Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî |
|
||||||||||
|
Dudaklarından dökülen acı sözleri; öyle ki, bugün bile unutamadım. Ne tebessümdü o, zehirden beter. Her tartışmamızda içim paramparça, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı olurdu. Yorgun düşerdim onsuz geçen, onunla dolu, koyu siyah gecelerde. Kaleme sarılıp, sevgimi söylediğime pişman olmadım hiç. Hasretim kucaklaşmıştı aşkla "Alın yazım, son aşkım, seni sınırsız yaşamalıyım" dediğimde nasıl da gülmüştü. Değişikti davranışları. Belki de beni ona çeken bu yanıydı. En anlamlı bakışlarıyla önce umutlandırır, ardından bir uçurumun kenarına yapayalnız bırakır giderdi. Ben çaresiz, ben yorgun, ama ben yine umutlu kalırdım bu kısa gidişlerde. Diri diri öldüm sanırdım yanlızlığımla. Ne bulduğumu onda bugün bile bilemem. Ancak o günlerde hayatımın amacı, onunla var olmak gibi gelirdi bana. Çocukluk mu, aşkın safça tutkusunun içten içe kopan fırtınaları mıydı bu delice yakarış, kölecesine bağlanış hiç anlayamadım. Kim bilir, belki de sevilmeye muhtaç kalbimin bitmek bilmeyen kaprisleriydi. Aslında hç birşey istememiştim ondan sevginin dışında. Sadece sevgiydi hasretim. Şimdi yıllar sonra yine onu düşlüyorum anılarıyla. Hava yine ılık, yine kasvetli. Gözleri gözlerimde yalan sevdasıyla. Unuttum sanırdım, meğer aldatmışım kendimi yıllarca. Yoksa bugün müydü onun "ölüm günü" yüreğimde? ikinci yılında toprakla kucaklaşan o güzel aşkın hikayesiydi film karesi gibi gözlerimde oluşan. Bir türküydü kırık, umutsuz, yaz yeli gibi içimi ürperten. Doldururken sessizliğe inat aydınlık odamı gönlüm hala boş, kafam yine karışık... Bir ses yankılanmıştı acı dolu, yıllar öncesi burada. İnanmayıp, delice koşmuştum ona.. Yoktu. Yeri boştu. Günlerce gelmedi. Benim kadar çaresiz kaldı anılarıyla dolu her köşe. Çoğu kez kendimle konuşarak uzaklaşmıştım oralardan: "Sen ölemezsin, canısısın, sevgimsin, umudumsun. Dileğince nefret et, alay et duygularımla kızmam, ama ne olur bu ayrılık yalan, acı bir şaka olsun". Her şeyini özledim günlerce, aylarca, yıllarca... Sessiz yakarışlarımla ölümün o sinsi kokusunu içimde defalarca duyarken, istemedim görmek bir daha onu, o haber etse de. Gururum yıkılamaz, yenik düşemezdi asla aşka. Hıçkıra hıçkıra ağladım, yüreğime kazıdığın ismini silerken... Sonra pişmanlığın ateşiyle ona ait birseyler bulmak için arandım. Yalnızca şimdi yalan olduğunu düşündüğüm, onun bana yazdıklarıydı bulduğum. Bir kaç cümle, belki özenilerek, belki de umarsızca yazılmış. Çok şaşırmıştım, bana mıydı bu ? Kaybetmekten korkarak acıyla okumuştum her cümleyi. Hele hele o ilk satırı. Öyle ki, okudukça ağladım: "İnan sevmesem demem bunları, canısı seviyorum, özledim seni" !!!!! Son kez ağlıyorum şimdi onun için, "hoşcakal canısı, hoşcakal aşk, nice , nice sevgiler" diyerek kendim, kendime.. Nesrin Göçmen
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nesrin Gocmen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |