"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
Kendimi birazcık daha aydınlanmış hissediyorum aslında bu konuda -bilinmezliklerle beraber-. Beynimde bir ses hep aynı şeyi tekrarlıyor bozuk plak gibi. İnsan güzel sevebilmeli... İnandığım tüm inanışlar birden yıkıldı. Duvarlar vardı içimde, onlar da kalkıyor kalkıyor birbir. O hep bu konuda birşeyler söylüyor. Ben içimdeki sesi güvercinle özdeşleştiriyorum, tabi konu bu değil... Duygular çok önemli. -kimileri için hayatın merkezi nasıl hissettiğinizle bağlantılı- Hani derler ya yok kıskançlık şöyle iyidir yok böyle iyidir yok seven insan kıskanır vs. Hepsi sapıkça düşünce aslında. İnsan sevmekten önce sevme fiilini öğrenmeli. İşin aslı bu. Kimseye bu konuda ders verilmiyor, herkes doğal olarak öznel biçimde seviyor. Toplumdaki bu çarpıklık aslında kendini zamanla belli ediyor. Cinayetler, kaçırmalar, hastalıklar, depresyon, bunalım... Oysa ne de güzel kar taneleri birbirlerine zarar vermeden ilerleyebilirken biz zarar vererek seviyoruz -gerek kendimize gerek karşımızdaki insana-. Hayır sevmek bu değil. Bunu öbür canlılar da yapıyor. İnsan güzel sevmeli. Burada güzellikten kastım ne kendine ne de ona zarar vermemeyi belirtmek istiyorum aslında. Üzmeye de üzülmeye de değmiyor hayat, öğrendiğim en büyük şeylerden biri bu.İnsan güzel sevmeli. Öncelikle arabeske bağlamaya gerek yok. Bunu öğreneceksin, öğreteceksin kendine... İnsanın hayattaki başarısı hocalarla, okullarla, derslerle olmaz. Benim güvercinim buralarda devreye giriyor benim için. Ve o güvercin aslında benim ama onu kendimden ayrı tutuyorum. Böylece öğrenci olan benle bana öğretmen olan ben karışmamış da oluyor. Şimdi oyunun kuralı belli. Psikolojide 3 kavram var. İd, ego, süper ego. İd insanın en ilkel hali olarak özetleyeceğim, ego benim idle süper ego arasındaki kimliğim, süper egoysa beni iyi şeylere teşvik eden üst benliğim. Burada kastettiğim güvercin aslında benim süper egom. İşte o genelde ortaya çıkıyor ve bir hoca gibi bana ismimle hitap edip beni ne yapmam konusunda yönlendiriyor. Bir rüyanın çok ardından çıkan bir hoca bu güvercin ne yazık ki. Keşke o beyaz güvercinle daha önce tanışma imkanım olsaydı, keşke onu daha önce de besleyebilseydim... Aynı güvercin sürekli başımda bana birşeyi seveceksem eğer illa güzel sevmem gerektiğini söylüyor. Evet, kar taneleri gibi kırmadan kırılmadan. Sevmek de bir ihtiyaç ve mutluluğu sevmekten yakalayanlar bunun tadını kaçırmamalı. Duygular bizim elimizde biyolojik silahken soruyorum size kimyasal silahlara hala ihtiyaç var mı? İnsanın duygularıyla oynayın çok zararlı canlılar haline getirebilirsiniz. İnsan refah durumunu çok kazanarak arttıramaz. İnsan kendine ve çevresine karşı ne kadar hoşnutsa o kadar refah durumu artar zaten. İnsan sevmek fiilinden önce gerçekten sevmeyi öğrenmeli. Yani ikisi aynı anda olmayabiliyor ne yazık ki. Sonra ağzı yanıyor ve yoğurdu da üfleyerek yiyor, bu yüzden güvenimiz yok kimseye. Duygular gerçekten eziyet haline geliyor. Sevin arkadaşlar sevmek çok güzel ama en önce nasıl sevilmesi gerektiğini öğrenin. Sevmek aksiyonlarla dolu bir hayat değildir, dövüş kırış biçimi ya da rekabet de değildir. Gölgesinde dinlenme isteğidir sevmek, nefes almaktır, hayaller kurmaktır, yolla çıkmaktır aslında. Aksiyon arıyorsanız adrenalin dolu bir sporla ilgilenmenizi tavsiye ederim, işe yarıyor. Bize gösterilen saplantılı karakterler hem bizim hem toplumun hem dünya insanın :) karakterini bozdu. İnşallah karşınıza sizi üzmekten gerçekten korkacak insanlar çıkar inşallah siz de ömür boyu onu incitmekten korkarsınız işte sevmenin hakkını böyle verirsiniz. Aksi durumda sizi kaybeden kişiye zaten yazık. İnanın aksi durumda kaybeden kesinlikle siz olmuyorsunuz siz bu yolda ilerledikçe. Kaybeden olarak bakmayın kendinize. Siz bir elmas ve o sizi fark edememiş bir kömürcü... Daha ne diyebilirim ki? Güzel sevmeyi siz kendinize göre yorun artık. Bu yazıyı yazmayıp kendimi bu yazıya uyduracaktım fakat düşündüm ki bu konuda bize eğitim verilmiyor, herkes kendi yolunu bir şekilde çiziyor ve etrafta iç karartıcı şeyler yeterince zaten var, çevrenizde mutlaka vardır... Leyla'yla Mecnun zihniyetini inceliyorum içimden oldukça zararlı bir aşk; bu yüzden tatlı gelmiş olmalı herkese, bu yüzden efsaneleşmiş. Bol miktarda arabesk var ve duygular söz konusu olunca normalde acıya duyarlı biri bile duygusal anlamda bağımlı olabiliyor duygular karşısında. Onların yolu yol değilmiş, bundan tutulmuş olması lazım. Eğer bir insan ateşe doğru yürüyorsa gösteri yaparak zaten halk ondan bol miktarda bahseder bu yaptığının doğruluğundan değildir çünkü beynin zevk bölgesi acılarla aktif olur. -bu arada onlar için gösteriş yapıyor demiyorum- Siz öyle biri olmayın, hiçbirimiz olmayalım. Güzelce ilerleyelim, zarar vermeden. Hipokrat'ın da dediği gibi ilk kural zarar vermemek... Sağlıcakla kalın.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © El.Zem Hebiloğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |