"İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Ülkemizde inanılmaz olaylar oluyor. Hani derler ya “yaşa ki neler görürsün” işte o cinsten şeyler. Şimdi de ülkemizin sevilen ses sanatçılarından biri durup durduğu yerde sokakta darp edilmiş. Basında okuduğum kadarıyla sanatçımız, Gazimağusa’da bir barın önünde durup dururken ve sebepsiz yere darp edilmiş. Sanatçıya önce bir tokat atılmış. Sonra sanatçı arkadaşımız “Neden bana vurdun?” demek için yanına gitmiş. En azından bir özür bekliyormuş. Bırakın özrü, onun yerine bu defa da okkalı bir yumruk yemiş. Sanatçı, yaşadığı bu duruma sosyal medyada kendi hesabında yayınladığı yazıyla isyan ediyor. Hemen doktora gidip rapor almış. Dolayısıyla yumruk atılan kişi polis tarafından tutuklanmış. Her zamanki gibi bu defa araya hatırlı kişiler girip sanatçının davayı geri alması istenmiş. Sanatçı, “Olduğu yerde duran suçsuz bir insana vurmanın ne demek olduğunu anlaması için şikayetimi geri çekmeyeceğim. Bu ülkede eğlenmeye giden insanların can güvenliği kalmadı mı? Sizce şikayetimi geri çekmeli miyim?” diye soruyor. Bana göre asla geri çekmemeli… Hatta sonuna kadar götürmeli olayı. Suçu işleyen cezasını çekmeli bu ülkede. Yapılan suçlar, cezasız kalırsa suç oranı da bir o kadar artar. Bu tür suçları işleyen kişilerin babaları da çocuklarını kendi kafalarınca koruma altına alıp hemen hatırı sayılır kişileri bulup davayı geri çektirtmeye veya olayı yumuşatmaya çalışıyor. Ya adam yumruk yemiş, hastanelik olmuş, yara bere içinde kalmış, bunun davayı geri çekmekle veya yumuşatmakla ne ilgisi olabilir. İnanın böyle yapmakla o çocuğa yardımcı olunmuyor. Hatta ona kötülük yapılıyor. Çocuk, “Nasıl olsa arkamda babam var. Hatırı sayılır kişileri araya sokarak beni kurtarır” diyerek bu tür suçlara devam edecek. Bu da onun için hiç iyi olmaz. Çocuklarımızı koruma altına almak düşüncesiyle yaptıkları suçlara göz yummayalım. Bu, onları ödüllendirmek gibi olur. “Aferin çocuğum. Böyle yapmaya devam et. Ben senin arkandayım” der gibi olur. Sanatçımızın yazdığı burada bitmiyor. Hastaneye gidince yaşadıkları daha da vahim bir durum içeriyor. Sabahın 3’ünde Mağusa Devlet Hastanesi’ne gitmiş. Kayıtta görevli arkadaşın o kadar rahat olduğunu söylüyor ki çekirdek çitleyerek orasını adeta park alanına döndürdüğünü belirtiyor. İnanılacak gibi değil. Hijyen olması gereken bir mekânda, hastane gibi bir yerde görevli birinin çekirdek çitlemesi ve kabuklarını da bulunduğu yere atarak orayı kabuk gölü haline getirmesi ne kadar kötü ve çirkin bir durum. Umarım yetkililer bu yazıyı okuyarak bunu ihbar kabul eder ve bu çalışan hakkında soruşturma başlatır. Ama nerde öyle bir anlayış? Adım gibi biliyorum denilecek ki “Ne var onda. Bunu da çok büyütmeyin canım” Bu kadarı ile de son bulmuyor hastane dramı. Tedavi sırasında damla, biokadin, pamuk gibi malzemelerin hiç biri yokmuş… Yazık… Hastahanelerimiz ne durumda… Acınacak bir hal yaşıyoruz. Kimse bunları önemsemiyor…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |