Yaşamım boyunca, ondan birşey öğrenemeyeceğim kadar cahil bir adamla karşılaşmadım. -Galilei |
|
||||||||||
|
Düşüncelerinin ne kadar karşısında olursam olayım, hatta nefret edeyim, her zaman devlet gücünün ve her türlü örgütlenmenin yazara, gazeteciye saldırmasına karşı çıktım. Her zaman, bu saldırılarda sevinenlerden tepki gördüm. Herkes kendi meşrebine uymayanın cezalandırılmasından hoşnuttu. Anlayacağınız, her zamanki gibi ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamama durumu… Neyse ki birilerine yaranma gibi bir derdim olmadı da sıkıntı çekmedim bu yönden. Dahası böyle durumlarda yalnızlığımdan, azınlıkta olmaktan haz almayı öğretti yaşam. İyice gerilere gitmeyelim. Osmanlıdan Cumhuriyete, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana okuyan, araştıran, sisteme şu yana bu yönden eleştiri getiren nice insanla dolup taştı bu ülkenin zindanları. Sürgün, işkence, kodes, kurşun, faili meçhul yazgıları oldu her zaman. Şu son on iki yıllık dönemin, bu yönden diğerlerinden farklı bir yanı var. Saflar hiç bu kadar karışmamış, insanların doğruları hiç bu kadar alabora olmamıştı. Kimin nerede saf tutacağı konusunda hiç bu kadar şaşkınlaşılmamıştı. Ortak olan yan, baskılar karşısında çoğunluğun hemen korkup sinmesiydi galiba. Ama rıza ile sinme, zorbalığa gönüllüce alkış tutma da hiçbir zaman bu boyutta olmamıştı. Bunda din ticaretiyle yayılan sindirme ve korkunun etkisi olduğunu düşünüyorum. Bu yazı, yalnızca son on yıldaki baskıları ve baskılar karşısındaki tavrı anımsamak için yazılıyor. Ola ki geleceğe bir minik ışık tutar umuduyla. Elif Şafak, Orhan Pamuk kitapları, düşünceleri nedeniyle mahkemelerde sürünüyorlardı. (Hemen belirteyim, Pamuk ve Şafak hoşlandığım yazarlardan değildir. Sanata, edebiyata değil de kendilerine yatırım için yazanlardandır bana göre. Ama ne fark eder ki…) Türk şovenizmi ayağa kalktı. Kemal Kerinçsiz ve şürekâsı mahkeme önlerine yığılıp yazarları protesto ettiler. Aynı protestoyu yine mahkemeye düşen Hrant Dink’in masum yazısı için yaptılar, sonunda Hrant’ın katledilmesiyle muratlarına erdiler. Sonra kendileri Ergenekon Davasından yargılandılar. Yazarların, gazetecilerin yargılanmasına ve düşünce özgürlüğüne karşı bu eylemleri kınadığımızda, yanlış bulduğumuzda ne satılmışlığımız ne de Ermeniliğimiz kaldı. 2007 seçimlerinden alınan güçle muhalif gazetecilerin tutuklanmaları geldi. Ardından yine tüm muhalefeti sindirmenin yolunu açan Ergenekon, Balyoz, KCK davaları ve diğer düzmece davalar… “Kurunun yanında yaş da yanar” denir ya… Bunlar, azıcık kurunun yanında pek çok yaşı yakmayı becerdiler. Gerçek amacın tüm renkleriyle tüm muhalefeti sindirmek olduğunu yazdık, söyledik. Kürt şovenizminin ardına takılanlarla ve Türk şovenizmini savunanlar “Vay KCK ile Balyoz’u Ergenekon’u nasıl aynı kefeye koyarsın.” diye hep birlikte kıyameti koparttılar. Aynı tepkiler, gazetecilerin tümünü sahiplendiğimizde de oldu. Mustafa BalBay, Nedim Şener, Ahmet Şık, Tuncay Özkan ve KCK davasından Ragıp Zarakoğlu, Büşra Ersanlı ve daha pek çok gazeteci hapsi boyluyordu. Biz hepsini savunduk, hepsi ben’dim, hepsi biz’dik. Çünkü tüm suçları yazmaktı, konuşmaktı. Beğensek de beğenmesek de okuma, öğrenme hakkımızdı gasp edilen. Hayda!... Aynı anda hem Türk ırkçısı, faşisti hem de Kürt ırkçısı, bölücü oluverdik. Her milliyetçiliğin, aslında düşmanmış gibi görünen kardeşler olduğunu, birbirini kışkırtarak büyüdüğünü, düşmanlaştırdığını egemenlerin ekmeğine yağ sürdüğünü anlatamadık gitti. Herkesin kendi milliyetçiliği diğerinden üstünmüş, üstün olmalıymış, biz de birinden yana saf tutmalıymışız. Herkes kendi tarafı için özgürlük kampanyaları düzenliyordu. “Hepiniz birleşin, düşünce, basın özgürlüğü için birleşin, herkes derdini anlatabilsin” dedik, “Elmalarla armutlar toplanmaz” dendi. ( http://blog.milliyet.com.tr/ben-balbay-im--tuncay-im--nedim-im--ahmet-im--kucuk-um--zarakoglu-ve-busra-yim---/Blog/?BlogNo=332549) Şimdi , bütün bu baskı ve zorbalığı el ele kol kola, kardeş kardeş yürüten ama sıra babadan kalma malların paylaşımına gelince kanlı bıçaklı olan kardeşlerin durumuna benzeyen bir noktaya gelindi. Neymiş efendim, birlikte düşmana karşı savaşırken, diğeri etrafı yağmalamış, soymuş soğana çevirmiş. “Hep bana hep bana, her şey bana” demiş. Diğeri mağdur oluvermiş, paylaşımda ve tahakkümde dışlandığı için tüm soygunu, talanı ifşa edip konu komşuya rezil etmiş kardeşini. Kardeşler kanlı bıçaklı şimdi… Güçlü olan diğerini tepeliyor. Kendi suçunu örtmek için tüm suçları diğerine yüklüyor, kendini aklamaya uğraşıyor. Gözünü kırpmadan kardeşinin boğazını kesenler, çalınıp çırpılan malına mülküne, özgürlüğüne sahip çıkmaya çalışana neler yapmaz? İşte bu nedenle biz, sesi soluğu kesilmek istenen herkese bu koşullarda sahip çıkmak zorundayız. İçimizden gelmese de cemaate bile. Öncelikle düşünce ve düşünceyi yayma özgürlüğüne sahip çıkmalıyız. Siyasi dille söyleyecek olursak, olan bitenin adı FAŞİZMDİR dostlar, FAŞİZM! FAŞİZM, despotizm, en ufak bir muhalefete tahammül etmez, hepsini yok etmek ister. Zorbalık arttıkça suçları artar; suçları arttıkça korkuları kabarır; korkular kabardıkça zorbalık atar da artar. Karşısına kim çıkarsa ezer geçer. Ta ki çok güçlü, birleşik bir muhalefet karşısına dikilinceye kadar. Yoksa bu bir kısır döngüdür, sürüp gider. Bunun adı FAŞİZMdir dostlar, FAŞİZM! Her zaman askeri üniformayla gelmez FAŞİZM ve rengi her zaman siyah değildir. Sivil giyinebilir ve rengi yeşil de olabilir. NOT: Konuyla ilgili daha önce yazılmış bazı yazılarımın linkleri: http://blog.milliyet.com.tr/iceri-alinan-gazeteci-sayisi-altmis- olmus-ben-bu-filmi-cok-gordum/Blog/?BlogNo=313884 http://blog.milliyet.com.tr/yazarin--kitabin-cilesi-ve-okurun-cigligi/Blog/?BlogNo=312416 14.12.2014 Vildan Sevil
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |