Kötü insan korkuya itaat eder, iyi insan sevgiye. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Evren, doğa, canlı cansız tüm varlıkların temel yapıları, kuantsal alt parçacıklardan proton, nötron ve elektron atomlarından meydana geldiği önce de belirtilmişti. Bu atom parçacıkları sürekli dinamiksel hareketleriyle, girdikleri her ortamda farklı forum, molekül, hücre sayısı oluştururlar. Mevcut oluşum bununla kalmayıp, üst dinamiksel yapıyla yeni forumlarda canlı türlerin var olmasını sağlar. İşte maymunlar kuantsal bu alt ve üst biyolojik hücre ve molekül yapısında ördükleri DNA'larla, diğer türlerden ayrılarak farklılaştılar. Her canlı böylece kendi DNA'sına uygun yeni canlı, omurga, fizik, hücre ve beyin yapısını geliştirir. Bütün bunların oluşmasında maymunlar, alt dinamiksel yapılarında diğerlerinden daha farklı atom çekirdeğine sahip oldukları için, hızla farklılaşıp değiştiler. Hücre yapıları başta olmak üzere beyin, omurga, fiziksel dayanıklılık, beslenme, korunma, tehlikeleri erken sezme ve bunların ne kadar uzak, yakın olduğunu kestirip, korunma yetenekleri, maymunların diğerlerinden ayrışarak, Hominidlere doğru evrilmesini sağladı. Öncelikle tüm canlılar alt dinamik yapılarında ortak birçok özelliklere sahiptirler. Üst dinamik yapılarında birbirlerinden ayrışarak farklı hücre, molekül ve DNA'lara sahip olup, doğal ortamın paylaşımı dışında, biyolojik olarak bu aşamadan sonra birbirleriyle asla kaynaşamazlar. Bunun sonucundur ki, her canlı tür hücre ve DNA'larıyla birbirinden farklı özelliklere sahiptirler. Mevcut canlılar içerisinde insan ve maymunların hücre yapılarına yakın hücreye sahip tek tür Farelerdir, bu dahi sınırlı. Maymunların diğer türlerden ayrışmaları genel olarak bu doğrultuda iken, günümüz maymunlarının en son sahip oldukları anatomiyle kalmalarının özeti de şu temele dayanır. Dünyanın son doğa yapısına, çevre şartları ve beslenme de dahil, birçok etkilere uyum gösteremeyen maymun türleri geldikleri fizik, beyin yapısı ve beyindeki hücrelerde dahil, mevcut yapıda tıkanıp kalmışlardır. Anatomik olarak değişimleri durmuş olup, sadece biyolojik olarak yaşayabilmişler. İnsanın atası Hominidler, Homo Hubilas Homo Erektus, Primatlar, Denisıvanlar ve Homo Sapiensler sahip oldukları anatomi, beyin yapısı ve hücrelerin çoğalıp aktifleştiği dönemlerde, dünya ve çevrenin belirli zamanlarda daha sert değişimine uyum sağlamaları neticesinde değişebildiler. Günümüz insanının sahip olduğu mevcut yapısal özellikte değişmektedir. Buna somut örnek, hızla çoğalarak kullanılan teknolojik araçlara ve maddi varlıklara gösterilen bağlılık, doyumsuzluk, sınırsızlık, insanın büyük bir yıkımla değiştiğini gösteriyor. Bu gidişat sınırlandırılmazsa, insanın sonu olacaktır. Ancak evrendeki süreklilik devam eder. Özet olarak ifade edilen canlı cansız varlıkların bu varoluş evrimsel sürecinden sonra, Homo Hubilas'dan, Homo Sapiens'in evrimleşmesi 12 milyon yılda tamamlanmıştır. Evrim karşıtları, insanın maymunlardan insansı türe dönüştüğüne sürekli karşı çıksalar da, bilimsel palentolojik kanıtlarla oluşturulan teorinin aksini iddia edecek en ufak somut kanıtları bulunmuyor. Sadece hayali tanrısal metafizik düşünceyle, psikolojik olarak kendilerini tatmin edip avunmaktalar. İnançlarındaki tek gerçeklik, Tanrı adıyla maddiyatı (Para) kutsayıp egoist tekelci zulmü büyüterek sürdürmeleridir. Homo Sapiens'in kendinden önceki atalarından farklılaşması ve günümüz insanına dönüşümünün en büyük kaynağı, beyin yapısının büyümesi ve beyin içerisinde 80 milyar hücreye sahip olup, bunların aktifleşmesinin bir sonucudur. Dünyada her canlı, en hızlı somut değişimini beyin yapısının büyüklüğüne, hücre sayısının çokluğuna ve bunların aktifliğine bağlıdır. Özellikle memeli hayvanlardan herhangi bir türün beyin içerisindeki hücre sayısı çoğalsa dahi, beyin yapısı büyümeyip hücreler aktifleşmediği sürece, genel tepkime yapısında ciddi hiçbir değişiklik görülmez. Her yönüyle somutsal değişimler, beyin hücrelerinin yeterli derecede aktifleşmesiyle mümkündür. Memeli türler içerisinde bir hayvanın doğa, çevre ve sayısız olaylara yeterli tepki verebilmesi, duygu (Amigdala) merkezinin hareketlemesiyle birlikte, bilincin de hareket göstermesi gerekir. Hayvanlarda bilinçsel yapı daha çok dışşal etkenlerden şekil, sayı, renk, koku, sıcak, soğuk, güneş, rüzgar, gece, gündüz ve dünyanın manyetik çekim alanına göre gerçekleşir. Örneğin bazı hayvanların sınırlı hareket ve alışkanlıkları tekrar edebilmeleri, daha çok dışşsal şekil ve etkilere bağlıdır. Bilinç; insanın tüm duygularının gösterdiği hareketlerle birlikte, yaşadığı bütün olayların kaydedildiği merkezdir. Buraya yerleştirilen bilgi ve tecrübeler aynı zamanda arşivdir. Her seferinde yapılmak istenen ya da meydana gelen olaylara cevap niteliğinde tepki gösterebilmek, kayıtlı tecrübelerden yararlanıp yeni düşüncelerle mümkün olmaktadır. Hayvanların beyin yapılarında uzun süreli ve karmaşık kayıt sistemi bulunmadığı için, hayvanlar daha çok dışşal etkenlere bağlı hareket ederler. İnsanların ise hem dışsal hem de içsel hafıza kaydına sahip olmaları, hayvanlardan ayrıldığı en önemli noktadır. Enerjik dinamikle hareketlenen duygular, istem ve tepkimeler, negatif ve pozitif elektron yüklü güdülerin yönlendirmesiyle mantıklı, mantıksız yaşam tavırlarımızı belirlemekteler. Yaşamla birlikte değişimler sonucunda yorulup ölen hücrelerin yerine yenilerinin var olmasını sağlayan, aynı zamanda hücreleri hareketlendirip uyaran güçse, enerji kaynağı biyolojik kimyasal dopamindir. Her canlı türde olduğu gibi, insan da yediği besinler sayesinde Amino Asitlere sahip olur. Amino Asitler – Protein üretirler, Proteinler – Homon, Hormonlar da yeterince Dopamin salgılarlar. Dopamin ise hücreler başta olmak üzere, beynin duygu (Amigdala) merkezini hareketlendiren en büyük biyolojik uyarıcıdır. İnsan dışında diğer canlılarda hücre yapılarına göre dopamin üretirler. Fakat gerek hücrelerin sayısal yetersizliği, gerekse beyin yapılarının küçük, beyin hücrelerinin sınırlı hareket etmesi, insanlara benzer tepkileri verememektedirler. Örneğin günümüzde bazı insanların beyin kapasiteleri normal görünse dahi, beyindeki hücrelerden bazılarının ölmesi ya da devre dışı kalması, insanın hormonlarının yeterli biyolojik kimyasal dopamin üretmediği veya farklı bir fiziksel engelin olduğuna kanaat getirilir. Hormonlar yeterli biyolojik dopamin kimyasal salgılamaz ise, insan kendisini yönlendirecek yeterliliği kaybettiği gibi bazen düşünemez de. Böylece insan; hareketlerin ve içsel dışsal olayların ne olduğunu, niçin meydana geldiğini, sonucunun ne olacağını, nereye işaret ettiğini kavrayıp yeniden farklı şekle çeviremez. Bazı insanlar hastalıklar nedeniyle, bazıları yaşlanmaya bağlı olarak beyin hücrelerinin yavaşlaması veya ölmesi durumunda, tıbbi müdahalelerle insanlara hormon takviye edilip, dopamin salgılanarak sorun çözülebiliyor. fiziksel herhangi bir engeli olmayan Homo Sapiens'in beyin yapısının genel olarak harekete geçişi ve kendisini değiştirmesi, kısaca bu çerçevelerdedir. Neolitik Çağ'a kadar Homo Sapiens'te hâlâ hayvanlar gibi yaşamayı sürdürüyordu. Homo Sapiens; mevcut hayvani düşünce doğrultusunda M.Ö.15 binli yıllara kadar, yiyeceğini çiğ tüketirken temizlik, ahlak gibi hiçbir düzenli bilgi ve kurala sahip değildi. Neolitiğe kadar kuralsız, düzensiz kaba hareketlerini ancak Neolitikle atmaya başlanmış olsa da, bunun her toplulukta tam olarak gerçekleşmediğini bugün dahi görebiliyoruz. Neolitik Çağ ile hayvan atalarından ayrışmaya başlayan Homo Sapiens “Akıllı İnsan” bunu nasıl başlattı, ne zamana kadar devem ettirdi? Daha sonra neden yeniden canavarlaştığını anlamak için, bilimsel buluşlar ve tekniğin hangi duygular doğrultusunda kullanıldığı dürüstçe cevaplanması gerekir. İnsan modernizmle yeni bir evrimleşmeye girerken büyük bir tehlike içerisindedir. Çünkü aklını kullanan bu doyumsuz sözde akıllı insan, negatif elektron yüklü egoist güdülerini en yüksek seviyede hareket ettirmesi, insanlıktan uzak “Üst Hayvan” olarak yaşadığının somut kanıtıdır. Mevcut modern insanı başka türlü tarif etmek mümkün değil. Cemal Zöngür KAYNAKLAR: İsmet Gedik- DOM we Toplum. Facebook Sayfası. Yuval Noah Hariri- Sapiens Prof. Dr. Lauann Brezendine- Erkek Beyni Prof Dr. Lauann Birezendine- Kadın Beyni Robert E. Park- İnsanın Doğası Politzer- Felsefenin Temel İlkeleri Alfred Adler- İnsanın Doğası Marks- Kapital 1,2,3 cilt Eugene Enriquez- Sürüden Devlete David Eaglemann- Beyin Doğan Avcıoğlu- İnsanın Davranışı Evrim Ağacı- İnternet sayfası.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |