Aşkın aldı benden beni. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Örneğin insan doğası gereği sürekli hareketli ve arayış içerisinde bir varlık olarak, çeşitli buluş ve bilimsel modern olanaklarla daha fazla insani duyguya sahip olması gerekirken, tam tersine insani duygu neredeyse dibe vurmuş durumda. Bu hem insanı hem de tüm siyasal düşünceleri sorgulatmaktadır. Peki suç insanda mı, siyasal teorilerde midir? Bu sorunun esas cevabı, çağlara göre ortaya çıkan siyasal örgütlenmelerin temel ilkelerinde saklıdır. Sırasıyla siyasi yapıların ilkelerini özetleyerek anlamaya çalışalım. a) İlkel Komünal Siyasal Örgütlenme: En az 20 bin yıl önce başlamış olup, küçük topluluklar şeklinde Neolitik Çağın sonuna kadar devam ettiğini görüyoruz. İlkel komünal siyasal yaşamda, ortak çıkarın dışında en ufak bireysel menfaat söz konusu olmamıştır. Bu toplumsal yapıda dikkat çeken en önemli nokta, okuma yazma, düzenli eğitim ve ekonomik araçların kıtlığına rağmen, topluma öncülük edenlerle, halk aynı haklara sahiptir. Komünalizmde kariyer yapacak kişiler, yetenek ve bilgileriyle topluluğun direk çıkarına olan çalışmalarla bunu gerçekleştirirler. En ufak şahsi pay almadan halkın gönlünü kazanmakla kariyere sahip olunur. Komünist siyasi yapıda özel emek karşılığı talebinde bulunmak, herkes için en büyük ahlaksızlık olarak görülür. Bunu Küba ve Uruguay gibi devlet başkanlarının yaşamlarından rahatlıkla görmek mümkündür. b) Tanrıcı Dini Feodalist Siyasal Örgütlenme: Bu siyasal yapı kral tanrıcılıkla başlayıp, tek tanrılı dinlerle günümüze kadar devam eden düşüncedir. Birincil temel teorik ilkesinde, tanrı ve dine dayansa da Irk ve maddiyat tanrı kadar yüceltildiği halde, çeşitli politik oyunlarla bunun üzerini kapatmayı bilen cambaz bir siyasi düşüncedir. Ve ne hikmetse, bu yapıya öncülük eden sermaye sahibi kişi veya kişiler, sahip oldukları servetin Allah vergisi yalanıyla, toplumu rahatlıkla buna inandırmaktadırlar. Sahiplenilen dinin her yerde hakimiyeti için, her türlü katliam ve yayılmacılıktan çekinemeyen faşizan bir anlayışa sahiptir. c) Irkçı Muhafazakâr Siyasal Örgütlenme: Temel teorik ilkesinde birincil olarak ırk yüceliğine dayanırken, dincilerden çok fazla bir farklılığı bulunmuyor. Söz konusu ırkçı siyasi yapılar, tanrının kendi ırklarını üstün yarattığını ileri sürerken, aynı zamanda hem tanrıcı hem de dinci ırkçıdırlar. Kendi ırkını herkesten üstün gören bu anlayış, din ve maddiyatı buna uygun şekilde yüceltip, ırkının dünyaya hakim olması için her yerde çatışma, savaş, kavga, katliam, kan ve gözyaşı dökmeye, kutsal bir görev olarak inanan anlayıştadırlar. d) Kapitalist Siyasal Burjuva Örgütlenmesi: Herkesin bildiği gibi kapitalizmin temel teorik ilkesi (Para) maddiyattır. Para; tanrıdan daha yüksek şekilde teorikleştirilip din ve ırkçılığı bunun yanında kullanan siyasalsal ve ekonomik faşizan bir organizasyondur. Kapitalist sermayeci siyasal örgütlenme, bilimsel icatlarda dahil her türlü eğitim, dil, din ve ırkçılığı sermayeye uygun şekle sokup yozlaştırmaktan asla çekinmez. Burjuvazi, toplulukları şu sloganla arkasından sürüklemeyi başarabiliyor. Sözde kapitalizmde her türlü özgürlüğün olduğu, isteyen herkesin sınırsız varlık sahibi olacağı yalancılığıdır. Ancak ne hikmetse dünyanın her yerinde, en az otuz yıl işçilik ve memurluk yapanlar, hâlâ karınlarını doyuramıyorlar. Buna rağmen çoğunluğu arkalarından sürüklemeleri, insanın zeka, düşünce, siyasi ve insani yapısında derin yanlışların olduğunu gösteriyor. Sağcı siyasal örgütlenme ve yönetim yapıların ortak özellikleri, “Maddiyatı” Tanrıdan daha üstün gördükleri halde, bunun üzerini tanrı ve din sevdasıyla cilalamaktan en ufak utanma duymazlar. Bu siyasal yapılarda insanlık ve kültür, paranın yanında bir hiçtir. Sermayeci kapitalistler, para kazanacağına inandıkları her yerde her türlü çalışmayı yapmaktan çekinmezler. Para kazanılmayacaksa en ufak kıpırdama görülmez. Aslında sağ düşünceler, insanın tüm insani özelliklerini maddiyata (Para) kurban eden sadist bir kişiliğe sahip olduğu halde, halkın çoğunluğu bu durumu anlayacak bilgi, zeka, eğitim ve kültürden yoksun bırakılmıştır. Mevcut siyasal düşünceler içerisinde doğru, temiz teorik ilkeye sahip olanlar komünist, sosyalist ve hümanist düşüncelerdir. Ancak bunların en büyük çıkmazı, insan psikolojisini fazla dikkate almadan hareket etmeleridir. e) Sosyalist ve Hümanist Siyasal Örgütlenme: Sol olan her yapının temel teorik ilkesi insan, insanlık, doğa, canlılar, bilimsellik ve insanca yaşanacak maddi değer üzerinedir. Kısaca bunun tarifi; ortaklaşmış insani çıkarlar temelinde ortak üretip ortak tüketmek ve eşit şekilde yaşamaktır. Maddi, manevi, insan ve kültürlerin birbirinden üstün olmadığı anlayışı mevcuttur. Tanrıcı kapitalizmin hüküm sürdüğü toplumlarda, sosyalist teoriyi çoğunluğa kavratmak her zaman mümkün olmamıştır. Solun böyle derin insani ilkesi olduğu halde, çoğu sosyalist kişi kendisini bu teoriye uygun şekilde yetiştirip yaşamak yerine, bilerek veya bilmeden maddiyatın etkisinde kalmaya devam etmektedirler. İnsanın doğal değişken hareketli yapısı bilimsel, doğru eğitim ve kültürle donatılmadığı sürece, sağcıların tanrı adıyla parayı kutsadıkları gibi, çoğu sosyalistler de sosyalizm adına maddiyatın kurbanı olmuşlardır. Sosyalistler, şatlara göre insanın duygu, düşünce ve yaşamında hangi değişimleri yaşadığı çoğu zaman dikkate almıyorlar. Hiç değişmeyecekmiş gibi hümanizm ve emek sermaye teorisini tekrarlamaları yüzünden, 21.Yüzyılda bir etkileri söz konusu değildir artık. Onun içindir ki, sürekli sağcı siyasi anlayışlar yönetimde daha fazla söz sahibidirler. Gerçek durumun bu şekilde olduğu kabullenilip solcular, demokratlar, hümanistler, Aleviler ahlaki yapı, felsefe, kişilik, sınıf ve maddiyat üzerinde tartışıp yeni teoriler üretmek zorundalar. Geçmişte yaşanmış değerleri ısrarla tekrarlamak, sağcı düşüncelerdeki gibi statikleşmektir. Bu da sosyalist ilkeyle çelişen bir durumdur. Her zaman ifade etmeye çalıştığımız gibi insan doğası gereği “Yarım Akıllı Doğar”. On binlerce yıl önce tüm imkansızlıklar içerisinde insanileşmek her bireyin temel ilkesi iken, günümüzde her türlü maddi, bilimsel teknik vs. imkanlara sahipken, insani duygunun sürekli zayıflaması, insanın yarım akıllı dahi olmadığını kanıtlar. Mevcut bu durum sosyalist, demokrat, Alevi ve Hümanistlerin “Kamil İnsanı” yaratamadıklarını ispatlıyor. Özetlenen siyasi yapıların olumluluktansa, olumsuzluklarının daha fazla olduğunu rahatlıkla ifade edilebilir. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |