Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Öncelikle faşizmin klasik tanımlamasını yaparak devam edersek, tarihsel olarak yaşananlar daha net anlaşılmış olacaktır. Faşizmin ne kadar iğrenç ve alçaklık olduğunu her insan tahmin etse de, nerelere dayanarak uygulandığı bilmediği gibi, bilenlerde çıkarları gereği açığa vurmamaya özen gösterirler. Herhangi bir düşünce, din, siyasi yapı, devlet, toplum, grup ve kişiler şahsi egoist çıkarları için, en ufak insani kural, merhamet, ahlak ve acıma duymadan; uyguladıkları katliam, işkence ve psikolojik baskılar faşizm demektir. Baştan itibaren faşizmin bir insan icadı ve eseri olduğunu herkesin kabul etmesi gerekir. Ve bu cani insan yapısının tarihte ilk önce Sümer Uygarlığı'ndaki Kral Tanrılar tarafından başlatıldığını görüyoruz. Kral Tanrılar her türlü isteklerinin karşılanması ve egolarını tatmin için, tanrısal kutsallık adıyla insan başta olmak üzere, canlılara ve doğaya karşı akla gelmeyecek işkence, katliam ve hunharlığı gerçekleştirmişlerdir. Aynı kutsallık üzerine devam eden faşist insan düşüncesi, Mısır, Nemrut, Babil, Pers, Asur, Yahudi ve Hristiyan Roma İmparatorluğu'nda da, en acımasız şekilde uygulanmış olması. Benzer kutsallık üzerine ortaya çıkan İslam Emevi, İslam Abbasi, İslam Selçuklular, İslam Osmanlı İmparatorluğu ve emperyalist Avrupalıların yaptıkları faşist katliamları, saymak bile mümkün değildir. Tüm bunlar dünyada ilk toplumsallaşma ve ticarete dayanan sosyal yaşamla birlikte, askeri gücü elinde bulunduran dini ve siyasi oluşumlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Irk, din, kültür farklılıklarını kutsallık adına kötü emellerde kullanmaktan en ufak bir hicap duyulmamıştır. İfade edilen devletsel siyasi oluşumların öldürdükleri çocuk, kadın ve erkeklerin kellerinden kaleler yapıldığını tarihi inceleyen herkes öğrenebilir. 1800 ve 1900 yıllarına doğru gelindiğinde, dünya toplumlarının bilgi ve bilinç yapılarının biraz olsun gelişim göstermesi, Avrupa ve Batılı ülkeleri özeleştiri yapmaya mecbur bırakmıştır. Batılılar atalarının tarihte çok kötü faşist katliamlar yaptığını kabul ederek, buna meydan vermeyeceklerini deklere ettikleri halde, bu sözlerine sadık kalmamışlardır. İkinci ve üçüncü dünya ülkeleriyse, tam tersine, eskiden atalarının yaptıkları faşist katliamları gurur duyarak kutsayıp, aynısını sürdürmeleri insanı dehşete düşürüyor.. Gerek geçmişte gerekse çağımızda yaşanmaya devam eden faşizmin mimarlarını daha yakından tanımak gerekir. Özellikle modern çağla birlikte Avrupa ve Batılı ülkeler, faşist düşüncelerinde kılıf değiştirerek, daha çok psikolojik modern düşünsel şekilde uygulamaya koymuşlardır. Bunun araçlarıysa, Hristiyan ve Yahudi kutsallığıyla birlikte demokrasiyi bahane etmeleri, insanın ne kadar çirkinleştiğini gösterir. Aynı zamanda yüksek teknolojik ve ekonomik güçlerini devreye sokmaları, modern faşist karakteristik özelliğin sadece bir parçasının görünen yüzüdür. Arkasından güdümlerindeki devletleri silahlandırıp katliam yapmalarına göz yummaları, Avrupa ve Batılıların ikiyüzlü politikaya sahip olmaları, insanların daha akıllı ve bilinçli hareket etmelerini şart koşmaktadır. İkinci ve üçüncü dünya ülkeleriyse, eski düşüncelerinden ödün vermeden, inandıkları din ve ırk milliyetçiliğine dayanan kara faşizm uygulamalarıysa, şizofrenik hastalığı da aşan bir durumdadırlar. Psikolojik modern düşünsel faşizm ile, sınır tanımaz kara faşizmin mimarları, bunun üzerini örtmek için terörü bahane ederek her geçen gün insanlıktan biraz daha uzaklaşmaktadırlar. Halbuki terör varsa? Onu da kendileri icat etmiştir. Tarihsel olarak yaşanmış ve yaşanmaya devam eden faşist katliamların lideri konumunda ve adları tarihe kara bir leke olarak geçmiş siyasi kişilerin isimleri ise şöyledir. Roma Kralı Agustus, Sezer, Haçlı seferlerini düzenleyen kral ve devlet başkanları, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Muaviye, Mussolini, Hitler, Franko, Pinochet, Salazar, Atatürk, Evren, Saddam ve bunların yolunda ilerleyen yeni diktatörler, ustalarını aratmayacak mertebeye çoktan yükselmişlerdir. Örneğin psikolojik modern düşünsel faşistlere şunu sormak gerekiyor; Irak, İran, Suriye, Suudi Arabistan, Katar, Yemen, Afganistan ve Türkiye gibi ülkelerde demokrasi yoksa sana ne? Beğenmiyor ve rahatsız oluyorsan her türlü ilişkini kesip defolur gidersin.. Ancak gerçek amaçları demokrasi değil, para, silah ve modern köleler yaratmak olduğundan, bunu utançlarından açık şekilde ifade edememektedirler. Orta Doğu'nun ahlak tanımaz kara faşist ülkelerine gelince, iç içe veya komşu olarak yaşadığı farklı din, dil ve kültürden olup, kardeşim vatandaşım dediği halklara yaptıkları katliamları açıklayacak bir ifade şekli bulunmamaktadır. Kara faşist anlayışlar, zayıf gördüğü komşularına karşı fırsat bu fırsattır diyerek , terör bahanesiyle camilerde kuran okutarak yaptıkları ve yapacakları katliamlara kutsallık yüklemeleri, dinlerin ne amaçlarda kullanıldığının en büyük kanıtı durumundadır. Aynı mantık; savaş ve çatışmalarda ölen askerler içinse, din adına şehitlik safsatasıyla, yüreği dağlanan anaların acılarını asla hafifletmemiştir. Yoksul ve gariban halk çocuklarını cephelerde ölmesini vatan severlik ve milli mutabakat gören AKP, MHP ve CHP'nin ağaları, daha düne kadar birbirlerine en ağır küfürleri ederken, faşistlik damarları yükseldiğinde birleşmeleri, insanlıktan nasiplenmediklerini göstermektedir. İşte psikolojik modern düşünsel faşizm ile sınır tanımayan kara faşizmin mimarlarından eski ve yeni diktatörler, her zaman ırk, din ve tanrısal kutsallıkları kullanarak, bu amaçlarına ulaştıklarını herkesin bilmesi gerekir. Ve ne acıdır ki, toplumların büyük çoğunluğu insanlık dışı bu faşist kutsallıklara inanarak ahlak sahibi olduğunu düşünmeleriyse, gerçek insanlığın henüz dünyada var olmadığını göstermektedir. Faşizmin tarihi ve türleriyle ilgili kısaca da olsa bu bilgileri ifade etmek mümkündür. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |