Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Bu Konağın başına gelenler pişmiş tavuk’un başına gelmedi… Evet; “Karakaş Konağı”ndan bahsediyorum. Tevafukken geçiyordum oradan, görünce içim burkuldu. Bir zamanlar bu konakta Malatya’nın ileri gelen ailelerden “Karakaş Ailesi” oturuyordu. Konağa bu nedenle Karakaş Konağı denilmiş… Ben bu aileden sadece Muhittin Bey’i tanıyordum. Çocukken Karakaş Çiftliği’nde oturan akrabalarımı ziyaret ederken görmüştüm Muhittin Bey’i… O zamanlar Muhittin Bey’in emrinde (rençberliği yapanlar) bir değil, iki değil, üç değil tam bir köy vardı. Bir köy, “Karakaş Köyü” tamamen Muhittin Bey’e bağlıydı. Yani anlayacağınız; Muhittin Bey, ağa idi. Köy ağası idi Muhittin Bey… Karakaş Köyü’ndeki köylüler Muhittin Bey’in tarlalarını/uçsuz bucaksız arazilerini eker-biçer hep birlikte yerlerdi. Cömertti bildiğim kadarıyla Muhittin Bey. E azında köylüler kendisinden memnundular… Ama n’olduysa bir savrulma yaşadı Muhittin Bey. Bu savrulmanın hikâyesini tam olarak bilmiyorum lakin ailesi ve yakınları yüzünden bu savrulmayı yaşadığından eminim. Hasılı, bir bir satılığa çıkartıldı Muhittin Bey’in arazileri… Gün geldi Karakaş Köyü’nün tamamı satıldı. Muhittin Bey’in en son halini aradan yıllar sonra, bir dağ köyünde bir balcı kulübesinde, kaç günlük misafirlikte iken gördüm. Kelimenin tam anlamıyla Muhittin Bey erimiş, tükenmişti. Hem bedenen hem de ruhen çökmüştü Muhittin Bey… Gezmeye beraber çıktığımız arkadaş; “İşte bu Muhittin” dediğinde bir daha bir daha dönüp bakmıştım… “Koskoca ağanın geldiği hale bak hele!” “Demek bu; o Muhittin ha” diyerek hayıflanmış, hüzünlenmiş ve acımıştım… Sonra çok geçmeden öldüğü haberini aldım. Nerede, nasıl ve ne zaman olduğunu tam olarak hatırlamadığım Muhittin Bey de bu fani dünyadan göçmüştü… Bütün bu söylediklerim konağın önünden geçerken aklıma düşüverdi. Elbette ki Karakaş Ailesi ve Karakaş Konağı ile ilgili söylenecek daha çok tarihi şeyler var, ancak ben bu kadarına şahitlik ettim… İsmetiye Mahallesi Niyazi Mısri Caddesi’nde boynu bükük kalan bu konak daha önce yanmıştı ve üzerinde hala yangında kalan izler vardı… Bildiğim kadarıyla; Konak için 2003’de 530 bin lira restorasyon harcaması yapılmış. Vatandaşlar yangının madde bağımlısı gençler tarafından çıkmış olabileceğini ileri sürmüştü, ama neden? Oysa konağın duvarlarında monte edilen güvenlik kameraları vardı ama aktif değilmiş, neden? 110 yıllık tarihi konağa reva görülene bak… Yoksa Malatyalılar Karakaş Konağı’nın yıkılıp yok olmasını mı bekliyorlar? Oysa bu konak, istenirse yeniden ziyarete açılabilir. Hem bir dönem “Malatya Evi” ya da “Etnoğrafya Müzesi” olarak kullanılması için düşünülmüştü… 2005 yılında da Sanatçı Şükriye Tutkun’un “Uyan Sunam Uyan” adlı Malatya türküsünün klip çekimine ev sahipliği yapmıştı bu konak… İşte o konak (Karakaş Konağı) bu konak; şimdi ortada kalakalmış… Konağı bu halde görünce; “yazık”, demişim mırıldanarak kendi kendime… “Yazık, hem çok yazık”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |