..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Umutlar, tersine çevrilmiþ anýlardýr. -Anonim
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Yazarlar ve Yapýtlar > ömer akþahan




6 Þubat 2003
Mustafa Erdal  
Ýçimizden Biri / Bir Basýn Emekçisi

ömer akþahan


Belleði zayýf bir toplum olduðumuz söylenir durur. Eðer sahip olduðumuz deðerlere iliþkin bilgileri zamanýnda ve düzenli olarak kayda alabilseydik; bugün yaþadýðýmýz bilgi fukaralýðýnýn yarattýðý kargaþayý daha az hissedebilirdik.


:DBFE:
Ömer Akþahan

Bazý insanlar vardýr, yaný baþýnýzda denecek kadar size yakýndýrlar, ancak onu yeterince tanýmadýðýnýzý yýllar sonra anladýðýnýzda, çoðu zaman geç kaldýðýnýzý görürsünüz. Mustafa Erdal’ý tanýmam için Küçük Menderes gazetesinin çýkmasý gerektiðini; onu bir gün gazetenin baþ köþesine kurulduðunda anladým. Ýtiraf etmem gerekirse, önce bu iþe bir anlam verememiþtim. O güne kadar kendisini, yalnýzca bir arzuhalci olarak tanýmýþtým. Ödemiþ’e taþýndýðýmýz 1977 yýlýndan bu yana, bu havzada yayýnlanan diþe dokunur yerel bir yayýn organýnýn olmayýþý, bu tanýþmayý geciktiren temel etkendi. Ne mutlu ki, bu güzel insaný daha fazla geç kalmadan sizlere tanýtma fýrsatýný yakaladým. Onu, sizlere elimden geldiði ve kendisinin izin verdiði ölçüler içinde anlatmaya çalýþacaðým.

Bir var...mýþ... Bir yok ...muþ...

Belleði zayýf bir toplum olduðumuz söylenir durur. Eðer sahip olduðumuz deðerlere iliþkin bilgileri zamanýnda ve düzenli olarak kayda alabilseydik; bugün yaþadýðýmýz bilgi fukaralýðýnýn yarattýðý kargaþayý daha az hissedebilirdik. Özellikle soyadý yasasý çýkarýlmadan önce dünyaya gelen bir çok kiþinin tam ve doðru nüfus bilgilerine sahip olmadýðý tartýþýlmaz bir gerçektir.

Ödemiþ’in eski adýyla Camiikebir, bugünkü adýyla Bengisu Mahallesinde ve þimdiki Kasaphanenin kuzeyinde, dokuz odalý, büyük avlusunda sýra sýra dut aðaçlarý dikili Beþikçi Þerif oðlu Mehmet Erdal’ýn evi vardý. Küçük Mustafa iþte bu evde, söylenenlere göre 1929 yýlýnda doðmuþ. Yýl ..muþ olduðuna göre gün ve ay da ..mýþ olsa gerek!

Küçük Mustafa nüfus cüzdansýz, baba tarafýndan dedesi olan Beþikçi Þerif’in oðlu Mehmet Erdal’ýn evinde büyür. Mustafa Erdal’ýn doðum yýllarý, Ödemiþ’in Koca Doktoru Mustafa Bengisu’nun Belediye baþkanlýðý zamanýna rastlar. Dr. Bengisu þehrin imarý için ne gerekirse yapmaktadýr. Bu arada piyango Beþikçi oðluna da vurur. Belediye evlerini istimlak kararý almýþtýr. Uzun yýllar, acý tatlý türlü anýlarla paylaþtýklarý bu evden ayrýlmak, baþta Mustafa’nýn anasý olmak üzere tüm ev halkýný derin üzüntüye boðmuþtur. Anasý, Koca Doktora ilenmektedir.

Ancak küçük Mustafa, þehirde yapýlanlara o küçük aklýyla, evdekilerin aksine sevinmektedir. Çünkü Belediye Lüpbey’den fenni su ve elektrik getirmiþ, daracýk, herkesin birbirinin nefesini dinlediði sokaklarý açmýþ, þehir gerçekten modern bir görünüm kazanmýþtý. Ancak tüm bu güzellikler, Beþikçi ailesini sevindirmeye yetmiyordu. Aile bir anda evsiz kalmýþtý. 1936’daki istimlakin ardýndan, ailecek Tekke Mahallesinde 3-4 dönümlük incir bahçesindeki yýkýk dökük ahýr dam bozuntusu eve taþýnmak zorunda kalýrlar. Ýki gözden oluþan bu evin bir odasýnda aile bireyleri, diðerinde ailenin öteki önemli ferdi „Kýroðlan“ eþekleri barýnýyordu. Bazan kendini eþekleriyle kýyasladýðýnda, onun kendisinden ne kadar þanslý olduðunu düþünür, hemen ardýndan Kýroðlan’ýn taþýdýðý 150-200 kiloluk yükler aklýna gelince de, haline þükrederdi.

Nüfus Cüzdanýyla Tanýþma

Yýl 1936. Ýncirler çoktan sergiye konmuþ, küçük Mustafa kendisinden beklenenin üstünde bir gayretle incirleri toplamada gayret göstermiþ, babasýnýn övgüsünü hak etmiþti. Bir gün babasý; „Mustafa, seninle bugün hükümete gideceðiz.“ dediðinde, bir anda içine küçük bir korku düþmüþ:“ Ne kusurum var ki, hükümetten çaðrýlýyorum?“ diye düþüncelere dalmýþtý ki, babasý konuþmayý sürdürdü: “Artýk kocaman çocuk oldun. Senin de okula gitme yaþýn geldi. Sana da artýk kafa kaðýdý almamýz gerekiyor.“ Kafa kaðýdýnýn ne menem þey olduðunu sorduðunda, babasýndan doyurucu yanýt alamamýþtý. Küçücük dam evinden çýkýp, gözüne dev gibi görünen Hükümet konaðýna geldiklerinde, ister istemez içine gene bir kuþku düþmüþtü. Ya içerde onlarý alýkoyarlarsa, diye geçiriyordu aklýndan. Ancak babasýnýn onun
ellerine sýký sýkýya sarýlmasý, onu bu kuþkularýndan uzaklaþtýrabilirdi.

Dönemin Kaymakamýna yakýnlýðý herkesce bilinen Ödemiþ eþrafýndan Hafýz Süleyman Sönmez, büyük iþ yapan kiþilere özgü bir kurumla, gelen her kiþiye yaptýðý gibi, nüfus cüzdanýný vermeden önce, küçük Mustafa’yý iyice süzüp;“ Demek bizim ufaklýk da okula gidecek ha! Gözleri de cin gibi maþallah, inþallah okur da, büyük adam olur.“ diyerek, iltifatlar eder. Sayfalarýný heyecanla karýþtýrsa da, kafa kaðýdýnýn ne anlama geldiðini çözmek o gün için olanaksýzdýr, fakat önemli bir þey olduðu Hafýz amcasýnýn sözlerinde saklýdýr. Demek büyük adam olmak için bu þey gerekir, diye aklýndan geçirir ve onu sýký sýkýya elinde tutar.

Zafer Ýlkokulu Günleri

Mustafa’nýn nüfus cüzdanýný çýkartan babasý, ardýndan onu Zafer Ýlkokuluna götürür. 1 Eylül 1936’da okulla tanýþýr Mustafa. Nüfus cüzdanýyla birlikte yeni bir hayat baþlamaktadýr onun için. Mustafa daha ilk günden itibaren, arkadaþlarýndan farklý olduðunu, gerek davranýþlarý, gerekse derse olan aþýrý ilgisiyle öðretmeni Þefika Barlas’a kanýtlamýþtýr. Ýlk 20 gün içinde Mustafa okuma yazmayý sökmüþtür. Bu durum okul için gerçekten olaðanüstüdür. Öðretmeni onu elinden tutup, gururla tüm sýnýflarý gezdirir; nasýl okuduðunu tüm öðrencilere kanýtlamaktadýr. Okulun diðer öðretmenleri Sadýk Yamaç, Kazým Barlas ve müdür Sami Bayýndýr kendisini öperek, tebrik ederler.

Yýllar su gibi akar.. Mustafa artýk dördüncü sýnýftadýr. Her yýl olduðu gibi bu yýlda o, sýnýfýn en çalýþkanýdýr. Ancak yok yoksulluk onu da derinden etkilemekte, okula nalýnla, kimi zaman arkasý kesik eski pabuçlarla gelip gitmektedir. Yýl 1938... 10 Kasým, saat 9.05.. Öðretmenler derslere girmemekte, herkes pür dikkat kesilmiþ, kulaklar tetikte, Ankara’dan gelecek bir haberin bekleyiþi içindeler.. Günler öncesinden Atatürk’ün aðýrlaþýp, komaya girdiði duyulmuþtur. Bir ara öðretmenleri Þefika Barlas gözleri yaþlý, sýnýfa girer: „Çocuklar, Babamýz öldü!“ der. Tam o sýrada, arkadaþlarýndan Suzan þaþkýnlýk içinde sýnýftan fýrlar ve bir koþuda okulun karþýsýndaki evlerine gider. Þefika Haným bu davranýþa bir anlam veremez. Kýsa bir süre sonra tekrar koþarak sýnýfa giren Suzan: „Benim babam ölmemiþ öðretmenim!“ diye, sevincini dile getirir. O yýllarda Atatürk’e duyduðu hayranlýk ve sevgiyi, onun ansýzýn gelen ölümünün yarattýðý hüzünle pekiþtirmek zorunda kalýr.

Mustafa 5. sýnýfa geldiðinde, öðretmenlerinin olmadýðý anlarda derslere girip, arkadaþlarýna ders vermektedir. O yýlýn sonunda tüm öðretmenlerinin ortak kararýyla Zafer Ýlkokulundan pekiyi dereceyle mezun olur. Ancak parlak bir öðrencilik hayatýnýn ardýndan, yoksulluðun getirdiði hüzün dolu günler baþlar onun yaþamýnda.

Acýlý Yýllar...

Atatürk’ün ölümünün yarattýðý þok geçmemiþ, millet henüz yas tutmaktaydý. Yýl 1939..Sonbahar tüm hüznüyle kendini hissettirmekte, sarýnýn her tonundaki yapraklar sokaklarý, yaz yorgunu tarlalarý örtmekteydi. Herkes hasadýn hesabýný kitabýný yapmaya, gelecek kýþýn nasýl geçeceðini tahmin etmeye çalýþmaktaydý. Beþikçi ailesinin Ödemiþ’teki evlerinin yýkýmýnýn ardýndan taþýndýklarý bahçedeki incirler henüz meyve verecek durumda deðildi. Babasý Bademye’de, o dönemin sayfiye yeri kabul edilen Hacý Musa Kuyusu yakýnýnda bir incir bahçesi icarlar. Halkýn en büyük zevki, bu mevkide, çukur bir yere inþa edilmiþ, zemini toprak, tavansýz, çatýsýndaki bedevrelerin aralýklarýndan güneþ ýþýðý sýzan yaz kahvesinde çay yudumlayýp, haberleri dinlemekti. Kahvenin, bugünkü ölçülerle 37 ekran TV. büyüklüðünde ve birer kiloluk pillerle çalýþan bir radyosu vardý. Radyo beþ zýrýltý yapar, bir ses verirdi. „Harp çýktý, çýkacak!“ sözleri büyük küçük herkesin dilindeydi. Mustafa bu sözleri duyduðunda irkilir, merak dolu gözlerle durumu kavramaya çalýþýrdý. Babasýnýn Ödemiþ’ten gelirken üç kuruþa satýn aldýðý 28 sayfalýk, Hakký Tarýk Us’un gazetesini içercesine okuyor, olanlara bir anlam vermeye çalýþýyordu.
Bir gün, ülkenin tek radyosu Ankara’dan þöyle bir haber geçildi: günlerden 1 Eylül 1939, saat 20.15, spiker Nurettin Artam:“ Aziz dinleyiciler günün siyasi manzarasý þöyle görünüyor; bugün Alman ordularý Danzig’e taarruz etti.“ Bu haber kahveye bir bomba
etkisi yaptý. Bir anda tüm sesler kesilmiþ, dýþarýda yalnýzca uzaktan geldiði anlaþýlan köpek ulumalarý duyulmaktaydý. O sýrada, babasýnýn yanýnda çay içmekte olan Mustafa’nýn belleðine spikerin sözleri kalýn harflerle kazýnmýþtý. O günkü þaþkýnlýðýný hâlâ hatýrýnda tutabiliyordu. Çünkü o günden itibaren, savaþýn bitimine dek sürecek „karne devri“nin baþladýðý kýsa zamanda anlaþýlacaktý. Yaþam herkes için olduðu gibi onlar için de her geçen gün zorlaþýyordu. Ev halkýnýn nüfus cüzdanlarý her gün Belediye mührüyle mühürlenmekte, böylece eve ekmek alýnabilmektedir. O günlerde hükümetin elindeki buðday stoklarýndan Yunanistan’a yollamasý, bunun yanýnda halkýn yiyecek arpa bulamayýþý, bakla, üstü keneli gibi içi kurtlu börülceyle günlerini geçiriþi...Saç üstünde darý unundan yapýlan bazlamalar. Yarý aç, yarý tok ve ilaçsýz geçen günler. Halkýn Ýnce Hastalýk dediði veremden ölümler, sýtmadan tir tir titreyip, kirli yorganlar altýnda yatýlan günler...Halk adeta ha bugün, ha yarýn savaþa gireceðiz diye bahis tutuþtuðu, Alman bombalarýnýn ensemizde hissedildiði, Alman ordusunun Trakya’ya dayandýðý günler...O yýllarýn býraktýðý bu unutulmaz etkiler, herkesin olduðu gibi, Mustafa’nýn da mevcut hükümet ve partiye karþý nefret duymasýna yol açmýþtý. Yeterince ekmek bulamayýþýn yaný sýra, hükümet savaþta alýnan sivil savunma tedbirleri dolayýsýyla petrol lambalarýyla aydýnlanmaya çalýþan halkýn lambasýný kýrmýzý kaðýtla kapatmaya zorlamaktaydý. Sanki petrol lambasý çok ýþýk çýkarýyormuþ gibi! Çoðunun zeytin yaðýndan „çýrakma“ yapýp yaktýðý; serçe parmaðý kalýnlýðýnda mumlarla aydýnlanýlmaya çalýþýlan yýllar...Halk bölünmüþ, kimi koyu Almancý, kimi Ýngilizi savunmakta bulur çareyi.

Gazetecilik Yýllarý...

Bugünkü Vakýflar Bankasýnýn bulunduðu yerde, Yahudi asýllý, Ýtalyan bir mimar tarafýndan planlarý çizilen Merkez Oteli’ni, dönemin zengin Aksekilileri yaptýrmýþtý. Ayný semtte Yýldýz Oteli ve Tayyare parkýnda bugünkü Çin tarzý T.H.K. binasýný da inþa eden bu mimar, bir süre sonra intihar etmiþti. Mustafa Erdal’ýn babasý dayýsýyla birlikte Merkez Otelini müstecir olarak çalýþtýrmaktadýr. Yýl 1944... Kendisinden 8-10 yaþ büyük Urfalý Burhan Esen’le arkadaþ olurlar. Ýkisinin ortak hobileri vardýr. Her ikisi de delicesine okumaya tutkundurlar. Burhan Esen P.T.T.’de memur olarak çalýþmasýna karþýn, basýna ve gazeteciliðe büyük ilgi duymaktadýr. Mustafa’yý yaþýtlarýndan farklý kýlan yönse, her ne suretle olursa olsun mutlaka her gün az ya da çok bir þeyler okuyor olmasýdýr. Bu alýþkanlýðýný, bugün 70 yaþýna gelmiþ olmasýna raðmen büyük bir keyifle sürdürmektedir.
Burhan Esen, Mustafa’yý otelde ziyaret eder. Bir süre günün geliþen olaylarýndan söz ettikten sonra, ansýzýn Esen;“ Duvar gazetesi çýkaralým mý?“ diye sorar. Bilmez ki, bu soru her ikisinin de kaderini çizen sorudur..
Çini mürekkep, kýrýk uçlu divit ve kaðýt onlarýn matbaasýnýn ilk malzemeleridir. Harýl harýl, büyük bir hevesle hazýrladýklarý 10-15 örnek sayfayý þehrin uygun yerlerine yapýþtýrma. Bu, ilk duvar gazetesinin adý da „EFE“ dir. Bir buçuk aylýk yoðun bir çalýþmanýn ardýndan matbaaya geçilir. O dönemin tek matbaasý Faik Arkant’ýn yerinde aralýklarla 1947’ye dek Efe yayýnýný sürdürür.
Bu gazetecilik çalýþmasýnýn ardýndan Mustafa Erdal siyasi hareketin içinde bulur kendini. Bu faaliyet 1965 yýlýna, Ege bölgesinin büyük bölge gazetesi Ege Ekspres’e muhabir olarak girinceye kadar sürer. Buradaki çalýþmalarý da yoðun bir þekilde, köþe yazýlarý, röportajlar ve haberlerle, sözün kýsasý büyük bir koþuþturmayla sürer gider. O dönem Ege’de Ege Ekspres’in popülaritesi, bugünkü Yeni Asýr ve Hürriyet’ten çok fazladýr. Ege Ekspres birinci hamur kaðýda baský yapar. Bu gazetede eski dilde musahhih yeni dilde düzeltmen dediðimiz, Nazillili Gani Dikmen ile gazetenin genel yayýn müdürü Suat Zeki Eryalman onun çok yakýn arkadaþlarýdýr. Nazilli hakkýnda bir kitabý da bulunan Gani Dikmen’i, Aydýn Beyi için söylenen þu güzel dizelerle rahmetle anýyoruz:

„Baþýný kaþýmaya ermezdi eli kelin,
Su elin, çeþme elin, tekne kelin.„

1967 yýlýnda yayýn hayatýna hazýrlanmakta olan Günaydýn gazetesi, Mustafa Erdal’ýn Ege Ekspres’teki yazýlarýný ve diðer çalýþmalarýný izler ve beðenir. Kendisine birlikte çalýþma teklif ederler. Ancak Erdal çalýþtýðý gazeteden ve arkadaþlarýndan da memnundur. Günaydýn gazetesi ýsrarla teklifini dördüncü kez mektupla bildirir. Böylece 22 yýl sürecek olan Günaydýn macerasý baþlar. 1970 yýlýnda da, yedi ay „Yeni Ödemiþ“ adýyla Ödemiþ’te bir gazete çýkartýr. Ancak bu çalýþmasý gerek tarýmsal faaliyetleri, gerekse diðer gazete çalýþmalarý nedeniyle sekteye uðramýþ, gazetenin faaliyetini durdurmak zorunda kalmýþtý. 1968’de Küçük Menderes bölgesi kadrolu muhabiri olarak sürdürdüðü aktif gazetecilik yaþamýný 1989’da gazetenin Asil Nadir’e satýlmasýna dek gayretle sürdürdü. Her gün haber peþinde koþar, koþar, koþar...

Küçük Menderes’li Günler

Elbette okuduðunuz bu yazý, basýn emekçisi sayýn Mustafa Erdal’ý bütünüyle tanýtmaya yetmez. Prensip olarak insanlarý saðlýðýnda, gereken ölçülerde tanýmada toplum olarak eksikliðini çektiðimiz için, elimi bir önce tutup, bu güzel insaný okurlarýmýza tanýtmayý bir meslek onuru olarak görev kabul ettim.
Onun bilgi daðarcýðýndan çýkýp, her Küçük Menderes’le bize ulaþan yazýlarý elbet salt bizim okuyabildiklerimiz deðildir. Onun, sýrasýný ve gününün bekleyen daha nice yazýlarý daha var! Bu arada beni sevindiren þey; Küçük Menderes’te yayýnlanmýþ olan „Toplu Ýðne“lerinin kitaplaþmýþ olmasýdýr. Böylece yazýlý belleðimize bir yapýt daha kazandýrýldý. Ayrýca sevindiðim diðer husus, yaþamýnda yalnýzca ilkokul eðitimi almýþ bir insanýn, eðer isterse neler yapabileceðinin en güzel örneðini bize Mustafa Erdal göstermektedir. Ýçinde yaþadýðýmýz toplumda maalesef bu örnekleri çoðaltabilecek düzeyde çalýþmalarý yapamadýðýmýzý görerek üzülmekteyim. Eðitimde önemli bir kaynak ta, canlý kaynaklardýr. Bugün, birden çok yüksek okuluyla akademik bir yapýya kavuþmakta olan Ödemiþ’te, deyim yerindeyse Kelaynak kuþlarý gibi nesilleri birer birer tükenmekte olan bu güzide insanlarý bularak, onlara hak ettikleri deðeri verebilmeyi bilmeliyiz. Bir baþka yazýmda belirttiðim gibi, bir kenti güzelleþtiren yalnýzca o kentte varolan yapýlar deðil, onun içinde yaþayan insanlardýr. Daha çok çaðdaþ bir kent yapýsýna sahip Ödemiþ’te yaþamýþ, eserler vermiþ ve bugün ebediyete göçmüþ yazar ve þairleri de gün ýþýðýna çýkarmak hepimizin sosyal bir borcu olsa gerek.
Bugün Küçük Menderes’in baþyazarý olarak, biz gençlere yaþam ve meslek dersi veren Mustafa Erdal, huyu ve meþrebi itibariyle ön plana çýkmak istemiyor olsa da, bu mesleðin getirdiði doðal zorunluluklardan ötürü, bizim için, Küçük Menderes yazanlarý için bir Burhan Felek’tir. Gençliðinde ufak tefek þiir denemeleri de yapýp, 1950’li yýllarda Ufuk, Olay gibi dergilerde yayýnlamýþ olmasýna karþýn, bu iþi sürdüremeyeceðini anlayýp, yazarlýða yönelmiþtir. Çünkü ona göre; „Þair, hisleri ile yoðuran kiþidir. O, baþka âlemlere gitmesini bilir. Bu, þairlere Allah’ýn verdiði ulvî bir yetenektir.“
Sevgili Mustafa Erdal’a, bu yazým vesilesiyle nice saðlýklý, uzun ömürler, kaleminin ise akýcý ve iþlek olmasýný dilerim...

Not: Mustafa Erdal’ý yakýndan tanýmak istiyorsanýz, lütfen, www.kucukmenderes.gen.tr sayfasýna gidiniz.      



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yazarlar ve yapýtlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Nietzsche Aðladýðýnda

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ödemiþli Güzide Bestekar Kasým Ýnaltekin (*)
Engellilerden Kutsal Çaðrý
Goethe Der ki...
Öðrenci Notu Üzerine...
Engellilerden Kutsal Çaðrý
Atatürk Çocuklarý Kütüphanesi
Ben Ýstediðim Sürece Yaþarým!
Ödemiþ Üç Eylül Parký Ýle Londra Hyde Park
Öðrenci Odaklý Eðitim
Safranbolu"ya Aþýk Olmak...

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Hiçliðe Övgü [Þiir]
Kayýtdýþý Þiir [Þiir]
Gece Dokunuþlarý [Þiir]
kalem [Þiir]
Meðer [Þiir]
Güz Yaðmurlarý [Þiir]
Küçük Mariya Ýçin Kar Senfonisi [Þiir]
Giderken Düþürdünüz 'Ben'i Çantanýzdan [Þiir]
Issýz Sokak [Þiir]
ayrılıklar [Þiir]


ömer akþahan kimdir?

Kendini nasýl anlatýr ki insan… Oturup yazýlmaya kalkýlsa, her edebiyat iþçisinin yaþamý kalýn bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdýðým denemelerde ve þiirlerimde yansýtmaya çalýþýyorum. Yapýtlarýmý izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüðümüz, tümcemiz. . Kendimi þiirde ilk keþfediþim beni ayný zamanda büyük bir hayal kýrýklýðý yaþattý ve düzene yenik düþtüm. Yol göstericim de yoktu yanýmda; düzene isyan edeceðime, þiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaþananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldý, bir sonbahar yapraðý gibi Aydýn Daðlarýnýn zirvesine fýrlattý. Yýl 1981. Ve beni yeniden hayata baðlayan sihirli gücün þiir olduðunu orada anladým. O gün bugündür, can yoldaþým, arkadaþým, sýrdaþým ve en büyük sýðýnaðýmdýr ÞÝÝR! Ýnanýyor ve haykýrýyorum; þiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben þuyum diyemez. Tek inancým, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdýrarak da olsa þiire ihanet etmeyeceðim. Aydýn’ýn Ýncirliova ilçesinde, ‘53 yýlýnýn Ocak ayýnda, bir Kova erkeði ve sevgili annemin tek eþinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmiþim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiþ bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öðretmenlik uðraþýmý resmi düzeyde ‘99 yýlýna dek sürdürdüm. Halen özel sektörde iþimden arta kalan zamanlarda, öðrencilere Türkiye’nin hemen her noktasýnda þiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk þiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarýndan öðrenemeyen gençlere yeni Türk þiirinin kapýsýný aralamaya çalýþýyorum. Ýnanýn bu çalýþmalarda þiir adýna öyle ilginç olaylara tanýk oluyorum ki, gözyaþlarýnýzý inanýn tutamazsýnýz. Tüm uðraþlarýmdan edindiðim çok önemli bir gerçeðin altýný kalýnca çizmek istiyorum: ÞÝÝR ÖYLESÝNE SÝHÝRLÝ BÝR ANAHTAR KÝ, AÇMADIÐI BÝR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIÞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde þiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , aný yazýlarýmla yer aldým. ‘90’da Ödemiþ EFE dergisi yöneticiliði, Almanya’da Almanca yayýmlanan GEMEÝNSAM adlý yayýnýn sorumluluðunu yaptým. Almanca þiir, öykü denemelerinin yaný sýra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye þiir kazandýrma çalýþmalarýmý yayýmladým. ‘90’da “Nasýl Çalýþalým? Nasýl baþaralým?” adlý çalýþmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafýndan 3000 adet basýldý. ‘98’de ilk þiir kitabýmý Sivas’ta yakýlan 37 güzel insana adadýðým için yalnýzca 37 þiir içermektedir. Evliyim. Eþim de emekli sýnýf öðretmeni olup, bir oðlum ve bir kýzýmla beraber yaþamýmýzý renklendirmeye çalýþmaktayýz.

Etkilendiði Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © ömer akþahan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.