..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Doğru şeritte olsanız bile, olduğunuz yerde kalırsanız er geç ezilirsiniz. -Will Rogers
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Ömer Faruk Hüsmüllü




20 Ocak 2019
34 Yıl Sonra Gelen İtiraf  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Şimdi seni burada görünce ve anlattıklarını dinleyince de anladım ki bana acı veren hayat değilmiş, benmişim hayatı acıtan. Hayat bana engel koymamış, benim kendimmiş bir engel...


:AGAA:


-Beyefendi, izin verirseniz masanızda oturabilir miyim?
-Rica ederim, buyurun hanımefendi.
-Gerçi bu mekandaki masaların çoğu boş, buna rağmen benim burada oturmak istememe bir anlam verememiş olabilirsiniz.
-Sebebini bana açıklamak zorunda değilsiniz.
-Yoo hayır, açıklayacağım. Adınız Kemal değil mi?
-Evet. Nereden biliyorsunuz? Daha önce tanışmış mıydık? Ben sizi hatırlayamadım. Gerçi gözlüğümü takmış olsaydım, daha iyi görür ve belki hatırlayabilirdim... Sahi, nereye gitti bu gözlük? Az önce burnumu acıtıyor diye çıkarmıştım. Ay Allah, işte hep böyle olur, bir şey lazım edince kolay kolay bulunmaz.
-Bulursunuz, acele etmeyin. Ben size kendimi şöyle hatırlatayım: Geceleri gökyüzüne baktığınızda ne görürsünüz?
-Ah buldum gözlüğümü, ceketimin cebine koymuşum; halbuki takmadığım zamanlarda hep boynumda asılı dururdu! Bir dakika takayım şunu, şimdi oldu. Sizi daha iyi görüyorum. Geceleri gökyüzünde ne mi görürürüm? Yıldızları, evet evet Yıldız... Sensin, evet Yıl... Yıldız, Yıldız... Sensin! Bunca seneden sonra, sen şimdi karşımda oturuyorsun. İnanamıyorum. Sen Yıldızsın!
-Evet benim, tam 34 seneden sonra gene beraberiz.
-Doğru. En son görüşmemiz 34 sene önceydi, çok iyi hatırlıyorum. O günü hiç unutmadım.
-Geçen 34 sene içinde neler yaptın? Anlat biraz.
-Evlendim.
-O konuştuğun, aşık olduğun çocukla mı evlendin?
-Konuştuğum doğru ama aşık olduğum yanlış.
-Ben öyle sanıyordum. Ve şimdi itiraf edeyim: Ben de sana aşıktım ve o son buluşma gününde sana açılacaktım. Yapamadım, reddedilmekten korktum. Hatırlarsan lafları geveleyip durdum, bir türlü seni sevdiğimi söyleyemedim.
-O gün ben de söyleyeceksin diye umutla bekledim. Çünkü ben sana aşık olmasam da beğendiğim, saygı duyduğum, beni mutlu edebilecek bir erkek olduğunu düşünüyordum. Bir teklifte bulunsaydın cevabım hemen “evet” olacaktı. Ama o teklif senden gelmedi, gelmedi... Çektin gittin, nereye gittiğini bile öğrenemedim, senden en ufak bir haber alamadım. Birkaç yıl sonra da o adamla evlendim. Hayatımın en büyük hatasını yaptım. Bir-iki sene iyiydi, sonra yapmadığı rezillik kalmadı. Evliliğimizin daha birinci senesi ondan bir oğlum oldu. Çocuk olunca ayrılmak daha zor, o yüzden yıllarca o adamın kahrını çektim. İçki, kumar, kadın hatta uyuşturucu, şiddet... her şey vardı onda. Doğru dürüst bir işi yoktu. Babasının durumu çok iyi olduğu için ona yardım ediyordu. Adamcağız öldükten sonra, kalan malı mülkü har vurup harman savurdu. Uzatmayayım, bundan dokuz sene önce de öldü. Oğlum da şimdi benden uzakta, Almanya'da yaşıyor. İşte geçen 34 yılın özeti....Ya sen?
-Senden ayrıldıktan sonra, yurtdışında burs kazanıp orada tahsilimi tamamladım. Okul biitince, birkaç sene çalışıp Türkiye'ye döndüm ve evlendim. Çocuğumuz olmadı ve üç sene önce de eşimi kaybettim. Hepsi bu...
-Şimdi sen gene söyleyemeyeceksin, biliyorum. Onun için ben sana teklif edeyim: Elini tutabilir miyim?
-Tabii Yıldız. Bu beni de mutlu eder. Bak, garson geliyor, ne alırsın?
-Orta bir Türk kahvesi rica edeyim.
-Bize iki tane orta Türk kahvesi lütfen.
-Başüstüne efendim.
-Kahvelerimizi içtikten sonra en son görüştüğümüz o yere yani demiryolu kenarındaki Çamlık Çay Bahçesi'ne gidelim mi?
-Gidelim, çok sevinirim. Kemal, ben o günden sonra oraya hiç gitmedim. Aslında gitmeyi çok istedim, fakat eski anıları hatırlayıp üzülürüm korkusuyla gidemedim. Nasıl, orası hep aynı mı?
-Tabii ki o günkü gibi değil, biraz değişti. Mesela adı artık çay bahçesi değil, Çamlık Kafe. Ben, haftada en az bir-iki kere oraya uğrarım. Çünkü bana göre umut, gelecekteki; anılar ise geçmişteki sığınağımızdır. Geçmişin acılarının, bugünün çerezi olduğunu orada seni düşünürken anladım. Şimdi seni burada görünce ve anlattıklarını dinleyince de anladım ki bana acı veren hayat değilmiş, benmişim hayatı acıtan. Hayat bana engel koymamış, benim kendimmiş bir engel...
-Böyle konuşma! Kendine haksızlık yapma. Kalk gidelim oraya. Geçen 34 yıl için yapacabileceğimiz hiçbir şey yok. Ama geleceğe beraber yürüyebiliriz.
-Evet Yıldız yürüyebiliriz, öyle yapacağız: Geleceğe beraber yürüyeceğiz. Gidelim.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın beklenmedik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Küçücük Hikâyeler - 2
Senin Hikayen
Prostat
İn Aşağıya Ulan
Makineleşmek ve Kaçış - 4
Makineleşmek ve Kaçış - 5 (Son Bölüm)
Makineleşmek ve Kaçış - 3
Makineleşmek ve Kaçış - 2
Makineleşmek ve Kaçış - 1
Yanlış Adrese Mektup - 1

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Deliden Mektup Var
Acayip Bir Hikaye
Bir Murat Dört Surat
Korona Hikayeleri - 8
Küçük Hikâyeler - 1
Bir Ölünün Günlüğü - 8 Son Bölüm
Bir Ölünün Günlüğü - 7
Dilsiz Fahişe - 8 (Son)
Hırsız Kim?
Bir Ölünün Günlüğü - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.