Dünyaya geldiğinden, dünyada bulunduğundan, dünyadan gideceğinden hoşnut olan bir kimse görmedim. -Namık Kemal |
|
||||||||||
|
-Sevgili okurlarımız maddiyatla örülü dünyada, bu maddiyata önem vermeyenlerin sessizliğine ses olan şiirlerle duyarsızlığı, düş gücünü ortaya çıkarmak için, monolog röportajımıza uzun bir aradan sonra kaldığımız yerden devam edelim, tekrardan hoş geldiniz Sayın Gülveren. -Hoş bulduk. -Kendinize hiç sordunuz mu acaba? Yazdığım nedir? Yazmam gerektiği için mi yazıyorum? Yoksa yazarak kendinizi mi avutuyorsunuz? Yoksa kendinizi mi buluyorsunuz? -Teşekkürler ediyorum size, beni okuyucularımla tekrardan buluşturduğunuz için. Yazmak nedir? Yazarın ya da şairin içerik açısından gönül zenginliği ile akıcı gönlü okşayan bir dille, okuyucunun anını dünyasını hayatını zor günlerini hislerini duygularını samimi bir havada kaleme alarak yazmak, duyguları hisleri bilinçaltında meydana çıkararak canlı tutmak, aynı noktaya bakarak derinlemesine duygularımızı hecelerle mısralarla paylaşmak değil midir? Belli bir düşünceye varmak zorlaştıkça ve şiirle yazı ile kolaylaştığına ve bizi bir çatı altında topladığına göre yazmak bir gerekliliktir. Paylaşma noktasında sıkıntıya düşüyorsak, daha çabuk sezmek adına heceleri mısraları bir ahenk gülümseyen bir dil olarak kullanmak varken, neden yazmayayım? Neden hem kendimi hem de okuyucuyu düşüncenin özgür atmosferi altında oturmasına kendisini görmesine, bizi bizden uzaklaştıran meselelerin ne olup olmadığının farkına varması varken neden kendimi okuyucuyu avutayım, gerçekler göz önünde bakmayı görmeyi beklerken? İnsanlar bu dünyanın geçici süsüne aldanırken bir anlığına bunun yalan olduğunu bir şiirler hece ile mısra ile anlatmak varken ve bu gerekli iken neden yazmayayım neden yazmayalım? Bir parçalanma bir belirsizlik varsa ortada, bunu neden belirgin görünür kılmak adına parçalanmayı tam bütün yapmak adına yazmayalım söyler misiniz? Bu sorular devam eder gider, okurun düş gücünü ortaya çıkarmak, düşler ülkesinde gezdirirken bu düşlerini hayata geçirmesine imkân olanak hatta kapı açmak var iken neden niçin yazmayayım? Bir biri ile pekişmeyen gündelik ilişkilerimizin keşmekeşliğini, anlamsız bakış açısı ile dünya kaygısına düşerek birbirimizden uzaklaşmamızın hezeyanını anlatmak bunu okuyucun görüşünü alarak, hislerine tercüman olarak yazmak kadar güzel ne olabilir? Yazarken kendimi içinde bulmam okuyucuların dertleri ile ilgilenirken kendi derdime çare bulmam kadar güzel ne vardır? Yazarlarımız arasında kopukluk varken herkes kendisini tek sahibiymiş gibi görmeye çalışırken… Bizler fikirlerin hecelerin mısraların okuyucuyu güldürmesi hayatı daha güzelleştirmesi için birer söz hamalı iken neden yazmayayım yazmayalım? Her güzelliği paylaşalım sağlığımızda Şiirler güzellikler olsum her yanımızda Etrafımızda gülücükler sarılmalar görelim baktığımızda Gönülden gönül’e gülümseyerek varalım yazdığımızda -Bu kısa dörtlükle kısaca ne demek istediğinizi anladık. Sizce insanın sevgiden umudundan hayallerinden vazgeçmesi, psikolojik anlamda ezilmesine ve ruhuna kendi eli hançerlemesine sebebiyet verir diyorsunuz, bize bunu daha geniş bir fikir rüzgârına kaptırarak açıklar mısınız? -Evet, hatırladım, insan hislerini duygularını umudunu bilinçaltında yığdıkça, yığdığı o bilinçaltında yer kalmayınca karanlık bir köşeye attıkça o karanlık, fikirdeki o aydınlık yeri de zamanla kaplayacak, hatta nefes alınamayacak bir sıkışıklıkla boğacaktır. Karmaşıklıklar çözülmedikçe hani dediğimiz var ya hiç çözülemeyen Arap saçı benzetmesi vardır ya, işte karmaşıklıklar çözülmeden, birbirine geçen saç tellerini birbirinden ayırmadan nasıl düzeltmek mümkün değilse, bizlerde bu sevgimizden umudumuzdan hayallerimizden vazgeçmemeliyiz. Bir ara dinlenmeye alabiliriz, inşa etmek için şu anda elimizde malzeme yoksa şeklini çizebiliriz, işte şiirde bunun gibidir vazgeçmemek adına belki bir kısa süreliğine inşa etmeden önce şeklini çiz demektir. Çekingen davranma tutukluk yapan hislerini yeniden gözden geçir, öyle yola çık demektir. İnsanın kısır bir döngünün baskısından ancak şiirle yazacağımız denemelerle çıkmanın kapısını açabiliriz. Duygular hayaller hisler gönülde baskı altında tutmamız için bizlere verilmedi ki, gönülden gezerken bir gülümseme bir dokunuşla gül bahçeleri açmamız için bize verildi. Şiirde bir gülümseme ve dokunuştur, gül bahçelerini açtırmaktır vazgeçme yoluna devam et demektir, sevmektir sevilmek gülümsemek güldürmek sarmaktır… Duygularımızı dışa vuramıyorsak, şiirle bir iki mısra ile belirgin görünür kılabiliriz zaten şiir bunun için vardır. Yoksa bu güzellikleri bilinçaltında baskı altında tutmak demek onların yerine mutsuzluğu bencilliği yerine koymak demektir ki bunlarda insanı mutlu etmiyor. Düşünün fikrinizle bir odanın içindesiniz ve kapıyı açmak için doğrulmak kalkmak yerine, yerde bir sağa bir sola yuvarlanarak kapıyı açmayı denemeye başlıyorsunuz bu şekilde kapı açılır mı? Açılmaz tabi ki, kalkarak elimizle açmamız gerekirken… Kısacası kendimizi gizlemek görünmez yapmak bizi mutlu etmez görünen varan saran giden olmalıyız, zaten şiirde bize bunları anlatıyor söylüyor. Yoksa saklanarak her an şok dalgaları altında şoku yaşamamız için bu dünyaya da gelmedik… Farklı olmak farklı olanı gönlü dünyamızı güzelleştireni seçerek farkımızı göstermeliyiz hissettirmeliyiz. Şiir hiçbir zaman insanın kendine mahsus olan özelliklerini yitirmeden yol almasını, hissiz bir varlık haline gelmeden hissettiklerini söylemesini yaymasını eksik olan yerde bu eksikliği tamamlamasını söyler, buda şairin gönlünde süzülerek hecelere mısralara ve oradan da okuyucuya yansır. Üstat ne güzel diyor dinleyelim hissedelim isterseniz. Umut Yaprakları “Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları, Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları, Sararıp dökülürken güz rüzgârlarında Ardında savrulsunlar, unut yaprakları. Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar Seninle yeşerdiler, seninle soldular. Olsunlar senden sonra da umut yaprakları.” Özdemir Asaf Anadolu “Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip… Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne üstüne, Tükür yüzüne celladın, Fırsatçının, fesatçının, hayının… Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile Dayan rüsva etme beni.“ Ahmed Arif Uyan “Hadi uyan Aydınlığa çık da çil gözlerin ışısın İlkyazlar sıcağı biriksin yüreğine Yoksul olsan da uyan Garip olsan da uyan Mademki güzelsin, güzeli yaşatmak için Mademki iyisin, iyiliği yaşatmak için Mademki umutlusun, umudu yaşatmak için“ Metin Eloğlu -Teşekkürler ederim, bir kısara verelim tekrardan devam edeceğiz, bir çay molası diyelim arınma varma anlama arası molası diyelim lakin reklam arası demeyelim, diyerekten buyurun birer çay içelim haydi şirketten diyeceğim lakin okuyucularımızın gelmesi gerekir onları yormayalım kısa bir ara verelim gülümseyelim. Mehmet Aluç / Âşık Gülveren
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Aluç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |