Anlamak beğenmenin başlangıcıdır. -Spinoza |
|
||||||||||
|
PKK güneydoğuyu koparmak istiyor, bak ne hale geldik, ülke bölünecek dediğimizde bu %50'nin "hay elim kırılaydı da AKPye oy vermeyeydim" diyeceğini mi sanıyoruz? Adamların umurunda değil. Zaten çorak toprak, zaten yatırım yapılmamış, vergiyi biz ödüyoz, kaçak elektriği biz ödüyoz. Kopsun gitsin diyolar. Bütün Kürtleri de alıp gitsin diyolar sanki güneydoğu kopunca bu iş bitecek ve herşey güllük gülistanlık olacak gibi bi düşünce yapısı mevcut. Aslında düşünmemece yapısı yani. Bu adama "adam hırsızlık yaptı" diyosun inanmıyorum diyor, kasetler var diyosun montaj diyor, itiraf etti yav daha ne olsun diyosun, vatandaş için yapmıştır diyo helal olsun diyo. Uzatmayacam, AKP seçmeni çok ağır bir psikolojik vakadır ve bunu abartarak ya da mizah için söylemiyorum. Bunu ciddiyetle ve samimi bir biçimde ifade ediyorum. AKP'ye oy verenler ya AKP iktidarından para ve kazanç elde ediyordur ya da ağır psikolojik nedenlerle aklı gözü bağlanmış ve düşünceleri kontrol edilen kukla seçmenlerdir. Bunlara sandık oyunlarını ekleyin. Pasif muhalefet liderlerini ekleyin. Yok edilmiş adalet sistemini ekleyin. Uşaklaşmış polisi ve sindirilmiş orduyu ekleyin. Bir türlü birleşip cepheleşemeyen muhalefeti ekleyin. Okuduğum bir yazıda vatandaş çok iyi ifade etmiş linki bulursam bu yazının sonuna ekleyeceğim o yazıyı mutlaka okuyunuz: şöyle diyor ve katılıyorum, başka ülkelerde de cahiller ve kötüler mevcut lakin orada yerleşik adalet sistemi ve kamu düzeni kanunları nedeniyle bu nüfus kontrol altında zarar veremiyor bizde olduğu gibi. Evet, öyle. Bizde o yazıda da çok güzel biçimde ifade edildiği gibi cehalet ve kötülük örgütlü bir biçimde büyük bir ayaklanma halinde ve ne yazık ki sayıları çok kritik bir oranı aşmış durumda ki bu orandan sonra sadece devlet iradesi ve hukuk yoluyla azınlık kendini koruyabilir lakin devlet iradesi ve hukuk artık guguk edilip iblislere köle olduğundan... yani kısacası bu ülkede işler çok fena boka sardı. Bunu bu şekilde ifade etmek istemezdim lakin allayıp pullamanın ve şekere bulamanın bir anlamı yok. Durum bu kadar berbat. Topluluklarda belli fikir ve eylemleri destekleyenlerin oranı kritik bir noktaya ulaştığında bunların düşünceleri süratle çevredeki diğerlerini de etki altına almaya başlar ve bu düşünceler-eylemler bir yangın gibi katlanarak büyür-yayılır. Bu kritik kitleye ulaşmak önemlidir. "Daha çok insanı uyandıralım, güçleri birleştirelim, düşüncelerimiz ortak faydamız için, geleceğimiz ve çocuklarımız için birleştirelim," dediğimizde sanki çizgi filmde büyü yapmaktan konuşuyomuşuz gibi abuk abuk bakışlarla karşılaşmak çok yorucu. Yorulanları anlıyorum. Yorulup "yeter lan ben norveçe, avustralyaya kaçıyorum, çoluğumu çocuğumu bu yamyamlara yem etmeyecem" diyen bir anneye, bir babaya vatan, bayrak, milliyet diye anlatmaya kalkabilirsin... Ama o anne-baba "arkadaşlar birleşelim, mücadele edelim," dediğinde Nasrettin Hoca'nın Filleri ve Timur misali bir destek gösterdiğini hatırla. Adamlar kritik noktaları (parti liderLERİ, askerler, mahkemeler, sendika yönetimleri, polis, bankalar, televizyon kanalları, medya orospuları, ünlüler, gazeteciler) tutmuşlar. Kritik sayılara ulaşmışlar. Ya taraf ya da bitaraf olacak deyip normalde bu pisliğe bulaşmayacak adamları bile içlerine almışlar. Bu kritik eşik aşılmış. Bunun geri dönüşü yok mu? Bu iş bu noktaya gelmemeliydi. Hayat sorumluluktur. Nefes alan herşeyin yaşadığı hayata karşı bir sorumluluğu var. Bu sorumluluk demek "UYANIK" olmak demek. Çevrenden haberdar olmak demek. Takip etmek demek. Okumak , izlemek demek. Çünkü bunları yapmazsan ayakta uyuyan bir ölüden farkın yok. Beynini yerler, zombi olursun. İstediğin kadar ben siyasete girmiyorum de, af edersin siyaset sana köküne kadar girer. Uyanın abicim. İşin özeti bu. Hayatınızın kontrolünü alın. Etrafınızda olup bitene daha bir haplanmamış uyanık gözlerle bakın. Lütfen buna vakit harcayın çünkü ülke şu anda savaşta. Bu savaşta henüz mermi sıkmıyoruz ama o da yakın. Şimdi uyanın ve uyandırın, faklılıklara değil ortak noktalara sarılıp hepimizin faydasına olacak bir güçbirliğine gitmemiz şart. Her kelimesine katılmayabilirsiniz, ben katılmıyorum, lakin okunması gerek bir yazı olduğunu düşünüyorum. Lütfen zaman ayırıp okuyunuz. (http://www.melihkarakelle.com/turkiyeden-neden-tasindim.html )
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Levent Ölçer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |