..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyada insandan çok aptal var. -Heinrich Heine
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > Karakterler Üzerine > Kemal Yavuz Paracıkoğlu




30 Ağustos 2016
Paşazade... 2  
Kemal Yavuz Paracıkoğlu
Yurdun müdavimi çocuklar, oyun saatlerini büyük avluda geçirmekteydi. Fiziksel olarak yeterliği olanların bazısı ateşli taraftarları önünde futbol, basketbol, voleybol oynamaktaydı. Fiziksel yapıları bunları yapmaya yeterli olmayanlar da yakar top, saklambaç, körebe türü oyunlarla eğleniyorlardı. Elleri kıçları üstünde bağlı birkaç görevli avlu boyunca gidip gelerek gözcülük yapıyorlardı.


:BEHA:

Yurdun müdavimi çocuklar, oyun saatlerini büyük avluda geçirmekteydi. Fiziksel olarak yeterliği olanların bazısı ateşli taraftarları önünde futbol, basketbol, voleybol oynamaktaydı. Fiziksel yapıları bunları yapmaya yeterli olmayanlar da yakar top, saklambaç, körebe türü oyunlarla eğleniyorlardı. Elleri kıçları üstünde bağlı birkaç görevli avlu boyunca gidip gelerek gözcülük yapıyorlardı. Bütün bu eğlencelerden uzak duranlar da vardı elbette; onlar da yurt binasının zemin katında bulunan tuvaletlerde sigara içiyordu. Sigara tiryakileri, genelde on sekiz yaş civarında, yurttan çıkarılma dönemleri yaklaşmış hayta müdavimlerdi.

Paşazade, Kibar, Dalavere ve Gammaz futbol maçını izleyerek kuru gürültü çıkartmaktan yorulduklarında, aralarında işaretleşerek tuvaletlerde sigara içmek için avludan ayrıldılar. Aralarında yaptıkları el şakalarıyla itiş kakış koşturarak yurt binasına girdiler.

Yan yana sıralanmış helâ kapıları, lavabolar ile pisuarlardan ibaret tuvaletlerde, dumanlı ve ıslak bir ortam hâkimdi... Geldiklerinde duman altı olan mekânı beğenmeyen Dalavere, bir anda telaşlı bir hareketliliğe bürünerek, oradakilere, “arkadaşlar, çabuk pencereleri açın!” diye seslendi. “Müdür baba, az sonra evinden çıkıp bu tarafa doğru gelecek.”

Ellerinden sigaralarını yerlere atarak tuvaletleri terk etmeye kalkışanlar oldu. Paşazade, kasıntılı tavırlarıyla onların önüne sıçrayıp bir trafik polisi edasıyla, “durun!” diye bağırdı.

Çıkmaya çalışanlar merakla duraladılar.

Paşazade, bu defa, “nereye?” diye sordu.

“Dışarıya,” dediler.

Paşazade, sorgulamasını “neden kaçıyorsunuz?” diye sürdürdü.

“Müdür baba geliyormuş...” dediler.

Paşazade, şiirimsi vurgulamalarla “hah! Kemirmiş fareler gemiyi, su alıyor. Batan gemiden evvela fareler kaçıyor, “ diye söylendi.

Kibar, onu hemen pohpohladı. “şiir gibi oldu, Paşazade’m. Çok anlamlıydı.”

Paşazade, kasılarak, “şiir zaten,” dedi. “Atilla İlhan’ın, ’sigaramın dumanı’ isimli şiirinden bir beyit.”(Attila İlhan’ın böyle bir beyti yoktu tabii ki) Gammaz’a dönerek, “sen, Atilla İlhan’ı biliyor musun Gammaz kardeş?” diye sordu. “Kim olduğunu bilirsen bi cigara benden...”

Gammaz, “biliyorum elbet!” diye sırıttı. Sanırdınız ki, ‘sorunun cevabı sorunun içinde var zaten, Türk edebiyatının önemli şairlerinden biri,’ diyecek; ama o, atarak, ”Çolpan İlhan’ın kocası.” dedi.

Paşazade şaşırarak, “Çolpan İlhan kim ulan?” diye sordu.

Gammaz, sırıtmasını sürdürerek, “o da Atilla İlhan’ın karısı,” diye karşılık verdi. “hadi ver bakalım cigaramı, bildim...”

Dalavere, müdavimlerin kaçmak isterken yere attıkları sigaraların bütüne yakın olanlarından birkaçını alıp bir ondan bir ötekinden içmeye başladı. “Arkadaşlar, müdür baba gelirse sizin yaptığınız duman altı yüzünden bizi mi marizlesin? Gidiyorsunuz madem, pencereleri açıp ortalığı havalandırın da gidin. Di’mi ya?”

Müdavimler dönerek pencerelerden birkaçını açarken, Kibar Paşazade’nin kulağına fısıldayarak, “Çolpan İlhan, Atilla İlhan’ın kardeşi olur,” dedi.

Paşazade, ona, “biliyorum zaten,” diyerek yüz vermezken Gammaz’a dönerek, “attın gene len boş kafa!” diye çıkıştı. “Çolpan İlhan, Atilla İlhan’ın kardeşi olur. Bir de, kim nedir, kim kimin aşna fişnesi midir, değil midir, benden sorulur, dersin; ama daha Çolpan İlhan’ın Atilla İlhan’ın kardeşi olduğunu bile bilmiyorsun. Kaybettin iddiayı, cigarayı sen vereceksin. Ver bi cigara baki’im!”

Gammaz itiraz ederek, ”ben, bilemezsem vereceğim demedim ki... Sen dedin, bilirsen vereceğim diye,” dedi.

Kibar, kendi sigara paketini çıkartıp Paşazade’ye tuttu. Paşazade’nin aldığı sigarayı yaktıktan sonra bir sigara da kendisi yaktı.

Gammaz, Kibar’a, “bi cigara da bana versen ya!” diye sırnaştı.

Kibar, ”Paşazade’ye iddiadan kaybettiğin cigarayı ver önce sen,” diyerek sigara paketini cebine soktu.

Gammaz, uzandı, Dalavere’nin elindeki izmaritlerden birini çekip alarak içmeye başladı.

Müdavimin biri Dalavere’ye çıkışarak, “hem müdür baba bu tarafa gelecek diye telâşe yaptın, hem de kendin içiyorsun ulan Dalavere!” diye söylendi.

Dalavere, “gelecek kuran çarpsın!” diyerek gülümsedi. “Evinden çıkacak, bu tarafa doğru gelip, yurt binasına girip, ikinci kattaki ofisine gidecek.”

Gülüşenler oldu.

Subyenler yetiştirme yurdu müdürü Halil Kaya lojmanının arka kapısından avluya çıktı. Gözleriyle, hareket halindeki avluyu tarayarak bir anormallik aradı. Çocuklarının mutlu olduklarına karar vererek mutlulukla gülümsedi. Yurt binasının yolunu tuttuğu an, yurt binasının en uç köşesinde yer alan küçük helâ pencerelerine dikti gözünü. O pencereler, bir tek şey için açılmış olabilirdi. Dikkatini yoğunlaştırarak bakınca, sanki pencerelerden duman tütüyormuş gibi geldi ona...

Dalavere göz ucuyla Paşazade’ye bakarak, “keşke gelse de, beni sigara içerken yakalasa!” diye bir laf attı ortaya.

Onun bu lafındaki art niyeti sezinleyemeyen Paşazade, “keşke yakalasa!” diye atıldı. “Biz de, bu sayede keyiflensek az’cık!”

Kibar, “öyle deme oğlum,” diyerek müdahale etti. “Müdür babanın dayağı düşman başına... Yiyen revirde açar gözlerini.”

Dalavere, “ben de öyle olsun istiyorum zaten,” deyince herkes garipseyerek ona baktı. O, Paşazade’ye hitap ederek konuşmasını sürdürdü. “Hiç fark etmediniz mi? Müdür baba kime dayak atarsa, vicdan azabı çekip, o dayak attığı çocuğun zayıf notlarını düzeltmesi için yardım eder.”

Gammaz, “hakkaten ya... Geçen seneki on bir a’daki Harun Reşit’i hatırlıyor musunuz? Kızlar koridoruna çıkmış diye, marizlediydi hani? N’oldu sonra? Oğlan üniversite sınavlarını kazandıydı ama lise sondan zayıfları var diye kayıt olamayacaktı. Müdür baba devreye girip, lisedeki hocalara torpil yaparak kurtarma sınavı yaptırdıydı oğlana da, liseyi bitirttiydi...” diyerek Dalavere’yi destekledi. Dalavere’ye, “sen çıtkırıldım oğlansın, oğlum. Onun dayağına dayanamazsın. Beni yakalasın da, ben yiyeyim dayak ondan,” diyerek sırnaştı.

Paşazade, Gammaz’a, “len oğlum, senin zayıfın yok ya len,” diyerek müdahale etti.

Gammaz, pişkinlikle, “öyle deme abi... Ben dayağı yiyip, peşin peşin garantileyeyim mezun olmayı.” diyerek sırıttı.

Paşazade, “asıl benim yemem gerek o dayağı,” diye atıldı. “Üç tane zayıfım var.”

Gammaz, yenilecek dayak ta olsa, Paşazade’ye sırasını vermemek için itişmeyi sürdürerek, “yok, olmaz. Ben yiyeyim de garantiye alayım kendimi,” diye itiraz etti.

Paşazade’ de Gammaz’la itişerek, “get lan. Bundan sonraki sınavların hepsinden zayıf almış olsan bile garanti senin mezuniyetin. Bana lazım o dayak! Yoksa mezun filanolamayacağım ben,” diye direndi.

Dalavere, “itişmeyin be oğlum. Hanginiz önce davranırsanız o yesin dayağı.” diyerek onları sükûnete davet etti.

Dışarıdan koşturarak gelen bir çocuk, kapı aralığından, “müdür baba geliyor!” diye seslenerek gitti.

Dalavere, oğlanın arkasından, “hadi ordan lan!” diye söylendi. “benim çektiğim numarayı bana mı çekiyorsunuz?” diye söylendi.

Seslenip giden çocuğa inananlar ellerindeki sigaraları sağa sola fırlatarak, “eyvah!” “yandık!” haykırışlarıyla çil yavrusu gibi bir yana dağıldılar. Tuvaletlerden dışarı fırlayanlar, helâlara dalanlar tam bir kargaşa yaratırken, bizimkiler gaza gelmeyerek sigaralarını tüttürmeye devam ettiler.

Gammaz, her ihtimale karşın tuvaletlerin koridorlara açılan kapısını aralayıp dışarı baktığında koridorların başından gelmekte olan Halil Kaya’yı gördü. “Hakkaten geliyo’muş lan!” diye telaşla haykırdı.

Helâ kapılarının birisi hariç hepsi kapalıydı. Paşazade, gözüne kestirdiği kapıya doğru fırladı. O anda diğer kapılara koşturan Gammaz da, kapıların hepsinin kapalı olması ile açıkta kalınca geri koşturup Paşazade’yle aynı anda kapısı açık olan helâya dalarak, ikisi aynı helâ içine gizlendiler... Açıkta kalan Dalavere dalacak açık bir kapı kalmayınca çeşmelerden birine yanaştı, açtı çeşmeyi, elini yüzünü yıkamaya, elinde köpürttüğü sabunla ağzını çalkalamaya başladı. Kibar da, pisuarlardan birinin başına dikilip fermuarını indirdi, işemeye başladı.

Halil Kaya, tuvaletlere girdikten sonra havayı koklayarak söylendi. “Şuraya bak! Mis gibi osuruk kokması gereken yer, leş gibi sigara dumanı kokuyor.”

Kibar, çiş yapar gibi yaptığı pisuarın başından, Halil Kaya’nın söylediği söze, kendini tutamayarak hafifçe kikirdedi.

Halil Kaya, Kibar’ın gülüşünü duyarak, ona doğru sokuldu, uzanıp önüne doğru baktı. “Bırak ulan çiş yapıyor ayaklarını! Fermuarını çekip gel yanıma!”

Kibar, fermuarını derhal çekerek, “baş üstüne efendim!” diye bağırdı. Ardından da Halil Kaya’nın karşısına dikildi.

Halil Kaya, “aç ağzını, hoh de!” diyerek Kibar’ın suratına doğru eğildi.

Dalavere, açık çeşmenin başında, Kibar’ın ağız kontrolü başladığı an, elinde köpürttüğü sabun köpükleriyle ağzını, dişlerini daha bir hırslı çalkalamaya başladı.

Kibar, burnunu ağzına doğru yanaştıran Halil Kaya’ya nefesini üfledi. “hoh!”

Halil Kaya, “üf! Eşşoğlu, leş gibi kokuyorsun!” diyerek ensesine bir şaplak attı. “Geç şuraya, bekle!”

Kibar, bağırarak gene, “baş üstüne efendim!” dedi. Gösterilen yere geçerek esas duruşta dikildi.

Halil Kaya, Dalavere’ye yaklaştı. “Sen ne yapıyorsun, bakayım?”

Dalavere, yüksek sesle, “helâdan çıktım, ellerimi yıkıyorum müdür baba!” diye bağırdı.

Halil Kaya, kapalı helâ kapılarını göstererek, “hangisinden?” diye sordu. “Helâların hepsi meşgul.”

Dalavere, kapalı kapılardan rasgele birini gösterdi. “Şundan. İçerdeki ben çıkınca girdi.”

Halil Kaya gidip, onun gösterdiği kapıyı tıklattı. “Çık ulan dışarı!”

Dalavere’nin beti benzi atarken, Halil Kaya’nın tıklattığı kapıdan lise birinci sınıf öğrencisi çocuklardan İnek İzzet çıktı.

Halil Kaya, gelip, süklüm püklüm karşısına dikilen çocuğa, sen ne zaman girdin o helâya?” diye sordu.

İnek izzet, Dalavere’ye bakarak, “az önce bu abi boşaltınca müdür baba!” dedi.

Dalavere, içinden bir oh çekerek, İnek İzzet’e minnetle baktı.

Halil Kaya, Dalavere’ye burnunu uzatarak, “aç ağzını, hoh de!” dedi.

Dalavere, “emredersiniz efendim!” diyerek, “hoh!” dedi.

Halil Kaya, onun nefesini kokladı ama sigara kokusunu alamadı. “Sen git!”

Dalavere, “emredersiniz efendim!” diyerek, önünden geçtiği Kibar’ın yanağından kimseye göstermeden bir kesme alarak, tuvaletleri terk etti.

Halil Kaya, İnek İzzet’e dönerek, “sen de!” dedi.

İnek izzet ağzını açarak, “hoh!” derken Halil Kaya onun ağzını koklamadı. “Sen zaten sigara kullanmıyorsun. Niye hoh diyorsun ki, eşşoğlu... Çık, git!”

İnek izzet, “baş üstüne!” diyerek gitti.
Halil Kaya, teker teker her kapıyı yumruklayarak seslenmeye başladı. “Çıkın hepiniz!” Kapıları zorlayarak, açtıklarından çocukları kulaklarından tutarak dışarı almaya başladı.

İlk çıkarttığı çocuk, “vallahi, ben kakamı yapmak için girmiştim, müdür baba!” diye mızmızlanmaya başladı.

Halil Kaya, onun üzerine sinmiş sigara kokusunu daha kulağını yakalarken fark etmişti. “Çık! Çık! Geç şöyle, Cemil’in yanına dikil!”

Her çıkan öğrencinin ağzını koklayarak tanzim ediyordu.

Bir başka çocuk, ben sigara içmedim, müdür baba!” diyerek çıkınca, onun da ağzını koklayan Halil Kaya, onu, “ağzın kokuyor! Geç, dikil kenara sen de,” diyerek azarladı.

Sonra başka bir çocuğun, kokmadığını anlayarak, “sen gidebilirsin,” diyerek onu yolladı. Böyle böyle üç-dört çocuğu daha Kibar’ın yanına dizdi...

En son Paşazade ile Gammaz’ın gizlendiği helâya sıra geldiğinde, çaldığı kapıdan bir çıkan olmadı.

İçerdekiler, birinin kapı arkasında kalarak diğerinin çıkması için anlaşmalarına karşın, dışarı çıkacak olanın kim olacağına karar veremediklerinden bir türlü kapıyı açamıyorlardı.

Halil Kaya, kapının hala açılmamasına sinirlenerek, “çık oradan! Yoksa kapıyı kafana geçiririm!” diye bağırınca, en nihayet kapıyı Gammaz aralayıp kafasını uzattı. Halil Kaya, onun ensesine hafif bir şaplak indirdi, oğlan sendeleyerek yıkılacak gibi oldu. “Geç sallanma, geç!” Gammaz’ı kolundan çekiştirerek çıkartmak için kapıyı biraz ittirince, kapının ardına kadar açılmaması üzerine helâda iki kişi olduğunu anladı. “Sen de! Sen de!”

İçeriden Paşazade de süklüm püklüm dışarı çıktı.

Halil Kaya, ikisine şüpheyle bakmaya başladı.

“Siz ikiniz içerde ne yapıyordunuz ulan bakim? Yoksa!”

Paşazade’nin, sinirlerinin bozulduğu anlarda ortaya çıkan komik tikleri başladı. “Vallahi... Billahi... Müdür babacığım... Efendim... Efendiciğim... Efendimiz... Yani, sayın müdürüm. Yani biz... Siz... Geldiniz siz. Siz geldiğiniz için kaçarken... Biz... İkimiz girdik biz... Ekmek kuran nimet çarpsın ki...”

Halil Kaya, onlardan hıncını çıkartmak için eline geçen bu fırsatı sonuna kadar değerlendirmeye karar verdi.

“Onu benim külahıma anlatın siz! Yürüyün doktora! Muayene ettireceğim sizi!” diyerek iki gencin kulaklarından sıkı sıkıya yapıştı.

Paşazade o kulağından çekiştirdikçe yerlere kadar bükülmeye, en sonunda yerlerde sürünmeye başlamıştı. Halil Kaya, onun bırakmadığı kulağını onu ayağa kaldırmak için çekiştirmeyi sürdürdüyse de beceremedi. Kibar ile yanındakilere döndü, “gelin buraya ulan! Kaldırın şunu ayağa!” diyerek yardım istedi. Çocuklar koşup gelerek, her biri bir yanından çekiştirerek uzun bir uğraşıyla Paşazade’yi ayağa dikiltmeyi başardılar. Halil Kaya yeniden kavradı kulağını ama oğlan yeniden yere doğru bükülmeye başladı. Bu defa kulağını bıraktı. Bırakınca Paşazade de doğruldu. Ne var ki bir yerinden çekiştirmek gerekti, Halil Kaya da bu defa kolunu tutup hafif bükerek götürmek istedi, fakat Paşazade gene bu defa bükülen koluna uyumlu bükülmeye başladı. Halil Kaya onun kolunu da bırakmak zorunda kaldı. Paşazade doğruldu yeniden. Halil Kaya çaresiz koluna girdi onun, Gammaz’ı kulağından çekiştirerek götürürken onunla kol kola yürümeye başladı. Kenara dinelttiği öteki çocuklara, “siz dağılın bu defalık!” diye bağırdı. “Ama birinizi, bir defa daha sigara içerken yakalarsam, kırılmadık kemik bırakmam iskeletinizden, ona göre!” Yanındaki iki gencin mızmızlanmaları korku içinde artarak sürerken onları dinlemiyordu bile.

Gammaz, çekiştirilen kulağının acısıyla, ”müdür baba, kuran çarpsın ki, sizden gizlenmek için girdik oraya!” diye mızmızlanmaktaydı.

Paşazade koridorda gidip gelenlere gösteriş yapar gibi kasıla kasıla, iki ahbap gibi kol kola yürümekte olduğu müdürüne, gene çevrede giden gelenlerin öyle sanmaları için, memleket meselelerinden anlatıyormuş edalarıyla ciddi ciddi, bir şeyler anlatıyordu. “Sigara alışkanlığım münasebetiyle zatiallerinizin bu harikulade yurtta tesis ettikleri yüksek disipline riayet etmemek gibi bir terbiyesizlik yapmış olmama binaen, yüksek makamınıza götürerek, beni, affedersiniz, sözüm meclisten dışarı, eşşek sudan gelinceye kadar dövmenizi canı gönülden arz ederim, efendim. Revire, bu nedenle değil de, yediğim dayaktan sonra ayıltılmak için götürülmeye, daha sonra da, zayıf derslerimi kurtarmam için bir kere daha dövmenize, hatta birkaç kere daha...”

Halil Kaya, onun bu aptalca konuşmasından sıkılarak, “kes sesini, kes!” diye çıkışarak susturdu.

Gammaz, sesi iyice ağlamaklı çıkarak, “vallahi, billahi, biz homoseksüel değiliz müdür baba...” diye söylenmekteydi.

Revirde beyaz pantolon ve beyaz önlük giyinmiş, elli yaşlarındaki doktor bir şeylerle meşgul iken kapı çalındı. Dr. “gel!” dedikten sonra başını kaldırıp gelecek olana bakmaya başladı. Açılan kapıdan Halil Kaya ve iki çocuk girdiler. Doktor şaşırarak bakarken, ”hayırdır, müdür bey?” diye sordu.

Halil Kaya, getirdiklerine belli etmeden, doktora bir göz kırptı, “bunları, aynı helâ içinde yakaladım, doktor bey. İkisini de bir muayene edin de, hangisi homo ise anlayalım... Sonra ikisini de, disipline verip yurttan attıracağım...” dedi.

Gammaz başladı ağlamaya; “efendim, ne olur yapmayın, etmeyin, bunu bize! “

Paşazade, Gammaz’ın ağlayışını aşağılayarak seyrettikten sonra, dirençli görünmeye gayret ederek, “biz öyle bişey yapmadık, müdür baba!” dedi. Bu dik başlı tavırla, çocuk muamelesi görmek yerine adam yerine konulmak ister gibiydi. “Takdir edersiniz ki, öyle bir şey yapmış olsak; öyle bir şey yapacak durumumuzu oluşturacak şartların bu güzide yurtta oluşması gerekir. Zatıalinizin yönetiminde bulunan bu yurtta öyle şartların oluşması; ki, Allah korusun, ne büyük bir skandal olurdu, değil mi efendim? Efendimiz? Yani, müdür baba… Gastelerde okuyoruz işte, yurtlarda neler oluyor neler. Öyle şeyler bu güzide yurdumuzda da olsa ve de gastelerde çıksa… Allah korusun…” Kulağını çekiştirip kapının tahtasını tıklatırken Dr. ve Halil Kaya bıyık altından gülerek bakıştılar.

Halil Kaya, onu azarlayarak, “kes palavraları, kes! Haydi, geçin şu pervazın arkasına da, pantolonlarınızı çıkartın! Doktor bey kontrol edecek! Ondan sonra o gazetelerin manşetinde ben yayınlatacağım sizi, bunlar homoseksüel, diye,” diye söylendi.

Dr. pervazın perdelerini çekip içeri gösterdi, “haydi, geçin kabine de soyunun! Geçin! Geçin!”

Paşazade, ciddi görünme çabasını, bu aşağılanma ile yitirmeye ve sinirleri bozulmaya başlayınca tikleri de ortaya çıkmaya başlamıştı.

Kibar, koridorun köşesinden, revirde olan biteni merak ederek, o tarafı gözetlerken, yanına Dalavere geldi, ani, sert bir seslenişle, “n’apıyosun lan burda?” diye sordu.

Kibar, dalgın, gözcülüğe yoğunlaştığından bu ani baskından komik hareketler yaparak irkildi. Bozularak, “yavaş be oğlum! Ödümü koparttın! Müdür baba, Paşazade’yle Gammaz’ı homoseksüel mi, değil mi, diye kontrol ettirmek için doktora getirdi, ona bakıyordum.” diye tersledi.

Dalavere, “ulan dandik, buradan mı bakıyorsun? Bişey mi göreceni sanıyorsun buradan? Ne homoseksüelliğiymiş o öyle? Ne oldu ki?”

Kibar, “sigara baskınında aynı helâ içinde yakalayınca, birbirlerini düzerken yakaladığını sandı,” dedi. Bunu söylerken sinirleri boşalarak gülmeye başladı.

Dalavere de gülmeye başladı. “İkisi de, aynı helâya mı girmişti onların? Kaçırmışım orasını… Ulan gizlenecek tek helâyı mı bulmuşlar enayiler!”

Kibar, gülmenin dozunu ayarlamak için kendini tutarak ciddileşti. ”Gülünecek şeymiş gibi, gülüp durmasak ya.”

Dalavere, gülmekten vazgeçmeden, “ben kapıya gidiyorum. İçeriyi dinleyeceğim,” deyip revirin kapısına doğru gitti. Revirin kapısına vardığında önce kapıyı şöyle bir kontrol edip, yanaştı kapıya, soğukkanlılıkla içeriye kulak verdi. İçerden, “yurttan defedin, giderim. Ama açmam kıçımı,” diye diklenen Paşazade’nin sesi geliyordu. Sonra, Gammaz’ın ağlayarak, “kurbanın oliim, efendim... Bir daha da ağzıma komam, Allah şahidim olsun o mereti,” diye yalvardığını duydu. Halil Kaya’nın sesi, “neyi?” diye sorunca, Gammaz’ın sesi, “sigarayı...” diye yalvarmasını sürdürdü. Halil Kaya’nın, Paşazade’ye de,” ya sen?” diye sorduğunu, Paşazade’nin de, “ben de...” diye cevap verdiğini duyunca, Dalavere olan biteni anlayarak kapı önünden ayrılıp, sırıtarak Kibar’ın yanına döndü. “Abartılacak bişey yokmuş... Müdür baba, sigarayı bıraktırmak için ayak yapıyor onlara! Kerizler, bu ayakları yedikleri için sigarayı bırakacaklarına dair söz veriyorlar... Ha ha ha! Allah’ın kerizleri...”

Doktor yerine oturdu ve araya girerek, “bir daha, sigara içmeyeceklerine söz veriyorlar mademki, affedelim, bari...” dedi.

Halil Kaya, Paşazade ile Gammaz’a sokulup kollarından silkeleyerek, “doktor beyin hatırı için bu defalık salarım sizi ama ikiniz de şeref ve namus sözü vereceksiniz, bir daha hiç sigara içmeyeceğinize?” dedi.

Gammaz, sevinçle, “şeref ve namus sözü veririm ki, bir daha hiç sigara içmeyeceğim!” dedi.

Paşazade, “ben de...” diyerek arkadaşını destekledi.

Halil Kaya, “ben de, yok... Açık seçik söyle!” diyerek itiraz etti.

Paşazade tikli hareketlerle kelimeleri karıştırarak istenileni söyledi. “İçmeyeceğim efendim. Namusum ve şerefim üstüne yemin ederim ki, bi daha ağzıma bile değdirmeyeceğim. Zaten değdirdiğim bi şey değildi ya, işte, arada sırada şeytana uyup, nasıl bi şeymiş bu diyerek değdirir olmuştum. Şükürler olsun, bu vesileyle artık onu da yapmayacağım…”

Halil Kaya, istediği şeyi elde ettiğini düşünerek doktora döndü. “Tamam mı? Verdikleri söze güvenelim mi, ne dersiniz doktor bey?”

Doktor, Paşazade’nin yemininde kelime oyunundan şüphelendi. Paşazade’yi göstererek, “Bu, bir daha kapiçino içmeyeceğine yemin etti,” diyerek güldü.

Paşazade hemen atıldı, “yok efendim, kapiçino değil, sigara içmeyeceğim.”

Doktor başını salladı. “Öyle olsun. Güvenelim hocam, madem söz veriyorlar.”

“Bunları bu defalık sizin hatırınız için affediyorum, doktor bey...”

Paşazade ve Gammaz, bir anda rahatladılar...

Paşazade ve Gammaz, koridora çıkıp yürümeye başladıklarında Kibar ve Dalavere koşturarak arkalarından yetiştiler.

Dalavere, “Şişt, geyler! Beklesenize oğlum!” diye seslendi. Paşazade’ye, “len oğlum, ikiniz birden aynı helâya niye girdiniz? Harbiden söyleyin, hanginiz aktif, hanginiz pasifmişsiniz? “ diye sataşmaya başladı.

Gammaz, “Paşazade aktif, ben pasifmişim,” dedi.

Paşazade, pasifin, aktifin ne demek olduğunu bilmese de Gammaz pasifliği sahiplendiğinden, her halde ötekinden daha iyi bir şeydir diyerek, hemen itiraz etti. “Yok ula, pasif olan benmişim, bu aktifmiş…”

“Ben, senin adın çıkmasın diye pasif benim demiştim, madem itiraf ediyorsun, öyle olsun; pasif senmişsin, evet…”

Onun böyle tuzağa düşürülmesine gülüştüler.

Paşazede bu, işin içindeki hinliği anlayamayacak mı? Hemen o da kıvırdı. “Yok la, pasif buymuş, ben aktifmişim; du bakiim napcak diye masuscuktan pasifim dedim…”

Onu sinirlendirmek istemeyerek, “şaka takılıyoruz be oğlum!” diyerek aşağıdan aldılar.

Dalavere, “Hadi gözünüz aydın! Artık sigara içmekten de kurtuluyorsunuz? Müdür babaya şeref sözü verdiniz...” dedi.

Gammaz şaşırarak, “sen nereden biliyorsun ulan?” diye sordu.

Kibar, “nereden olacak, siz içerdeyken revirin kapısını dinledi,” diyerek gülümsedi.

Gammaz, “o anda, ah, müdür baba kapıyı açıp yakalayıvereydi seni de...” diyerek hayıflandı.

Dalavere, yapacaklarını hareketleriyle de taklit ederek, “hemen mide ağrısı ayaklarında içeri dalar, sizin içerde olduğunuzdan haberim yoktu, midem çok ağrıdığı için doktor beye muayene olmaya geldim efendim, diyerek yırtardım...” dedi.

Gammaz, hayretle, “her duruma göre bir Dalaveren var yani,” diye söylendi.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın karakterler üzerine kümesinde bulunan diğer yazıları...
Paşazade…1.

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bizim Köyün Ayıları
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/40)
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/3.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/9.
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/37)
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/4.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/2.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/10. (1. Bölüm Sonu)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/36. )

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Part - Time Sevişmeler [Şiir]
Bir "Hiçbir Şey" Olmak [Şiir]
Deliler Bayramı [Şiir]
Nazlı Nazlı Karılar... [Şiir]
Gülbahar'ım; Can Çiçeğim! [Şiir]
İkimiz İçin [Şiir]
Hayatım [Şiir]
Halepçe [Şiir]
Senden Önce, Sensiz [Şiir]
Çapkın Kız... [Şiir]


Kemal Yavuz Paracıkoğlu kimdir?

Okur yazar, okuduğunu anlar, yazdığı okunur, emekli büro memurluğundan devşirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiştir, kendine özgü bir yazı dili kullanır...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kemal Yavuz Paracıkoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.