..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




6 Aralık 2018
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 20  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Rasgele yürüyorum. Amacım, hedefim yok. Ayaklarım beni nereye götürürse oraya. Bir ara kayboluyorum, aslında bu kaybolma sayılmaz; çünkü nereye gideceğini bilmeyen bir insan kaybolamaz ki. . Olsun. Gene de bildik bir yer aranıyorum, sanki gitmek istediğim bir yer varmış gibi.


:AAGD:
     Bugün hiçbir şeyi kafama takmamaya karar verdim. Şehri dolaştım, yavaş adımlarla. Öylesine kararlıyım ki kafama takmamaya, korna çalıp sert bir frenle duran bir taksinin neredeyse altında kalacaktım, ama umrumda bile değil. Tabii şoförün savurduğu bir araba küfür de. Omuz atanlar, iteleyenler, pis pis bakanlar, küfür edenler... size de herhangi bir tepki vermeyeceğim.
     Mağazaların tabelalarını okuyarak yürüdüm. Bir mağazanın tabelasında “İnsan Yedek Parçaları Satış Yeri” yazıyordu; vitrininde de: “İkinci el temiz yedek parça bulunur.” Bu bir şaka olmalıydı. Hiç insanın yedek parçası olur mu, makine mi bu? Mağazadan içeri daldım.
     İlk dikkatimi çeken, bilekten kesilmiş erkek-bayan çeşitli büyüklükte eller oldu. Bunların yanında gövdeleri olmayan kafalar, az ötede bilekten kesilmiş ayaklar ve kollar. Bir köşede adeta gizlenmiş gibi duran erkek ve kadın cinsel organları.
     İçerisi müşteri dolu. Seyrediyorlar. Alış veriş yapan hiç yok. Kasadaki genç kız esneyip duruyor.
     Yaşlı bir adam erkek cinsel organlarına bakıyor, gözleri çakmak çakmak, ağzı açık. Genç bir erkek, pazulu bir kolu eline almış inceliyor, gülüşerek birbirlerine bir şeyler fısıldaşan kızlar onu işaret ediyor.
     “İç organlar alt katta” tabelasını görüyorum, ok işaretini takip edip aşağıya iniyorum. Kalp, mide, bağırsak, akciğer, karaciğer ayrı ayrı kaplar içinde sergileniyor. Burası çok soğuk, titriyorum. Diğer insanlarda aynı tepkiyi görmüyorum. Hatta mini etekli, kısa kollu giysi giymiş bayanlar bile herhangi bir üşüme belirtisi göstermiyor.
     Burada irili ufaklı çok sayıda meme de sergileniyor. Sahi, meme iç organ mı? Bildiğim kadarıyla değil. Ben bu sorunun cevabını ararken göğüsleri sarkmış bir bayan da kendine en uygun memeyi bulmak için birini alıp bırakıyor, diğerini alıp deniyor.
      İnsan Yedek Parçaları Satış Yeri, fazla ilgimi çekmedi; her tarafını dolaştım ama öylesine. Bu kadarı bana yetti. Alt katın merdivenlerini tırmanarak çıktım. Az önce giriş katındaki kasiyer kız işsizlikten uyuyordu. Şimdi ise önünde uzun bir kuyruk vardı. Alış veriş yapanların hepsinin de yüzü gülüyordu. İşte bu güleryüzleri görünce “Acaba ben de mi bir şeyler alsaydım?” diye düşünmeye başladım. İyi de ne alacaktım, neye ihtiyacım vardı? Neye ihtiyacım yoktu ki! Organlarımın hemen hemen hepsi arıza verirken... En iyisi burada fazla oyalanmamak, yoksa kararımı değiştirip birkaç organ alabilirim.
     Rasgele yürüyorum. Amacım, hedefim yok. Ayaklarım beni nereye götürürse oraya. Bir ara kayboluyorum, aslında bu kaybolma sayılmaz; çünkü nereye gideceğini bilmeyen bir insan kaybolamaz ki. . Olsun. Gene de bildik bir yer aranıyorum, sanki gitmek istediğim bir yer varmış gibi. Kaybolduğum için panikteyim. Sola sapıyorum bilmediğim bir sokak, biraz gidip tekrar sola burası da değil, sonra sağa, gene aynı. Heyecandan terliyorum, elimle alnımdaki teri siliyorum. Bulunduğum yere dikkatle bakıyorum, gecekondu muhiti, bütün evlerin sıvası dökülmüş, hepsi tek katlı ve küçük bahçeli. Çok sayıda çocuk sokakta ve bahçede, yetişkin insan ise tek tük. Labirente konup üzerinde deney yapılan fare gibiyim. Fare çıkıştaki peynirin kokusunu alıyor ama bir türlü ona ulaşamıyor, aynı yerde dönüp duruyor. Ben de... Nereye gitmem gerektiğini biliyorum da oraya götürecek yolu bulamıyorum. İşte az önce sol sol sağ yaptığım yerdeyim. Bu sefer tersini yapacağım: sağ sağ sol.
     Bu taktiğim büyük bir caddeye çıkmamı sağladı, gece de olmuştu, ışıklar yanıyordu, cadde insan doluydu. İki tarafta da meyhaneler, lokantalar ve araya sıkışmış bir pavyon vardı. Öyle ki pavyon dışarıya müzik yayını veriyordu, rahatsız edici bir şiddette, kulaklarım sağır olacak diye endişelendim. Cadde araç trafiğine kapatılmış, eğlenenleri rahatsız edecek araba yok o yüzden. İnsanlar şarkı söylüyor, kolkola girip yürüyor, bazıları nara atıyor, ama kimse bu nara atanlara dönüp de bakmıyor. İki sarhoş hem sallanıyor hem de birbirlerine vuruyorlar. Yumruklar atılıyor kafalara ama şiddeti çok az, ayaklara ve kıçlara tekmeler, güreşen pehlivanlar gibi birbirlerinin enselerine sarılmalar, biri yere düşüyor kalkıyor, sonra öteki düşüp kalkıyor ve sanki hiçbir şey olmamış gibi birbirlerine sarılıp öpüşüşüyorlar ve kolkola sallana sallana yürüyorlar. Sarhoşların kavgası da kimsenin umrunda değil, kafasını çevirip bakan bile yok.
     Dışarıdaki masaların hemen hemen tamamı dolu, içeriler boş sayılır. Hiç halim yok, çünkü açım, bir şeyler yemek için bir meyhanenin içine girdim, siparişimi verdim: Balık, salata, bira. Yedim, canlandım. Hesabı öderken garsona nereden taksi bulabileceğimi sordum, tarif ettiği yere gidip bir taksiye atladım ve evime geldim. Ohhh be!

● ● ●
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeğin Adı Badi - 80 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuş - 48 (Son Bölüm)

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ücretsiz Kitap Dağıtabileceğim İstanbul’da Bir Mekan Arıyorum
Bir Edebiyatçı Gözüyle Mağaranın Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Mağaranın Kamburu – Yorum: 6
Mağaranın Kamburu
Bir Romanın Anatomisi: Mağaranın Kamburu
Bir Anı Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasıl Yazardı?
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 2
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.