Dünya hayal gücünün tuvalinden baþka birþey deðildir. -Henri David Thoreau |
|
||||||||||
|
Sevginin gücüne inanýr mýsýnýz? Ben, inananlardaným. Sevginin yýkamayacaðý hiçbir güçlük, aþamayacaðý hiçbir engel yoktur. Ýnsan, sevgi sayesinde yaþamýnýn tadýna varýr. Ýnsan olduðunun farkýna varýr. Sevgi sayesinde yaþamýna renk kadar, çeþitlilik katar. Ýçindeki tüm kötülükleri yok ederek, hayata daha baþka bir umutla, daha baþka bir gözle bakar. Ýnsan sevdiði müddetçe vardýr. Hayatý sever. Anneyi sever. Babayý sever. Kardeþi sever. Akrabalarýný, komþularýný, hemþehrilerini, kendi milletini ve nihayetinde tüm insanlarý sever. Sadece insanlarý mý? Hayýr. Hayvanlarý, bitkileri tüm doðayý sever. Bu neden sevgi insan için çok önemli bir kavramdýr. Ailelerin temel yapýsýdýr sevgi. Eðer bir aile sevgi temeli üzerine inþa edilmiþse o aile hayatta her þeye muvaffak olur. Bireyler tuttuðunu koparýr ve daima mutlu olurlar. Çünkü içlerinde sevgi taþýmaktadýrlar. Önce anne ve baba birbirlerini severler. Birbirlerine saygý duyarlar. Hoþ görülü olurlar. Çocuklarýný da ayný oranda severler. Bu sevgiyi onlara da aþýlarlar. Daha sonra diðer sevgileri öðretirler çocuklarýna. Ve hep beraber, her þeye sevgi ile yaklaþýrlar. Peki sevgisiz sevgi olur mu? Sevmeden sevmek. Veya sevmediði halde sever gibi görünmek. Veya sevdiði halde, sevmemek. Adýný varýn siz koyun. Dedik ya ailelerde sevgi önemlidir. Bir baba düþünün. Gözünü para hýrsý bürümüþ. Varsa yoksa para. Baþka bir þey düþünmemiþ. Çocuklarýnýn her bir ihtiyacýný karþýlamýþ. Bir dediklerini iki etmemiþ. Onlar ne istemiþse, on katý fazlasýný almýþ. Çünkü maddi yönden hiçbir sýkýntý çekmemiþ. Ve çocuklarýna da çektirmemiþ. Ama gelin görün ki, ömrü boyunca o çocuklarýyla bir gün dahi oturup oynamamýþ. Evden, onlar uyurken erken saatlerde çýkmýþ. Ýþ dönüþü eve geldiðinde ya onlarý uyur bulmuþ; ya da kendisi yorgunluktan yemek bile yemeden kanepenin üzerinde uyuya kalmýþ. Ve acý son: Çocuklar büyümüþ. Babalarýna çok kýzmýþlar. “Sen zengin bir baba olabilirsin. Ama gerçek bir baba olamazsýn. Çünkü sevgini bizimle hiç paylaþmadýn” demiþler. Sevgi üzerine kurulan aileler daha uzun ömürlü ve daha çok mutlu oluyorlar. Sevgi üzerine kurulmayan aileler er veya geç daðýlmaya, yýkýlmaya mahkum oluyorlar. Hele bir de kaderin zoraki de olsa birleþtirdikleri aileleri bir düþünün. Nasýl mý? Alýn size bu konuda þahit olduðum güzel bir hikâye: “Salih, çok genç yaþlarda ailesinin zoruyla evlendirilmiþ mert, delikanlý biriydi. Oysa daha evliliðin ne demek olduðunu dahi bilmiyordu. Akrabasýnýn kýzlarýyla evlendirdiler onu. Oysa kýzýn da gönlü bir baþkasýnda idi. Ama töre bu. Aileler bu evliliði istemiþler ve bunu gerçekleþtirmiþlerdi. Salih’in üç tane çocuðu oldu bu evlilikten. Ýki kýzý, bir oðlu vardý. Oðlan, en küçükleriydi. Salih, karýsýný seviyor muydu, sevmiyor muydu orasýný kendisi de pek bilmiyordu doðrusu. Düzgün bir iþi de yoktu. Babasýnýn evinde kalýyor, orada ne bulurlarsa yiyorlardý. Kýz çocuklarý olduðunda pek sevinememiþti. Çünkü kýzlarý misafir gibi görüyordu. Er geç karþýlarýna biri çýkacak, onunla evlenerek soyadýný deðiþtirecekti. Ama erkek oðlan olunca sevinci yere göðe sýðmamýþtý. Ne de olsa soyunu bu erkek çocuðu sürdürecekti. Tekti. Kýymetli idi yanýnda. Bu nedenle daha kundakta iken onunla bir baþka ilgilenir olmuþtu. Onu bir baþka severdi. Oysa eþinin pek de hoþuna gitmiyordu bu durum. Kendilerini sýðýntý gibi görüyordu kayýnbabasýnýn yanýnda. Ayrý bir evi olsun istiyordu. Belirli bir iþleri, belirli bir de gelirleri olsundu. Sýkýntý çekmesinlerdi. Bir de eþi ve çocuklarýndan baþka kimseye hizmet etmek istemiyordu. Kendisini hizmetçi gibi görüyordu. Kýsa bir süre sonra aile içerisinde tatsýzlýklar baþladý. Eþi memnun olmadýðýný söylüyor ve ayrý bir eve taþýnmak istediðini dile getiriyordu. Salih hiç oralý dahi olmuyordu. Fazla çekmedi eþi bu durumu öyle. Her þeyi yüzüstü býrakýp gidiverdi bir gün. Dediler ki “eski sevdiðine kaçmýþ. Çocuklarýný dahi hiçe saymýþ. Çünkü severek varmamýþtý Salih’e. Kendi doðurduðu çocuklarý dahi, isteyerek doðurmadýðý için, onlara sevgisini göstermemiþti.” Boynu bükük kaldý Salih. Günlerce aradý eþini. Bulsaydý eðer bir kaþýk suda boðacaktý. Alacaktý canýný. Azraili olacaktý onun. Buna ant içmiþti. Bulamayýnca da “kör þeytana kör lanet” diyerek aldý çocuklarýný uzaklaþtý oralardan. Çok uzaklara, deniz aþýrý gitti. Bir akrabasýnýn yanýna yerleþti. Orada kendisine hemen bir iþ buluverdiler. Ýnþaatlarda çalýþtý. Þoförlüðü de vardý Salih’in. Kamyon sürdü. Çocuklarýna üç kuruþ ekmek parasý götürebiliyordu ya mutluydu. Kendisi iþe giderken çocuklar akrabasýnýn yanýnda kalýyordu. Ama bu nereye kadar gidecekti? Bir çözüm bulmalýydý. Onlara sürekli bakan, analýk yapacak biri gerekti. Her þeyden önce çocuklar küçüktü. Hele Hasan daha yeni yeni konuþmaya yüz tutuyordu. O kadar küçüktü yaþý. Yemeðini yiyemez, sütünü içemez. altýný temizleyemezdi. Her þeyden önemlisi sevgi isterdi. Daha bu yaþlarda anne sevgisinden mahrum kalmýþtý. Diðer taraftan da akrabasýnýn kýzý Munise vardý. Munise ise güzel bir kýzdý. Bakýmlý ve alýmlýydý. Kaç gencin yüreðini yakýyordu. Gelin görün ki o da gençliðinin kurbaný oldu. Evli bir adama aþýk oldu Munise. Adam, kandýrmýþtý onu. “Eþimi boþayýp seni alacaðým” dedi. Ýnandý buna Munisecik. Bohçasýný alarak bir gece, gizlice kaçýverdi adama. Fazla deðil bir hafta sonra adam “Deli misin, ben evli barklý biriyim, karýmý boþayýp nasýl seni alýrým?” diyerek geri yolladý onu evine. Yýkýldý Munise. Kimse bakmadý yüzüne. Ar getirmiþti, namus getirmiþti bir kere. Cezasý belki de ölümdü. Ama evlattý iþte. Atsan atýlmaz, satan satýlmazdý. Yüreðine taþ bastý anasý babasý. Yine de evlatlarýna kol kanat gerdiler. Ona sahip çýktýlar. Yanlarýna aldýlar. Ama bir sefer adý kötüye çýkmýþtý Munise’nin kim bakardý artýk yüzüne? Kim alýrdý onu? Kim “bu benim eþim” diye koluna takardý? Kahroluyordu Munise bunlarý düþündükçe. Ne yapmýþtý? Nasýl böyle bir hataya düþmüþtü? Canýna dahi kýymak istedi. Ama can tatlý, yaþamak güzel; eli varmadý bir türlü bunu yapmaya. Ve Salih yetiþti imdadýna. “Bana varýr mýsýn?” dedi. “Ýkimiz de kader kurbanýyýz. Bak kader bizi, bize böyle gösterdi. Geçmiþe bir sünger çekip, yeni bir sayfa açarak baþlarýz hayata” dedi. Yattý aklýna Munise’nin, “yok” diyemedi. Düðün falan yapmadan evleniverdiler. Önceleri çok mutluydular. Her þey toz pembe geliyordu onlara. Beraber çalýþýyorlar, iþlerini güçlerini yapýyorlar, kimseye muhtaç olmuyorlardý. Çocuklara analýk yaptý Munise. Yemeklerini verdi. Çamaþýrlarýný yýkadý. Banyolarýný yaptýrdý. Üzerlerini giydirdi. Bir de çocuk dünyaya getirdi Munise bu evlilikten. Nur topu gibi bir oðlan. Þimdi dört çocuk olmuþtu evde. Dördüne de baktý Munise birbirlerinden ayýrmadan. Okul zamaný her birini gönderdi okula. Tertemiz tiril tiril giydirdi. Saçlarýný taradý. Ceplerine harçlýklarýný verdi. Hiçbir sorun yaþamadýlar. Salih, kýzlar üzerinde sert baský uyguluyordu. Her kýzdýðýnda “ananýza çekmezsiniz inþallah” diyordu. Kýzlar da sessiz, ezik yetiþtiler bu yüzden. Hep korktular babalarýndan. Çünkü ne zaman kýzacaðý, ne zaman baðýracaðý, ne zaman döveceði belli olmazdý. Oysa küçük oðlana hiçbir þey demiyordu. Ne kýzýyordu ona; ne de bir sille tokat vuruyordu. El üstünde tutuyordu onu hep. Çok geçmedi. Munise’den olan erkek çocuðu da fark etti bunu. “Anne, babam beni neden hiç sevmiyor? Hep aðabeyimi seviyor. Bana kýzýyor, ona hiç kýzmýyor” diyordu. Munise de “O senin baban oðlum. Babalar hem kýzar, hem sever” diyordu. Zamanla ister istemez, çocuklar arasýnda bir soðukluk baþladý. Munise farkýnda olmadan, kendi çocuðu üzerinde daha çok titriyordu. Salih büyük oðlaný el üstünde tutuyordu. Kýzlar ise her haliyle dýþlanmýþlardý. Sessiz içe kapanýk olmuþlardý. Yaþlarý artýk evlilik çaðýna geldiði için istemeye gelenler veya haber salanlar oluyordu. Ama Salih her geleni kovuyordu. “Vermem!” diyordu da baþka bir þey demiyordu. Bir akþam küçük kýz eve gelmedi. Aradýlarsa da bulamadýlar. Ertesi gün aldýklarý telefonla ev sessizliðe bürünmüþtü. Sevdiðine verilmediði için kýz, alýp bohçasýný kaçmýþtý. Kýsa bir süre içinde de düðün yapýp evlendiler. Ýþte ne olduysa bu düðünde oldu. Gerçek anneleri çýkýp düðüne geliverdi. Çocuklarýný yanlarýna alýp konuþtu uzun uzun. Munise bunu bildiði halde bir þey demedi. “Anneleridir. Konuþsunlar. Bunu onlardan esirgeyemem” dedi. O günden sonra büyük oðlan –Hasan- kimseyi dinlemez olmuþtu. Hele Munise’ye düþmanca bakýyordu. Munise “Oðlum ne oluyor? Bir derdin mi var?” diye sorunca beklemediði bir tepki ile karþýlaþtý: “Bana oðlum deme. Sen benim annem deðilsin” “Niye böyle konuþuyorsun? Tamam seni ben doðurmamýþ olabilirim. Ama þu ana kadar sana kim baktý? Kim analýk yaptý? Kim altýný temizledi? Hasta iken kim sabahlara kadar baþýnda nöbet tuttu? Kim seni doktora götürdü? Analýk sadece doðurmakla olmaz” dedi. Hasan, “Sen bunlarý yapmýþ olabilirsin. Ama ne zaman beni gerçekten sevdin? Ne zaman baþýmý okþadýn? Ne zaman beni içten gelen duygularla öptün? Ne zaman beni kucakladýn? Ama gerçek oðlunu yanýndan hiç ayýrmadýn. Hep onu sevdin. Hep onu öptün. Beni bir sefer dahi kucaklamadýn” dedi. Munise “Ben sizleri hiç ayýrmadým. Farklý görmedim Terbiyesizlik yapýyorsun” dedi. Hasan “Terbiyesiz sensin. Sen benim annem deðilsin. Babamla evlendin. Bana bakmaya da mecburdun. Mecburiyetten bana baktýn. Eninde sonunda sizin evliliðinizi bitireceðim. Babamla seni boþattýracaðým” dedi. Munise “Fazla ileri gidiyorsun. Bunlarý babanla konuþacaðým” dedi. Hasan “Ýstediðini konuþ, istediðini söyle. Ben gerçek oðlu olduðum için babam bana bir þey demez. Sen gününü görürsün” dedi. Tartýþma artýk o kadar ilerledi ki kavgaya dönüþtü. Oðlan gençliðin de verdiði hýzla annesinin kolundan tutarak onu yere çaldý. Tekmeyle vurmaya baþladý. Munise baðýrmaya baþlayýnca komþular imdada yetiþti. Oðlan da oradan kaçtý. Salih akþam eve gelince olanlarý duydu. Ama nedense oðluna toz kondurmak istemedi. Kýzýna sordu. Kýzý da “Oðlun bunu hep yapýyor. Anneme karþý geliyor. Ona sen benim annem deðilsin, bana karýþamazsýn diyor, suç hep oðlunda”dedi. Salih her þeye raðmen Hasan’a toz kondurmadý. Onu haklý görüyordu. Ne de olsa o erkekti. Munise ile kavga ettiler. Munise “Ben bunlarý hak etmiyorum. Oðlunla otur adam gibi konuþ. Eðer oðlunla konuþmayacaksan tercihini yaparsýn. Ya o, ya ben” dedi. Salih, “madem öyle ben de valizimi toplar giderim. Sen görevini yaptýn. Çocuklarý büyüttün. Artýk sana ihtiyacým kalmadý” dedi. O gece, Salih valizlerini ve çocuklarýný alýp evden ayrýldý. Munise oðlu ile birlikte ve de yalnýz yaþamaya baþladý. Peki burada suçlu kimdi? Anne olarak görmediði Munise’ye karþý gelen Hasan!da mý? Oðluyla konuþmayan Salih de mi? Yýllar sonra ortaya çýkýp gelen ben sizin annenizim diyen kadýn da mý? Yoksa, hepinize analýk ettim, sevgimi hepinize paylaþtýrdým” diyerek farkýnda olmadan sevgisiz sevgi veren Munise de mi? Kararý siz kendiniz verin. Ama þunu da unutmayýn, sevgisiz sevgi bir ailenin düzenini bozmaya yetti.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |