Herkes aynı notayı söylediğinde uyum elde edilmiş olunmuyor. -Doug Floyd |
|
||||||||||
|
Kafasının içinde karmaşa vardı, ama her zamankinden farklıydı. Bu sefer haklı veya haksız tıka basa eleştiri dolu cümleler, tiz yüksek çığlıklar, sessiz ağlamalar, gereğinden fazla sessizliğin getirdiği ağırlık, bitmeyen çınlamalar veya ard arda gelen sert sorular yoktu. Bu sefer sadece en sevdiği şarkıların hepsi bir anda çalıyordu kafasının içinde. Zaman kavramı yoktu, beş dakikalık bir şarkı diğer bütün şarkılarla birlikte sadece o an için çalarak zamanı öldürüyor, saliselerle ölçülecek kadar kısa sürede aynı şey sürekli tekrarlanıyordu. Siyah elbisesini tutarak bir banka oturdu kız. Şarkılar onun kendini banka bırakıvermesiyle susuverdi. O üç kız belirdi sessizliğin içinden gözlerini kapattığı anda. Her zaman depresif olan soluk, yarı saydam kız karanlık zihninde zar zor görülüyordu. Bileklerine sarılı kanlı sargı bezleri ve akmış makyajı her zamanki gibi yerli yerindeydi. "Yapabilecek misin?" diye sordu bir heykel gibi duran ve neredeyse hiç konuşmayan bembeyaz mat kıza. Gri renkli kanlı canlı bir gölge çıkıverdi karanlığın içinden ve her zamanki gibi kollarını göğsünde birleştirerek kaşlarını çattı depresif kıza. "Tabii ki! Unuttun mu Selin'in en karanlık yönü sensin, onu en iyi yansıtan sensin. Sen onun en derinisin ve yapabileceğini bizden de iyi biliyorsun." Depresif kız başını öne eğdi, inancı yoktu. Çok fazla kırılmıştı, hatta öyle ki diğer kızlar gibi ayakta bile duramıyordu. Yürüyemiyordu bile, sürekli arkasında kanlı bir iz bırakarak Selin'in zihninde bir o köşeye bir bu köşeye sürünüyordu. Neyse ki her yer karanlıktı, izler görünmüyordu. Görünseydi bu gri renkli gölge ona fena kızardı. Bu kız ise Selin'in mantıklı ve zeki tarafıydı, yakınlarına bu yönünü gösterirdi. Depresif kızı kimse göremezdi, heykel gibi olanıysa onu hiç tanımayan sadece dışarıdan görenler görebilirdi. Selin oturduğu bankta gözlerini açtığında kızlar bir anda kayboldu, şarkılar tekrar çalmaya başladı. Heyecan, sevgiyle harlanan bir ateşle damarlarında dolaşmaya başlamıştı. Ağlarsa özene bezene yaptığı güzel makyajı akardı, bu makyajı en azından Derin onu bir kez görene kadar korumalıydı. Ona hiç olmadığı kadar güzel görünmek istiyordu çünkü onu kardeşini ilk kucağına aldığı andan sonra hiç hissedemediği kadar güzel seviyordu. Sahile doğru ilerlemeye devam etti. Kıyamet de kopsa Derin'e kavuşacaktı. Özgüvensizliği ve korkaklığı yüzünden bu fırsatı kaybedemezdi. Derin onu belki beğenmezdi, belki sevmezdi, belki onun beklediği gibi beklemezdi. Her ne olursa olsun denemeye değmeliydi. Ve işte onu görmüştü. Kot kapri, spor ayakkabı, siyah uzun ve bol bir gömlek, gömleğinin ucuna kadar uzanan ince bir hırka, siyah fötr şapka, kıvırcık kahverengi saçlar, merakla etrafa bakan siyah gözler... Ona seslenmeli miydi, yürümeye devam mı etmeliydi, yoksa arkasını dönüp koşarak uzaklaşmalı ve kendini yüksek bir binadan atmalı mıydı? Üçüncü seçenek kesinlikle çok sıcaktı. Gerisin geriye döndü ve hızlanmadan koşmaya başladı. Derin'in öksürdüğünü duydu. Olduğu yerde donup kaldı, gözlerini kapattığında üç kız yine oradaydı. Depresif olan "En doğru karar buydu." dediği anda gri gölge soğuk parmaklarını onun alev alev yanan boğazına doladı. Gözlerinden öfke fışkırıyordu, depresif kız ateşler içinde yanarken çığlık çığlığa bağırıyordu. "Ne dediğinin farkında mısın sen! Kendine gel artık sana katlanamıyorum!" diye bağırıyordu gölge, kız her titrediğinde boğazındaki parmaklarını biraz daha sıkıyordu. Heykel gibi duran bembeyaz kız konuştu. "Onu öldüreceksin." Son derece sakin ve buz gibiydi sesi. Gölge, depresif kıza sert bir tokat attıktan sonra arkasını dönüp karanlığa doğru yürüdü. Burnundan soluyordu. Selin bu karmaşaya daha fazla dayanamayıp gözlerini açtı. Derin'i izlemeye koyuldu. Cebindeki paketten bir sigara çıkarıp hızlıca yaktı Derin. Denize doğru dönmüştü. Ayakkabılarını çıkardı, bir kenara koydu ve denize doğru yürüdü. Sakin dalgalar bileklerine kadar gelip geri çekiliyordu ve Derin bunu izliyordu. Düşünceliydi. Öfkelendi Selin, ona sigarayı azaltmasını söylemişti ve o onu beklerken bile sigara içiyordu öyle mi? Derin'in onu anladığını düşünmüyordu. Hiçbir zaman da düşünmemişti. Sigarasını bitirene kadar bekledi Selin. Onu izledi. Derin bir kez bile saatine bakmamıştı. Buluşacakları saati on dakikadan fazla olmuştu geçeli oysa ki. Tam o bunu düşünürken Derin bir sigara daha yaktı. Bitince bir tane daha. Onu daha fazla bekletmeyi istemiyordu artık çünkü kız bekledikçe o bir sigara daha yakıyordu. Yavaş yavaş yürüdü ona doğru. Beton merdivenlerden inip kuma bastığında beyaz alçak dolgu topuklu sandaletlerini çıkardı ve bileklerindeki iplerinden sol elinin işaret ve orta parmaklarına astı. İyice yaklaşmıştı. Sessizce Derin'inkilerin yanına koydu. Tam arkasındaydı Derin'in. Aralarında üç adımlık bir mesafe vardı. Hala fark edilmemişti. Koşup sarılsa mıydı yoksa Derin'in onu fark etmesini mi bekleseydi? Konuşsa mıydı yoksa geri dönüp intihar mı etseydi? Derin cebinden bir sigara daha çıkardı. Selin koşup elinden aldı ve kumlara fırlattı. Derin arkasını döner dönmez kıza öyle sıkı sarıldı ki Selin o güzel makyajını daha fazla koruyamadı. Rüzgar daha sert esiyordu. Dakikalarca sarıldılar. Derin'in içtiği sigaraların kokusu kızın çilek kokan dalgalı ve uzun saçlarına sinene kadar sarıldılar. Aynı anda geri çekildiler. Selin asla gözlerine bakamayacağını biliyordu, bunu yapabilmeyi ne kadar çok istediğini fark etti. Denedi ama olmadı. Elindeki hediyeyi Derin'e uzattı. Derin hediyeyi kumlara koydu, koşarak geldi ve kıza bir kez daha sarıldı, bu sefer çok daha sıkı. Kız kendini asla geri çekmiyordu. Derin kollarını bir saniye bile gevşetmiyordu. Kızın saçlarını kokluyordu içine çeke çeke. Bu anı çok çok uzun zamandır beklemişlerdi. Bir an bile bıkmadan hem de. Ayrıldıklarında kız onun elinden tuttu ve kumlara oturdu, Derin de öyle yaptı, hala gözlerine bakamıyordu. "Gözlerime bak." dedi Derin. Kız gülümsedi ve başını iki yana salladı. "Yapamam, söylemiştim." Güldü Derin. "Ama sen güzelsin." Kız gözlerini kapattı ve "Sense şu ana kadar gördüğüm her şeyden daha güzelsin." dedi. Göğsü hızlı hızlı inip çıkıyordu altın kolyesiyle birlikte. Derin konuşamıyordu, aklındaki her şey uçup gitmişti. Selin zaten öldü ölecekti. Sessizlik her yerdeydi. Derin kıza dik dik bakıyordu onu ürküttüğünü bile bile. Kız ise ürktüğü halde saklanmıyordu, çekinmiyordu. İlk kez kendini güzel hissediyordu olmasa bile. Derin ona öyle söylediyse öyleydi işte! Ötesi yoktu. "Bana aşık ol." dedi Derin aniden. Kendisi de en az karşısında far görmüş tavşan gibi donakalan kız kadar şaşkındı bu söylediğinden sonra. "Gözlerine bakamayacağım gibi bunu da yapamam biliyorsun." dedi Selin Derin'in gözlerine bakarak. "Gözlerime bakıyorsun." dedi Derin. Kız önce gökyüzüne sonra yeryüzüne en son da masmavi dalgalara bakarak hemen gözlerini kaçırdı. Tekrar baktı sonra, artık gözlerine bakabiliyordu! Uzun parmaklarını Derin'in kıvırcık saçlarına soktu ve küçücük bir bebeği sever gibi hafifçe okşadı onu. Derin başını hafifçe eğdi ve kızın avucunu öptü. "Keşke mümkün olsaydı." dedi kız, karşısındaki küçücük çocuğun kalbini ateşe verdi aniden ve hiç düşünmeden. "Kalbim o kadar çok kırıldı ki artık yaşamıyor. Ölü parçaları beceriksizce birleştirdim sadece her seferinde. O yüzden buz gibi. O yüzden sevemiyor, ısınmıyor. İçine birini alacak bir kalbim hala var, evet, ama onu sıcak ve güvende tutamaz. Kimseyi üzmeye hakkım yok. Seni üzmeye hiç yok." Derin kızı öpmek için dudaklarına eğildiğinde kız kendini geri çekti. Derin kırılmıştı, sinirlenmişti ve şaşırmıştı. Selin ise acıyla yanıyordu kavruluyordu. Keşke yapabilseydi, keşke şu ceset kalbi birden çıkıverseydi mezarından, canlanıverseydi ve kabul edebilseydi karşısındaki oğlanı. Mümkün müydü bu? Kız oğlanı yanağından öptü ve özür diledi. Tek yapabildiği buydu. Derin onu hiçbir zaman anlamayacaktı. Selin'in sevdiği herkes gibi Derin de ölümsüzdü. Selin ise yaşayan bir ölüydü. İkisinin aşkından ancak hiçbir zaman açamayacak sonsuz güzellikte bir çiçek oluşabilirdi. Çiçek her küstüğünde Selin kendini suçlayacaktı çünkü Derin suçlamaları üstlenemeyecek kadar güzel ve sonsuzdu. Derin onu asla anlayamayacaktı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Selin Has, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |