..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > İronik > Kâmuran Esen




3 Aralık 2014
Bir Memleketin Dönüşüm Hikâyesi  
İbretlik bir öykü

Kâmuran Esen


Yıllar sonra büyükler çocuklarına, torunlarına; özgür bir milletin nasıl köleye dönüştüğünün öyküsünü anlatmışlar. Ülkelerinin eski günlerine duydukları özlemi, bu öyküyle gidermeye çalışmışlar. Öyküyü anlatan büyükler; “Aslında, öyküdeki memleket bizim memleketimiz. Yavaş yavaş gelen tehlikeyi görmeyen, görmezden gelen eşekler de bizleriz,” diyememişler. Utanmışlar.


:BFEA:

Bir varmış, bir yokmuş. Dünyanın en güzel coğrafyasında bir ülke varmış. İnsanlar olabildiğince özgürlermiş, geleceklerine güvenle bakıyorlarmış. Elbette ki istedikleri her şeye sahip değillermiş, bazı olanaksızlar içindelermiş ama, çok mutlularmış. Çünkü sen- ben ayrımı, iktidar yanlısı- muhalif ayrımı yokmuş. Zaman zaman daha iyi bir yaşam düşlemiyor değillermiş. Daha çok kazansak, daha çok üretsek, daha iyi olanaklara sahip olsak diye hayal kurarlarmış. Ancak; sağlıklı ve huzurlu olmanın, devlete güvenmenin her şeyin üstünde olduğu bilincine sahiplermiş.
Basın da özgürmüş. Köşe yazarları, siyasileri istedikleri gibi eleştirirler; karikatüristler siyasileri şekilden şekle sokarlarmış. Siyasiler de anlayışlı, hoşgörülü insanlarmış. Basının, halkın özgür sesi olduğunun bilincine çoktan varmış oldukları için, eleştirileri anlayışla karşılarlarmış.
İktidar, halkın dini duygularını asla istismar etmez, din üzerinden politika yapmazmış. Allah ile kul arasına girmezlermiş. Halkın ibadetini yapıp yapmadığı, iktidarı hiç mi hiç ilgilendirmezmiş. “Bizim işimiz devleti yönetmek; halkın inancına ipotek koymak değil,” derlermiş. Muhalif görüştekilere kimse, “ darbeci” damgası vurmazmış.
Oyuncular, istedikleri oyunu sahneye koyar; ressamlar, eserlerini gönül rahatlığıyla sergilerlermiş. Hiç kimse; “Bu resim ucube, bu resim erotik,” demezmiş. Başbakan veya cumhurbaşkanı görmesin diye, erotik veya siyasi buldukları tabloları ters çevirmez ya da kaldırmazlarmış. Başbakanın önünden geçeceği iç giyim mağazalarının kepenkleri kapatılmazmış. Gazete patronları, yazarlarına sahip çıkarlar; “Sakın başbakanı, cumhurbaşkanını, iktidarı eleştirmeyin; aksi takdirde sizi kapının önüne koyarım,” demezmiş.
İktidardakiler, asli görevlerinin dışına asla çıkmazlarmış. Yok Futbol Federasyonu Başkanı bizim adamımız olsun, yok Devlet Tiyatroları Genel Müdürü bizden olsun, yok tv kanallarının genel yayın yönetmenleri bizim emrimizde olsun, falanca futbol takımının başına da bizden birini getirelim,” şeklinde, demokrasi dışı davranışlarda bulunmazlarmış.
Cemaatler, tarikatlar halkın ilgi alanında değilmiş. Vatandaş “ Cemaat de neymiş. Allah’a giden yol birdir. Bizim yol göstericimiz Kur’an ı – Kerim ,” dermiş. Siyasi parti kurar gibi cemaat oluşturulmaz, diye düşünürlermiş. İnsanlar birbirleriyle çok iyi anlaşır; kimse kimsenin Alevi mi, Sunni mi, Ermeni mi olduğu sorusunu aklına bile getirmezmiş.
Derken bir gün olanlar olmuş. Aslında birdenbire, bir günde olmamış da; bu mutlu ülkenin mutlu insanları, yavaş yavaş gelen tehlikeyi fark edememişler. Aslında fark etmişler de, kişisel menfaatlerini düşünerek görmezden gelmişler. Kafaları dank ettiğinde de, kendileri için çok kutsal olan değerler, vatandaşlık hakları, özgürlükleri tamamen sıfırlanmış.
Önce gazeteler bozulmuş. Hemen hemen hiçbir gazete, iktidarı, siyasileri eleştiremez olmuş. Bu konuda söz dinlemeyen, iktidarı eleştiren köşe yazarları, bu yazarlara müsamaha gösteren yazı işleri müdürleri işten kovulmuş. Hiçbir tv kanalı, korkusundan, muhalefetin haberlerine yer vermemiş .Telefon dinlemeleri yüzünden kimse telefonda rahat konuşamaz olmuş. Cumhuriyet mitingleri bile darbe sayılmaya başlanmış. Vatandaş ve özellikle öğrenciler basın açıklaması bile yapamaz, protesto haklarını kullanamaz olmuşlar. Tiyatrocular, istedikleri oyunları istedikleri gibi halka sunamaz olmuşlar. Tiyatro metinleri, dizilerin senaryoları, ders kitaplarının içeriği bile iktidarın kendi görüşüne göre dizayn ediliyormuş. Yargı bile bağımsız değilmiş. Hakimler, savcılar iktidarın yönetimine girsin isteniyormuş. “Egemenlik milletindir,” ayaklarıyla; Anayasa Mahkemesinin varlığı bile tartışmaya açılmış.
Vatandaş ise geçim derdindeymiş. İktidar karşıtı olanların hiçbir sınavı kazanamadığını, eğer memursa ordan oraya sürüldüğünü veya sürüleceğini, işyerlerinin ruhsatlarının, hatta aldıkları ihalelerin bile iptal edileceğini bildikleri için üç maymunu oynuyorlarmış.
Yıllardır Türklüğüyle öğünen vatandaş, “Türk’üm” diyemez olmuş. Eğer derse ırkçı olarak suçlanmış. 'Türk Bayrağı' diyenlere ve eline bayrak alanlara “ faşist” damgası vurulmuş. Başbakana, cumhurbaşkanını eleştirenler, onları protesto edenler yaka paça nezarete atılmış. Ama Atatürk büstlerine yapılan saldırılar, Atatürk’e hakaret cümleleri özgür düşünce olarak kabul edilmiş.
Felâketler bu kadarla kalmamış. İktidar partisinin kongrelerinde Atatürk fotoğrafları nerdeyse yerlere konmuş. Ama kendi liderlerinin fotoğrafları baş köşeleri süslemiş. Atatürk ilke ve inkılâpları ders kitaplarından çıkarılmış. Törenlerde Atatürk’ün büstüne çelenk koymak bile yasaklanmış. Resmi törenler, bir grup öğrenciyle işte öylesine kutlanmaya başlanmış. Hemen hemen her milli bayram kutlaması, bir bahaneyle iptal edilmiş. Ama kendileri, törenlerin iptal edildiği günlerde düğünlerini- derneklerini yapmakta bir sakınca görmemişler. İktidarın kömüründen, yandaşlığından, çeşitli sosyal yardımlarından faydalanan vatandaş; özgürlüklerini kaybetmeyi sineye çekmiş.” Karnım doysun, işimi kaybetmeyeyim, çocuğumu da bir işe yerleştireyim,” düşüncesiyle; iktidardan yana olmak zorunda kalmış. Yabancılara üç kuruşa satılan fabrikaları, limanları, bankaları vatandaş hep görmezden gelmiş. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın,” diyerek kendini avutmuş. Hep başkalarını sokan yılanın, bir gün kendisini de sokacağına inanmak istememiş.
Derken aradan birkaç yıl geçmiş. O ülkede kızlar- erkekler ayrı okullarda okur, ayrı servislere biner, kız öğrenciler kadın öğretmende okur, kadınlar yalnız başına sokağa çıkamaz olmuşlar. Ama erkekler, kadın öğretmende okuyabiliyorlarmış. Çünkü erkekler özgürmüş. Birkaç kadınla evlenme hakkına sahip olan erkeklerin, kadın öğretmende okumalarında, kadın doktora gitmelerinde hiçbir dini engel yokmuş. Yeter ki, dişi köpek kuyruk sallamasınmış. Erkekleri sürekli tahrik eden(!) kızların- kadınların erkeklerle aynı mekânda bulunması çok sakıncalı ve günahmış. Hatta, bu birliktelikleri zina sayılıyormuş. Çünkü kadınlar hem potansiyel suçlu, hem de seks objesi olarak görülüyormuş. Bütün gazeteler, sadece iktidarı över olmuşlar. Ne bir televizyon kanalı, ne bir gazete; memleketteki olumsuzluklardan haberdar değilmiş sanki. Korkudan, baskıdan dolayı kulakları sağır, gözleri kör olmuş, vicdanları taş kesilmiş. Gazeteler haber diye; ünlülerin gençlik fotoğraflarıyla, şimdiki fotoğraflarını okurlarına sunmayı, iki fotoğraf arasındaki farkı vatandaşa buldurtmayı görev saymışlar. Cumhurbaşkanının, bir cenazede, herkes gibi tabutu omuzladığını, okurlarının gözüne sokmuşlar. Ayrıca vatandaş, tv programları ile uyutulmuş. Saçma sapan sabah programlarından, yemek tariflerinden, deli saçması gibi yarışmalardan, dizilerden kendilerini alamaz olmuşlar. Televizyondaki film ve dizilerdeki sigara – kadeh görüntüleri buğulanıyor; banka soyan, adam öldüren, hırsızlık yapan kişilerin görüntülerine hiç dokunulmuyormuş.
Sonra ne mi olmuş? Eski mutlu günlere dönüş yokmuş ne yazık. Yaşamları bu şekilde devam etmiş.

…..

Yıllar sonra büyükler çocuklarına, torunlarına; özgür bir milletin nasıl köleye dönüştüğünün öyküsünü anlatmışlar. Anlatmışlar ama; “Aslında, öyküdeki memleket bizim memleketimiz. Yavaş yavaş gelen tehlikeyi görmeyen, görmezden gelen eşekler de bizleriz,” diyememişler. Utanmışlar.

( Allah hiçbir anne- babaya; torunlarına böyle öykü anlatmayı, vatandaşlığından utanmayı göstermesin.)





.Eleştiriler & Yorumlar

:: Her çıkışın bir de inişi vardır
Gönderen: Ahmet Yemenici / , Türkiye
26 Aralık 2014
Kâmuran Hanım elinize, gönlünüze sağlık! Bir ülkenin içine düştüğü girdabı çok anlamlı ve acı bir şekilde betimlemişsiniz. Bir iktarı %40'la başa getiren bu toplumun geride kalan %60'lık kesimi önünde sonunda onları aşağı indirmeyi de bilecektir.Çok sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz ve bu durum da toplumu yavaş yavaş bir uyanışa doğru götürmektedir. Burada hep şikayet ettiğimiz ve bir türlü gücünü gösteremeyen muhalefet partilerinden medet umuyoruz maalasef. Önümüzdeki seçimlerde kötünün iyisine oy vererek bu sistemi bitireceğiz gibi görünüyor. Bir musibet bin nasihate bedeldir. BU ülke bunu da gördü ve aklını başına alacaktır. Sevgiler ve saygılar efendim...

:: Suçlular sadece iktidarlar mı acaba ?
Gönderen: . / , Türkiye
8 Aralık 2014
Bu ülke de bir de muhalefetcikler varmış.Neyi savunduklarını bilmeyen,iktidara gelmek gibi hedefleri olmayan, bize dokunmayan yılan milyon yıl yaşasın diyen,Atatürkçüyüm diyerek arka bahçelerinde Atatürk ilke ve devrimlerini yıkmaya and içmişleri besleyen,katil kendinden olunca katil diyemeyip kendini savundu diyebilen,ülkeyi çok sevmenin biz milliyetçiyiz demekle olduğunu zanneden vs. vs. vs.muhalefetcikler varmış ve bu ülke artık dilinden bile vazgeçer olmuş...Sabaha kadar yazabilirim, tek tek örnek verebilirim. Ülkemizin bu hale gelmesinde onu iktidara getirecek olan halkımızı hafife alan,aşağılayan,hayvanlara benzeten muhalefetler en az iktidarlar kadar suçludur.Kaleminize sağlık hocam.

:: ::
Gönderen: Vildan Sevil / , Türkiye
4 Aralık 2014
Sindire sindire, toplumun yüzde altısının gönül rızası ve alkışıyla, kalan kısmının da korkaklığıyla, "birileri düzeltsin de hazıra konayım" mantığıyla gelip yerleşen bu sistemin adı dinci faşizmmiş meğer. Bundan seçimle meçimle kurtulmanın mümkünü yokmuş. Çünkü bu sistem, vurguna, talana, aşırı mı aşırı sömürüye,hanedanlığa, bu refahı ve gücü korumak için de polis devletine, din polisine dayalı yaşabilirmiş ancak. Onun için kurtulmak çok zor ve kanlı olurmuş. Masal bu ya... Allah kimsenin başına vermesinmiş. Acıyla yoğrulmuş sevgi ve selamlarımı yolluyorum Kamuran Hanım.

:: Üzülerek seyretmek çok acı...
Gönderen: Nermin Güday Kaçar / , Türkiye
3 Aralık 2014
Masala dönüşmesin Allah göstermesin daha fazlasını. Ama... Sonumuz sanırım hikayedeki gibi devam ediyor. Yüreğime sancılar giriyor. Ve bir avuç insan taşıyor bu endişeyi. Aziz Nesin bir zamanlar kullandığı cümleler yüzünden halk tarafından çok tepkiler almıştı. Aziz Nesin Ateistti ama ülkesini hiç satmadı. O halkını, devletini seven bir insandı. Yazdıklarında ülkesinin yararını düşünen insanın düşünceleri vardı. Ve insanlar hala onun ne demek istediğini anlayamadı. Din simsarlığı yapanların etkisinden ne zaman kurtulacak bu millet. Teşekkürler Kamuran Hanım. Sevgiyle.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İronik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Başbakancılık Oynayalım mı?
Rütük' Te Yapılacak Yeni Düzenlemeye Uygun Öykücük
İnşallah, Maşallah, Evelallah!

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Farzederek Yaşayamazsın
Kiralık Evin Şartları...........
Yanmayan Bir Ampulden Nasıl Mutlu Olunur
Bir Doğum Günü Öyküsü
Sen Bir Garip Çingenesin / Nene Gerek Gümüş Zurna !
Bir Boyama Kursu Öyküsü
Ağır Misafir
Çocukluğumdaki Çerçiciler Ve Düğünler
Kadın Hastalığı
Yağmur , Güneş , Rüzgâr ve Babam

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dönüşü Olmayan Gidiş [Şiir]
Seni Özlemenin Kitabını Yazabilirim [Şiir]
Bensiz Yaşamaya Alışacaksın [Şiir]
İşte Gidiyorsun [Şiir]
Gelseydin Eğer [Şiir]
Ne Zaman Seni Düşünsem [Şiir]
O Beklenen Hiç Gelmeyecek [Şiir]
Çek Beni İçine Bir Nefeste [Şiir]
Sığınacağım Başka Yürek Yok [Şiir]
Uykularında Sev Beni [Şiir]


Kâmuran Esen kimdir?

Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdıklarımı okuyucularla paylaşmak amacıyla buraya gönderiyorum. Yıllardır, yerel bir gazeteye haftalık köşe yazıyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalışıyorum. Yayımlanmış Kitaplarım: -Şiirlerle Öyküler - şiir / Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . . -Sevgi Yumağı - şiir ( 1997 ). . . . . . . . . -K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlığı Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . . -Oynatmayalım Uğurcuğum- deneme , anı / --Senfoni Yayınları ( Haziran / 2004 ) -Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü - Baskıya hazırlanıyor

Etkilendiği Yazarlar:
Okuduğum her yazardan veya yazıdan etkilenirim. Bende bir etki bırakmayacak, herhangi bir şey öğretmeyecek bir yazı düşünemiyorum.


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.