Bulanmadan ve donmadan akmak ne hoştur. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Hakan Yozcu Hakikat Gazetesi – Lefkoşa Hakan Tulumbacı, bir emekli bandocu astsubay arkadaşımız. Geçen gün Gaziler Cemiyeti’nde birlikte kahve içtik. Sohbet ettik… Hakan Tulumbacı, 30 yıllık bir müzisyen. Hem çalıyor, hem söylüyor. Çocuklarını da kendisi gibi müzisyen yetiştirmiş. Geçmişte benim öğrencim olan Umut da babası gibi bir müzisyen olmuş. Konservatuvarı bitirmiş. Hakan, adeta bana içini döküyor. Sanat deyince benimle bir dost, bir kardeş edasında dertleşiyor. İçindeki bütün sıkıntıları, kafasındaki düşünceleri benimle paylaşıyor: “Sanata ve sanatçıya bu ülkede değer verilmiyor” diye başlıyor sohbete. Devam ediyor: “Sanata ve sanatçıya değer verilseydi, bu ülke çok daha iyi yönetilirdi ve bu gün yaşadığımız sıkıntılar yaşanmazdı. Ülke çok daha iyi olurdu.” diyor. Sanatçıların politikaya girmeyişini, dolayısıyla mecliste yeteri kadar sanatçının olmayışını, ilgili bakanlığa sanat ile ilgisi olmayan kişilerin “Bakan” olarak getirilmesini bir handikap olarak ele alıyor. Bu konuda görüşlerini şöyle sıralıyor: “Sanatçılar politikaya pek heves etmiyorlar. Siyasete atılmıyorlar. Meclise baktığımızda pek sanatçı gördüğümüzü söyleyemeyiz. Oysa sanatçıların da mecliste temsil edilmesi gerekir. Politikada alınacak kararlar toplumu yönlendirmeye ve huzura erdirmeye yönelik olmalı. Oysa siyasetçiler, hep, kendi gelecekleri endişesini duyarak politika yapmaya çalışıyor. Bu nedenle sağlıklı bir politika üretilemiyor. Bana göre sanatçılar da mecliste olsaydı olaylara daha farklı gözle bakarlardı. Daha duygusal yaklaşarak memleketi dürüstçe yönetirlerdi. Diğer sanatçıların hallerinden onlar anlarlardı. Ve ayrıca sanatın gelişmesi için çaba harcarlardı. Bu gün ülkemizde sanata ve sanatçıya gereken değer maalesef verilmiyor. Örnek verecek olursak müzisyenler sadece şarkıcı olarak düşünülüyor. Oysa sanat bir bütündür. Her sanat dalının ayrı sanatçıları vardır. Bunların hepsi kendi alanında ayrı bir değerdir. Edebiyatçılarımız, ressamlarımız, heykeltıraşlarımız, müzisyenlerimiz artık aklınıza ne geliyorsa yani sanatla uğraşan her kimseyi kast ediyorum. Bunların hepsi üretiyorlar. Topluma bir şeyler vermeye çalışıyorlar. Onlara duygu ve düşünceleriyle yön veriyorlar. Politikacıların bunlara karşı bakış açıları pekiyi değil. Müzisyenleri hala “Çalgıcı” olarak görüyorlar. Şairleri “Melankolik”, resim yapanları da “Boyacı” olarak niteliyorlar. Bir türlü sanatçı kelimesi çıkmıyor ağızlarından. Bu da sanatçımıza verilen değeri gözler önüne seriyor.” diyor. Hakan Tulumbacı, heykeltıraşlık gibi bir sanatın ülkemizde pek yaygın olmadığını, daha ziyade dışardan getirilen sanatçıların eserleriyle bu ihtiyacın giderildiğini söylüyor. “Ben, heykeltıraş sanatçısı görmedim. Duymadım. Varsa da bilmiyorum. Bundan haberim olmadı. Oysa bu ülkede her alanda sanatçı yetişir. O potansiyel var” diyor. Devam ediyor: “Müzik, şiir, resim gibi sanatlar, bu gün, dünyada paranın yapamayacağı reklamı yapıyor. Bir ressam resmiyle, bir müzisyen notalarıyla, bir şair şiirleriyle ülkesinin adını tüm Dünya’ya duyuruyor ve ülkesini tanıtıyor. Bu gün bir Fransa şairleriyle, bir Almanya Müzisyenleriyle, bir İspanya Ressamlarıyla adını dünyaya duyurmuştur. Amerika ise film sektörü ile adından söz ettirmiştir. Bu ülkeler dünyaca ünlü sanatçılarıyla süper güç olmuşlardır.” Hakan Tulumbacı, bizde de böyle olması gerektiğini, sanata önem verilirse ülkede kalkınma ve gelişme olacağını belirtiyor: “Sen, sanatına ve sanatçına önem verirsen her şey ahenk içinde olur.” diyor… Tulumbacı, 30 yıl önce müziğe başladığı ilk günler ile bu günü karşılaştırarak “Teknolojinin bu gün çok geliştiğini, kendilerinin yokluklar içinde müziğe başladığını, ama günümüz gençliğinin bu gün çok şanslı olduğunu, imkânların eskiye oranla daha fazla olduğunu, önemli olanın bu imkânın bu gençlere sağlanması olduğunu” söylüyor. “Günümüzde teknoloji ilerledi. Bu sayede her şeye kolayca ulaşabiliyorsunuz. Her işi kolayca yapabiliyorsunuz.” diyerek ülkemizdeki gençlerin müzik alanında da güzel işler yaptığın ve onların desteklenmesi gerektiğini belirtiyor: “Kıbrıs’taki gençler, şu anda Türkiye ve Dünya standartlarında iş yapıyorlar. Ama onlara yeterli imkân tanınmıyor. Bu nedenle gençler kendilerini yenileyemiyorlar. Müziğe yatırım yapamıyorlar. Dışardan gelen sanatçılar ön planda tutuluyor. Örnek verecek olursak Türkiye’den gelen bir sanatçı ile aynı kalitede müzik yapmamıza rağmen ona 60-70 bin lira veya daha fazla ücret verilmesi, bunun yanı sıra gençlerimizin 3 veya 5 bin lira ile geçiştirilmesi ve onlarla ucuz pazarlık yapılması gençlerimizi yaptığı işten soğutuyor. Onlar da çareyi yurt dışına gitmekte arıyorlar. Siyasetçilerin bunu anlayıp, bunun önüne geçmesi gerekir. Yoksa kısa bir süre sonra müzik yapan bir sanatçı bulunmaz adada.” diyor. Müzik alanında güzel iş yapan kişilerden de örnek veriyor: “ Okan Ersan, Erkan Erzurumlu, Ayhan Başkal, İbrahim Esteralla ve Kadir gibi isimler müzik alanında çok güzel işler yapıyor. Peki, bunların kıymeti ülkemizde ne kadar biliniyor? Benim kendi oğlum da müzik yapıyor. Profesyonel müzik eğitimi almasına rağmen yukarıda saydığım sebeplerden dolayı değer bulamıyor. Ben, 30 yıllık müzisyenim. Ama müzik alanında ülkeye faydalı bir hizmet veremedim. Kendi çapımda hala müzikle uğraşıyorum. Ama o kadar... Şu anda gençler adına bir şeyler söylemek istedim. Ben, gençlerimize inanıyorum ve onlara güveniyorum. Müzik adına çok güzel işler yapıyorlar. Sadece onlara sahip çıkılmasını istiyorum. Onlara sahip çıkılırsa çok daha güzel işler yapılır. Yok, sahip çıkılmazsa, müziğimiz kendi odasından dışarı çıkamaz. Kendi odasında hapis kalır.” diyor… Düşüncelerini bizimle paylaşan Hakan Tulumbacı arkadaşımıza çok teşekkür ederek ayrıldım oradan… Ayrılırken de sanat adına çok yararlı ve samimi düşünceler duymuştum. Bu duygu ve düşüncelerin bilinmesi için ben de köşeme taşıdım…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |