640K bellek herkese yetmelidir. -Bill Gates, 1981 |
|
||||||||||
|
Damardan fışkırırcasına akan hırçın kan, niyetine göre istediği yere uçmakta olan kuşlara kafa tutabilme, dünyanın çeşit çeşit renklerini görebilme yetisi ve meleklerin bile özendiği kutsiyet saklı gençlikte… Bu yüzdendir ki gençlerin omuzlarında yükselmiştir vatan, sancak, birlik beraberlik yani tüm insanlık! Gün gelecek sancaklar yeni bayraktarları gözleyecek, yetimler başlarını okşayacak müminleri bekleyecek ve o gün geldiğinde; “Nerede bu toprakların bekçisi?” diye soracaklar: İşte o gün, tüm başlar gençlere dönecek: “ Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik... ‘Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!’ şuurunda bir gençlik...” olacak o günlerin sancaktarı. O gençlik şunları da bilecektir elbette: Vatanı korumanın yolu sadece cepheye dökülüp savaşmak değil, kimi zaman yazmaktır hakikati, kimi zaman okumaktır kâinatı, kimi zaman susmaktır yerinde, kimi zaman boyun eğmemektir zalime! Gençlik görmesin savaşları mazide, ertelemesin amellerini atiye, uzak değil manevi cephe… Gençlik kalemi silah, kâğıdı cephe olandır, bu yüzden gençlik amellerin en büyük silahıdır… Bir gençlik vardır hayallerimde, o gençlik ki zulme göz yummayan, harama el uzatmayan, haksızlık karşısında susmayan, kendine söylenenleri önce vicdan süzgecinden geçiren ve şehitlerinin adını gururla omzunda taşıyan… Bir gençlik ki bu vatanda ayak bastığı her karış toprağın, soluduğu her havanın hakkını veren, vatanı yücelten ecdadının gözünü arkada bırakmayan… Bir gençlik ki davasının şuurunda, gün doğmadan vatanı için doğan, dilinden tekbir, gönlünden iman eksik olmayan; emir dahi olsa vicdanını unutmayıp her daim doğrunun yanında olan, yaptığı işi yarına ertelemeden, yarın için bugünden çalışan, dava adamı olmaya aday bir gençlik… “Çöllere sürülsen kanınla ağaç yetiştireceksin. Kutuplara sürülsen ısınla sebze yetiştireceksin. Yeşilliği sevmeyen olacak yakacaklar, yıkacaklar. Sen bunu sabırla seyredeceksin.” İşte şuurlu gençlik; sen nerede ve ne durumda olursan ol; ilim irfan dağıtmaktan vazgeçmeyecek, emeklerini topraktan yabani ot gibi söküp atsalar da usanmadan tekrar dikecek, güzel işlerin için bütün yolları kapatsalar da yeni yollar inşa edecek, zalime direnecek ve her şeye rağmen Hakka ve hakikate sığınmayı unutmayacaksın… Bu toprakların genci; zalime olan kinini imanıyla bileyen, yüzünü şeytana değil Kâbe’ye çeviren, zulüm, yalan, dolandırıcılık, haksızlık kelimelerini lügatinden silip haksızlığa değil Hakk’a tapandır. Bu toprakların genci; dünyaya nizam veren, dilsizken zalime ‘dur’ diyen, sağırken kilometrelerce ötedeki mazlumun sesini duyabilen, göremediği halde dünyanın diğer ucundaki yardıma ihtiyacı olan kardeşlerinden haberdar olandır. Gün gelecek soracaklar bu gençlik nimetiyle neler yaptığını, soracaklar bu vatana sahip çıkıp çıkmadığını, soracaklar ne için savaştığını? O zaman anlayacağız omzumuzda taşıyacaklarımızın gençliğe zehir gibi işleyen maske ardında saklanmış şeytanların değil, bizim için canını, hayatını, hatta gençliğini feda eden şehitlerimiz olması gerektiğini… Onlar bizim için, yani gençlik için kendi gençliklerinden feragat etseler de biz onların adını arşta tutmak adına neler yapıyoruz sorgulamalıyız! Sorgulamalıyız bizim önümüze altın tepsiyle sunulanların ne niyetle yapılığını, ekranlardan bize nelerin aktarılmaya çalışıldığını… Gençliği tecrübe edenler biliyor gençliğin önemini, bundan sebep onların niyete göre ameli; ya yeşertmeye onları ya da zehirlemeye… “Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette strateji ve taktik sahibi bir gençlik...” Çanakkale’de cephede savaşan on altı, on yedi yaşlarında pırıl pırıl gençler vatan için, hilal için mabetlerine haram el değmemesi için kanlarını helal ettiler. Bizden istenen de aynı niyet üzerine feda edebileceklerimizin olmasıdır. Onlar mabetlerine haram el değmesin diye savaştı; lakin o haram el bize ekranlardan ulaştı. Kendimize uzak gördüklerimiz, davasının peşinde koşmuş pak alınlı, pak niyetli simalar bizden uzak ufuklarda değil, evvela onlar da bizim gibi gençti. Güller, menekşeler, sümbüller, vatanı için açan tüm çiçekler kitaplardan, hitabelerden, dizelerden biz gençliğe haykırdı. Eğer umut ile işlenmiş, beklenti içerisindeki bu sözler bizim için sadece kelime öbeklerini temsil ediyorsa çok büyük bir ziyan içerisindeyiz demektir. “Allah-u Teâlâ gençliğini taatla geçirenleri sever…” (Kenzül-İrfan 193) Bir gençlik kaymasın ellerimizden; bakışları ekranlarda, gönlü haramlarla mühürlenmiş, büyüklerine saygısını yitirmiş, sorumluluklarını yarına ertelemiş, bilincini kaybetmiş... Bu gençliği kaybetmemek için köklerimizi her daim ilim suyuyla taze tutmayı, azmimizi diri, davamız uğruna yaşamayı vizyonumuz edinmeliyiz. “Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes! Ey kahpe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!” Bir genç olarak, vatanımı, milletimi, dinimi, hilalimi arşa taşımak adına gençliği elimizden söküp almaya çalışanların inadına; geçmişinin şuurunda, geleceğinin bayraktarı olmayı kendine dava, hatta mezarında kefeninden daha yakın bilen yoldaşım: Unutma ki genciz, unutma ki başaracağız, unutma ki yarınlara, bu vatanın her karış toprağına biz sahip çıkacağız!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevval Ceylan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |