorsun oda üzülmemizi istemezdi. _Bana üzülme..diyorsun ama sende hala çok üzülüyorsun.Anne ..belki sende biraz dışarı çıksan ..arkadaşlarınla görüşsen..biraz olsun üzüntünü hafifletirsin.Hem Büyükbabam görseydi; Böyle surat asıp durmayın karşımda,diye ikmizede kızardı. _Evet,çok kızardı surat asıp oturanlara…bunu söylerken gülümsüyordu.Onun hali Nur’u da gülümsetmişti.Ama annesinin bu gülümsemesi uzun sürmemiş hemen arkasından gözyaşlarına kapılmış,ağlamaya başlamıştı. _Anne..lütfen yapma diye ona sarıldığında ikisi birden gözyaşlarına boğulmuşlardı.Bir süre anne-kız bu vaziyette içlerinde tuttukları acıyı,gözlerinden dışarı akıp gitmesine izin verdikten sonra,annesi kendini toparlayıp,kızının gözyaşlarını sildi. _Tamam kızım ..ağlamayacağım..ağlamayacağız..o ..böyle olmasını istemezdi. _İstemezdi…diye doğruladı Nur. _Sanırım ,haklısın,çıkıp biraz dolaşmak bana iyi gelecektir. _Hı…hı. _Akşam yemeğinde görüşürüz tatlım. _Görüşürüz.. Kısada olsa bu ağlamak hem annesine hem de Nur’a iyi gelmişti.Çünkü bütün bu süre içerisinde annesi neredeyse hiç ağlamamıştı.Sadece defin işlemleri sırasında birkaç kez gözyaşlarına hakim olamamıştı.Güçlü bir kadındı annesi ,kolay kolay ağlamazdı. Belki de zayıflık olarak görüyordu bunu.En son babasının öldüğü gün ağladığını görmüş, o günden sonra o günden sonra bir daha hiç ağladığını görmedi.Yüzünde hiç eksilmeyen bir acıyla dolaşır olmuştu.Hüznün bu kadar yakıştığı başka bir yüz yoktu.Hüzün…Bu kadar güzel bir yüzde var olduğu için kendinden utanmalı…dedi sessizce.Ama nasıl olurdu da gülebilirdi ki yüzü,kocasını genç yaşta kaybetmiş,çocuklarına hem annelik hem babalık yapmak zorunda kalmıştı.Babası ve annesi her zaman ona destek olmuş,bu yalıda ona ve çocuklarına mutlu bir yaşam vermeye adamışlardı kendilerini.”Belki bu kadar yalnız olmasaydı,daha mutlu biri olurdu” diye düşündü.O bunları düşünürken Prf.Dr.William Caslier da Yerebatan Sarayını geziyordu.Nur yatağına uzanmış,düşünceli bir halde gözlerini tavana dikip bir süre düşündükten sonra tekrar B.Büyükanne Nur’un günlüğünü okumaya başladı. “Bugün kızımı Yerebatan Sarayına götürdüm.Ne zamandır gitmek istiyordu.Daha dört yaşında olmasına rağmen istediklerini elde etmek konusunda oldukça kararlı.Bu kadar ısrarlı biri olması ne kadar doğru bilmiyorum.Bazen bu tavrı beni endişelendirmiyor da değil.Saray kapısının önünde iki Fransız askeri duruyodu.bunun neden gerekli görüldüğünü anlamadım.Zaten şehrin pekçok yerinde fazlasıylaasker vardı.İçeride ise beni bir sürpriz bekliyordu…Binbaşı Caslier..onu tekrar görmek beni sevindirdi.O da bu karşılaşmadan mutlu olmuş gibi görünüyordu.Sıcak tavırları ve iltifatları beni böyle düşünmeye itti.Akşam saatlerindeyse Kenan yalıya geldi.Bir süre kızıyla hasret giderdi.Ayşe onu öyle özlemiş ki görür görmez boynuna sarıldı.Kenan gerçekten iyi bir baba,lakin keşke kapıldığı saçma fikirler olmasaydı.Belki o zaman her şey hepimiz için farklı olurdu.Aradan geçen onca zaman içinde belki fikirleri değişmiştir diye umuyordum…Yanılmışım..hala o saçmalıklara inanıyor.Üstelik bunun için beni kaybettiği yetmezmiş gibi,şimdi de kızını terk ediyor.Bunu Ayşe’ye nasıl yapar.Tutturmuş”İstiklal” diye bir şey peşinden Anadolu’ya asilere katılmaya gideceğini söylüyor.Güya İngiliz’ler,Fransız’lar buraya bizi işgal etmek için gelmiş.Anadolu’da insanlara eziyet ediyorlarmış.Vatanı kurtarmak için onlarla savaşacakmış.Batı bize medeniyet değil,ölüm getiriyormuş…Bu saçmalıkları onun kafasına kim sokuyor bilmiyorum.Beni Batı hayranlığına kapılıp gerçekleri,ülkenin üzerinde oynanan oyunları görememekle suçladı.Bunlara daha fazla dayanamayacağım,ne yapmak istiyorsa onu yapsın.Babam onun delirdiğini söylerken haklıymış.Bir insan nasıl böyle çılgın fikirlere kapılıp ailesini hiçe sayar ve birkaç avuç insanla koskoca ülkelere savaş açmaya cüret eder.Bu çılgınlık değilde nedir.? ERTESİ GÜN… Nur kızıyla pazara gitmişti.Kızıyla son kez vedalaşmak isteyen Kenan da gizlice onları takip etmişti.Çünkü bu sabah hakkında yakalama emri çıkarıldığı için artık yalıya gidemezdi. Kalabalığın arasında farkedilmeden onunla konuşabileceğini düşünmüştü,şehirde daha fazla kalamazdı.Bütün dikkatine rağmen Zavier ve Caslier’ın onu izlediğini farkedememişti.Kenan olanları Nur’a kısaca anlattıktan sonra tam kızına sarılmıştı ki askerlerin etrafı kuşattığını fark eden Orhan onu uyardı.Kaçmak için çok geçti.Orhan havaya ateş ederek halkın paniğe kapılmasını sağladı.Herkes bir taraflara doğru bağırarak koşmaya başlayınca onlarda kaçmak için bir fırsat bulmuşlardı.Onların kaçmaya çalıştığını gören Zavier askerlere vur emri verdi.Askerler silahlarını Kenan ve Orhan’a doğrulttuktan sonra etraftaki kalabalığa aldırış etmeden ateş etmeye başladılar.Kenan ve Orhan’da onlara karşılık vermeye başladılar.Nur ve küçük Ayşe bu şatışmanın tam ortasında kalmışlardı.Bir Fransız askeri Nur’u zorla tutuklamaya çalışırken,küçük kız korkuyla babasına doğru koşmaya başladı.Ayşe’nin kurşunlar arasında kendine doğru koştuğunu gören Kenan onu korumak için hiç düşünmeden ortaya atıldı.Daha kızına yaklaşamadan bir kurşun gelip Kenan’ın bacağına saplanmış,acıyla yere yığılmıştı.Olanlar karşısında çılgına dönmüş olan Nur kızını kurtarmak için kendisini tutan askerle adeta boğuşuyordu.Zavier Ybş.Jerome’a küçük kızı ve Kenan’ı vurmasını emreder.Bu emir karşısında donup kalan Jerome “nasıl olur”dercesine Zavier’e bakınca Zavier emri bir kez daha ama bu sefer daha sert bir şekilde tekrarladı.Araya giren Caslier buna karşı çıktı.Bu sırada ayağa kalkan Kenan kızını kucakladığı gibi koşmaya başladı.Orhan da etraftaki sebze kasalarını ateşe vererek askerleri engellemeye çalışıyor,bir yandanda Kenan’la, Ayşe’yi korumak için askerlere silahla karşılık veriyordu.Ortalık yakılan ateşle,havada uçuşan mermilerle adeta mahşer alanına dönmüştü.Dumanların etrafı kaplaması Kenan’ın askerlerden kurtulmasını kolaylaştırmıştı.Onlar gözden kaybolurken Nur kendisini tutan askerden kurtulmuş ,korkuyla onların ardı sıra koşmaya başlamıştı. SORGULAMA…. Zavier…Caslier…Jerome… Yedikule zindanlarında başarısız bir kaçma girişiminden sonra yakalanan Nur’u sorguya almışlardı. _Kenan’la neden görüştün? _O kızımın babası. _Daha önce ne zaman görüştünüz? _Sadece dün akşam ..kızını görmeye gelmişti. _Pazar yerinde buluşmak için o zaman mı sözleştiniz. _Ne…hayır..sözleşmedik,geleceğini bilmiyordum. _Ona bilgi mi veriyorsun? _Ne ..ne bilgisi ,verebilirim ki ona. _Bilmiyorum,bize sen söyleyeceksin.Onun asilerle birlikte olduğunu biliyorsun,ona ne tür bilgiler verdiğini anlat. _Ben ona hiçbir konuda bilgi vermiyorum,neden bahsettiğinizi anlayamıyorum. _A..elbette..eski kocan nede olsa, belki onun için casusluk yapıyorsun. _Beni böyle birşeyle nasıl itham edersiniz,ben saygın bir aileye mensubum.Sanırım kim olduğumu bilmiyorsunuz, beni onlarla nasıl bir tutarsınız. _Meraklanmayın hanimefendi,kim olduğunuzu gayet iyi biliyorum.Sarayda ki davetlerden tanışıyoruz.Şimdi bize bu sabah neden Stavro Yannis’in evine gittiğinizi söyleyin. _Onlar benim arkadaşlarım. _Elbette..elbette..onlarla arkadaş olman işini kolaylaştırıyor.Senden şüphelenmedikleri için rahatça istediğin evraklara ulaşıyorsundur.Bu sabah oradan eski kocana vermek için ne aldın. _Siz..siz beni nelerle suçluyorsunuz,hem de arkadaşlarıma karşı…artık çok fazla ileri gittiniz Zavier..karşınızda kimin olduğunu hatırlayın.Bana suçlu gibi davranamazsınız. Nur’un bu sert çıkışı Zavier’i öfkelendirmiş,ona oldukça sert bir tokat atmış,ağzından ,burnundan kanlar boşalmıştı.Caslier ve Jerome durum karşısında sessiz kalmış,hiç tepki vermemişlerdi.Sorgu iyice şiddetlenmiş Zavier Nur’u casuslukla suçluyor,bunu itiraf etmesi için onu zorluyordu.Ama Nur bütün suçlamaları reddetmiş,Zavier’in karşısında büyük bir kararlılıkla duruyordu.Saatler geçtikçe öfkesi iyice artan Zavier ona tekrar vurmak için elini kaldırmıştı ki Caslier bu kez sessiz kalamayarak elini tuttu.Zavier daha da öfkelenmiş,Caslier’i sanığı korumakla suçlamış,onu üstlerine şikayet etmekle tehdit etmişti.Caslier ise kaşısındakinin bir bayan olduğunu hatırlatıp,bir bayana vurulmasının doğru olmadığını savunmuştu. Bunlar olurken bir yandan Eftelya diğer yandan Nur’un babası Ziya Paşa da kızını kurtarmak için uğraşıyorduZavier’le görüşen Ziya Paşa bütün uğraşlarına rağmen Zavier’i kızının suçsuzluğuna ikna edemez.Eftelya ise yardım istediği Stavro’nun bunu reddetmesiyle yıkılmıştır.. Ertesi sabah Zavier Nur’u tekrar sorgulamak için odasına çağırtır. Ama daha önce Caslier’la konuşur ve Nur’un suçlu olduğunu,idam edilmesi gerektiğini Kenan’ın ancak bu şekilde teslim olacağını söyler.Bu plan sayesinde diğer asilerin yerini de öğrenebileceklerdir..Caslier ise bu planın yanlış olduğunu,suçu ispatlanmamış birinin idam kararının istenmeyen sonuçlar doğuracağını savunur. Kenan teslim olursa daha sonra Nur’a ne olacağını sorar.Zavier bunun Nur’un tutumuna bağlı olduğunu,kendileriyle işbirliği yaparsa affedilme ihtimalinin olacağını söyler. Zavier’in odasından çıktıktan sonra Nur’un yanına giden Caslier,askerlerin onu hücreden çıkarmakta olduklarını görür.Askerlere onu kendisinin Zavier’e götüreceğini söyleyerek ,onları uzaklaştırır.Bir süre koridorda sessizce ilerledikten sonra askerlerin göremediği bir dönemeçte aniden durup Nur’a sarılır.O ana kadar kendisine ilgisizmiş gibi davranan Caslier’in bu davranışı Nur’u şaşırtmıştı. Caslier ona Zavier’le işbirliği yapmasını aksi takdirde onu idam edeceklerini söyler.Nur hiç cevap vermemişti.Yaklaşan ayak seslerini duyunca tekrar yola devam ettiler.Zavier’in odasına vardıklarında Zavier ona,Kenan’ın teslim olması halinde serbest kalacağını aksi halde casusluk suçundan idam edileceğini söyler,fakat Nur bunu kabul etmez.Caslier ‘in yapabileceği hiçbirşey kalmamıştır artık. NUR’UN ORHAN’LA BULUŞMASI….. Kapatıldığı hücrede demir parmaklıklara dayanmış oturuyor Kenan’la Ayşe’ye ne olduğunu düşünüyordu.Yaşıyorlarmıydı,iyilermiydi,merak etmekten kendini alamıyordu.Zavier ondan Kenan’ı yakalatmasını istedine göre hala hayatta olmalıydıYada onlar öyle zannediyorlardı.Belki de Zavier onu kandırıyordu.Gerçeği öğrenmeliydi ama ,bunu nasıl ve nereden öğrenebilirdi. O böyle düşüncelere dalmışken mahkumların bulunduğu yeri temizleyen görevli yanıbaşında beliriverdi.Nur şaşkınlık içindeydi….bu…Orhan’dı. _Buraya gelmeye nasıl cesaret edebilirsin,her yerde sizi arıyorlar. _Onlardan korkacak olsaydık….devamını getirmedi.Beni boş ver şimdi,sen nasılsın onu söyle.Yüzünün haline bakılırsa…bayağı kötü davranmış alçak herifler. _Ben iyiyim..beni boşverde Kenan ..yaşıyormu..kızım nerde nasıl? _İkiside gayet iyi,sen onları merak etme güvenli bir yerde saklanıyorlar. _Allaha şükürler olsun,onlara kötü bir şey oldu diye çok korktum. _Artık korkmana gerek yok,onlar çok iyi buna emin olabilirsin.Sana bir şey yapmalarında korkma,en kısa zamanda seni buradan kurtarmanın bir yolunu bulacağız. Nur’u merak eden Caslier’da oraya gelmiş,onun biriyle konuştuğunu görünce saklanıp onları izlemekteydi. _Çıldırdınız mı siz,bunu nasıl yapacaksınız.Onların istediğide bu zaten,sizi buraya çekip yakalamak istiyolar. _Sen bizim için endişelenme ,biz bir yolunu buluruz.Kimse gelmeden gitmeliyim artık.Biraz duraksadıktan sonra..ama oluda başaramazsak..kısa bir sessizlikten sonra elini cebine soktu,bir yüzük çıkarıp Nur’a uzattı.Nur önce yüzüğe sonra Orhan’a baktı ve hiçbirşey söylemeden yüzüğü aldı.İkiside sessizce birbirlerine baktılar,bunun ne olduğunu biliyorlardı söylenecek bir söz yoktu.Orhan gitmek için hareketlenmişti ki Nur aniden: _Orhan…bende sana bir şey vereceğim,ama önce arkanı dönmelisin. _Pekala..deyip arkasını döndü. Nur elbisesinin düğmesi çözmeye başladı,çamaşırının arasından bir parça kağıt çıkardıktan sonra üzerini düzeltti.Caslier ise saklandığı yerden bütün olanları görmüştü. _Tamam..dönebilirsin..deyip kağıdı Orhan’a uzattı. _Nedir bu? _Stavro’nun masasından aldım…işinize yarayabilir. _Ah .! Nur sen ne yaptın..bunu bulsalardı seni hemen öldürürler di. _Ölmekten korkmuyorum…dedi kararlı bir ses tonuyla.Orhan..Kenan’a bir şey söylemeni istiyorum.Ona..beni affetmesini..ona inanmadığım için üzgün olduğumu söylermisin.Ayrıca Ayşe ‘ye de iyi bakmasını söyle.. _Söylerim .. İkiside birbirlerine sessizce baktılar,bir daha hiç görüşemeyecek insanların ,idam mahkumlarının son bakışı gibi,vedalaşmışlardı. HAPİSHANEDEN ÇIKIŞ…. İdam günü yaklaştıkça Zavier’in de sabrı tükenmek üzereydi.Kenan hala teslim olmamıştı,üstelik aldığı bazı istihbaratlara göre Nur’u hapisten kaçırma planları yapıyordu.Bu haber Caslier’ın da kulağına gelmişti.Şimdi hem Zavier hem de Caslier buna karşı tedbir alıyor,planlar yapıyorlardı.Herkesin farklı bir planı vardı.Kenan’la, Orhan şehrin diğer tarafında göstermelik bir isyan çıkaracak,askerlerin büyük bir kısmını oraya çekip,savunmayı zayıflatmayı planlıyorlardı. Zavier ise böyle bir isyan olasılığına karşı Nur’u gizlice başka bir hapishaneye gönderecek,Yedikuleye gelen Kenan’ı hapishanenin içinde kıskıvrak yakalayabilecekti.Tam bir kurt kapanı hazırlıyordu onlar için. Caslier’ın ise ne yapacağını tahmin etmek güçtü.Kime güveneceğini,kimden yardım alacağını bilemiyordu.Herşeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmeli,bu çarpraz ateş arasından farkedilmeden sıyrılması gerekiyordu.O bu düşüncelere dalmışken ,hemen arkasından gelen sesle irkildi._Sana yardım edebilirim..dedi..sesin sahibi. Sesin sahibini görmek için arkasını döndüğünde Yüzbaşı Jerome ile gözgöze geldi. _Sana yardım edebilirim…diye tekrarladı Jerome.Caslier ne demek istediğini anlamamıştı. _Ne yardımı..diye sordu Caslier anlamadığını belirtir bir ifadeyle. _Yapacağın şey için..Tek başına bunun üstesinden gelmen zor,bir yardımcıya ihtiyacın olacak…vee..ben yardım için hazırım. _Neden bahsettiğini anlamıyorum Yüzbaşı..diye geçiştirmeye çalıştı. _Hadi Caslier..birşeyler yapacağını biliyorum..beni hiçbirşey yapmayacağına inandıramazsın. _Neden bahsediyorsun sen,.hiç bir şey anlamıyorum,diye tekrar etti. _Nur’dan…onun idam edilmesine izin vermeyeceğini biliyorum..onun için mücadele edeceğini,ona karşı hislerin olduğunu da biliyorum,gerçi bunu herkes biliyor Binbaşı. _Kimmiş bu herkes..ve ne biliyorlarmış söylermisin. _Ben,Zavier,bütün subaylar ve saraydaki herkes .. _Hıh..demek herkes onu sevdiğimi ve kurtaracağımı düşünüyor. _Düşünmüyorlar Caslier..bundan eminler. _Ne.! Böyle birşeyi nasıl düşünürsünüz.Ben bir askerim Yüzbaşı,nerde,nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davranırım.Davetlerde onunla dans etmem kibarlık gereğiydi,bunun yanlış anlaşılmasına üzüldüm doğrusu,ayrıca ben sadece onunla dans etmedim ki,başkalarıyla da dans ettim. _Yapmayın Binbaşı…diye sözünü kesti Jerome.Bunu inkar edemezsiniz,size bakan herkes bunu açıkça görebiliyor.Zaten siz ne kadar aksini söylesenizde herkes inanmış bir kere.Ayrıca sizi anlayabiliyorum,Zavier’in emrinde ki birine güvenemezsiniz.Ama inanın bana,sizi temin ederim ki..bu meselede sizinle aynı taraftayım.Ve size gerçekten yardım etmek istiyorum. _Bunu neden yapmak isteyesin, _Aşk için. _Aşk…yoksa..siz de.. _Evet!.. Binbaşı ben de..herneyse artık bunun bir önemi yok,onun seçimi belli..ama şunu bilmenizi isterim ki bundan önce de ,şimdi de Zavier’in yaptıklarını uygun bulmuyorum,size yardım etmek istememin bir diğer nedeni de budur. Caslier düşünceliydi,onun sözlerinde ne kadar samimi olduğunu bilemiyordu.Belki de onu Zavier göndermişti,sadece Kenan’a değil kendisine de bir tuzak kırmuş olabilirdi.Zaten hiç anlaşamıyorlardı.Zavier onu sürekli üstlerine şikayet etmekle tehdit edip duruyordu,oldukça sinsi bir insandı,hem isyancılardan hemde her yaptığına karşı çıkan Caslier’dan kurtulabilirdi.”Bir taşla iki kuş” dedi içinden…bu oyuna gelmek istemiyordu. _Sanırım..bana inanmadınız..dedi Jerome,sessizliği bölerek..bu kadar düşündüğünüze göre. _Sana nasıl güvenebilirim..Zavier’in adamısın..bunu kendinde söyledin. _O halde bunu ispatlamam gerekecek.Size bir şey hatırlatayım Binbaşı,Pazar yerindeki baskında Zavier bana Kenan’a ateş etmemi emrettiğinde bunu yapmadım.Çünkü küçük kızın yaralanma ihtimali vardı.Ama o bunu önemsemedi bile ,üstelik özellikle kıza ateş etmemi emretti.Buna karşı geldim..oradaydınız biliyorsunuz. _Biliyorum ..evet..ama.. _Ama bu yerine getirilecek bir emir değildi.Küçük bir çocuğa ateş etmek ne askerliğe ne erkekliğe nede insalığa sığacak bir davranıştı.Ben onurlu bir insaım Binbaşı..ama ne yazık ki onursuz bir insanın emrindeyim.Asker olmam,onun emrinde olmam,yanlış bir karara,haksızlığa,adaletsizliğe sebep olacaksa,başıma ne gelirse gelsin ,sonuç ne olursa olsun umurumda değil.Böyle bir emre uymam.Lütfen Binbaşı..bana inanın..size yardım etmeme izin verin,tek başınıza onunla baş etmeniz güç,onun oyunlarına gelmeyin. _Tamam Yüzbaşı..size inanıyorum…ve yardımınızı memnuniyetle kabul ediyorum… İdama iki gün kala geceyarısından hemen önce şehrin diğer tarafında isyan çıkmış askerlerin büyük bir bölümü oraya sevk edilmişti.Zavier de planını uygulamaya başlamış Nur’u bir arabaya bindirip oradan uzaklaştırmıştı.Nur ayrılır ayrılmaz hemen Binbaşı Caslier’ın yanına gitti.Caslier askerle birlikte isyanı bastırmak için karşıya geçmeye hazırlanıyordu.Zavier buna şaşırmıştı,bunu beklemiyordu.Caslier’in durumdan faydalanıp Nur’u kaçırmak isteyeceğini düşünüyordu.Bütün planları alt_üst olmuştu.Çünkü beklediğinin aksine Caslier isyanı bastırmak için karşıya geçiyordu.Bu sırada yanlarına gelen Yüzbaşı Jerome,telaşlı telaşlı şehrin bu tarafında arka semtlerin de isyan başladığını söyledi.Zavier başka bir isyan beklemiyordu.,Caslier’ın bölüğünü ve Jeromu oraya göndermeye karar verdi.Caslier ve Jerome askerlerini alarak oraya doğru yola çıktılar.İsyanın çıktığı yere vardıklarında semt girişine kurulmuş barikatlarla karşılaştılar.Askerlerin geldiğini gören isyancılar daha da galeyana gelmişlerdi.Çatışma başladığında Caslier ve Jerome askerlerinin bir kısmını ağaçlık alanların olduğu yerlere siper edip,kendileri ise Caslier’ın arabasına doğru ilerleyip karanlıkta kayboldular. KURTULUŞ ANI….. Nur ;Zavier’in planını sogulama sonrasında Caslier dan öğrenmişti.Kenan’a bunu bildirmesi için daha önce Orhan’ın hapishaneye girmesine yardım eden görevliyi yollamıştı.Haberi alan Kenan’la Orhan ,Zavier’in bu planına karşılık başka bir plan yapmış onları iki ayrı yerdeisyan çıkararak şaşırtmışlardı.Kendileri de Nur’un götürüldüğü diğer hapishanenin yolunda onu kurtarmak için bekliyorlardı. Nur ise endişeli bir yolculuk yapmaktaydı.Neler olacağını,kurtulup kurtulamayacağını,en önemlisi bir daha kızını görebilecekmiydi.O bu düşüncelere dalmışken arabanın aniden durmasıyla kendine geldi.Dışarıdan sesler geliyordu.Yanındaki askere ne olduğunu sordu.Aslında olanı tahmin ediyordu,heyecanlanmıştı,onlar gelmiş olmalıydı.İçerdeki askerlerden biri ne olduğunu anlamak için dışarı çıktı.Sesler biraz daha artmıştı,bir süre sonra da birkaç el silah sesi geldi.İçerideki diğer asker hemen silahına sarılmıştı ki kapı açıldı.Gelen az önce dışrıya çıkmış olan askerdi gözleri faltaşı gibi açılmıştı ._Neler oluyor?..silah sesleri nereden geldi?..diye sordu içerideki.Ana diğer asker hiç cevap vermeden öylece bakıyordu.Asker ve Nur ne olduğunu anlamak için ona bakıyorlardı ki kapıdaki asker bir anda arabanın içine düştü.Sırtına saplanmış bıçağı gördüler.Nur yanında ki askere baktı,onunda gözleri diğerinin ki gibi korkudan faltaşı gibi açılmış,önünde cansız bir şekilde yatan arkadaşına bakıyordu.Bu sırada başı siyah örtüyle sarılı iki kişi göründü.Biri elindeki silahla askere aşağıya inmesini işaret etti.Zaten korkudan kıpırdamakta zorluk çeken asker titreyerek elindeki silahı yere bırakıp ,arabadan inmek için hareketlendi.Tam ayağını uzatıp,başını eğdiği sırada.başı örtülü adamlardan biri silahının kabzasıyla askerin başına vurup onu bayılttı.Sonra sessizce birkaç saniye Nur’a bakıp arabanın kapısını kapattı.Ve araba bu sefer başka bir yöne dğru hareket etti..Arabanın içinde yalnız kalan Nur olanları anlamaya çalıştı.Onlar Kenan’la Orhan olmalıydı ama neden kendisiyle hiç konuşmamışlardı,bu durum garip gelmişti .”Belki de acele etmeleri gerektiği içindir” dedi.Sonuçta kurtulmuştu ya,şimdi nereye olduğunu bilmediği bir yere doğru ama bu kez güvenle gidiyordu.Araba kısa bir an durduktan sonra tekrar yola devam etti. Şehrin diğer tarafında şatışma tüm hızıyla devam ediyor ,silah seslari her yerden duyuluyordu.Zavier ise büyük bir sabırsızlık içindr Kenen’la Orhan’ın getrilmesini bekliyordu.Kenan ve Orhan ise atlarının üzerinde saklandıkları yerde arabanın gelmesini bekliyorlardı.Bir ara isyancılar tarafında ateş kesilmiş askerler ne yapacaklarını sormak için Komutanlarına bakındılar.Etrafta olmadıklarını görünce Subaylardan biri arabaların yanına doğru ilerledi.Caslier’ın arabasının kapısını çalıp beklemeye başladı. Fakat içeriden herhangi bir ses gelmedi.Kapıyı tekrar çalıp” Binbaşı!. Diye seslendi.Yine cevap alamayınca telaşla kapıyı açtığında Binbaşının sert tepkisiyle karşılaştı. _Neden ,kapıyı izinsiz açıyorsun asker? _Efendim..ben..ben kapıyı çaldım sizden cevap alamayınca endişelenmiştim,affedin..dedi. _Tamam..ben düşünüyordum..duymadım..dedi Caslier,bu kez daha yumuşak bir sesle. _Efendim..karşı taraf ateşi kesti,ne yapmamızı emredersiniz. _Herkes yerini korusun..dedi Binbaşı arabadan inerek.Bizi cephanelerinin bittiğine inandırıp,üzerlerine çekmek istiyorlar.Kendimizi açığa çıkarınca ateşe başlayacaklardır.Ben aksini söylemedikçe kimse yerinden kıpırdamasın..dedi. Bir süre daha böylece bekledikten sonra karşı taraftan birkaç el silah sesi geldi,onlarda karşılık verdiler.Ve gece boyunca bu durum böyle devam etti,ta ki gün ağarmaya başlayıncaya dek.İsyancıların çekildikleri anlaşılınca Caslier askerlerine dönüp; _ Toparlanın..karargaha dönüyoruz..dedi. Karargaha vardıklarında onları gözleri uykusuzluktan kızarmış bir halde bekleyen Zavier karşıladı.Öfkeden adeta kuduruyordu,bütün gece uyumadan Kenan’la Orhan’ın getirilmesini beklemişti ama henüz onlardan bir haber yoktu.Bir yandan askerleri azarlıyor,diğer yandan isyancılara küfürler yağdırarak avluda bir ileri bir geri dolanıp duruyordu. Öfkeli olan sadece o değildi,Kenan’da öfkeliydi.Bütün gece o yolda Nur’un nakledildiği aracı beklemişler,ama yoldan değil araba bir tak kişi bile geçmemişti.İkiside merak içindeydi,neler olduğunu bilmemek,birşey yapamamış olmak onları çıldırtıyordu. GECE KIZKULESİ….. Araba uzun bir yoldan sonra durdu,kapıyı yüzü hala örtülü olan biri açtı.Nur boyu ve yapısından dolayı onun Orhan olduğunu düşündü.Açıkta kalan tek yer gözleriydi fakat karanlıktan dolayı onlarda net görünmüyordu.Hem zaten onlardan başka kim olabilirdi ki.Arabadan indiğinde sahilde olduklarını gördü. _Neden buraya geldik.? Diye sordu fakat adamdan bir cevap alamadı,sadece eliyle”sus”işareti yapmıştı. Haklıydı böyle davranmakta,her an bir askerle karşılaşabilirlerdi.Nur’da susup kendisine gösterilen sandala bindi ve sahilden uzaklaştılar.Bir süre sonra sandal Kızkulesine yanaştı.Başı sarılı adam Nur’un kuleye çıkmasına yardım ettikten sonra kulenin kapısını açtı.Birlikte içeri girdiler,adam bütün pencereleri dışarıdan,içerisi görülmeyecek şekilde örtülerle kapattı.Nur’a içinde yiyecek ve mumlar olan bir sepet verdikten sonra kapıyı dışarıdan kilitleyip geldikleri sandala binerek oradan hızla uzaklaştı. Nur olanlar karşısında şaşkın ve endişeliydi.Bir yandan denizin ortasında tek başına kalmış olmak onu ürkütüyor,diğer yandan hapisten,idamdan kurtulmuş olmasına seviniyordu.Hava aydınlanmak üzereydi Zavier’in olanları öğrenince nasıl çıldıracağını düşününce gülümsemeye başladı. Peki ya Caslier o ne yapacaktı,onu bir daha görebilecekmiydi.Kenan’la birlikte Anadoluya giderse_ki bunu yapmayı planlıyordu_bir daha asla onu göremeyecekti.Neden ona olan hislerini belirtmekte bu kadar gecikmişti. Kapının çalınmasıyla irkildi.Nur günlüğü okumaya o kadar dalmıştı ki bir an kendisini B.Büyükanne Nur gibi kulede kapalı kalmış,çalınan kapının ardında askerler varmış gibi hissetmişti.Hemen günlüğü yastığının altına saklayıp “girebilirsiniz”dedi. Gelen ağabeyi Mehmet’ti. _Ne yapıyorsun bakalım burada,böyle yapayalnız..deyip Nur’un yanına oturdu. _Hiçç… _Hiç..sadece hiç öylemi..günlerdir odandan dışarı çıkmıyorsun,arkadaşlarında görüşmüyorsun,sıkılmadınmı burada. _Canım dışarı çıkmak istemedi..ne yapayayım. _Neden..bir sorun mu var yoksa. _Ne sorun olabilir ki. _Bilmem..Bir erkek arkadaşın olmadığı için mi evden çıkmıyorsun.Bak böyle devam edersrn evde kalacaksın sonra. _Amann be Mehmet,ne ilgisi var şimdi. _Ne demek ne ilgisi var.Bak neredeyse 30 yaşına geldin,senin yaşıtlarının çoğu ya evli ya da nişanlı.Sen hala beğenecek bir adam bulamadın bir türlü. _Mehmet…kızıyorum bak ama. _Sen bana kızacağına kalkta dışarı çık biraz kısmeti açılsın. _Üf..yaa.gitsene sen artık,yaşlı nineler gibi konuşmaya başladın. _Tamam ..tamam..kızma,benim güzel kardeşim.Şaka yaptım,hem ben zaten seni kimselere vermem,hele bir istemeye gelsinler,bak hepsini nasıl dövüyorum. _Sana inanamıyorum Mehmet. _İnan bebeğim,ben seni kimselerle paylaşmam,hem bak ne güzel yaşayıp gidiyoruz hep birarada..öyle değilmi. _Annem duymasın böyle söylediğini “hep senin yüzünden evlenmiyor bu kız” diye başının etini yer sonra. _Kızsın valla..umurumda değil,vermiyorum işte kimseye abin değilmiyim. _Hmm..demek öyle..peki ya aşık olursamda mı vermeyeceksin. _O zaman başka tabi..Hem sen öyle birini buluncaya kadar ,ben çoktan bastonla dolaşmaya başlarım bile. _Çok kötüsün ya..gerçekten çok kötüsün..deyip yastıkla ona vurur.Mehmet boş durur mu o da diğer yastığı kapıp karşılık vermeye başlar.Bu yastık savaşı anneleri odaya girip müdahale edinceye kadar devam etti. _Çocuklar..ne yapıyorsunuz böyle,kocaman insanlar oldunuz hala çocuk gibisiniz. _Sadece küçük kardeşimle biraz şakalaşıyorduk…dedi Mehmet. _Birde ağabey olacaksın…evli barklı adam böyle çocuk gibi davranırsa,bu kızda büyüdüğünü anlamaz tabi. _Haydaaa..yine ben suçlu oldum.Senin kızın kimseyle ilgilenmiyorsa ben ne yapabilirim ki. _Neden kardeşini de alıp biraz dışarıya çıkmıyorsun.Bir club’a falan gidin mesela,ne bileyim işte geçler nerede eğleniyorsa oralara gidip eğlenin biraz.Bu devirde evde oturan genç görülmüş mü. _Haklısın annecim..dedi Mehmet,sen gelmeden az önce ben de aynı şeyi kardeşime söylüyordum.”Bu gidişle evde kalacaksın”diye. _Mehmet..! _Ne ..yanlış mı..evde kalmadın mı. _Anne neden oğluna bir şey söylemiyorsun. _Tabii..elbette söyleyeceğim..”haklısın oğlum,”kesinlikle haklısın. _Ne..size inanamıyorum..dedi Nur hayretle,bir annesine bir ağabeyine bakarak. Odada gülüşmeler başladı,günlerdir ilk defa neşelenmişlerdi.Annesi de yatağın üzerine ,ikisinin arasına oturup ellerinden tutarak; _İkinizide çok seviyorum,siz benim tek yaşama sebebimsiniz.Hep böyle neşeli ve mutlu olmanızı istiyorum,sonsuza kadar..mutlu olun. Bu sözler üzerine ikiside annelerine sarılmışlardı.İşte bu yaşanan an tam bir mutlu aile tablosuydu. Mehmet annesinin de isteğiyle akşam kardeşini ve eşini bir gece klübüne götürmüştü.Mehmet ve eşi dans ederken Nur da günlükte okuduklarını düşünüyor”bir gün bende birini böyle sevecekmiyim acaba”diye geçirdi içinden. Yanına gelen ağabeyinin isteğiyle dansa kalkmış onunla dans ediyordu.Pistin hemen kaşı tarafındaki bar bölümünde ise tanıdık bir yüz vardı.Prf.Dr. Caslier barda oturmuş içkisini yudumlayıp etrafına bakınıyordu.Ama ne o Nur’u,nede Nur onu görmüştü.Nezaman biri diğerinin tarafına doğru baksa,öbürünün arkası dönük oluyordu. Tarih sanki onları bir kez daha bir araya getirmek istiyor,fakat talih onları yine buluşturmuyordu. ERTESİ SABAH….. Sabah olmasına rağmen Nur’u götüren askerlerin hala dönmemiş olması Zavier’in canını sıkmıştı.Neler olduğunu öğrenmek için askerlerden birini göndermişti.Öğleye doğru asker yanında başka bir askerle geri döndü.Bu diğer saker Nur’u nakletmekle görevlendirilen 4 askerden biriydi.Zavier’in karşısına getirildiğinde korkudan hala titriyordu.Onu elleri ve ayakları bağlı halde ölmüş olan diğer askerlerin yanında baygın vaziyette bulmuşlardı.Araba da Nur da kayıptı. Zavier’in gözlerinden adeta ateşler fışkırıyordu. _Seni neden öldürmediler…diye sordu. _Bilmiyorum efendim diye kekeledi asker. _Ben biliyorum asker..ben biliyorum..öfkemi senden çıkarmam için seni öldürmediler. _Komutanım…lütfen beni bağışlayın…diyerek Zavier’in ayaklarına kapandı ve ağlamaya başladı.Ama bu hareketi onu dahada sinirlendirmekten başka bir işe yaramamıştı.Ayağına kapanan askere sert bir tekme atarak onu yanından uzaklaştırdı.Biraz sakinleşip askeri sorgulamaya başladı. _Kim yaptı..Kenan’mı. _Kim olduklarını bilmiyorum efendim,yüzlerini göremedim. _Ne demek,görmedim,körmüsün be adam. _Şeyy..şey efendim çok karanlıktı,yüzlerini örtmüşlerdi. _Hmm..peki kaç kişiydiler. _İki…dedi asker sessizce. _Kaç..? Duyamadım,yüksek sesle söyle. _İki…efendim,dedi asker korkuyla titreyerek. _Demek iki kişiydiler..Dört asker iki kişiye yenildi,öylemi.Hemen götürün şunu buradan,bir daha da gözüme göstermeyin..diye bağırmaya başladı.Zavier’in hiddetinden bütün askerler korkuya kapılmıştı.Her biri bir bahaneyle oradan uzaklaşmaya çalışıyordu. _ Jerome’u çağırın bana hemen..gece neler oldu bilmek istiyorum. _Efendim..Yüzbaşı burada değil..dinlenmek için gitti. _O halde gece orada olan herhangibirini getirin bana. _Emredersiniz! Deyip odadan ayrılan asker bir süre sonra yanında Onbaşıyla birlikte geri döndü. _Beni emretmişsiniz efendim. _Sen bütün gece oradamıydın Onbaşı.? _Evet efendim. _Bana bütün detaylarıyla orada neler olduğunu anlatmanı istiyorum. _Efendim..isyancılar semt girişine büyük bir barikat kurmuşlar,nöbet tutan iki askerimizi rehin almışlardı.Uzun bir müddet karşılıklı olarak ateş açtık.Sabaha doğru karşı taraftan silah sesi kesildi. _Hmm…neden peki. _Sanırım cephaneleri bitmişti. _O halde neden hemen üzerlerine gitmediniz. _Efendim..ne yapacağımızı bilemedik. _Peki ya komutanlarınız,onlar ne yaptı. _Efendim..Yüzbaşı ve Binbaşı yanımızda değildi. _Nedemek yanımızda değildiler…neredeydiler. _Arabadaydılar. _Siz çarpışıyorken onlar arabada ne yapıyorlardı. _Bilmiyorum efendim.! Ne yapmamız gerektiğini sormak için gittiğimde yalnız biri oradaydı. Bu cevap üzerine heyecanlanan Zavier’in ifadesi birden değişti. _Kim..hangisi oradaydı.? _Binbaşı Caslier.. _Ne yapıyordu peki..dedi .Az önceki telaşlı hali yerini hayal kırıklığına bırakmıştı. _Elindeki bir haritaya bakıyordu.Bana düşündüğünü söyledi,yerimizi korumamız gerektini,bunun bir aldatmaca olabileceğini,riske girmememiz gerektiğini söyledi. _Haklı..doğru düşünmüş…devam et…daha sonra neler oldu. _Karşı taraftan birkaç kez daha ateş açtılar,sonrada durdular.Sabah olunca Yzb.Jerome,Binbaşına daha fazla beklemenin anlamsız olduğunu ,çekilmemizi önerdi.Sonrada oradan ayrıldık. _Tamam Onbaşı ..gidebilirsin. Demek Binbaşı hep oradaydı.O halde bunu yapan o olamazdı.Öyleyse Kenan bunun tuzak olduğunu anlamış,başka bir plan yapmış olmalıydı.”Lanet olsun.ben bunu neden düşünemedim”diye kendisine kızmaya başladı bu kez.Herşeyi mahvetmişti,hem Kenan’ı yakalayamamış hem yem olarak kullandığı Nur’u elinden kaçırmıştı.Üstelik Caslier’dan da boş yere şüphelenmişti ama içinden bir ses hala Caslier’a dikkat etmesini söylüyordu. Hava iyice kararmış,vakit neredeyse gece yarısına yaklaşıyordu.Nur bütün gün kulede tek başına oturup birinin gelmesini beklemişti. Artık iyice sıkılmıştı ki bir ses duydu.Perdeyi biraz aralayıp dışarı bakınca,bir sandalın yaklaştığını gördü.Gelenin kim olduğunu görememişti bu sebebten saklanma ihtiyacı hissetti.Ama nereye saklanabilirdi ki burada.O böyle ne yapacağını düşünürken kapı açılmıştı bile.İçeriye tıpkı gece kendisini buraya getiren adam gibi başı örtüyle sarılmış biri girdi.Onun geceki adam olmadığını hemen anladı.Bu adam daha uzun boyluydu”Kenan! Senmisin”diye sordu.Adam cevap vermedi.Nur korkmaya başlamıştı,başka biri olduğu kesindi ama kimdi,bunu kestiremiyordu.Adamsa sessizce kapıyı kapatıp ona doğru yaklaşmaya başladı.O yaklaştıkça Nur bir adım geriye gidiyordu.Sonunda gidecek yer kalmayıp duvara dayanınca adam da ona iyice yaklaşmıştı artık. Nur bu sefer “kimsin sen” diye sordu.Aralarındaki mesafe o kadar kısalmıştı ki nefesini adeta yüzünde hissedebiliyordu.Adam Nur’un korkulu gözlerle ona baktığını görmüştü.Tam ellerini ona doğru uzatıyordu kiNur arkasında sakladığı bıçağı ona doğru savurdu.Adam Nur’dan daha çevik bir hareketle elini yakalamış olmasına rağmen yaralanmaktan kurtulamamıştı.Nur bıçağı kaptırınca iyice korkmuş olmasına rağmen “kimsin sen” diye tekrar sordu.Adam taralanmış olmasına rağmen hiç ses çıkarmamıştı,başındaki örtüyü açmaya başladı. Örtü açıldığında Nur büyük bir şaşkınlıkla; _Aman Allahım!..Binbaşı..siz..diyebildi.hemen kendini toparlayıp..Neden cevap vermediniz. _Güzelliğiniz beni öylesine büyülüyor ki,karşınızda dilim tutuluyor,konuşamıyorum sadece bu güzelliği seyretmek istiyorum..dedi. _Ama..sizi öldürebilirdim. _Ölümün sizin elinizden gelmesine memnun olurdum. Bu sözler Nur’un gururunu okşamış,ne söyleyeceğini bulmakta zorlanıyordu.Binbaşı ise ona iyice yaklaşmış eliyle Nur’un mahcubiyetten eğilmiş olan başını kaldırdı.Göz gözeydiler artık.İkiside ne söyleyeceklerini bilemiyordu,konuşmak o an öylesine gereksiz birşeydi ki ,içlerindekini dışa vursalar kelimeler yetersiz kalacaktı..sustular…Bir süre böyle bakıştıktan sonra sessizliği bozan yine Nur oldu. _Beni nasıl buldunuz.? _Buraya gelmenizi ben sağladım. _Siz mi..dedi Nur hayretle..ben..ben sanıyordum ki.. _Kenan ..seni buraya getirenin o olduğunu sanıyordun..diye tamamladı Nur’un sözünü. _Şey…yani evet..bu kıyafetleri görünce _Anlıyorum..diye sözünü kesti tekrar başkalarının da öyle zannetmesini istediğimiz için böyle giyindik. _Sanırım Zavier ve adamlarını kastediyorsunuz. _Evet..onu kastediyorum. _Peki..gece beni buraya getiren kişi kimdi.Çünki siz olamazsınız o daha farklıydı. _Yüzbaşı Jerome..sizi buraya getiren oydu. _Yüzbaşımı..buna inanamıyorum..onun Orhan olduğunu zannetmiştim.Ama o Zavier’in adamı bunu neden yaptı…bunu neden yaptınız..beni neden kurtardınız Binbaşı. _Bunu şimdiye kadar anlamış olmalısınız. _Anladığım şeyin doğru olup olmadığına emin değilim. Caslier tebessüm ederek ona baktı ve Nur’un yüzünü ellerinin arasına alıp alnına bir öpücük kondurdu. _Şimdi eminmisin? Diye sordu.Nur hiç cevap vermeden sanki “anladım” dercesine manidar bir edayla baktı.Hemen sonra hiçbirşey olmamış gibi; _Yaranızla ilgilensek iyi olacak..dedi. _Önemli bir şey değil,küçük bir sıyrık sadece. _Yinede ilgilenilmesi gerekir,enfeksiyon oluşabilir. _Pekala..dedi Caslier ve üzerindekilri çıkardı.Yaranın söylediği gibi küçük bir sıyrık olduğunu göstererek; _Bıçak kullanmakta pek başarılı olduğunuz söylenemez dedi. _Bu latife edilecek bir şey değil Binbaşı..Allaha şükür ki başarılı değilmişim…deyip yarayı temizlemeye başladı. _Peki ya diğer yara..dedi Caslier…onu sarmayacakmısın? _Hangi yara dedi Nur..zira Caslier’ın vücudunda başka yara görünmüyordu.Caslier Nur’un elini tutup kendi göğsüne koydu; _İşte.. buradaki..bunuda iyileştirebilirmisin. Nur’un şaşkınlığı ismini koyamadığı başka türlü bir duyguya karışıyor,ne söylemesi gerektiğini bilemiyordu.Caslier ise söylenmesi gereken bir sözün olmadığını,sadece ona sarılmanın bu yaranın tek ilacı olduğunu söylüyordu. “Nasıl oluyordu da ülke bu durumdayken,hergün insanlar ölüyorken,kendileri “aşk”ı düşünebiliyorlardı.Bu bencillik değilmiydi. Ama “aşk” sadece olağan zamanlarda değil,olağan dışı zamanlarda da(savaş ,kıtlık vs) varlığını hissettirecek bir kalp bulabiliyordu.Bazen acılı,bazen umutsuz,bazende onu hiç beklemeyen bir kalpte bile ansızın beliriverebilirdi.Sancılar içindeki bir ruhta bile hayat bulmak için,inanılmaz bir savaş verebiliyor,aklın yüreğin önüne geçmesine izin vermiyordu. _Önemli bir şey değil,küçük bir sıyrık sadece. _Yinede ilgilenilmesi gerekir,enfeksiyon oluşabilir. _Pekala..dedi Caslier ve üzerindekilri çıkardı.Yaranın söylediği gibi küçük bir sıyrık olduğunu göstererek; _Bıçak kullanmakta pek başarılı olduğunuz söylenemez dedi. _Bu latife edilecek bir şey değil Binbaşı..Allaha şükür ki başarılı değilmişim…deyip yarayı temizlemeye başladı. _Peki ya diğer yara..dedi Caslier…onu sarmayacakmısın? _Hangi yara dedi Nur..zira Caslier’ın vücudunda başka yara görünmüyordu.Caslier Nur’un elini tutup kendi göğsüne koydu; _İşte.. buradaki..bunuda iyileştirebilirmisin. Nur’un şaşkınlığı ismini koyamadığı başka türlü bir duyguya karışıyor,ne söylemesi gerektiğini bilemiyordu.Caslier ise söylenmesi gereken bir sözün olmadığını,sadece ona sarılmanın bu yaranın tek ilacı olduğunu söylüyordu. “Nasıl oluyordu da ülke bu durumdayken,hergün insanlar ölüyorken,kendileri “aşk”ı düşünebiliyorlardı.Bu bencillik değilmiydi. Ama “aşk” sadece olağan zamanlarda değil,olağan dışı zamanlarda da(savaş ,kıtlık vs) varlığını hissettirecek bir kalp bulabiliyordu.Bazen acılı,bazen umutsuz,bazende onu hiç beklemeyen bir kalpte bile ansızın beliriverebilirdi.Sancılar içindeki bir ruhta bile hayat bulmak için,inanılmaz bir savaş verebiliyor,aklın yüreğin önüne geçmesine izin vermiyordu. Ama akıl,yüreği savaş gibi olağandışı durumlarda susturmayı başarabilecek bir güçteydi. Öyleyse neden,şu an bu kadar aciz bir durumda hissediyordu kendisini.Bu olanlar normalmiydi,aklıyla yüreği arasında sıkışıp kalmıştı.Bundan sonra ne yapayacaktı.Herşey büyük bir belirsizlik içinde tıpkı denizdeki bu kule gibi,kendilerini herşeyin ortasında buluvermişlerdi.” Sabah olmak üzereydi.Martılar çığlık çığlığa telaşlı telaşlı uçmaya başlamışlardı bile.Onların sesleriyle uyanan Caslier yattığı yerden hızla fırlayarak kalktı.Pencerenin aralığından etrafa bakındı deniz durgun,hava ise yeni aydınlanıyordu.Etrafta kimseler gözükmüyordu.Giysilerini giyinip Nur’un yanına gitti.Bir süre uyumakta olan Nur’u izleyip alnına bir öpücük kondurduktan sonra gitmek üzere hareketlenmişti ki Nur öpücüğün etkisiyle adeta uyuyan güzel misali uyanmıştı.Uyku mahmuru gözlerle Caslier’a bakıp; _Gidiyormusun?dedi. _Hava aydınlanmak üzere..kimse görmeden karargaha dönmeliyim. _Tekrar ne zaman geleceksin. _Geceyarısına doğru gelirim.Kendine dikkat et benden veya Jerome’dan başkası gelirse saklan…ve..şu silahıda elinden bırakma…umarım kullanmak zorunda kalmazsın..deyip silahı eline verdi. _Umarım ..diye tekrarladı Nur. Silahı alırken Caslier’ın gözü Nur’un elindeki yüzüğe takılmıştı.Gece dikkat etmemişti ama şimdi yüzüğü görünce ona kimin verdiğini de hatırlamıştı.Nur’un elini tutup dikkatlice yüzüğe baktı. _Ne oldu..diye sordu Nur. _Bu yüzüğün özel bir anlamı varmı? _Neden soruyorsun.. _Sadece merak ettim..neden takıyorsun bunu. _Yüzüğü beğenmediğin için mi soruyorsun yoksa başka bir nedenlemi. _Bu ..Kenan’ın yüzüğümü. _Bunu da nereden çıkardın..onun yüzüğünü çok uzun zaman önce takmayı bıraktım.Sadece sıradan bir yüzük,neden ilgini çektiğini anlamadım. _Sıradan bir yüzük…öylemi. _William ne söylemeye çalışıyorsun,açıkça söylermisin. _Hapishanede..biriyle konuştuğunu gördüm,kimdi o? _Orhan’dı.Beni kurtatacaklarını söylemeye gelmişti. _Ve..sana bu yüzüğü verdi.Bunun mutlaka özel bir anlamı olmalı,öyle değilmi. Nur onun şüphesini anlayabiliyordu.Hala Kenan’a karşı hisleri olabileceğini düşünmüş olmalıydı,böyle bir anda bile bunu sormaya çalıştığına göre… _William..ben…seni anlıyorum ama inan bana Kenan benim için kızımın babası olmasından başka bir şey ifade etmiyor.Ben..seni seviyorum..bu yüzüğe gelince,ne olduğunu zannettiğini biliyorum amaemin ol zannettiğin gibi değil.Ve yüzüğün büyük bir taşla kaplanmış olan üst kısmını eliyle kavrayarak açtı.Yüzük sanki küçük bir kutu gibiydi,içindeyse bir miktar beyaz renkli toz vardı. _Buda nedir ..dedi Caslier merakla yüzüğe ve içindeki toza bakarak. _Zehir.. _Zehir mi..sana içi zehir dolu bir yüzüğü neden verdi…ne yapacaksın bununla. _Şayet beni kurtaramazlarsa..idamdan önce içmem için verdi. Caslier duyduğu karşısında dehşete kapılmıştı. _Buna inanamıyorum..nasıl insanlar bunlar..kendini öldürmeni nasıl isterler..sen..sen bunu yapmayı nasıl düşünürsün. _Düşman kurşunuyla, üstelik o alçağın elinden ölmektense,kendimi öldürmeyi tercih ederim.Bu çok daha onurlu bir ölüm olur benim için. Caslier söyleyecek bir söz bulamamıştı.Onun düşüncesine saygı duymuş hatta böylesine onurlu birini sevmiş olduğu için kendisiyle de gururlanmıştı.Ona sıkıca sarıldı. Lütfen..!.ben ölmeden sakın böyle bir şey yapmaya kalkışma,buna dayanamam.Eğer kurtulamazsak ve birinin ölmesi gerekirse bu sen değil ben olacağım. _Hayır..böyle konuşma ne olur dedi Nur.Sen olmadan artık benimde yaşamamın bir anlamı olmayacak. _O halde ya birlikte öleceğiz ,yada sonsuza kadar birlikte yaşayacağız. _Belki sonsuzlukta bile..diye tamamladı Caslier’ın sözünü. FİNAL…. Ben Yüzbaşı Jerome… Bu günlüğü bulup,okuduktan sonra bu satırları yazmaya karar verdim. Günlükler; insanların hayat hikayelerini kendi ağızlarından anlatır.Fakat hikayeci ölünce,onu okuyanlar bu hikayelerin sonunu asla öğrenemezler. Tıpkı bu günlükleri yazan Nur ve Caslier’ın hikayalerinin sonunu kimsenin gerçekten bilemeyeceği gibi. Bu günlükler;bir gün onların çocuklarının eline geçecek( bunun için elimden geleni yapacağım) fakat son sayfadan sonrasını bilmeleri şu an neredeyse imkansız.Belki insanlar onlara gerçeklerden bambaşka şeyler anlatacaklar. İşte..bende bunun olabileceğini düşünerek,her iki günlüğün son sayfasına “onların sonunu”kendim yani olanları en yakından bilen kişi olarak ben yazmalıyım diye düşündüm. Yazdıklarım bittikten sonra Nur’un defterini en yakın arkadaşı Madam Eftelya’ya vereceğim.Çünkü şu an şehri terk ettikleri için ailesine ulaşamıyorum. Binbaşının defterini ise oğluna göndereceğim.Bunları bilmeleri gerektiğine inanıyorum,umarım bunu yaptığım için bana kızmazlar. Ertesi akşam Binbaşı yine Kızkulesine Nur’un yanına gitmişti.Giderken etrafı kontrol ettigiğinden hiç şüphem yok ama karanlıkta onu takip eden gölgeyi farketmemişti. Bu Zavier’in adamlarından biriydi.Binbaşı’ndan şüphelenmekten hiç vaz geçmemiş,sürekli takip ettiriyordu.O gece sabaha karşı hava henüz aydınlanmamıştı ki bir asker odama girip beni uyandırdı.Zavier’in hazırlanmamızı, isyancı asilerin yerini bulduklarını,beni beklediklerini söyledi. Önde Zavier arkasında ben ve benim arkamda on asker olmak üzere hep birlikte sahile doğru yürümeye başladık.Zavier’in bahsettiği asilerin onlar olmaması için yol boyunca dua ettim.Sahile varınca Kızkulesinin karşısında durduk Zavier sandallara binmemizi söyleyince,dualarımın boşuna olduğunu anladım.Onları bulmuştu…ve avını tuzağa düşüren bir sırtlan gibi zevkten sırıtıyordu.Onları uyarmalıydım ama bunu nasıl yapabilirdim,bir yol,bir çare,aklıma hiçbirşey gelmiyordu.Silahımı sıkıca kavradım…eğer Zavier’i vurursam..diğer askerler önce beni,sonrada onları vururlardı.Oradan kaçma şansları da yoktu ki.Sonunda silahımı havaya doğru ateşledim..ne olacaksa olsun.Zavier’e kontrol ederken olduğunu söyledim,sinirden köpürüyordu yine.Umarım Binbaşı silah sesini duymuştur en azından bunu ummak içimi rahatlatıyordu.Yanılmamışım..Binbaşı silah sesini duyar_duymaz hemen dışarı çıkmış,sandalına binmek için hareket etmişlerdi.Ama Zavier bunu tahmin etniş olmalı ki,kulenin diğer tarafına da askerler yerleştirmiş,onlara kaçacak yer bırakmamıştı. Kuleye vardığımızda Binbaşı ve Nur bu askerler tarafından yakalanmış,askerler sandallarında onlara doğrultulmuş silahlarıyla karşıladılar bizi. Zavier büyük bir savaş kazanmış komutan edasıyla gülüyordu karşılarında. _Bir suçluya yardım ettiğin için sende idam edileceksin..dedi.Ve hatta ikinizi aynı anda idam edelim,sevenleri ayırmak dopru olmaz..değil mi.Ne dersin Binbaşı. _Ölümüm seni mutlu edebilir Zavier ama bunu göremeyecek olmanda beni mutlu ediyor. _Ha..ha..haaa..Ne kadar zavallı bir durumda olduğunuzun farkında değilsiniz galiba Binbaşı.Bir kadın için hayatınızdan vazgeçiyorsunuz.Ve siz güzel bayan..bu adam sizin için ölürken,siz başka bir adam için ölüyor olacaksınız. _Ben hiç kimse için değil..vatanım için ölüyorum..bu vatan sizin gibilere kalmayacak.Beni ajanlık yaptığım için tutuklamıştınız..evet..ajanlık yaptım,ordularınızın,silahlarınızın,bütün bilgilerini Anadoluya gönderdim Zavier.Bu savaşı kazanamayacaksın..şimdi..ben burada beni seven onurlu bir adamla ölecek olmaktan mutluluk duyuyorum.Sen ise layık olduğun gibi alçakça öleceksin. _Ah..ne romantik bir sahne..sanki Romeo ve Juliet’i seyrediyor gibiyim.Siz..tıpkı onlar gibi öleceksiniz ..ama benim silahımla..ha..ha..ha..Asker nişan al!.. İşte bu emirle bütün askerler silahlarını onlara doğrulttu.Binbaşı Nur’un elinden sıkıca tutmuştu.Ölürken bile birbirlerine sevgi sözcükleri söylüyor,bir gün bir şekilde yeniden bir araya geleceklerini,yarım kalan aşklarını doyasıya ,korkmadan yaşayacaklarını söylüyorlardı.Birbirlerine son defa bakıp gülümsediler,sonrada sarıldılar.Zavier ayrılmalarını söylemiyor adeta emrediyor gibi bağırmıştı.Az önce sevdiğine gülen gözlerle bakan Binbaşının bir anda gözlerindeki ifade değişmişti.Ona hala sıkıca sarılmış bir vaziyetteken nereden aldığını bilmediğim( çünki daha önce askerler yakaladıkları sırada onunkini almışlardı) ama tahmin ettiğim kadarıyla Nur’un üzerinde saklı olan silahı Zavier’e doğrulttu.Daha ne olduğunu bile anlayamadan Zavier’i alnının ortasından vurdu.Zavier hemen oracıkta ölmüştü.Herkes şaşkınlık içinde kimse ne yapacağını bilemez bir vaziyette adeta donup kalmıştı.Komuta artık bana geçtiğine göre onların infazına izin vermeyecektim.Askerlere silahlarını indirmelerini söyledim ama dinlemediler belkide o şaşkınlık içerisinde beni duymamışlardı.Emri tekrarladım,benimle birlikte kuleye çıkanlar silahlarını indiriyorlardı ki,birkaç el silah sesi geldi.Arka taraftaki sandalda bulunan askerler emri duymamış veya aldırmamış olacaklardı.Binbaşı ve Nur’un vurulmalarıyla denize düşmeleri aynı anda olmuştu. Ölmüşlermiydi….bilmiyorum.. O koyu karanlıkta görebildiğim tek şey ikisinin hala elele tutuşmuş vaziyette denizin dalgaları arasında sürüklendikleriydi. Kimbilir belki hala yaşıyorlardı,belki de bu zamanda olmayanı Tanrı başka bir zamanda geri vermek üzere onları ölümsüzleştiriyordu. Nur aniden doğruldu,nefes almakta zorlanıyordu.Derin derin nefes almaya çalıştı su adeta kanını dondurmuştu.Birkaç kez daha derin nefes aldıktan sonra küvetten çıktı.Üşüyordu…hemen havluya sarınıp yatağına gitti.Hala sırılsıklamdı,saçlarından akan sular önce yüzüne sonra yatağına düşüyordu.Günlüğü eline aldı içinden B.Büyükanne ve Binbaşının resimleri olan sayfayı açtı.Bir süre dikkatlice onlara baktı.Günlüğü aldığından beri bir çok kez onların resimlerine bakmış,yüzlerini adeta hafızasına kazımıştı.Defteri kapadı,göğsüne basıp ağlamaya başladı.Onlar için üzgündü,bu üzüntünün tarifide yoktu,sadece ağlayabilirdi.Yatağına uzanıp saatlerce ağladı. Birkaç saat sonra evden çıkmış caddelerde hızla yürüyordu.Gördüğü ilk çiçekçiden iki kırmızı gül aldı sahile Kızkulesinin karşısına gelince durdu.Okuduklarını gözünde canlandırıyorcasına kuleye baktı. Sonra elindeki güllerden birini denize attı.Bu senin için B.Büyükanne dedi.Tam ikincisini de atmak üzereydi kidenizin üzerinde kendisinin attığı gülün yanında başka bir gül beliriverdi.Başını kakdırıp gülü kimin attığına baktı. İşte tam bu sırada onunla gözgöze geldi.İkisininde gözlerinde hayret verici bir bakış belirdi. _Caslier…dedi Nur hayretle. _Nur… _İsmimi nereden biliyorsunuz. _Peki..ya..siz benimkini nereden biliyorsunuz. _Şey…bende bir resim var..siz oradaki adama benziyorsunuz. _Sizde bendeki resimdeki kadına çok benziyorsunuz. Sonra birbirlerine ellerindeki günlükleri gösterdiler.Onlar..onların torunlarıydı.Ve Tanrı sanki onları bu zamanda yeniden biraraya getirmişti.Uzun uzun onlardan bahsettiler ve ellerinde kalan son gülleride denize attılar.Tam gitmek üzereydiler ki yanlarına yaklaşan bir turist( bir Fransız turist) onlara Sultanahmet’e nasıl gidebileceğini sordu.Nur ona nasıl gidebileceğini tarif etti turist teşekkür edip tanışmak istedi.. _Teşekkürler..benim adım Jerome..ya sizinkiler nedir? _Ben William James Caslier.. tanıştığımıza memnun oldum. _Ben de Nur..memnun oldum Jerome. _Aman Tanrım!..olamaz ..bu gerçek olabilir mi..yoksa sadece isim benzerliği mi. _Neden bahsettiğini anlamadım..dedi Caslier. _Sizin Binbaşı William Caslier’la bir yakınlığınız varmı..Kendisi Kurtuluş savaşı sırasında burada görev yapan bir İng.Subayıymış. _Evet..elbette tanıyorum..kendisi benim Büyükbabamdır. _O halde sizde Nur’un torunu olmalısınız..Tıpkı Büyükbabamın dediği gibi Tanrı sizi yeniden buluşturmuş. Bu inanılmaz tesadüf hepsini şaşırtmış aynı zamanda mutlu da etmişti.Şimdi üçü birlikte Kızkulesinin tam karşısında bulunan bir bankta oturmuş ,birbirlerine Büyükanne ve Büyükbabalarının günlüklerini gösteriyorlardı. İki nesil sonra biraraya gelmiş olan bu insanlar,o zamanda yaşananları,okudukları bu günlükler sayesinde öğrenmişlerdi.Caslier,Nur,Jerome,yeniden bir araya gelişlerini kutluyorlardı adeta. Kader yıllar önce zamansız ayırdığı bu insanları,tam da birbirlerini kaybettikleri( birbirlerine veda ettikleri) bu yerde yeniden biraraya getirmişti.Belki de onlara bunu borçlu olduğunu düşünüyor,yaptığını telafi ediyordu.Kimbilir… SON…..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nuray Kayalı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |